hesabın var mı? giriş yap

  • baba- kacla gidiyorsun?
    murdurungulu- 47
    b-cek arabayi saga!
    m- aa ama n'iye?
    b- cek dedim!
    araba saga cekilir. babaya bakilir.
    b-<caps>ulan bilgisayar mi bu? 47 diye hiz olur mu? ya 50 ile gidiyorsundur ya 40'la !</caps> hadi devam et...
    bir sure sonra
    b- kacla gidiyorsun?
    m- 64...*

  • 1. dere kenarında çamaşır vs yıkamak tek başına yapılan bir eylem değildi. kızlar küçük yaşlardan itibaren çalıştırılırdı.

    2. erkekler tarlalara giderdi yine küçük yaştan itibaren.

    3. çocuk yetiştirmek öyle çok da önemli bir şey değildi. o nedenle 8-10 çocuk yapılırdı zaten. önemli olan gerekli iş gücüydü.

    4. bu çocuklar verilen bu işler dışında genellikle orada burada rahat bir şekilde takılarak büyürdü. karakterlerine göre yönelimleri olurdu. kötüyse kötü, iyiyse iyi. özellikle erkek çocuklara aile gece nerede kaldın demezdi.

    5. eski insanların karnını doyurmaktan başka derdi yoktu. şimdiki insanlar yani bizler kapitalist sistemlerin kölesiyiz. her şeye sahip olmak istiyoruz. o nedenle çok yorgunuz. eski insanların bildiği tek şey kendi köyleriydi ötesini pek bilmezlerdi.

  • yeter ya, bıktık. her yerde varlar. yalan yanlış yazıp çizmekten utanmıyorlar. buna bir çare bul sözlük. olmamış şeyleri olmuş gibi servis ediyorlar.

  • dün şehirden ve her şeyden uzak bir köy evinde orman manzarasına nazır oturuyordum. sobada çay demleniyordu. masada o günün gazetesi vardı. uzun zamandır yapmadığım "pazar gazetesi" okuma ritüelini gerçekleştireyim dedim. gazete kokusunu bile unutmuşum. alakalı olduğum her şeyden uzak bir şeyler okuma niyetiyle gazeteyi açtım gözüme çarpan ilk haber "ekşi sözlük yazarlarının favori filmi" oldu. gazeteyi fırlatıp ormana doğru koşmaya başladım.

  • kedi sahipleri icin not dusmek istiyorum buraya.

    bu deprem oldugunda hayatta kalmayi basarabilmissek, eve ulasabilmissek ve yikilmamissa, deprem sonrasi apayri bir hayatta kalma mucadelesi baslayacak. disarida yatip kalkmaya baslayabiliriz veya sehirden cikmaya calisabiliriz. o kaosu hayal edebiliyoruz muhakkak... kedilerimizi kendi hallerine birakacak degiliz ve o an iyice elimizin ayagimiza dolasmamasi icin kendimiz icin hazirladigimiz (umarim) deprem cantasinin benzerini onlar icin de hazirlamaliyiz.

    bu cantada neler olmali, aklima gelenler;
    -ufak, su koyulabilecek herhangi bir kap
    -kuru mama, konserve mama, su.
    -yolculuklarda kullanilan sedatiflerden
    -ilk yardim malzemeleri (batticon, oksijenli su, antibiyotikli pomad, sargi bezi, permatik, steril eldiven, cerrahi iplik -mesela 2/0 pga deri dikisi icin-, mumkunse ufak bi portegu, steril gazli bez, antibiyotik tablet -kediler icin uretilmis minik olanlari var-, agri kesici ^^^dikkat^^^ asla aspirin degil, asla. ya hic koymayin ya da kediler icin ozel agri kesiciler var bir klinikten alip onu koyun, vb.) eger kedimiz yaralandiysa pansuman yapmamiz gerekebilir. kapatilmasi gereken acik yarasi varsa dikisi kendiniz atmak zorunda kalabilirsiniz, bir veteriner hekime ne zaman ulasabileceginiz mechulken... bunu videolardan ogrenebilirsiniz, mecbur kalinca insan neler yapar.
    -asi karnesi. (karnenin yeri bu canta olsun hatta. her daim orada dursun)
    -gogus tasmasi.
    -bez canta veya buna benzer katlayinca az yer kaplayan ama kedinin sigabilecegi bir canta
    -kediyi sarmaya yetecek buyuklukte polar
    -en azindan birkac tane hasta alti bezi/pedi (gazete kagidi genisliginde, sivi emebilen, kafeslere seriliyken kliniklerde falan eger gorduyseniz, onlardan. kucuk irk kopek sahipleri de evdeki tuvalet alanina kullaniyorlar hatta)

    bircok evde kedi tasima kafesleri, boxlari cok yer kapladigi icin sokuluyor, kullanilacagi zaman monte ediliyor, kapisi kapanmiyor, idareten bir seyler uyduruluyor ya da elle kapatilarak klinige goturulup getiriliyor ama bu husus deprem gunu cinnet sebebi olabilir. bu kafes saglam ve mumkunse kediyi icine koymaya hazir sekilde durmali surekli.

    van depremini kedisiyle yasamis biri olarak bence gogus tasmasi ve gerekirse tasima boxini firlatip atip yola bez cantayla devam etmek icin hazirlikli olmak lazim. deprem oldugu andan memleketime donene kadar kedim hep kafesinde kalmisti. yaklasik 60 saat saniyorum. cunku gogusten gecen o tasmalardan bende yoktu ve kafesinden cikarmaya korkmustum kacar da yakalayamam diye. sonuc kendi cisinin uzerine yatmak zorunda kalan bir gariban. bu surenin uzadigini dusunun, uc gun, bes gun, on gun... o gogus tasmasi inanilmaz ise yarayacaktir.

    o hengamenin icinde kedinizi saklamak zorunda kalabilirsiniz. bu yuzden bez canta benzeri bir canta (veya kedi ve kucuk irk kopekler icin olan bez/kumas/polar her neyse o tarz tasima cantalari var) ve sedatif (sakinlestirici, dis macununa benzeyen, yolculuklarda kediyi sakinlestiren ama anestezi gibi derin uykuya sebep olmayan zimbirti) lazim dedim. bu benim basima gelmisti. sehir yikilmisken, geceyi bir elma bahcesinde gecirip guc bela ertesi gune bilet bulabilmisken, otobusume kedi almam diye direten bir embesile denk gelmistim. otobusun icine de degil halbuki. kafesindeki kediyi bagaja koyacakti. bu. bu kadar. adam bunu yapmadi. bi ton hir gur, sonunda bindik ama buna benzer bi sey yasayabilirsiniz. belki birinin ozel araci belki baska bi tasit, bilemiyorum artik, binmeniz gerekebilir. disarida veya bir cadirda, bir yerlerde ne halt edeceginizi dusunup otururken, ortam farkliligi, insan sesleri, belki cigliklari, belki artci depremler derken kedinin sakinlestirilmesi de gerekebilir.

    o gun icin hazirlikli olursak ne olursa ne yapacagimizi onceden dusunup kafamiza oturtabilirsek simdiden, o felaket gunu geldiginde kedimizle ilgili olan seyleri en azindan otomatik pilottaymisiz gibi tikir tikir halledebiliriz. cunku... daha once deprem yasayanlarin ongorulen felaketin sadece ufak bir provasini yasamis olanlarin malumudur ki o gun, o beklenen korkunc gun, aklimiza mukayyet olmamiz dahi cok zor olacak. hayattaysak...

    esimiz, cocugumuz, akrabalarimiz, arkadaslarimiz hayattalar mi bilemedigimiz ama hayatta kalmaya devam etmek icin cirpinirken bazi seyleri otomatige alabilmemiz gerekiyor.

    meksika'da olan deprem bu gece beni uyutmuyor. biz bir felaket yasayacagiz bu cok acik. lutfen yarin hem kendiniz icin hem varsa evcil hayvanlariniz icin bir canta hazirlayin. yumurta kapiya dayanmis durumda. lutfen o gunu beklemeyin. hemen bu isi halletmezseniz cok gec olacak. herkes kendinin ve sevdiklerinin caninin derdine dusmusken hic kimseden yardim alamayacagimiz cok karanlik en azindan bir haftamiz olacak. en iyimser senaryoda, yani bir sekilde sag kalabilmissek...

    son pismanlik neye yarar demis rahmetli. bazi seyleri cok dogru soylerdi... kulak vermek lazim.

  • acemi veya değil çoğu sürücüyü tırstıran, hatta evinin yolunu değiştirmeye mecbur bırakan sürücü aktivitesi.

    ancak bazen bu aktivite için vites, debriyaj, fren ve hatta el freni dahi yeterli olmamaktadır. çözüm adeta bir herkül gibi arabayı yokuşta kas gücü ile kaldırmaktan geçmektedir.

    true story

    fulya'nın ünlü yokuşlarının birinde kafa kafaya gelinen bir aracın öküz sahibi ile kavga etmekten kaçınan ben, adamla levye savaşına girmektense aracımı kenara doğru çekerek elemana yol verdim. yoluna gitmesini beklediğim kekan yanımdan geçerken saçma sapan sözler söyleyince bastırmaya çalıştığım kroluk damarım kabardı ve ani hareketler ile yokuş aşağı kendimi hafifçe bırakıp ilk sola dönüp ani bir hareket ile tekrar yokuşa verdim burnumu. araç otomatik vites olunca bu tür durumlarda daha rahat oluyor insan. neyse; gaza basmama rağmen aracın kıpırdamaması bir süre sonra dikkatimi çekti. bu bir süre dediğim çok da uzun bir süre değil tabi. el frenini çekip tekrar denedim, sonuç aynı. arkadan gelen beyaz duman ve aracın gazı yedikçe çıkardığı ilginç sesler eşliğinde sağ arka sabit olmak şartıyla sola doğru yönlenmesi durumun anlaşılmasına sebep olmuştu.

    evet, arabanın sağ arka çamurluğu anlık kro reflekslerimin farkına varmamı engellemesinden ötürü kaldırıma takılmıştı ve sağ arka teker hafiften boşa dönmekteydi. yokuşun ortasında çük gibi kalmanın ötesinde yavaş yavaş trafik oluşmakta ve "bu mal bu arabayı nasıl bu hale getirmiş lan?" diye fısıldaşmalar da duyulmaktaydı.

    neyse ki sevgili yokuş trafiği sakinleri çeşitli önerilerini sunmaya başlamışlardı ki benim gözüm yokuşu yavaşça çıkan, duruşuna kurban olduğum, bıyıklı bir amcaya takıldı. asıl fikir kesinlikle ondan gelicekti. olayı çöze çöze çıkıyordu yokuşu. belli ki matematiksel denklemleri ve gerekli kas gücünü hesaplıyordu. tekerin altına taş sokma fikrinin çeşitli sebeplerden ötürü elenmesinin ardından artık yokuşu çıkan amca ile aynı şeyi düşünüyorduk. amcanın da yanıma gelmesi ile gerekli psikolojik desteği yakaladım. hiç konuşmadık. sadece birbirimize baktık. arabaya bindim. kontağı kapattım, vitesi park'a aldım ve el frenini son kez çektim. sonuçta naim süleymanoğlu benim belime geliyordu ve kilolarca ağırlığı "hıpppps" diyip kaldırabiliyordu. bakışlar üzerimde yoğunlaşmıştı ve "yooo yooo saçmalama" dediklerini hissediyordum. sağ arkaya geçtim. amca tatktik vermeye bile gerek duymadan sadece "bismillah" dedi. yaradana sığınıp kaldırdım aracın arkasını. beklediğimden çok daha kolay olmuştu. bunun da gazıyla hepten yüklendim arabanın arkasını ve aracı kaldırımdan kurtarmakla kalmayıp, düzledim de. işte o anda bugün hala fulya'da hatırlanan, ingiliz taraftarların direkte patlayan şut sonrası verdikleri uuuuuuvvvvvvvvv tepkisine benzer bir tepki yükseldi.

    balkonlardan gelen alkışlar eşliğinde bindim arabama ve yokuşu yavaş yavaş tırmanmaya başladım. ancak biliyorum ki o amca olmasaydı, o bana güvenmeseydi bunu başaramazdım.

  • şanlı türk ordusunun korkusuz askerlerinin kaybettiği prestij kadar hiçbir şey değer kaybetmemiştir bu ülkede.