hesabın var mı? giriş yap

  • keşke tek dertleri maaşları olan diğer öğretmenler de bu şekilde ders anlatsa. işini severek yaptığı çok belli.

    tanım: ilkokul düzeyinde ingilizce için olması gereken anlatım tekniğidir.

  • serbest bırakılırken yurt dışı yasağı da konmuş sapık. başka ülkere gidip de çocukları taciz etmesin, sadece bizimkilere musallat olsun diye muhtemelen. bir nevi kafes dövüşü.

    suça teşvik eden hukuk sistemimize selam olsun. inşallah içerde vicdan(!) sahibi insanlara denk gelir, layığını bulur.

  • başka şeylerin yerini doldurmak mesele.
    ulaşılamamış hedefler, tahammül edilmek zorunda hissedilen koca, omuzda yük çocuklar, eş dost akraba ne diyecekler, ruhsal ve bedensel tatminsizlik, başka kayda değer bir meşgalesizlik.
    bir çoğu için o temizlikten başka nefes alma yolu yok da sanırım. anlayış göstermek, hoş görmek lazım.

  • yedi numara kahkaha atarak izlenecek bir dizi değildir. yedi numara daha çok izlerken mutlu olduğun, samimiyeti hissettiğin, içine sıcak bir tebessüm dolduran, orada o karakterlerle birlikte yaşamak istediğin; bizden, geçmişimizden, eski bir dost, güzel bir anıdır.
    yedi numara aslında eski ve güzel günlerin bir zamanlar var olduğunun bir kanıtıdır.

  • türkçede "kırmızı çay" olarak bilinen, sadece güney afrika'da yetişen bir çay çeşidi.

    afrikaans dilinde "rooi" kelimesi "kırmızı" anlamına gelmekteyken, "bos" kelimesi de "çalılık" anlamına gelir. yani "rooibos" kelimesi "kırmızı çalılık" anlamına gelmektedir. (bkz: afrikaans/@capetonian)

    aslında tam olarak bir çay değil. latince ismi "aspalathus linearis" olan bir bitkiden gelmekte. hassas, yetiştirilmesi biraz özen gerektiren, her bitki çok az tohum verdiği için tohumları çok değerli, sadece güney afrika'da yetişen bir bitki. genelde güney afrika'nın western cape bölgesinde yetişiyor. çalılığa benziyor, iğne yapraklara sahip. dolayısıyla rooibos ismindeki "bos" kısmı buradan gelmekte. bitki şöyle ve şöyle

    aslında yeşil yapraklı, fakat yapraklar kurutulunca oksitlenmeden dolayı kırmızıya dönüyor renkleri. dolayısıyla rooibos kelimesindeki "rooi" kısmı da buradan geliyor.

    kafein veya tein içermez. aslında bir nevi "bitki çayı" da denebilir. çayın tadı çok yumuşaktır. içine şeker katmayı gerektirmez. genellikle içerisine süt eklenerek tüketilir, fakat bu süt katılmazsa çayın tadı daha güzel alınmaktadır kanımca.

    bir de "rooibos çayının kuzeni" denilen honeybush çayı vardır. tadı rooibos'a benzer, fakat biraz daha bal kokulu, daha ağır kokulu bir çaydır.

    rooibos çayının faydalarına gelirsek;

    - kanser riskini düşürür, yaşlanmayı geciktirir. bu özelliğine rağmen bazı sitelerde kemoterapi gören insanların kesinlikle içmemesi öneriliyor.
    - bağışıklık sistemini geliştirir
    - ınsomnia, tansiyon ve baş ağrısına iyi gelir
    - dişleri ve kemikleri güçlendirir

    bunlar en popüler/bilinen faydaları. bunlar dışında birçok faydası bulunmakta.

    malesef türkiye'de iyi kalitede rooibos bulmak çok zor. ancak bazı kafelerde tatmak mümkün, onlar da yurt dışından getirtiyorlar zaten. türkiye'de satılanlar hep içerisine aromalar katılmış, başka çaylarla karıştırılmış rooiboslar.

    rooibos çayının üretim hikâyesini anlatan güzel bir video şuradan izlenebilir.

  • başbakan'ın burak yılmaz'dan daha etkili bir forvet olduğunu gösteren maçtır.

    o değil de başbakan topu çaldı diyen ntv spikerini kovmasınlar şimdi :/

  • (bkz: boykot)

    yarın bir gün türkçe de gidecek elimizden. türk'üm demek bile suç olacak.

    ulan ülkeyi bir anda arabistan'a çevirdiniz. ne bitmez illetmişsiniz, lanet olsun.

    not: bu ülkede gerçekten büyük bir pembe kıçlı sorunu var. bunlara göre türkiye'ye, türk'e karşı hiç olumsuz bir şey yok. hatta yapılan her şey, faşizm dahi türk'e müstahak. ama türk en ufak bir tepki dahi veremez.

    bak işte, ek*r denen firma açıklama yapmış, "söz konusu ürün avrupa ve ortadoğu bölgelerinde de satıldığından; ön yüzünde tamamen türkçe, arka yüzünde farklı dillerde ürün bilgileri yer almaktadır." diyor. yani oraya özel ürün değil. türkiye'de de satılıyormuş. ben demiyorum, kendileri diyor. boşa değilmiş yani verdiğimiz tepki. biz hassas değiliz, durum ortada.

    neymiş, bu ürün ortadoğu'da da satılıyormuş da o yüzden çok dilliymiş. nasıl alay ediyor, nasıl küçük görüyorlar, görüyor musunuz? bizim tepkimiz buna işte.

    türk ulusu zaten yüz yıllarca küçük görüldü. etrak-ı biidrak diye hakarete uğradı. bin yıldır fars ve arap asimilasyonuyla acayip bir şeye dönüştü.

    ne güzel atatürk ve silah arkadaşları sayesinde türk kafa kaldırabildi, bu cendereden çıkacak oldu, geldiler yine çöktüler tepemize.

    dincisi, kürtçüsü, rusçusu, liboşu yine bir oldu; türk'e dair ne varsa saldırmaya başladı.

    demografi yerle bir edildi, dil de çöktü mü tamamdır.

    buna göz yummayacağız arkadaş. hassaslıksa hassasız. buluttan nem kapıyorum gerekirse. ben ki yıllardır evime pın*r ürünü sokmuyorum. bunu da almam. şimdilik elimden gelen bu. bundan da geri kalmayacağım.