hesabın var mı? giriş yap

  • bence hırsız köpeğin daha önce tanıdığı biri, kokusundan falan tanıyıp o olduğunu anladı ve saldırmadı.

    edit: günlerimi sherlock ve müge anlı izleyerek geçiriyorum.

  • yalan soylerken utanmamak, kizarmamak bir meslek olsa, kendisi kesinlikle ultra otesi ordinaryus profesor olurdu.

    hayat pahaliligini anlamak isteyen herkesi marketlere bekliyorum. sepetine ihtiyaci icin aldigi urunleri kasada birakmak zorunda kalan insan sayisini gormeniz yeterli.

  • dün sabah, erken saatte işe gitmek üzere sessiz bir sabah sokağını yürümekte olan şahsımı, yine kendine hayran bırakmış canlıdır karga.

    gagasının arasına kıstırmış olduğu cevizi kırabilmek için, uygun bir yüksekliğe yükselmesini ve aşağıya attığı cevizi kırmaya çalışmasını seyrettim yol boyu. aynı zamanda, "ceviz kırılsa da, hemen içindekilere konsak" diye bekleyen iki açıkgöz kargayla olan kavgasına da tanık olacak vakti ve şansı buldum. sanki, bu açıkgözleri azarlarcasına konuştuğunu hissettim kendi dilinde. benim anlayamayacağım kadar kadim ve eski dilinde...

    gözlerine baktığımda bu soylu varlıkların, nice mitolojilere konu olmalarının nedenini, kuzeyin büyük tanrısının gözü ve kulağı olmalarının nedenlerini anlıyorum. çünkü bu bilge varlıklar, gözlerine bakmayı başardığınızda da görebileceğiniz gibi sizi izliyor, sizi biliyor, sizi tanıyor, sizin hiç anlamayacağınız şekilde. sadece sizi değil, etraflarında dönen dünyanın tamamını biliyorlar, bilmediğimiz bir dolu sırla birlikte.

  • olayi izlerken sasirmadim hic, sayet abd'de paraniz yoksa siz bir hicsiniz. insanlar sadece ama sadece cikarlari icin sizinle iyi iliski kurarlar. kitaplarinda networking'di suydu buydu hep bu asilanir.

    baltimore'a ilk adimimi attigimi hatirliyorum. otobuse binmistim, diyalog su sekildeydi.

    - merhaba.
    + suraya koy, 5 dolar.
    - peki.
    + nerede ineceksin.
    - otelim su...
    + hayir hayir hayir hayir, hangi durak?
    - er...
    + nereye gittigin beni hic ama hic ilgilendirmiyor, son durak mi?
    - evet.

    son duraga geldigimde ise taksiyi aramistim. etraf zaten tekin degil, adres vericem ama tam adresi bilmiyorum herif konussa telefonda "10 katini vericem" diyecem. yandaki landmark'i soylesem herif hemen bulacak, otobus duragi da, bayagi belirgin bir yer.

    + merhaba, su duraga bir taksi istiyordum.
    - tam adres?
    + hemen su...
    - tam adresi bulunca ara. *cit*

    tekrar ararim.

    - hangi adres?
    + sehrin girisi, heme yaninda su var..
    - tam adres, nerede?
    + hemen su bi....*cit* diiiiiiiiiiiiit.

    sonra otelinize gelirsiniz ve resepsiyonda sizi yuzlerinde kocaman bir gulumseme ile karsilarlar. cunku siz musterisiniz, ve resepsyonistin job description'u belli.

    tehlikeli bir yerde olmaniza ragmen kimse size 2 dakika bile sabretmez, dedim ya olseniz donup bakmazlar bile. filmlerde insanlara yansitilanlardan cok farklidir yani. komunuz su bu tabii ki yardimseverdir, cikar iliskisiydi suydu buydu nedenlerden dolayi. ha turkiye'de olmuyor mu derseniz? oluyor tabii, fakat bes parasiz bir sekilde bir otobuse yabanci olarak binseniz sofor, olmadi tum otobus ahalisi bir sekilde yardimci olur, hatta evinize bile birakirlar sizi. kolektif toplumlari cok elestiriyoruz, fakat bu arti ozelligini de belirtmekte fayda var.

    amerika'nin tadini cikarmak istiyorsaniz cebninizin deriiiiiin oldugundan emin olmalisiniz once, paraniz varsa bireyciligin butun nimetlerinden faydalanirsiniz. yoksa en aci, keskin tarafi sizin kalbinizden giriverir. yolda arabaniz bozulursa, yardim bekleyeceginiz kisi sokaktan gecen yardimsever vatandaslar degil kesinlikle ama kesinlikle roadside assistance olmali.

    mcdonald's musteri hizmetlerini arayip calisanlari kovdurmaya calismak bir halta yaramaz bu yuzden. bu olayin gectigi restorandan 2 mil otedeki mcdonalds'da da ayni sey olurdu, 20 mil otedekinde de, 200 mil otedekinde de, 2000 mil otedekinde de. bir adam cikip "hop, noluyor lan?" dese sasirirdim esas. cam bolmeler ardindan konusan gorevliler, her gun televizyonlarda saatlerce donen ev guvenligi su guvenligi bu guvenligi reklamlari, insanin icini karartan "ilacimizi almazsaniz oleceksiniz" reklamlari, cocuklarin en ufak bir toz tanesinden olebileceginin asilanmasi, "germ" yuzunden temas bile kuramayan insanlar...new york'ta sokakta olen bir evsizin yanindan 8-9 saat boyunca hic birsey yokmus gibi gecip giden insanlarin, 911'i bile aramayan insanlarin videosunu hatirlayan tek ben olmamaliyim.

  • bir finlandiyalının dev gibi bir şantiye haline gelen istanbulla ilgili yorumu:

    "1453'de almışsınız ama, daha hala yerleşememişsiniz"

  • zahmete girip takımla istanbul'a gelmesine de gerek yokmuş, oklahoma'dan atsa yine sokar pezevenk.

  • princeton, cambridge ve ucla gibi üniversitelerde mimarlık, grafik tasarım, şehir tasarımı dersleri veren, kendini de "bilgi mimarı" olarak tanımlayan bir abimiz... son üç dört yıldır, orda burda söylediği, yazdığı ne varsa toparlayıp hatim indirmekle meşgul olduğum çalışkan şişko...

    "giderek daha karmaşık bir hal alan bilgiyi düzenleyecek, açıklık ve anlam kazandıracak, bunu yaparken de yaratıcılıktan taviz vermeyeceklerin mesleği" diyor, isim babası olduğu bilgi mimarisi için...

    ayrıca "gerçek yıkım veya yıkım algılaması, yaratıcı değişimi körükler" sözünün de sahibi...

    not: richard bey ile yapılmış kapsamlı bir söyleşi, gmk'nın "dedi ki" bültenlerinden birinde yayımlanmıştı dört yıl önce... bu muhabbetin tam metni, http://www.gmk.org.tr/pdf/dediki/dediki05.pdf adresinde mevcut...

  • yöneticinin adaletsiz davranması, cahil, ikiyüzlü ve yalancı olması
    insan yerine koyduğun kişilerin hayvan çıkması
    bi boka yaramayan insanlarla mecburen muhatap olmak

  • lisansi iptal edildi mi? diye merak edilen. yok lan, $aka. olsa olsa taksiciye ustun hizmet ni$ani verirler. ne de olsa yolcu duduklemek bu i$in fitratinda var.