hesabın var mı? giriş yap

  • aynı işyeri şortlu personelde çalıştırmıyor. cimer ilgilenir mi acaba?
    işletmenin tercihidir devlet karışamaz bu kadar basit. bunda mağduru oynayacak garip bir durumda yoktur.

    @sadecevatansever’in mesajı üzerine edit:
    mado’nun cevabı

    türbanlı bacılarım yine mi mağdur değil be ? :)

  • kış gelmesiyle yine tv lerde saçma haberler içerisinde görebileceğimiz başlık.

    1- öncelikle dış cephe kaplaması, izolasyon gibi şeyleri geçiyorum. bir de ev öyle 26-28 derece olmaz. kışın evde kalın giyinerek oturacağız. çocuk varsa o da kalın giyinecek. ev 20-22 derece olacak. üstü için tasarruf olmaz zaten.

    2- kombiyi kısıkta sürekli mi yakacağız yoksa açıp kapatack mıyız? yıllardır çözülemeyen sorun şu. cevap oda termostadında. ennnn ama ennn çok önemli kıstas bu. evinde oda termostadı var mı yok mu?

    yoksa;

    çoğu evde olmadığını gördüm bu arada. olmasın. sorun değil. bende de yok. bu durumda kombi ısıtması gereken dereceyi peteklerin içerisinde bulunan en fazla 10-20 litrelik suya göre ayarlıyor. yani taş çatlasın 20 litre suyu 50-70-80 belli sıcaklığa getirip duruyor. getirmesi de 5-10 dakika sürüyor o kadar. belirlenen sıcaklıkta 2-3 derece düşme olunca tekrar çalışıyor, 1-2 dakika sonra tekrar duruyor. evinizde oda termostadı yoksa eğer, 6-7 saatten daha fazla evde olmayacaksanız kombiyi kapatın. bu net. yani işe gidiyorsan kapat, gelince şöyle 70-80 dereceye getir bir harla kombiyi 10 dakika, sonra indir 50 dereceye falan, bu durumda 120 metrekare bir ev 1-2 saatte istenen sıcaklığa, kombi bir çalışıp-bir durarak tasarruflu şekilde gelir. kombi yalnızca sistemdeki 10-20 litrelik suyu ısıtmaya çalışır, o da atla deve değildir. oda termostadı yoksa, kombiyi sabah kapat, akşam eve gelince aç. bitti. daha tartışmayın bu konuyu. anlattım işte, açıkladım, örnekledim daha ne yapayım.

    oda termostadı varsa;

    burada da öncelikle oda termostadını petekten, her daim soğuk olabilecek bir noktadan veya peteğini kapalı tutacağımız bir odadan farklı bir yere koyuyoruz. oturma odasının kapısının 50 santim içine koyuyoruz örneğin.
    bu sistemlerde kombi, sistemdeki suyu pek sallamaz. oda termostadından veriyi alır. sabah işe giderken kombiyi kapattın. akşam geldin, içeerisi 8 derece. sen termostadı 21 dereceye ayarladın. kombi peteklerde bulunan 20 litre suyu değil, komple evi 8 dereceden 21 dereceye çıkartmak için yırtınır durur. ha bire 80-85 derecede yanar da yanar ki 120 metrekare evi ısıtayım diye. tl ler dolarlar havalarda uçuşur. oda termostadı varsa evden çıkarken odayı 16 dereceye ayarlıyoruz, eve gelince 21 ye çıkarıp, evin 5 derecelik farkını kapatması için az bir bekliyoruz. yoksa 8 den 21 dereceye 13 derece birden sıcaklık artırmak fena. oda termostadı varsa en az 1-2 gün evde olmayacaksak kombiyi kapatmalıyız.

    hiçbir tv haberi veya forumda bu ufacıcık oda termostadı detayına girilmeden saçma sapan haberler veriliyor. yahu bir allahın kulu da olum ne şekilde bir kullanımın var diye sormuyor ya. bilgimizin olmadığı durumlarda hepimizin fikrinin olması çok acı.

    konu bitmiştir arkadaşlar. hayatınızın geri kalanında doğalgazla ısınma konusunda tasarrufunuzu sağlayacak bilgiyi buradan verdim. hayrını görün.

    halka hizmet hakka hizmettir.

    lanetlenip çaylak yapılsam da edit;
    bir de sıcak su ayar mevzusu var. kalorifer ayar düğmesinin yanında. bunu da çok yüksek yapıp sonra musluktan sıcak suyu ılıtmak zorunda kalmamalıyız. mümkün olduğunca musluğu en sıcak konumda kullanacak şekilde bir ısı ayarı yapılmalı. yoksa kombiyi 80 derecede yakıp cam çerçeve açmakla aynı olur. banyo yaparken kalorifer yanmasından daha fazla gaz harcanır. çünkü dış sıcaklıktaki su hızla 40-50 dereceye çıkartılıp size servis edilir. yani banyo suyu ayar düğmesi 40 derece civarı yapılıp musluk en sıcak konumda veya buna yakın kullanılmalıdır.

    lanetlenip çaylak yapılsam da halka hizmet hakka hizmettir

  • eğer bir toplum yozlaşmışsa, ahlakını ve aklını kaybetmişse, tel tel dökülmeye mahkûmdur. doktorunu da kaybeder, ekonomisi de kötüye gider, eğitimi de.

    bu haber bir dram içeriyor. ama bazıları bunu görmeyip “madem doktorsun, eşek gibi çalışacaksın, bize bakacaksın!” der. kimisi çıkıp “bu ülke seni okuttu, borçlusun!” der. kimisi de elinde sopayla doktora saldırır. insanların can ve mal güvenliği yoksa, bu insanlar devlete borçlu değil, devlet onlara borçludur.

    doktorlar bu sağlık sistemi içerisinde hastalarına 5 dk ayırmak zorundalar. 5 d a k i k a! inanabiliyor musunuz? ama cahil cahil insanlar, bunun farkında bile değiller.

    ekonomiden eğitime, sağlıktan hukuka, tel tel dökülüyoruz. kimisi görmüyor, kimisinin de umrunda değil. ama kabul edin ya da etmeyin, gerçekte olan bu.

    edit:imla

  • volkswagen grubu markaları tarafından yapılan açıklama uyarınca; etkilenen araçlar dahil olmak üzere türkiye'de satışa sunulan tüm araçlarımızın ülkemizin resmi mevzuatlarına, sürüş ve yol güvenliğine uygun olduğunu belirtiriz.

    bizi yine şaşırtmadınız, teşekkür ederiz. yarın öbür gün bir bakan-milletvekili çıkar, "bakın ben de volkswagen kullanıyorum hiçbirşey olmuyor" der, sorun da ortadan kalkar.

  • eğer varsa üniversitelerin hayvan hastanelerine gidilerek aşılabilecek sorun.

    benim oğlanı da kısırlaştırmak gerekti, bir veterinere gittik "%50 yaşar, %50 ölür. fiyat 300 tl" diyince "kasaba söylesek kedinin takımlara satır vursa yaşama ihtimali daha yüksek, dalga mı geçiyorsun sen" diyerek çıktık. üniversite vet. fakültesi hayvan hastanesi'ne giderek 30 tl operasyon, 10 tl elizabeth yakalığı, 5 tl'de ilaç* parasıyla 45 tl'ye çok güzel ilgili ve alakalı bir hizmet aldık.

    fırın gibi ısıtıcının** olduğu cihazda 4 saat kedinin ayılmasını bekleyip 20dk'da bir "narkoz sebebiyle gözü açık olan kedinin gözleri kurumasın" diye suni göz yaşı damlası damlatmaları, sürekli ilgi ve alakaları da ayrı bir güzellikti.

    gelen sorular üzerine edit: izmir ege üniversitesi ve sivas olmak üzere iki farklı hayvan hastanesinde de hizmet çok iyi. ege'nin güncel fiyatları bilmiyorum ama yukarıdaki yazan olay sivas'da 6 ay önce gerçekleşti.

  • bir kişi de çıkıp düzgün bir şekilde haberi ve tweeti açıklamamış.

    mark zuckerberg facebook aracılığıyla canlı yayında bir soru-cevap yaparken, adamın birisi "elon musk'un yapay zekâ konusunda büyük çekinceleri var, ne düşünüyorsunuz, dünyayı nasıl etkileyebilir?" diye soruyor.

    mark zuckerberg de, elon musk'u yapay zekâ konusunda insanları korkutmakla suçluyor ve bu konuda iyimser olduğunu belirtiyor. günümüz teknolojisinin de hem iyi hem de kötü amaçla kullanılabileceğini ve yapay zekânın da bundan farksız olduğunu söylüyor. bu sırada yapay zekâ ile trafik kazalarının azaltılabileceğini, insanların sağlık hizmetini daha iyi alabileceğini iddia ediyor.

    elon musk ise daha önceden yaptığı konuşmalarda yapay zekânın devlet kontrolü altında belli şartlara uygun olarak geliştirilmesi gerektiğini çünkü insanlığın temeli için risk yaratabilecek bir olay olduğunu, kimsenin yeterince ciddiye almadığını söylüyor. ben sürekli insanları uyarıyorum ama sanırım millet robotun tekinin sokakta bir insanı öldürdüğünü görene dek ciddiye almayacak, çünkü bu insanlara çok uçuk bir şeymiş gibi geliyor diyor.

    daha sonra da mark zuckerberg'in bu söylemiyle ilgili yapılan bir habere twitter'dan yanıt veriyor elon musk ve "mark ile bu konuda konuştum ama bu olayı anlama kapasitesi çok sınırlı" diyor.

    böyle konularda sanki tüm türkiye advanced ingilizce biliyormuş gibi davranıp, bilmeyenlerle de dalga geçecek şekilde entryler girmek "kutsal bilgi kaynağı" denilen bir yere ne kadar uyuyor acaba?

    bundan bağımsız olarak kendi ve hiçbir uzmanlığa dayanmayan düşünceme gelirsem, evet böyle potansiyel dahi olsa tehlike yaratabilecek bir şeyin tamamen kontrolsüz olması doğru değil. elon musk'a katılıyorum.

  • evde bir garip böcekle karşılaştığınız an'dır.. atacak kimse yoktur, siz bizzat kendiniz kendisi ile muhattap olmak zorundasınızdır...

  • (bkz: boykot)

    yarın bir gün türkçe de gidecek elimizden. türk'üm demek bile suç olacak.

    ulan ülkeyi bir anda arabistan'a çevirdiniz. ne bitmez illetmişsiniz, lanet olsun.

    not: bu ülkede gerçekten büyük bir pembe kıçlı sorunu var. bunlara göre türkiye'ye, türk'e karşı hiç olumsuz bir şey yok. hatta yapılan her şey, faşizm dahi türk'e müstahak. ama türk en ufak bir tepki dahi veremez.

    bak işte, ek*r denen firma açıklama yapmış, "söz konusu ürün avrupa ve ortadoğu bölgelerinde de satıldığından; ön yüzünde tamamen türkçe, arka yüzünde farklı dillerde ürün bilgileri yer almaktadır." diyor. yani oraya özel ürün değil. türkiye'de de satılıyormuş. ben demiyorum, kendileri diyor. boşa değilmiş yani verdiğimiz tepki. biz hassas değiliz, durum ortada.

    neymiş, bu ürün ortadoğu'da da satılıyormuş da o yüzden çok dilliymiş. nasıl alay ediyor, nasıl küçük görüyorlar, görüyor musunuz? bizim tepkimiz buna işte.

    türk ulusu zaten yüz yıllarca küçük görüldü. etrak-ı biidrak diye hakarete uğradı. bin yıldır fars ve arap asimilasyonuyla acayip bir şeye dönüştü.

    ne güzel atatürk ve silah arkadaşları sayesinde türk kafa kaldırabildi, bu cendereden çıkacak oldu, geldiler yine çöktüler tepemize.

    dincisi, kürtçüsü, rusçusu, liboşu yine bir oldu; türk'e dair ne varsa saldırmaya başladı.

    demografi yerle bir edildi, dil de çöktü mü tamamdır.

    buna göz yummayacağız arkadaş. hassaslıksa hassasız. buluttan nem kapıyorum gerekirse. ben ki yıllardır evime pın*r ürünü sokmuyorum. bunu da almam. şimdilik elimden gelen bu. bundan da geri kalmayacağım.

  • 9 sayfa davetiye dilenciliğinden ne sikim olduğunu zerre anlayamadığım uygulama. sorsan bilgi kaynağı, pratikte eyüpsultan camii avlusu.