hesabın var mı? giriş yap

  • lise 2. sınıftayız, liselerarası satranç turnuvası yapılacakmış. okul müdürü, istiklâl marşı öncesi duyuru yapıyor;
    -arkadaşlar, liselerarası satranç turnuvası var. anlayanlar bi' el kaldırsın, sayıya göre aramızda da bir organizasyon düzenleyip takım oluşturalım.
    30-40 kişi falan el kaldırdı. bizim sınıftaki piç akın da elini kaldıranlar arasında. müdür;
    -akın yavrum sen niye elini kaldırıyorsun? biliyor musun satranç oynamayı?
    kendinden emin bir tavırla akın;
    -benim satrançta turnuva ikinciliğim var hocam.
    -iki kişi mi katılmıştınız çocuğum turnuvaya?

    tüm okul senkronize şekilde kahkaha patlattı. piç akın'ı da oraya gömdük ve evlere dağıldık.

  • pizzanızın hamuru nasıl olsun istersiniz?

    -ince
    -klasik
    -kalın
    -ince kömürlü
    -klasik kömürlü
    -kalın kömürlü

    gibi seçenekler sunabilen pizzacı.

  • (bkz: fırsat maliyeti)

    aslında bu yaklaşım, söz konusu başlığın lafzıyla değil, ruhuyla değerlendirilmeli. konu içeriği spesifik anlamda "kitap" olarak belirlenince gündeme oturuyor. fakat temelde "hayatın nasıl yaşanması gerektiği," konusu besleyici kaynak.

    "kitap okumak" gibi kimlik inşası ve kişisel isnada vücut veren konularda, aykırı yaklaşımların en azından "değerlendirilebilir" olması, son dönemlerin yükselen anlayışı alanında oscar ödülüne aday olmasını sağlıyor.

    sosyal medyanın da etkisiyle zihinlerdeki rekabet ve farkındalık algısınının artmasıyla, her anı dolu dolu gelişimle geçirmenin yanında, "en yüksek verimi nasıl alırım," düşüncesi bonus olarak geliyor. emek-sonuç ilişkisini en avantajlı hale getirmeye çalışmak, kişinin kendisini bir nevi kurumsal şirket gibi yönetmesine sebep oluyor.

    fırsat maliyeti konusunun hayat bazında kayda değer ölçüde önemsenmeye başladığı bir gerçek. zaten kişinin kendisi üzerinde kontrol çabasının artması, diken üstünde bir yaşam ve huzursuzluk getirebiliyor. bunun giderek yaygınlaşacağını düşünüyorum. o nedenle meditasyon tarzı yaklaşımlar da buna paralel olarak artacaktır. kişinin kendini yakalaması ve gerçekleştirmesinde uygulanacak metotların doğruluğundan ziyade, bu yöndeki eğilimlerin artması bu konuda yeterli. ne var ki bu tür eğilimler de, kişinin kendisini gerçek anlamda dinleyebilmesi ve keşfedebilmesi odaklı olmak yerine, yine somut hayattaki verimini artırmaya yönelik olarak uygulanıyor. gerçek anlamda tatminkar yaşam farkındalığı yine gelişmiyor.

    konu temelini farzladıktan sonra esas noktaya gelirsek, evrendeki güzellikler, yani kitap okuma dışında geri kalan her şey, yanıltıcı bir anlatım. çünkü "kitap okumak" gibi belirli bir eylemden sonra, belirsiz, sonsuz bir alternatifin üstünlüğü ima ediliyor. ancak aslında sunulan alternatif o kadar da belirsiz değil. zira tamamıyla yaşamın geri kalanına hakim ve süper güçleriyle tüm alternatiflere erişebilecek bir zaman ve mekan düzleminde değiliz. en önemlisi bir düzen ve sistem içerisinde yaşıyoruz.

    bunun da ötesinde, hayata nasıl yaklaşmalı? epikuros gibi haz odaklı bir yaklaşımı ön kabul alırsak (ki bana göre yanlış değil; başlığın amacıyla da uyuşuyor), öncelikle nitelikli hazların belirlenmesi lazım. mesela hedonist olacağım derken, illüzyona uğramış hayat beklentilerine ulaşma hırsıyla, tam performans fayda odaklı yaklaşımı benimseyen insanlar var. sözlük'te de var bunlardan. hafif sıyırmışlığı fark edebiliyorsun. tamamıyla rekabet havasında yaşıyorlar, bildiğin arenada gladyatör gibiler. sonradan sonraya bu işin kendisini motivasyon belliyorlar. inanılmaz bir ruh hali.

    örneğin son zamanlarda her gün 1-2 satranç maçı yapıyorum internetten. toplam 1 saate yakın vakit alabiliyor. şimdi bu satranca harcadığım vakit nasıl düşünülmeli? hayatın içindeki hedef-haz-amaç-anlam-fayda gibi etkenleriyle beraber topluca bir değerlendirmede nasıl bir konuma oturtulmalı? aslında kitap okumak konusu da aynı bağlamda. kitabın içeriği, öğrettikleri, sağladığı somut gelişim ve manevi tatminlik gibi boyutlara hiç girmedim dikkat edin. konunun asıl patlak verdiğini düşündüğüm nokta açısından değerlendirdim sadece.

    bütün bunların cevabını vermek zor. fakat hayatı ve tatminlikleri belirli düzlemlere indirgemek doğru değil. estetik bir vücudun olur, insanların bakışlarından haz alırsın. beraber saçmalayabildiğin arkadaşlarını eve çağırıp amuda kalkma yarışması yaparsın, haz alırsın. ekşi sözlük'teki kolektif ruh hoşuna gider, takılmaktan haz alırsın. odanda akademik çalışmalara gömülürsün, yine haz alırsın. kısacası fırsat maliyetini hayatın her alanında işletmeye çalışmak pek sağlıklı bir ruh hali değil.

    eylemin kendisine bakınca, kitap okumak, hafif sikletleri çıkarırsan içeriktir, öğrenmektir. hayatın geri kalanına göre daha derin olabilir. bunu gereksiz düzeyde kitap romantizmi yapmak için söyleyenler de var ama buradaki asıl kastım kitap değil, bir şeylerin etraflıca öğrenilmesi, keşfedilmesi, düşünsel farkındalığa kavuşulması. bir arkadaşınla da kitap okur gibi konuşabilirsin. belki daha fazla fayda ve haz alabilirsin. ama kitabı kitap yapan, "kitap" kalıbı olmamalı. "o yaprakların kokusu var ya," hiç olmamalı. düşünür bir yazar var, adam bunun içinde, ifade ettiği bir şeyler var," sadeliği ve akılcılığıyla yaklaşılmalı.

    kitap okuyunca hayatı kenara atıp triplere girmek, diğer güzellikleri ve farkındalıkları peşinen yok saymak, ne kadar romantik bir bağnazlıksa; hayatın tamamen somutuna, faydacılığına, fırsat maliyetine yüksek ölçüde odaklanmak, araba alırken fiyat-performans hesaplar gibi yaşamak da bir o kadar hastalıklı yaklaşım.

  • çok az sayıda canlı türü, çağlara meydan okuyup hemen hemen hiç değişmeden günümüze kadar gelmeyi başarabiliyor. yaşayan fosiller olarak adlandırılan bu yaratıklar bunu esnekliklerine, uygun çevre koşullarına sahip noktalarda yaşamalarına ve biraz da şansa borçlular.

    binghamton'daki new york eyalet üniversitesi'nden paleobotanikçi william stein "burada önemli olan, mutlaka en iyi olmak değil, önemli olan yaşadığınız ortamda sizi yok edecek, sizden daha iyi bir türün bulunmaması" diyor.

    coelacanth: yaklaşık 400 milyon yıl yaşında. notokord adı verilen esnek, çubuk benzeri bir yapı, omurga görevi görüyor. ezak evrimsel geçmişte bu yapılar yaygındı ancak çoğu balık ve diğer omurgalı türlerinde yerini daha sağlam, kemiklerden meydana gelen omurgalar aldı.
    coelacanth fosil kayıtları 80 milyon yıl öncesinde bitiyor. 1938'de bir tanesi yakalanana kadar neslinin tükenmiş olduğu düşünülüyordu. günümüzde yaklaşık 1000 tane coelacanth yaşıyor. bu ilkel balığın son derece nadir iki türü volkanik mağaraların derinliklerinde yaşıyor, yırtıcı balıklardan derinlik ve karanlık sayesinde korunuyor. yaklaşık 125 coelacanth fosil türü bulundu.

    notilus: yaklaşık 550 milyon yıl yaşında. bölmelere ayrılmış bir yapıya sahip ve günümüzün notiluslarının atası olan nautiloid'lerin hepsi bu sarmal şekle sahip değildi ancak onlarda d abölmelere ayrılmış kabuklar ve hava geçirmez kısımlar bulunuyordu. notilus'un bölmeli kabuğunun içindeki hava doğal bir kaldırma kuvveti sağlıyor ve yaratık suda neredeyse ağırlıksız hareket ediyor. böylece, onu zırh gibi koruyan, ağır bir kabuğa sahip olmasına rağmen notiluslar çok fazla güç harcamıyorlar. nautiloid'ler avlarını yakalamak için eklemli bir çene geliştiren ilk hayvanlardır. 400 milyon yıl yaşında notilus çene kalıntıları bulundu. araştırmacılar eklemlerin bu süreden de daha önce geliştiğini düşünüyor.

    atkuyruğu: ömrü 360 milyon yıl. içi boş bir gövdeye sahip. modern ve fosil atkuyrukları farklı boyutlarda olsa da aynı bitki oldukları anlaşılır. günümüzde gövdelerinin genişliği 15 santime kadar ulaşıyor fakat fosil kayıtlarında gövdenin genişliği 90 santime kadar olanlar mevcut.
    dinazorların zamanından 100 milyon yıl öncesinde yaşayan son derece dayanıklı bir bitki. yol kenarlarında, volkanik küller arasında, orman yangınlarından sonra geriye kalan kavrulmuş zeminde bile büyüme özelliğine sahip. çok geniş bir alana yayılan kökleri mevcut ve dış yüzeyleri silis kristalleri ile güçlendirilmiş bir yapıya sahip. paleobotanikçi william stein, "dürüst olmak gerekirse, bunlar tam anlamıyla istilacı bir yabani ot ailesi" der.

    at nalı yengeci: yaklaşık olarak 445 milyon yıl yaşındadır. ocelli olarak adlandırılan ilkel gözler ve sağlam, eklemli bir iskelete sahiptirler. geçtiğimiz 445 milyon yılda o kadar az değişmişlerdir ki, doğrudan aatası olan bir paleolimulus ile yan yana koysak, çoğu kişi farklı anlayamaz. beş kitlesel yok oluşun hepsinden sağ salim çıkmayı başarmış ve hemen hemen her şeyi yiyebilirler. new york, oakdale'deki dowling college'dan biyolog john tanacredi "besin kaynakları inanılmaz çeşitlilik gösteriyor. deniz tabanında karşılarına gelen her şeyi yiyebiliyorlar." diyor.

    yılan balığı: 300 milyon yıllık fosilleri mevcut fakat dna kanıtları yılan balıklarının yaklaşık 500 milyon yıl önce ortaya çıktığını kanıtlar nitelikte. yılan balığının kemikten ziyade kıkırdaktan meydana gelen iskeleti, omurgasızlar arasında bir köprü oluşturduğunu gösteriyor. çoğu omurgalıda kıkırdakların yerini, hem güç hem de esneklik sağlayan eklemli kemikler aldı. ancak bükülebilir kıkırdak, yılan balığının ana besin kaynağı olan balık leşlerinden et parçaları koparmak için gövdesiyle "düğümler" yapmasına imkan veriyor. yumuşak iskeletler nadiren fosilleştiğinden, şimdiye kadar sadece iki yılan balığı fosili bulkundu ve bu kalıntılar da tıpkı günümüzdeki yılan balıklarına benziyor.
    paris'teki ulusal doğa tarihi müzesinde balıkları inceleyen paleontolog philippe janvier, çoğu yılan balığı türünün muhtemelen çok az rekabete sahip oldukları derin okyanus uçurumlarında yaşamya adapte olduklarını ve mükemmel bir yiyecek bulma yetisine sahip olduklarını söylüyor. yılan balıkları bedenlerinden, deniz suyuyla temas ettiğinde gevşeyen, yapışkan iplikler oluşturan proteinler salgılıyor. sonuçta, yakalanamayacak kadar kaygan bir balık ortaya çıkıyor.

    sürüngen kuşu: ömrü için en az 25 milyon yıl deniliyor. kuş benzeri dinozor archaopteryx ile benzerlik gösteren bir pençeli kanatlı. bu tropik kuşların yavruları tehdit edildiğinde, ağaçlardaki yuvalarından aşağıdaki suya atlıyor ve tehlike geçtiğinde yuvaya geri tırmanmak için kanatlarındaki pençeleri kullanırlar. porto riko üniversitesinden biyolog maria dominguez-bello "modern kuşlarda artık kaybolmuş olan bu özellik, sürüngen kuşlaırnda hala bulunuyor." der. sürüngen kuşu, atalarına son derece benzer, ancak modern bir değişime sahip: ön bağırsak fermantasyonuna sahip olan tek kuş türüdür. ineklerinkine benzeyen, içi bakterilerle dolu bir mideleri vardır. bu bakteriler sayesinde lifli bitkileri, sindirilebilir şekerlere ve yağ asitlerine dönüştürür.

    ağaç eğrelti otu: ömrü için 360 milyon yıl diye geçiyor. en dikkate değer özelliği, destek kökleriyle oluşturduğu ağ aracılığıyla büyümesi ve dik kalma yeteneği. atkuyruğunda olduğu gibi, geçmişteki ve modern ağaç eğrelti otları arasındaki temel fark, boyutları. günümüzde bu bitkilerin gövdelerinin çağı 15-20 cm civarında. 305 milyon yıl önce, karbonfiber döneminde ise bu genişlik 90 cm ye kadar çıkabiliyor. ağaç eğrelti otları, rüzgarla uzağa taşınabilen ve yetişkin bitkilere dönüşmek için güvreye ihtiyaç duymayan milyarlarca spor üretebiliyor.

  • hafta içi işinde gücünde olan insanların ödediği vergilerin sırtından geçinen, ne kadar asalak tip varsa hepsi orada.

  • 750 tl ye check-up yaptırdım kanser çıktım. evde büyük sevinç var şu an para boşa gitmedi diye seviniyoruz.

  • devletin bana vergi iadesi vermesi. saka gibi la. hala guluyom. mektubu sakladim. cercelevetip duvara asacam. vatandas bile degilim. adamlar bildigin fazla vergi odemissiniz siz. biz kontrol ettik su kadarlik cek yolluyoz size. istediginiz gibi harcayin yazmislar.

    inanmadim is yerindeki arkadaslara sordum acikladilar falan. dedim baba buyuksunuz. hala soktayim be

    (bkz: god save the queen)

    yillar sonra edit: hahaha gene yaptilar, dun posta kutumda bir cek daha buldum !!! gene vergi iadesi !!!