hesabın var mı? giriş yap

  • mahalle baskısı gibi bir şey. zaten mahcupsun, utana sıkıla gözüne kestirdiğin kişiye adres soruyorsun, zamanını alıyorsun vs, o sana 'anladınız mı' der gibi bakarken kesinlikle hiçbir şey anlamadığın halde 'evet, evet, teşekkürler' deyip kibar bir şekilde hiçbir şey anlamadan yoluna devam ediyorsun. nah anladın çok afedersin.

    şanslıysan, bir sonraki soracağın kişi aynı kişi değildir. ama doğuştan talihsiz isen, beterin beteri oluyor ve az önceki tarif edene tekrar rastlıyorsun.

    (bkz: adres sorarken bir önceki tarif edene yakalanmak)

  • sen almanya'da çalışıp çil çil avroları biriktir, tatile giderken pintilik edip mehtap family diye otel seç.

    çok da güzel iyi olmuş bence dediğim, rezalet olmayan olay.

  • gerçek bir karizma gitar virtüözü blues müziğinin unutulmayacak olan taçsız kralı. bu efsanenin yaşam hikayesinden bahsetmessek olmaz
    “bir müzisyenin başarılı olması için asla mutlu bir çocukluk geçirmemelidir.” şeklinde bir kural elbette yok ama başarılı pek çok müzisyenin bu tür izlere sıkça rastlamak oldukça olası. kendisinin texas’ta başlayan hikayesi de buna benzer türden. 7 yaşındayken gitarla tanıştı. alkole düşkün öfkeli bir baba, babasının işi sebebiyle çocukluğu sürekli yollarda geçti. 7 yaşında kendisine hediye edilmiş bir 3 telli mini bir gitarla tanıştı. ama bunun sembolik bir tanışma olmadığını üstünden çok zaman geçmeden anlaşılmıştı.

    çocukluğunda kendisi gibi muzisyen olan abisi jimmie vaughan evde sürekli bi muzik enerjisi mevcuttur. dışarı çıkıp blues barlara gitmeleriyle muzik aşkları iyice depreşir ama gitara verilen ağırlık onu ve ağabeyini okulda başarısız olmalarına sebep olmuştur. bu yüzden ailesi tarafından gitara kısıtlama getirilince bir gece ağabeyi jimmy bir gece çantasını alır ve evi terk eder. stevie mücadelesinde artık yalnız kalır.

    70'li yılların ortalarında stevie'in ailesi okuldaki başarısızlığın önüne geçemeyince stevie'i civardaki bir restorantta bulaşıkçı olarak işe sokarlar. artık gitar tellerinin üzerinde dans etmesi gereken elleri soğuk sularda bulaşık yıkamaktadır. yapmak istediği işten uzak olmak, stevie'nin kalbinde yanan ateşi gittikçe körüklendirir.
    çöpleri çıkardığı bir gece, çöp kutusunun hemen üstündeki tavan çöker, stevie’nin başından aşağı litrelerce makine yağı dökülür. bu çok ama çok net bir işarettir onun için ve patrona “tamam, ben gitar çalmaya gidiyorum.” diyerek oradan ayrılır. 17 yaşında stevie ray vaughan liseyi bırakır ve evi terkeder. gideceği yer çok uzak değildir blues ve müzik deryası austin’dir.

    austin'de bu savaşın içinde mucadele edecek olması hayallerin gerçek olması demekti ama bu hayalin üzerine bi kariyer inşa etmek sandığından daha zordu. çeşitli gruplarda çalmak istemiş parası olmadığı için grupla şehir dışına çıkamamış austin'de kalmış tanıştığı grupları tarzına uzak gördüğü icin çalışamamıştır. 5 yıl boyunca stevie'in tüm çabaları hüsranla sonuçlanır. o dönemde “iyi blues çalmak istiyorsan, blues’u dibine kadar yaşamalısın. blues’u yaşamak için de dibine kadar mutsuz olmalısın” burda kastedilen blues'in kelime anlamı hüzünle doğru orantılıydı tabikide. bu hüzün, alkol ve kokain partileriyle hızlı bir hayat yaşadı ileride yaşadığı o büyük çöküşün temelleri burada atılmıştı aslında.

    ertesi yıl yolu abisinin grubuyla kesişir stevie ne yazıkkı burada arka planda kalmaya mahküm olmuştur ama pes etmeye hiç niyeti yoktur ve çok daha fazla çalışır. kendi yolunu kendi çizmeye karar verince bu gruptan ayrılır. başka bi grupla atıldığı maceradan tekniğini ve o müthiş tonunu duyurmayı başarır. gruptaki ayrılıklar sonrası chris layton, tommy shannon’ı ile tanışır ve böylece double trouble macerası başlar. git gide ün salmaya başlıyan bu grup bir yapımcı tarafından farkedilir montreux jazz festivali’nde onları sahneye çıkartır.

    montreux jazz festivali double trouble için tan bir kabus olur. yeni albümsüz, isimsiz bir grup olmaları bazı elit sehirciler tarafından yuhalanmalarına sebep olur. oysa o konseri defalarca dinlemişliğim vardır. kariyerindeki en güzel canlı performaslarından biridir srv'nin, bu konsere 2 tane öyle zor parçayla çıkmıştır ki sürekli sahne alan arkadaşlar ne dediğimi anlayacaktır henüz ısınmamışken bu 2 zor parcayı çalmak inanılmaz bence. ne kadar yetenekli bi gitarist olduğunu tabi orda anlayanlar vardı ama yuhalayanlar daha fazlaydı ve alkışları duymak çok zordu. bu çok sarsmıştı srv ve double trouble grubunu.

    bu festivalde onları hayranlıkla izleyen bi isim vardı kim bu yeni kaybettiğimiz david bowie’den başkası değildi. bowie'nin teklifini kabul eden stevie müthiş bi ticari başarı kazanan let’s dance albümündeki gitarları çaldı. tarihler 1983'ü gösterdiğinde yolu bob dylan gibi yıldızları keşfeden john hammond ile kesişince double trouble çıkaracakları albumdeki şarkıları efendim miksajdır vokallerdir davullardır derken 2 gün gibi rekor bi sürede bitirerek o efsane parçaların içinde olduğu o efsane albüm çıkar texas flood (bkz: best of gibi albüm)

    80'lerin ortalarında şöhretle beraber gelen karı kız, para, kumar, stevie babanın aklını bulandırınca o bahsetmiş oldugum temelleri atılmış olan çöküş döneminin katlarıda çıkılmaya başlamıştı. bu hızlı hayat stevie ve grubun gerileme dönemine girmesine sebebiyet verdi eskiden 2 günde bitirdiği kayıtlar artık yerini aylar süren kayıtlara bıraktmıştı. srv'nin durum dahada kötüye gidince çok geçmeden rehabilitasyon süreci başlatıldı.

    bu efsane burda bu şekide bitcek olamazdı tabikide böyle bi final yakışmazdı. stevie düştüğü kuyudan tırnaklarıyla çıkmayı başardı ve 2 3 ay içinde tertemiz olarak tedaviyi bitirdi. 1987'de eline gitarını aldı ve dönüşü muhteşem oldu. 80'lerde yeniden şahlanan blues'a en buyuk katkıyı şüphesiz srv verdi.

    derin bir çöküş yaşamışken dimdik bir şekilde geri dönmeyi başarmışken 1990 yılında bu trejik son ne o, ne onu dinleyenler , nede onu dinleyecek olan ilerki nesiller kesinlikle haketmedi konser bittiğinde eric clapton ve ekip arkadaşları 4 helikopterin yanına gitti. stevie, 3. helikoptere bindi. stevie ray vaughan, gitarını başka bir alemde çalmak üzere havalandı. umarım bir gün karşılaşırız kral.

    o diğer müzisyenlerin hayat hikayelerinde sıklıkla duydugumuz muzik öğretmenleri onu hemen keşfetti klişesinin tam tersi olarak vücut buldu o herkesin hepimizin yaptığı sıradan müfredat ile kendini eğitmek yerine kendi eğitimini kendi verdiği bir yöntem geliştirdi. jimi hendrix' gibi erken öldüğünü düşündüğüm gitaristlerden biri eğer yaşasalardı şuan hala yaşıyor olsalardı çok ama çok farklı boyutlara çıkarabilirlerdi bu müziği.

    son olarak o srv nin muthiş tonundan temel ekipmanlarından bahsetmek istiyorum.

    ilk başta belirtmek istediğim bu adamın ensturumanına korkunç derecede hakim olmasıdır. ayrıca ciddi derecede pedalda kullanmıyor. yani aslında herşeyi gitarla hallettiği icin geriye bi amfi ve jack kalıyor, ama amfi kullanımı üst seviyedeydi genelde clean için ayrı amfi, drive tonlar için ayrı amfi kullanırdı.

    srv'nin sürekli kullandığı gitarının adı number one sanıyorum 1963 yılında üretilmiş bi gitar aşırı kullanımdan artık üzerindeki boyaların iyice döküldüğünü bi virtüöz gitarı olduğunu açık açık görüyoruz zaten. bu gitar aslında ilk başlarda sanırım maple klavyeliydi ama srv duvara fırlatıp ordan geri sektirip tekrar gitarı çalmaya çalışmasıyla bu gitarın sapının anasını ağlatmıştır sonuç olarak gitara yeni bir gül ağacı sap yani klavye takılmıştı. ölene kadarda bu sapı kullandı zaten bidaha atmadı duvarlara öyle

    srv'nin tonundaki asıl püf nokta bence kullandığı 0,13 numara teller (tam 13 set değidir aslında sadece mi telleri 13 setten alınmıştır sol teli 22 numaradır çok kalın gercekten o bentler için inanılmaz) ve bu tellerin klavyeye aşırı derecede yüksek olması. tremolo solaktır, sonradan değiştirilmiştir. gitarın üstündeki manyetikler 59 yılından kalma o yüzden srv bu gitara 1959 der. böyle bir ton elde etmek isterseniz 13 tellerinizi takıp telleri oldukça yukarı kaldırmak gerekiyo ve gül ağacı klavyeli kızılağaç gövdeli bi gitara golden texas special manyetik ve bence yine srv'nin setupunda olan lindy fralin vintage hot manyetikleri takarsak o tonu elde edebiliriz ama bu ayarlarda bu tellerle çalmak gerçekten çok zordur söyliyim.

  • semender den ziyade yağ olarak kullandığı mazot dikkatimi çekti ya da 8 numara motor yağı.
    o daha çok midemi bulandırdı.
    etin tadını almamak için içine her şeyi koydular.
    bir ölü dedesini koymamışlar içine.

  • başlık sınırlaması yüzünden zorlanmış bir başlık.
    dialog ile anlatayım
    a-hayatın boyunca hiç gökyüzünden kitap indiğini gördün mü?
    b-hayır.
    a- peki gören birini gördün mü?
    b- hayır.
    a- peki biri gördüğünü iddia etse inanır mısın?
    b- hayır.
    a- en yakın arkadaşın bana kitap indi dese?
    b-hayır.
    a- ulan madem öyle bundan 1400 yıl önce yaşamış, en az 50 göbek ötesi, senin ırkından senin dilinden olmayan, başka bir coğrafyada doğmuş, okumanın yazmanın olmadığı, cehaletin kol gezdiği yerde, senle hiçbir ilgisi olmayan adama nasıl inanıyorsun?
    b-...
    a-biri sana 20 yaşındayken babanın aslında gerçek baban olmadığını söylese o an babandan soğur muydun?
    b-hayır

    işte dinin temeli, erken yaşta motivasyon, güdülenme. daha bebekken verilmeye başlanan dini eğitim. aileler kendilerine verildiği gibi yalan ve yanlışları çocuklarına aktarıyorlar, hiç sorgulamadan eleştirmeden, çocuklar ise daha farkında olmadan bu anlatılanları gerçekmiş gibi kabul edip, asla sorgulamadan zihnine yerleştiriyor. ölene dek. eğer şanslı ise 5-10 yıllık bir araştırma, merak ve idrak süreci ile atlatabiliyor. yoksa sonuç ortada.

    gerizekalıya edit: kitap indi derken cilt cilt ansiklopedi gibi indiği kastedilmedi tabiki. allah ile melek aracılığı ile iletişim kurup vahiyler halinde indi. çok daha sonra kitaplaştırıldı. sen bunu anlarsın diye kısaca kitap indi dendi.
    sanki böyle yazınca çok mantıklı olcak amk.
    gerizekalıya edit: dini eleştiren herkes ateist değildir. farklı inanışlar var. ben de değilim.

  • bu ysk ağrıda 15 defa sayılıp her seferinde aynı sonuçla karşılaşılmasından sonra yırtık çuval bahanesiyle seçimi iptal eden ysk.

    bu ysk ankara da mahkemeye başvurulmasına rağmen bekletmeden mazbatayı veren ysk

    bu ysk hatay da akp itiraz eder umuduyla bekleyerek hatay büyük şehir belediyesinin mazbatasını vermeyen ysk.

    bu ysk yandaşçılık ve yalakalıkta en başı çeken ysk

    bu ysk onursuzluğun, vicdansızlığın, karaktersizliğin en üst seviyeye ulaşmış kişiler tarafında yönetilen ysk.

    ülke genelinde binlerce insanın gözünün içine baka baka sandığa elini sokan ysk

    bu ysk bu sikim ysk işte.

    edit: bu da gg ise napalım, bunca haksızlığa, ötekileştirmeye, yok sayılmaya gözümüzü kapatıp her şey toz pembe çok mutluymuşuz gibi övgü dolu entry ler mi girelim. biz de mi yandaşçılık yapalım.