ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ilaç adı üretme algoritması
-
*** 2010-2011 şampiyonu trabzonspor ***
ilaç adlarının %99.3'ünde* şu harfler yer almaz:
c, (ç), d, g, (ğ), h, (ö), (ş), u, y
şu harfler ise ilaç adlarında vazgeçilmezdir:
s, o, l, d, i, n,
kuşkusuz istisnalar vardır. ilk duyuşta kulağa ilaç ismiymiş gibi gelen bir kelime türetmek için:
ilk hece için üç ihtimal vardır:
a) bir sessiz bir sesli
b) bir sesli bir sessiz
c) bir sessiz bir sesli bir sessiz
ilk hece bunlardan hangisi olursa olsun ikinci hece bir sessiz bir sesliden ve son hece de bir sessiz bir sesli bir sessizden oluşur. x = sessiz harf o = sesli harf olsun:
üç ihtimal:
xoxoxox
oxxoxox
xoxxoxox
ilk hece xo şeklindeyse p, d, t veya r sessizlerinden biri alınır. yanına e gelirse diğer sesliler de e-e-o veya e-i-o veya e-i-a diye gider. yanına a gelirse a-o-i formülü uygulanır.
ilk hece ox şeklindeyse sesli harf a olur. a-i-i (aspirin) veya a-a-a ya da a-e-i şeklinde devam eder. a-a-a diye giden seriyi x'le bitirmek vaciptir.
son hecenin seslisi i ya da o ise son hecenin son seslisini de "n" yapmakta fayda vardır.
ilk hece xox şeklindeyse sesli harf e yapılır. sesliler şöyle gelir: e-i-o, e-a-o. ilk hecenin ikincisi sessizi "p" olursa daha makbul olur.
bu algoritmaya uygun birkaç isim uydurmalım şimdi de:
remedon, anjilin, tefsimol, sepmidon, temparol, rapsedin, remipal, sefamol
bu algoritmanın basic diline uyarlanmış halini de yakında bu entryde bulabilirsiniz.
bu entryi görüp, ciddiye alıp, üşenmeden kötüleyenlere tavsiyem: "bir hepsimol al, geçer."
edit: 18 yıllık rüya gerçek oldu. girişimci bir arkadaşım bu algoritmaları kod haline getirdi: ilaç ismi üretici
27 aralık 2016 numan kurtulmuş açıklaması
-
anladığım kadarıyla hepimiz vatan hainiyiz.
bir anda evde panik yaratan çok basit şey
-
(bkz: oğlum ekmek almadık yaaaa)
hayata dair gülümseten detaylar
-
birinin hayatının değişmesine vesile olduğunuzu görmek bu detaylardan biridir;
bundan yıllar önce, ben henüz 18 yaşında bir üniversite öğrencisiyken, her zaman gittiğim kuaföre saçlarımı boyatmaya gittim. kuaförüm dünya tatlısı bir insandı, saçımı boyadı ve "sen dur burda ben bir markete gidip geleceğim" dedi ve gitti. birkaç dakika sonra içeri orta yaşlı bir kadın ve genç bir kız girdi, maddi durumlarının çok kötü olduğu her hallerinden belliydi. genç kızın annesi bozuk türkçesi ile bana; "bütün çevre kuaförleri gezdik, çırak lazım mı diye soruyoruz tek tek, kızım iş öğrensin istiyorum, kendini kurtarsın istiyorum ama hiçbirine lazım değilmiş son olarak buraya geldik, inşallah artık bu kapıda yüzümüze kapanmaz" dedi. biraz daha sohbet ettik, kadının en büyük çocuğu buraya getirdiği 16 yaşındaki kızıymış, 3 çocuğu daha varmış ve eşi iki yıl önce vefat etmiş, eşi vefat ettikten sonra kızı okulu bırakıp açıktan devam etmiş ve çeşitli işlerle para kazanmaya çalışmış.
hikayeleri beni oldukça üzdü ve "yarın sabah gelip başlasın" dedim. onların gözlerindeki o sevinç yıllar geçmesine rağmen hafızamdan hiç silinmedi. ama bir sorun vardı, bir başkasının iş yerine ondan habersiz bir eleman almıştım, sonuçta kuaförüm beni ne kadar severse sevsin onun sadece müşterisiydim. eğer kuaförüm kabul etmezse yarın o genç kız geldiğinde çok daha fazla üzülecekti. bu yüzden o gelmeden planlar yapıp gerekirse ailemden aldığım harçlığın bir kısmını düzenli olarak ona verip, çırağına harçlık olarak vermesini teklif edecektim.
kuaförüm geldiğinde, nasıl bir tepki vereceğini tahayyül edemeden, konuya direkt "ben buraya bir çırak aldım" diye girdim. şaka yaptığımı düşündü ve gülmeye başladı, ciddi olduğumu anlayınca "olmaz! hırlı mıdır hırsız mıdır bilemem" dedi. ben yalvarmaya ve durumlarının çok kötü olduğundan bahsetmeye devam ettim. sonunda orta yol olarak en azından 15 gün benim hatrım için denemesini teklif ettim. kabul etti ve boynuna sarıldım. sonra elemanından inanılmaz memnun kaldı ve onu kuaförlük okullarına gönderip, bütün sertifikaları almasını sağladı. 3 sene daha o kuaföre gitmeye devam ettim. o kız orada inanılmaz güzel işler başarıyordu ve ben gördükçe mutlu oluyordum. sonra oradan ayrıldım ve bir daha gidemedim.
bugün fön çektirmek için bilmediğim bir semtte alelade bir kuaför aramaya başladım ve büyük güzel bir kuaför salonu gördüm. kapıdan içeri girdiğimde o yıllar önce gördüğüm küçük kız karşımda duruyordu, durup bana bakakaldı, ben tanıdı mı acaba diye düşünürken boynuma sarıldı ve "sayende" dedi. gözlerim doldu, kuaför salonu onunmuş, iki kardeşini üniversitede okutuyormuş. bütün gün ağzım kulaklarımda gezdim. hayır efendim! fönü beleşe getirdiğim için değil tabi, küçük bir çabamın güzel şeylere vesile olduğunu gördüğüm için.
vergilerin %86'sı memur ve emekliye gidiyor
-
bütün yandaşların vergisini affet, halkın tüketimlerine fahiş vergiler koyup milletin kaçağa yönelmesine sebep ol.. sonra da ağla. ne ala dünya birader.
not: kahveci muhalif bi de yani.
ekşi itiraf
-
bir gün t-shirt yıkamam lazımdı. çekmesin hesabına elde yıkıyım dedim. beyazdı t-shirt. neyse leğene koydum t-shirt'ü içine su doldurdum, ariel kutusundan da bir avuç detarjan aldım, sonra attım leğene bi baktım içinde renkli boncuklar var detarjanın. dedim herhalde bunları renkliler için koymuşlar. oturup ayıklamıştım ne kadar renkli boncuk varsa. t-shirt'ün üstündeki renkli yazılar için 3-5 boncuk bırakmıştım ama.
fransız arabaları vs alman arabaları
-
(bkz: senegal uzay ajansı vs nasa)
araba diye motorlu kütük üreten fransızlarla, mühendisliği ata sporu bellemiş almanların kıyaslanmasıdır.
babaanne ile diyaloglar
-
babane telefon açar, dersleri sorar;
- eh fena değil babane, idare ediyoruz işte
- geçtin mi hepsinden var mı kaldığın?
- işte bir dersten kaldım, diğerleri fena değil ama.
- hangi dersmiş o?
- eee... elektromanyetizma...
- nesini anlamadın ki de yapamadın, anlat neymiş yani o ders?
- şimdi babane.. ee.. elektrik.. yüzeyler.. curl.. silindirik var.. şimdi, hesap..
- bak işte bilmiyomuşsun ondan kalmışsın doğru düzgün bir anlatamadın bile
- ...
ağza giren ampul çıkmaz
-
doğruluğu aşağıda anlatılan olayla kanıtlanan hadise
olay gercek... olayin kahramanlari, iki üniversite ögrencisi. koyu geyikmuhabbetinin dügümlendigi durumlardan birinde, bu iki kafadar bir iddiaya girer.
delikanlilardan biri, odanin tavaninda asili olan ampulü agzina tamamen sigdirabilecegini iddia eder.
evet yanlis okumadiniz, bildiginiz 100 mumluk ampulü... ve sigdirir da. ancak bir sorun vardir. ampulü agzindan geri çikaramamaktadir. arkadasi hayret eder bu nasil is diye, o da evdeki baska bir ampulü agzina sokar ve tabii ki o da çikaramaz.
bunun üzerine iki kafadar hastanenin yolunu tutmaya karar verirler. agizlarinda ampul oldugu halde bir taksiye atlarlar. konusma zorlugu çekerek güya taksiciye dertlerini anlatirlar. taksici bir taraftan gülme krizi geçirirken bir taraftan da "nasil olur abi ya, ugrassaniz çikar, bir asilin suna,saka mi yapiyonuz ?"diye söylenmektedir. neyse aksamin bir yarisinda acile gelirler. taksici ayrilir.
doktorlar çocuklari beklemeleri için bir odaya alir. veeee, aradan 15 dakika geçmeden taksici kapida görünür; tabii agzinda bir ampulle. söför amca çocuklara inanmamis, açik olan bir marketten ampul almis ve denemistir !! ampul partisi'nin türkiye'de neden iktidara geldigi anlasilmiyor mu? sakin siz de denemeye kalkmayin! ampul bir girdi mi kesinlikle cikmaz!
1 yıl sonra gelen edit:o zamanlar hiç düşünememiştim bu anlatılanın günümüzün siyasi tablosuna bu kadar yakın olacağını.hakkaten ampül girdiği yerden çıkmıyor.