ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
haluk bilginer'in hiç efsane bir rolde oynamaması
-
(bkz: ihsan yıldırım)
madem debeye girdik pek az kisinin bildigi birseyi aciklayayim bu dizi * ile ilgili.
bu dizi orjinal karakterlere sahip degildir.
dizi jefferson ailesinin turk versiyonudur.
o dizide jef jefferson vardir o da kuru temizleme isi yapar ve dukkanlari vardir. burda ayni sey ihsan yildirimda vardir.
o dizide jef jeffersan siyahi, kisa boylu, zayiftir; komsusu beyaz, sisman, uzun boylu arkadasi ile kapisirlar hep. burda da ihsan yildirim, yunan asilli kilolu uzun boylu komsusu ile kapisir.
ilkokul ikide iken izlerdim jefforsan ailesini.
aklimda kalmis dizi.
dizide haluk bilginer efsane oyunculuk gostermistir. en az jef jefferson kadar ustaca oynamistir. hatta jeffersonun oglu, tatli hayattaki basarin(emre altug) siyahi versiyonudur.
ornek: https://m.youtube.com/watch?v=blw2mgzmefm
bi de debecilere gelen ricalar:
(bkz: sehit kutuphaneleri)(bkz: minik ilaydaya yardim kampanyasi)
yabancı dillerdeki türkçe gibi duran kelimeler
döküm demir tava
-
amazon'da indirimde görünce alayım dedim. çünkü bu devirde bir şeyi aldın aldın, alamadın haftaya 2 kat fiyata ulaşır ki benim ürün de 1.5 katına ulaştı. ne zaman kullanırım bilmiyorum maksat yatırım.
ürünü şöyle bir sudan geçireyim kaldırım dedim ardından. suda gezdirip koydum kenara. sularını silmedim. ardından döküm uzmanı bir arkadaşım geldi. tava aldım falan derken şöyle bir inceledi. sen bunu kurulamadan mı koydun dedi.
he dedim. ıslak ıslak bıraktım tezgahın üzerinde.
olmaz dedi. bak asma yeri paslanmış.
what dedim, alıp elime baktım hakikaten öyle olmuş.
sonra döküm uzmanı arkadaşım tavayı ilk kullanımdan önce yağlayıp fırınlamak lazım, refika'yı aç izle dedi.
açtım izledim. ardından başka bir teyzenin videosu otomatik olarak başladı. o kadını da izledim.
sonra dediklerini harfiyen yaptım. tavaya zeytin yağı döktüm. sonra fark ettim ki yemek yapmıyorum sadece yağlayacağım. ama yemek yapar gibi yağ dökmüşüm.
döktüm bir kere diyerek tavayı pasta fırçası gibi fırçayla güzelce yağlıyorum. 40 pınar yağlı güreşçisi gibi oldu tava. ellerim kollarım sıçrayan yağlarla dolu bu arada.
altını üstünü deliklerini bir güzel yağladım. sonra fırına attım.
pişirdim tavayı. fırından yanık dumanlar çıkmaya başladı. teyzenin videoda duman çıkar camı kapıyı açın diyordu.dediklerini yaptım. 20 dakika yağlanmış boş tavayı pişirdim bir güzelce. çıkardım bir saat sonra fırından elim yanmasın diye korkarak tutuyorum.
tava bir parlamış ama nasıl. fırının da içine sıçmış tabi bu arada. her tarafı yağ.
aldım sonra tavayı yıyakayım dedim biraz. çok da yıkamamak lazımmış çünkü. mutfak malzemesi değil sanırsın tapılacak bir nesne gibi anlatıyor herkes videolarda vs.
fazla incitmeden yıkamaya çalışıyorum tavayı. ama yağ o kadar çok ki. ne kadar suya tutsam durulanmıyor. detarjana geçtim. haldur huldur yıkıyorum. en sonunda ağır yağ katmanı çıktı. elime o mat demir gelir gibi oldu. hah dedim yeter bu kadar yıkama. güzelce kuruladım artından kağıt havluyla. koydum kenara.
bundan sonra ne zaman bir şey pişireceğim bilmiyorum ama tavaya verdiğim o emek, akan giden o sular, kollarımın tavayı kaldırıp indirirken gereksizce yorulup kas yapması, deterjan tüketimi, elektrik sarfiyatı, fırının içinin batırması derken kendimi bilgisayarın başına zor attım.
özetle o kadar uğraştım ki (yemeği ihtiyaç olarak görenlerdenim diyebiliriz) artık tavanın ormanda bir ceylan avlayıp pişirip baharatını osunu busunu atıp bana yedirmesini bekleyeceğim.
her siki bildiğini sanan iş arkadaşı
-
her ofiste demirbaş olarak bulunan elemandır. 'bizim ofiste yok' diyorsanız size kötü bir haberim var.
kosova savaşı
-
slobodan miloseviç’in kosova’ya yönelik saldırısın temelinde çetnik siyasetinin yattığını söyleyebiliriz. bu düşünüş kosova’yı tüm sırplar’ın kutsal yurdu saymaktadır. çünkü tarihsel açıdan baktığımızda sırp ortodoks kilisesine ait en önemli manastır ve anıtlar kosova’dadır.
kosova sorunun alevlenmesindeki tarihin, savaşın resmen başladığı 1998 tarihinden önceye gittiğini söyleyebiliriz. zira 1989’daki kosova’nın özerkliğinin tek taraflı olarak feshi ile arnavut ulusu kullandıkları anayasal hakları kaybetmiş, sırbistan’ın azınlık ulusu konumuna düşmüşlerdir. bunu destekler ölçüde arnavutça eğitim yapan priştine üniversitesi kapatılmış ve bölgedeki arnavutça eğitim sırp bürokrasisi tarafından tamamıyla kaldırılmıştır. tüm bu uygulamalara karşılık 1997’de ortaya çıkan kosova kurtuluş ordusu arnavutların silahlı mücadelesinin kurumsal çatısını oluşturmuştur.
kosova’da da bosna’dakine benzer nitelikte bir etnik temizlik hareketinin mevcudiyetini görüyoruz. bu yüzden batı dünyası bölgedeki savaşa bir yıldan az bir sürede müdahale etmiş ve nato’nun 13 ekim 1998’deki ültimatomu ile 14 ekim’de sırp güçleri çekilmeye başlamıştır. bu durum uygulanacak bir güç tehdidinin savaşı kısa sürede sonlandırabileceğinin kanıtı olarak karşımızda durmaktadır. nitekim daha önce bosna’da müdahale için bm yetkisini bekleyen nato burada bu yetkiye gerek görmeden diplomasiyi arka plana atarak bölgeye müdahalede bulunmuştur. bu açıdan nato müdahalesi bir ilki de yaşatmıştır. ilk defa kendi topraklarındaki eylemleri nedeniyle bir ülkeye müdahalede bulunma hakkını kendinde gören nato bölgedeki trajedinin uzun sürmesini önlemiştir. bu açıdan nato’nun işlevi düşünülürse bosna savaşı sonrası yetkinin ve sorumluluğun yeniden tanımlanmasından söz edilebilir.
nihayetinde nato müdahalesi sırp ulusunu durdurmasının yanında ( burada bahsedilen durdurma etnik temizliğin durdurulmasıdır yoksa toprak talebi miloseviç döneminde -hatta bugün bile- sona ermemiştir ) kosova’nın bağımlılık niteliğini de devam ettirmiştir. çünkü batı dünyası bu dönemde federal yapının sürmesinden yana iken kosova, miloseviç’in elinde halkının bir kozu olarak kalmaya devam etmiştir.
22 eylül 2022 türkiye lüksemburg maçı
-
alman teknik direktörümüz var. rakibimizin ana dillerinden biri almanca. basın toplantısına çıkıyoruz almanca bilen çevirmen yok.
çevirmen "ben ingilizce biliyorum almanca konuşursanız çeviremem" diyor. luksemburglu gazeteci almanca soru soruyor, kuntz almanca cevaplıyor. biz de beypazarı kurusu gibi bekliyoruz "bunlar ne diyorlar acaba?" diye. çevirmen "next question" diyor.
baştan aşağı rezalet bir futbol idaresi var bu ülkede.
2014 brezilya dünya kupası
-
fred'den çok gol kaçırdığım kupa. tuvalete gidiyorum gol oluyor, mutfağa gidiyorum gol oluyor, telefon çalıyor gol oluyor. ulan hapşırıyorum yine gol oluyor yine kaçırıyorum..
parasız olmaktan daha zor olan şey
-
(bkz: sagliksiz olmak)
kürt işadamı kaliforniya'da kendi ülkesini kurdu
-
keşke harcadığı parayla dersimde okul yaptırsaymış, daha bir memleket sever olurmuş.
azerbaycan'ın 10 kasım gününü zafer bayramı ilanı
-
“çok işkence gördüm, çok çektirdiler hiçbirine yanmam da atatürk rozeti vardı yakamda onu aldılar ona yanarım” diyen ebulfez elçibey nerede 10 kasım tarihini zafer günü ilan eden aliyev nerede.
john locke
-
bana göre lord ashley'le tanismasi ile hayati degisen dusunur. lord ashley, ileride basbakan olacak bir bürokrattır ve john locke'i bir doktor olarak yanina alir. bu sayede locke, whigs partisi tarafinda (yani kraliyet karşıtı, parlemento yanlısı) politikaya girer. ashley, (earl of shaftesbury) güçten düsünce, locke da hollandaya kacar. zaten gelistirmekte oldugu özgürlükçü düsüncenin empirik bir gercekligini hollanda'da görür. esit ve özgür insanlarin beraberligi. bunun üzerine ingiltere'ye doner. william'in tahti almasi ve ii. james'in düsürülmesi icin yapilan devrimin entellektüel arkaplanini cizer. mutlak özgürlükle ceza arasindaki farki belirtir. ii. james kansiz devrim sonrasinda tahta gecince, haklar ilani (bills of rights) in olusturulmasinda ve ii. james'e imzalatilmasinda onemli rol oynar. düsüncelerini, yasadigi hayattan okumak mümkündür. descartes'in dogustan gelen düsünce (innate idea) fikrini kabul etmez, yerine empirik bir planla gelistirilen akıl ve mantık yontemini belirtir. bugun ingiltere ve abd demokrasisinin kurucusu olarak adlandırılabilir. locke'in bircok kanunu aynen abd anayasasinda kelimesi kelimesine yerini almistir. ozellikle "özel mülk" üzerine düsünceleri cok abd acisindan cok önemli bir dayanak noktasi olmustur.