hesabın var mı? giriş yap

  • ahmet ümit yeni kitabı (bkz: kayıp tanrılar ülkesi)nde türk yerine türkiye kökenli yazmış.
    aynı cümlede alman'a alman diyebilen ahmet ümit türk'e hangi saikle türkiyeli diyebilmektedir.

    kaynak:sf.142; “(…) alman olsun,türkiye kökenli olsun,arjantinli olsun kimseyi tehdit edemezsiniz (…) “

    türk halkı,alman kimliğini oluşturan germen halkı gibi tarihe damgasını vurmuş olmasına karşın;ahmet ümit bu gerçeğe karşın,türk kimliğini ispanyol ve amerika yerli halkının karışımı olan arjantinli gibi bir kavram ile eşdeğer göstermeye çalışmaktadır.

    çektiği ve rol aldığı saçma belgeselden sonra şu tanımlama ile ahmet ümit tam bir hayal kırıklığı.

    (bkz: bdp'nin 2010 referandumunu boykot etmesi)

    ahmet ümit'in 2010 referandumundaki tutumu ; odatv ;ahmet ümit'i yandaş medya nasıl kullandı?

    ne mutlu türküm diyene!

  • "ulan 150 lira burs vereceksiniz, istiyosunuz ki tüm akrabalarım ölmüş olsun, tutunacak dalım kalmasın. sakat kalayım, tecavüze uğrayayım. ibneler!"

  • hayatımın ilk duruşmasına zamanın sirkeci adliyesi'nde girdim. hakime hanım kısa sarı saçlıydı. benim ilk duruşmam, davanın son duruşmasıydı. davayı kazandım ve hakime hanım bana ödenecek yasal vekalet ücretine üst sınırdan (tarifenin üç katı) hükmetti. daha sonra bunun yerleşik uygulama olmadığını, kendisinin benim ilk duruşmam olduğunu anlayıp, destek olmak açısından yaptığını öğrendim.

    yıllar sonra praetorium nedeniyle justinianus'la tanıştık. bir gün ev ziyaretine gidip eşi nurhan hanım'la karşılaştığımda tanıdık geldi, bir kaç sorudan sonra ilk duruşmamın hakimi olduğunu farkettim, o zamanki tavrını, desteğini saygıyla andığımı söyledim. güzel bir tesadüftü.

    başınız sağolsun üstat justinianus, huzur içinde uyuyun nurhan hanım, allah rahmet eylesin.

  • ilginç bir metafor barındıran program. eski ibo yerinde duramazdı, enerjikti, mutluydu tıpkı eski türkiye gibi. şimdiki ibo'nun ise başına gelmeyen kalmamış, acı bir şekilde gülümsüyor sadece. tıpkı şu anki türkiye ve bizler gibi.

  • kediler, kendilerini evcilleştirmeyi başarabilmiş tek türdür.
    kediler kendilerini insanlara dayattı ve bize neredeyse hiç yararlı bir hizmet sunmamakla birlikte, dünyadaki en popüler evcil hayvan oldu.

    onlar çöl yaratıkları olarak doğdular. ama şuan dünyadaki her çevrede, ormanlardan bataklıklara, dağlardan şehirlere kadar her yerde yaşıyor ve gelişiyorlar. birçok avcı hayvan, sınırlı bir av türüne odaklanarak uzmanlaşırken, kediler binlerce farklı hayvan türünden yemekten mutlu olurlar.

    bir kedinin vücudunun her bir parçası öldürmek için optimize edilmiştir.
    o kadar iyi avcılardır ki; birkaç türün soyunun tükenmesine neden olmuşlardır. hayatım boyunca sahip olduğum kendi kedilerim, güvercinlerden jöle yılanlarına, tavşanlardan sıçanlara kadar her şeyi öldürdü.
    bildiğim bir kedi (bir aile arkadaşına ait olan), tam bir yetişkin rakun öldürdü (bu süreçte bir gözünü kaybetti). başka bir kedi peçeli baykuş öldürdü.

    kedilerin geri çekilebilen pençeleri vardır, bu sayede ayakları üzerine düşme, ayakları üzerinde kusursuz denge kurma, mükemmel işitme, binoküler görme, yapabildiğimizden çok daha iyi far'açıklıgı tapetum lucidum (gece görmelerini sağlayan, karanlıkta yeşil renkte parlayan ve retinanın önünde yer alan bir tabaka), esnemeye yatkın dişler.

    bu hayvanlar çekiciliğiyle, başka hiç bir hayvanın yapamadığı bir şey başardı --insanları köleleştirmek.
    evcilleşmeyi başardılar ve insanlığı, kendi türlerini dünyaya yaymak için kullandılar. antarktika'nın yanı sıra şimdi her kıtada bulunurlar.

    kediler ve insanların en az 9.500 yıl öncesine ait bir ilişki vardır.
    o zamanlar, diğer evcilleştirilmiş hayvanlardan çok az değişti. evcil hayvan olarak tutulan hayvanların çoğu yaban hayatında işe yaramazken, kediler kendilerini buldukları her yerde büyümüş ve çoğalmışlardır.

    insanlar ve yırtıcıların genellikle düşmanca bir ilişkisi vardır. insanlık avcı popülasyonları üzerinde zararlı etkilere sahip olma eğilimindedir ama kedilerle değil. dünyada muhtemelen yaklaşık bir milyar var. benzer büyüklükte bir başka yırtıcı, bu sayılara ulaşamaz hatta yakınına bile gelemez.

    kısacası kediler, insanlara hiçbir katkı sağlamadıkları halde bu ilişkiden yararlanan, son derece uyarlanabilir hyperpredatorlerdir ve bu ilişkiyi, kendilerini tarihin tartışmasız en iyi yırtıcı avcıları haline getirmek için bir sıçrama tahtası olarak kullanmışlardır.
    kafasında ne tilkiler dönüyor şu an.

  • ilk turda %29 ve %35 almış iki adayın ikinci turda oylarını yükseltmesi, %59 ve %41 ile ilkinin kazanması durumu.

    şayet ki anadolu ajansı'nın duyurmakta olduğu oranlar doğruysa, ikinci turda erdoğan'ın kaybetmesi için oy oranının hiç yükselmemesi gerekiyor ve bu ne yazık ki pek mümkün durmuyor. karadağ'da bile böyle olmamış. şu an iki umut noktası var:

    1) erdoğan'ın oy oranından kaybetmesi. detaylı bakınca karadağ senaryosu çok da fantastik değil ama bu olursa harbiden fantastik ve bence harikulade olur. bunun birkaç yolu:
    1a) muhalif katılımın artması
    1b) erdoğancıların rehavete kapılıp katılmaması
    1c) erdoğancıların tehlikenin farkına varıp karar değiştirmesi veya en azından geri adım atması

    2) anadolu ajansı'nın alışılagelmiş yandaşlığıyla oranları yanlı açıklaması, erdoğan'ın aslında %47 küsur olması. bu durumda erdoğan %2 yükselebilir, kılıçdaroğlu da %3-4 yükselip alabilir.

  • bu anda çalışkan ahmet içlerinden yakışıklı olana kızar ve yakışıklı olan hababam sınıfı üyesi "bana mı dedin?" çıkışını gösterir. bu karşı atak üzerine çalışkan ahmetin "olayı kişisel algılama, sana demedim sadece" karşılığı etraftaki diğer hababam sııfı üyelerini göstererk attığı "sana, sana, sana, hepinize" nidasıyla anlaşılır. bu anda çalışkan ahmetin inceden de olsa bir 3.5 atma durumunu sezebiliriz ama iyi toparlar allah için.