hesabın var mı? giriş yap

  • 99 depreminde en ön safta olan adamın acaba asker desteğinin önemini bildiğinden olabilirmi sayın çok muhterem suser?
    sen muhalif olma zaten ya.
    t: tırı vırı bir tespit içeren başlık.

  • ilanda 17 defa 'bavyera', 18 defa 'panter' sözcükleri kullanılmış.

    "neden eşit değil?" sorusuna cevap aramak üzere yaptığım araştırmalarda 1 defa 'bavyera' yerine 'bayyera' yazıldığını tespit etmiş bulunmaktayım.

    tansel bey bu inceliğimi sözlükten görür ve değerlendirmeye alırsa belki bir tur bindirir.

  • hakkında mesnetsizce iddialar ortaya atılan futbolcu. neymiş idmanlarda mancini'nin yardımcılarına doğru şut çekiyormuş. oğlum adamın doğal hali o. kaleye doğru vuramıyor ki.

  • bir arkadaşım aradı bugün, aklıma düşürdü zamanında yaşadığımız bir olayı.. soyadı berber olan bu arkadaşıma, bir ingiliz tarafından sorulmuştu bu salak sorulardan birisi..

    - ataların barbar(barbarian) olduğu için mi bu soyadına sahipsin?

    bizimki de çok içerlemişti soruya, gelip dert yanmıştı bana..

    - şerefsiz gelmiş bana "senin sülalen barbar" diyor.. berber'i duydu ya, aklı sıra bağlantı kurdu salak..
    - barbar mı? hadi ya.. e sen ne dedin peki?
    - ne diyeceğim? "değiliz tabii" dedim.. bir de bunu bana diyenin soyadı smith!
    - eee?
    - ne eeesi? ben o'na senin baban simitçi mi diye soruyor muyum?
    - hahaha.. yuh!

  • mantıksız bir hesaplama.

    300bin tl karşılığında 30 yıl konaklama hizmeti almakla, 300bin tl karşılığında mal sahibi olmak nasıl karşılaştırılıyor anlayamadım. ev senin oluyor, istediğin zaman satarsın birikimin boşa gitmez. hele ki ev sahibine hiç gitmez.

    ev almak ancak şu şekilde mantıksız olabilir. eve vereceğiniz nakit paranız vardır, fakat bu parayı eve yatırmak istemezsiniz. parayı kullanırsınız. paranızla para kazanırsınız. yani ticari zeka işlerine girersiniz. o zaman anlarım.

    lakin; memursan, maaşlı çalışansan ev almak her türlü mantıklıdır efendim. en kötü; al başkan evi kiraya ver, kendi borcunu ödesin.

  • keşke akılsız oğluna sahip çıksaydın o zaman.tek başına ev açıp samuray kılıcı alacak kadar kendi haline bırakmasaydın.önceden aklına gelseydi benim oğlumun akıl sağlığı yerinde değil her naneyi yiyebilir şuna sahip çıkayım diye.çok net bu cinayette o çocuk sen ve babası suçlusunuz.o gencecik kızın hiçbir günahı yokken sizin yüzünüzden hayattan koptu gitti.kötüsünüz,umursamazsınız ve bu dünyaya zararlısınız.
    edit:yazım hatası düzeltildi.

  • ıspanaktan açılan muhabbettir. nereye gideceği ise meçhuldur.

    baba: ya bu ıspanak yemeği ne kadar güzel oldu. ıspanaklar mı iyiydi, yoksa elimin bereketi mi?
    kızı: sevgini katmışsındır.
    baba: seni yaparken de sevgimi kattım, ama hiç güzel olmadın.
    kızı: (oha!?!?)

  • şimdi filmi yeni izlemenin heyecanıyla abartıyor olabilirim ama dünyanın bittiği yerdeymiş gibi görünen bir adada azıcıkla mutlu olan çok güzel insanların hüzünlü ama sıcacık hikayesiyle resmen münir özkul'un baba, adile naşit'in anne olduğu yeşilçam filmlerindeki huzur ve sevgi dolu aile tadını yeniden aldım.
    bir tarafta o adayı bile alabilecek, gollum'un görse elindeki yüzüğü tekmeleyip peşinden koşacağı bir yüzükle evlenme teklif eden con con abi diğer tarafta 20 yıllık delikli tezek kokulu kazağıyla domuz çiftçisi.. hele hele juliet ve dawsey'nin ruh eşi olup vedalaşırken bile birbirlerine dokunamamalarının verdiği hüzün.
    cidden netflix işi diye hor görülmemesi gereken özenli bir iş olmuş..

  • 14 yaşımı yeni bitirmiştim sanırım. gitmeden birkaç sene evveldi işte. akşam geldi eve, çeketini çıkardı, koltuğa yerleşti. dizinin üstüne elini vurarak kucağına çağırdı beni. gittim, boynuna doladım kollarımı, çektim içime kokusunu. "canım" dedim, "canım babacığım."

    "benim kızım büyüdü, kocaman kız oldu. sevgilisi de olacak değil mi kızımın artık?" dedi.

    gözlerini dikti gözlerime garip bi gülümsemeyle baktı. utandım, şaşırdım. daha önce hiç sevgilim olabileceğini söylememişti çünkü bana. ya da bunları konuşabileceğimizi düşünmemiştim sanırım.

    "benim kızımın sevgilisi olacak. el ele gezecek, çok sevecek birilerini. ama benim kızım düzgün insan seçecek. düzgün adamlarla sevgili olacak. değil mi güzel kızım? her önüne gelene güvenme. her önüne gelene inanma emi canım kızım? yalan söyleyenler olur, kandırmaya çalışanlar olur. benim akıllı kızım uzak tutar böyle insanları kendinden dimi güzel kızım?"

    yutkunduğumu, kafamla onay verdiğimi ve tekrar sarıldığımı hatırlıyorum. annemin de bize bakarak kıs kıs güldüğünü...

    acaba diyorum, kızıyor mudur bana? öfkeli midir? üzülüyor mudur halime. oysa ben hiç üzmek istemezdim onu. ona layık bi evlat olamadım belki... belki çok hata yaptım, yanlış insanları sevdim, yanlış yollarda yürüdüm, yanlış kapıları çaldım, yanlış evlerde uyudum, yanlış yerlerde uyandım, yanlış dostluklarım oldu, yanlış kalplere girdim, yanlış insanları kalbimin orta yerine oturttum... kızıyor mudur bana? üzülüyor mudur halime? mutsuzluğumu görüyor mudur? acıyor mudur bana ya da merhamet mi ediyordur? bilmiyorum... tek bildiğim şey; babamla ilgili o kadar az şeyi tutuyorum ki hafızamda. aklıma gelen birkaç sahne ve konuşmadan biridir bu... keşke diyorum. hep keşke... babamın dizinde oturup, boynuna sarıldığım günde kalsaydım keşke...