ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
scary stories to tell in the dark
-
uzun zamandan beri bu kadar elle tutulur bir senaryoya sahip korku/gerilim filmi izlememiştim. neredeyse hiç jumpscare içermemesi benim gibi korkmaktan ziyade gerilmeyi/tedirgin olmayı seven bünyelere ilaç gibi gelmiştir. gerilim demişken red room -redrum göndermesini yine çok beğendiğimi söylemeliyim.
adına sadece 3 sayfa entry girilmiş olması biraz üzücü. sanırım reklamını iyi yapamadılar.
rte'nin bahçeli'ye uçma özürlüsü demesi
-
bu beyanattan sonra, kendisi de at üzerinde 3 kıtaya giden bir ecdadın torunuymuş, bunu da ekledi utanmadan. sen ve at tayyip, sen ve at. bir daha düşün?
1 mayıs 2022 imamoğlu'nun şampiyonluk gözyaşları
-
saglam bir fenerliyim.
adamin sevinmesi ve bunu paylasmasi normal bir sey.
normal olmayan bizim futbol kulturumuz, bizleriz.
sonuna kadar kutlasin, yeter ki sporla ilgili belediye faaliyetlerinde tarafsiz olsun.
baska bir seye gerek yok
şivan perwer ibrahim tatlıses düeti
-
(bkz: ibo'o bitmiş)
asgari ücret 2020 tl olurken iş yerlerinin durumu
-
üretim müdürlüğü yaptığım şirkette, şimdi toplantıdan çıktım. yönetimin söylediği, personel azaltımına gitmemiz gerekiyor. ik ile beraber, bakın 20 kişi kadar personel azaltalım dediler. ne kadar yoğunuz, zaten şu an bile eksik personelle çalışıyorum desende, dinlemediler. an itibariyle şirketimde alınan karar bu. şirketim ne iş mi yapıyor. yol yapıyoruz biz. hani şu vatandaşın yol yaptılar dediği, yandaş firmalardan birisiyiz.
yaran fıkralar
-
avukatın biri yeni aldığı son model arabasıyla arkadaşlarına hava atmak için sabırsızlanmaktadır. tam arabanın kapısını açıp arabasına bineceği esnasında yeniyetme bir sürücü gelir ve arabaya çarparak sol kapıyı uçurur.
adam sinirden kıpkırmızı olmuştur. tamir ettirse bile arabası eskisi gibi olmayacaktır. ne yapacağını bilmez şekilde dururken yanında bir polis arabası durur. adam hemen polise şikayette bulunur
"memur bey yeni arabamı acemi bir sürücü mahvetti. şikayetçiyim". polis sorar, "avukatsınız değil mi?"
avukat öfkeyle cevaplar. "evet ama bunun arabamla ne alakası var?"
polis gülerek, bütün avukatlar aynısınız sadece mallarınızı ve sahip olduklarınızı umursayan açgözlü insanlarsınız. eminim şu anda sol kolunun koptuğunun farkına bile varmadınız" der.
avukat şoke olmuş şekilde koluna bakıp çığlık atar: "rolex'im nerede?"
dipnot: fıkra çeviridir. bir kaç kere farklı şekillerde aradım başlıkta ancak bulamadım. inşallah arama kabızlığı yapmamışımdır
baba kız diyalogları
-
- hanimiş canım kızım? hanimiş hanım kızım? hanimiş güzel kızım?
- ...
- hanimiş tonton kızım? hanimiş kokoş kızım? hanimiş güloş kızım?
- :)
- hanimiş şeker kızım? hanimiş şerbet kızım? hanimiş bal kızım?
- agu
inşallah daha konuşuruz, daha yazarım..
metroda yaşanan dumur olayları
-
gün itibariyle şahit olduğum tatlı bir evlilik teklifi.
yanımdaki elemanın bir anda üzerindeki kazağı çıkararak, üstünde "x benimle evlenir misin?" yazılı tişörtü sevgilisine göstermesi, akabinde amerikan filmi havası yakalayan metro yolcularından alkışların kopması, klasik olduğu üzere elemanın diz çöküp yüzüğü kızın parmağına takması ve en güzeli de yolculardan bembeyaz saçlı yaşlı bir teyzenin "annenin-babanın haberi var mı kızım?" diye sorması.
birini gerçekten sevmek
-
zamanını vermeyi istemek, paylaşmayı istemek. hiç kimse gerçekten sevmediği birine zamanını vermez daha doğrusu vermek istemez. ölümlü bir canlının en değerli şeylerinden biridir zaman ve biz birini gerçekten sevdiğimiz zaman onunla paylaştığımız ona adadığımız zamanın lafını bile etmeyiz, oysa verip verebileceğimiz en kıymetli şeyi ortaya koyuyoruz. sevmediğimiz biri olduğu zaman da 1 dk bile boşa geçmiş gibi geliyor.
sevgili edinme konusunda hiçbir şey yapmayan insan
-
dünyanın en akıllı insanıdır.
dün markete gittim, alacağımı alıp kasada kuyruğa girdim. benim elimde sadece tek bir kalem mal var. hiç tenezzül edip, önümdekilere "şunu geçirebilir miyim?" falan demedim. ona buna yüz suyu dökmektense, dimdik durup sıramı paşa paşa beklemek bana daha hoş geliyor.
ama ne oldu dersiniz? ben hiç talep etmediğim hatta buna niyetim bile olmadığı halde, kasiyer "gelin önce sizinkini geçireyim" dedi. önümdeki müşteriler de destek verdiler. ben tek kelime etme ihtiyacı duymadan, mağrur bir şekilde ödememi yapıp, çekip gittim.
bir başka örnek ise bir zamanlar seyrettiğim cube adlı filmin ana temasını oluşturuyor...orada en akıllı ve becerikliler en erken ölüyorlardı. çünkü egoları şişkin olduğundan, gereksiz risk alıyorlar ve çabucak gidiveriyorlardı. evrenin düzenine saygısızlıklarının cezası idi bu. en sonda kurtulan, teşebbüs gücünden yoksun, hafiften geri zekalı diyebileceğimiz bir tipti.
islami veriler de bu hükmü doğrulamaktadır. hadis-i şerifte, “cennet ehlinin çoğunluğunu, bühl(saftirik) kimseler teşkil eder” buyruluyor.
yani demem o ki, başarının anahtarı tevazu içinde "beklemektir". ancak beklemekten kasıt durakta otobüs beklemek değildir elbet. güçlü bir niyet, yöneliş, teveccüh ile beklemek. bunun en iyi örneği, kedinin fare deliği önündeki bekleyişidir. pür dikkat, tetikte ama pasif...
tasavvufta bu bekleyişe "murakabe" adı verilir. murakabeyi öğrenmemiş olan kimse istediğini elde edemez.
sonuç?
boşuna debelenip durma. nasipse gelir çin'den yemen'den. o lüzumsuz yere el attıkların zaten senin nasibin değildi. dolayısıyla çekip gittiler. hakkın olmayana el uzatmanın cezasını da, acı, keder, hayal kırıklığı, bela, musibet olarak ödedin.
ne gerek var bunca lüzumsuz gürültü patırtıya? sen tetikte ol yeter.