hesabın var mı? giriş yap

  • ateşi evrendeki en büyük güç sayan deha. asıl adı lionardodur. ismi hecelere ayrıldığında her hece ateş anlamına gelir. şöyle ki: li-on-nar-do. lion ateş grubunun burcu, nar arapça'da ateş, do *da yine ateş anlamındadır.
    notlarını sağdan sola ve tersten yazmıştır, bu da notlarını ancak aynayla okunabilir hale getirmiştir.
    son sözleri, goethe gibi "biraz daha ışık" değil, "biraz daha zaman" olmuştur. arşiv belgelerine göre 15 nisan 1452, cumartesi, saat 22.30'da doğmuştur. hiçbir zaman "anne" kelimesini kullanmamış ve aldığı notlarda annesinden caterina diye sözetmiştir.
    milano dülüne yazdığı ama gönderilip göndermediği kesinlik kazanmayan mektupta; savaş makinaları, saldırı ve savunma araçları, düşmanı kovalamak ya da kaçmak gerektiğinde kullanılabilecek hafifi köprüler, taşınması kolay hava topları, düşman saflarını yok edecek zırhlı araçlar ve alev püskürten aygıtlardan bahsetmiştir. ayrıca mimarlık, suyun nakledilmesi ile ilgili projeleri de vardır.
    vejetaryenliğinin, anatomi alanında yaptığı disseksiyon çalışmalarından geldiği sanılır.
    "sağlıklı kalmaya çalışın. hekimlerden uzak durmanız yararınızadır; çünkü ilaçlar bir tür simyadır" sözünün sahibidir.
    vitruviyen adamı resminde bir çembere yerleştirdiği insan vücudunun merkezini göbek deliği olarak ifade eder.
    manuscript c olarak bilinen not defterinde ışığın yapısı, farklı yüzeylerde nasıl yansıdığı, gölgelerin nasıl belirlendiği hakkında çizimleri ve notlarına rastlanır.
    toscana çevresinde yaptığı yolculuklar sırasında bir dizi ayrıntılı harita hazırlamıştır. çizdiği imola kenti planı, toscana, emilia ve romagna'nın fiziksel haritaları öylesine ayrıntılıdır ki; uydu aracılığıyla çekilmiş görüntülere eştir.
    en büyük isteği uçmaktır ve dileğini gerçekleştiremeden ölmüştür. göğü fethetme düşüncesi onu kuşlar üzerinde araştırma yapmaya iter. kuşların havada uçarken iki ayrı hareket çizgisi oluşturduklarını gözlemler. uçma makinası*, paraşüt*, helikopter* ve kanat tasarımı* hava alanında yaptığı tasarımlardır.
    yeryüzüyle, gökyüzüyle, yeraltı ve deniz derinlikleriyle ilgilenmiştir. yaşam felsefesi, doğada varolan her şeyin sırlarla kaplı olduğu ve mutlaka çözülmesi gerektiğiydi. bununla ilgili, "insanda nefes alıp verdiği zaman içinde akciğerlerin şişip indiği bir kan gölü varsa, dünyanın vücudunun da aynı şekilde nefes alabilmek için kabaran ve alçalan bir okyanusu vardır" sözünü söylemiştir.
    sanat ve bilimin kenetlenmesini tarihte ilk kez böylesine güçlendiren leonardo da vinci'dir
    resimde klasik üslubu zirveye ulaştıran, bir doğa parçasını resmin esas konusu yapan ilk batılı sanatçıdır.
    tutkal boya yerine yağlıboya kullanan ilk ressamdır. sfumato tekniğini kullanan ilk dehadır. gölgeden ışığa doğru yumuşak bir geçiş yapıp, biçimlerin gizemli bir yarı gölgeden yavaş yavaş çıkmasıyla üçüncü boyut yanılsamasını yaratan da odur.
    görmeyi fotoğraf makinasının mantığıyla açıklamıştır. görme duyusuyla ilgili sinirlerin gözün arkasından çıkıp beyine ulaştığını gözlemleyen ilk anatomicidir.
    insan vücudunun parçalarını kesit halinde çizen kişidir. kalbin sağ ve sol ventrükil ayrımını ortaya koymuştur. sol ventrükil duvar kalınlığının, sağ ventrükil duvar kalınlığına oranla 3 kat fazla olduğunu saptamıştır.
    öküz kalbini kullanarak yapay kalp modelini hazırlayan kişidir. beynin ve kalbin odacıklarının görünüşünü ilk kez ortaya koyandır.
    rahimdeki bebeğin hiç bilinmeyen bilimsel çalışmalarını hazırlamıştır. i
    kakımlı kadın tablosu, portre sanatında önemli yeniliktir.
    botanik bilimine öncülük yapmış; bitkilerin yaprak düzeni sistemini tarif etmiştir. ayrıca bir ağacın yaşının, gövde kesitlerindeki halkaların sayısına eşit olduğunu da tespit eden leonardo da vinci'dir.
    yaşamı boyunca 30'u insan olmak üzere 100'ü aşkın kadavrada yaptığı anatomi çalışmaları sonucunda 779 anatomik çizim gerçekleştirmiştir.
    baraj, köprü, su kaldıracı, otomobil*, tank ve bisiklet tasarımları da bu dehaya aittir.
    2 mayıs 1519'da cloux şatosu'nda ölür. yakın arkadaşı francesco melzi'nin leonardo da vinci hakkındaki sözleri şöyledir: "leonardo gibi bir insanı doğanın bir daha yaratmaya gücü yok"

  • elinde bana ait bir şey tutan 3,5 yaşındaki kayra'ya seslenilir:
    -şşt kayra, onu yerine bırak, benim o!
    kreşe giden kayra, öğretmeninin okulda sürekli söylediği sözle cevap verir:
    -benim yok! hepimizin!

  • fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetiminin anlaşmış olduğu sponsorların desteği, devletin kösteğiyle yapılmaya çalışılan stat.

    evet gün be gün stattaki gelişmeleri ve ilerlemeyi takip eden insanlar var. bunun sebebi ise koskoca bir camianın iki senedir evsiz kalmış olmasıdır. maçlara giden insanlarız neticede. kendimizi, dask'ın kamu spotunda sığıntı psikolojisi içindeki aile gibi hissediyoruz. tam tuvalete girecekken başakşehir giriyor tuvalete falan. arada konyagiller'de kalıyoruz. kimi zaman ankara diyor ki, "biz yaşadığımız müddetçe, burası sizin de eviniz." çok da rahat ediyoruz kimi zaman, yalan yok. unutmadan, kasımpaşa başta bir süre misafir etti bizi. hani zaten nicedir pek hoşlanmayız birbirimizden, kavga dövüş ayrıldık. bir daha görüşmeyiz herhalde. izmir çok ısrar ediyor bir yandan sağolsun, "ille bizde kalın" diye ama yazık, onların da evlerinin durumu malum; kendilerine zor yetiyor. nasıl kıyarsın ki yani? e elazığ da davet etti bir keresinde ama orası da baya uzak şimdi allah için, kibarca reddetmek zorunda kaldık ama kalplerimizi fethettiler bir kere, onları da yazdık aklımızın bir köşesine; tıpkı burnumuzun dibinde olup da paçamızdan aşağı çekmek isteyenler gibi...

    konya'sı, ankara'sı, izmir'i, elazığ'ı, izmit'i hatta ne kadar da olsa başakşehir'i, kasımpaşa'sı ve aklıma şu an gelmeyen nicesi... hepsi sağolsunlar, bizi ya misafir ettiler ya da etmek istediler evimiz yapılana kadar. nitekim yıkılan evimiz, koca bir ülkenin direkt veya dolaylı yardımlarıyla yeniden yapılıyor şimdi. mesele para ise, kendi paramızla yapıyoruz ama konu destek ise, allaha şükür sevenimiz öyle çokmuş ki herkesin ucundan kıyısından bugün bize destek olduğunu söyleyebilirim.

    debe editi: 1- olumlu/olumsuz birçok yorum aldım; hepiniz vâr olun. ulan memlekette bu kadar güzel futbol seyircileri varken meydan nasıl olur da bu kadar kalitesiz insanlara kalmış olabilir, aklım almıyor.

    2- ey beşiktaşlılar; olm bir sahip çıkın lan:

    www.kartalsozluk.com

    3- gezi şehitleri ölümsüzdür!

  • olay anında kız arkadaşın taksiye bindirip gönderilmesi gereken, devamında önce sakin sakin adamlarla konuşmaya çabalamanız, daha sonra da güzelce sopanızı yiyip - ama bu durumda bir-iki tanesini iyi benzetmeniz gerekiyor- eve ya da hastaneye gitmeniz gereken durumdur...

    yoksa içinizde sürekli rahatsız edici bir durum olarak kalır.
    deneyin mutlu olacaksınız yaralar ve şişikler bir haftada geçiyor.

    bir de şunu eklemek istiyorum; eskiden yani 17-20 yaşlarında bizim de sevmediğimiz ne bileyim yakalasam mikecem dediğimiz adamlar vardı ve biz onları kız arkadaşıyla ne bileyim kız kardeşiyle, annesiyle vs. gördüğümüzde ya görmezden gelirdik ya da nazikce bir selam verirdik... ha daha sonra yakaladıgımızda güzelce kavgamızı da ederdik...şimdi ayrı bir kepazelik ayrı bir anlayış... bu arada yaşım 26 yani 1940 lardan bahsetmiyorum.

  • izin almadan tuvalete bile gidemeyecek üçlünün hamlesi imiş. 2 saat geçmeden yalanlarlar daha sonra da "en çok ben bağlıyım, çok yalarım" diye açıklama yaparlar.

  • beni en çok etkileyen çocuğuyla olayı izleyen baba oldu. hiç mi beynin yok be adam? insan çocuğuna bunu nasıl izlettirir aklım almıyor.