hesabın var mı? giriş yap

  • halil burayı okuyosun biliyorum. inanılmaz iticisin, hemzeminsin ve çaresizsin. diploman nedir bilmem ama süper eğitimsizsin, terbiyesizsin ve çapsızsın. cumali ceber senin gerçek kişiliğindir, rolün değil. kazandığın tüm para haram olsun. oksijenimizi tüketiyorsun haksızca.

    allah seni alsın.

    tanım: başarısız tipleme, akepeli eğlencesi

  • batıyla aramızda çocuk yetiştirme anlayışı bakımından devasa fark olduğunu biz de kabul ediyoruz elbette.

    ancak "düşmezse senindir, düşerse zaten hiç senin olmamıştır" şeklindeki bir tavrın, çocuğa birey olarak davranmakla ne ilgisi var mınako. çocuk düşseydi "o bir birey, kendi kararını kendi verdi" mi diyecektik anlamıyorum ki.

    sonradan not: tehlikeli bir durum olmadığı, bebeklerde yükseklik korkusunun doğuştan geldiğini söyleyen bir arkadaş olmuş. tehlikesiz olduğuna katılmıyorum. o yaştaki bir bebeği kanepede, yatakta tek başına bırak bir bakalım; bir yolunu bulup düşüyor mu düşmüyor mu. yoksa yükseklik korkusu bir tek bizim bebelere mi doğuştan gelmiyor?

  • bu konuda çok uzun süredir fikrim sabittir
    kendi ayağıyla gelip ben sünnet olmak istiyorum diyen erişkin bir bireye yasaklanmasın tabii ki, neden yasaklansın ki.

    ama bilgilendirilip onam alınacak yaşta olmayan bir çocuğun bedeni hakkında ailesinin karar verip sünnet yaptırması yasaklanmalıdır
    çocuk cerrahı olsaydım da tıbbî sebeplerle yapılan zorunlu sünnetler hariç, böyle bir müdahaleyi asla yapmazdım.

    edit: abi siz gerçekten ruh hastasısınız. insan hakkı, çocuk hakkı, vücut bütünlüğüne izinsiz müdahale gibi bir konu hakkında fikrimi yazıyorum; dırzonun biri mesaj atıyor diyor ki sünnetsiz mi seviyorsun. yok birader bence sorun değil de anan sünnetsiz seviyormuş, dedi ki yonca kızım senin takipçi sayın çok, bu kanayan yaraya bir parmak bassan. onun için yazdım.

  • her zaman bir umut vardır.
    dibe vurduğunu düşünene tek söyleyebileceğim kesinlikle hayatın dibi yoktur. dibe vurduğunu düşünmek düşmeyi kabul etmektir.
    diptesin ya da en tepedesin. bunun bir önemi yok. yapabildiğinin en iyisini yap.

  • başlık: biyoloji dersinde kıza verdiğim ayar

    beyler mezunum dersanedeyiz geçen gün ders biyoloji sınıfta takılıyoruz hoca kan gruplarını işliyor. konu açıldı mal mal herkese sorucaklar kan grubun diye ilk ben söyledim a pozitif diye yan sıradaki kız atladı sokaktaki kediyi köpeği kessen a pozitif akar çok var filan diyor dıbına koyyim ne bileyim köpek möpek diyince ben bi sinirlendim nedense :d işte sıra buna geldi söylemeden ben tahmin edebilir miyim dedim. senin kan grubun kesin 0 dır dedim.aaa nasıl bildin diye sordu.'zor olmadı' dedim, 'genel vericiyi her yerde tanırım.' appiahın gol sevincini taklit ederek tribünlere koştum...

  • kendisi isini şova dokmus, abartili ve kaba hareketlere sahip bir et ustasidir. isini iyi yapmasi onu kisilikli, iyi bir patron yapmaz. ibrahim tatlises de essiz bir sese ve yoruma sahiptir; ama bu da onun kaba saba bir adam oldugu gercegini degistirmez. benim icin ibo neyse nusret gokce de odur.

    ek: ulkeyi temsil ettigini ve kiskandigimi soyleyenler olmus; fakat ben ulkeyi temsil eden bir sey goremedim kendisinden. sosyal medyasinda turk bayragindan cok arap ulkelerinin bayraklarini paylasmis. hatta bana gore ulkeyi kotu temsil etmektedir. biraz ingilizcesi olan girip calisanlarinin, orada calisirken nasil kotu, baskici muameleye maruz kaldiklarini okuyabilir. hadi diyelim soylenenler yalan, kanitsiz iftiralar peki calisanlarinin bahsislerini calmasina ve dava acilmasina ne diyorsunuz? bu mudur ulke temsili!

    kiskanmaya gelince, dunyada kiskanilacak yiginla ornek insan varken, gidip baba filminin figurunu agzinda puroyla kopyalayip arkasindan halay ceken adami kiskanmam sacma olur! illa tebrik edilecekse nusretin arkasindaki finansal gucler ve pr ekibi tebrik edilebilir. keza turkiyede en az nusretin et bilgisine sahip, basarili ve egitimli, en az iki dil bilen sefler bulunmaktadir.

    sozun ozu nusret tutmus bir projedir. kendi gereksiz yuksek egoya sahip kotu bir isletmeci ve restorant zincirlerine ortakligi bulunan unlu bir kasaptir.

  • adamımız ömer üründül 'ün "4 gol atmak dışında pek birşey yapmadı" şeklindeki eleştirisine maruz kalmıştır.

    bundan sonraki maçlarda kendisine, her maç 4-5 gol atması yanında en az 2 penaltı kurtarması, sakatlanan oyuncuları tedavi etmesi ve devre arasında da tribünleri eğlendirecek şovlar yapmasını öneriyorum ki ömer abisi performansını yeterli bulsun.

  • şimdi herkes puanını yazacak buraya. ben de yazayım ama bir faydam dokunsun insanlığa.

    puanımı bir önceki sınava göre %1.41 oranında arttırmışım. eğer bir önceki sınavımda 5 puan eksik alsaydım puanımı %7.76 kadar arttırmış olacaktım. buna göre bu sınavdan aldığım puanı siz hesaplayın bakalım gençler. ilkbahar dönemine hazırlık olur hem.

  • her şey bir '' vur ulan '' çığlığıyla başladı.

    ne zamandır üst komşunun evinden gelen anakronik sesleri dinler, halla halla deyip geçerdim. mesela bir keresinde evden kutsi bağırıyordu '' aynadaki yüzünün karşılığı benim '' diye. dedim bu modası geçince dinlenecek bi şarkı mı yav? üstünde durmayıp geçtim. sonra bir keresinde nuri bilge'nin üç maymun'la ödül almasına sevindiklerine şahit oldum. yeni haberleri olduysa demek dedim. ama geçen akşam bir şeylerin ters gittiğinden o '' vur ulan '' cümlesiyle emin oldum.

    hiç kısık olmayan tv'lerinin sesinden anladığım kadarıyla maç vardı. hemde milli maç. benim niye haberim yok diye araştırıyorum, ne sözlüklerde döşeyeceğimiz bir borudan bahsediliyor, ne de başka bir yerde herhangi bir bilgi var. sesler yükseldikçe bunun şu meşhur türkiye-çek cumhuriyeti maçı olduğunu anladım. önce nostalji yapıyorlar herhalde zannettim her zamanki iyi niyetimle. ama bir nostalji için çok fazla heyecan vardı yukarıda. sonuçta nostalji dediğin muazzez ersoy sakinliğinde yaşanan bir şeydir. iyice dikkatimi çekmeye başladı durum. seslerini dikkatle dinliyorum. goller oldukça çılgınlar gibi seviniyorlar. ya sonucu bilinen bir maç için bu neyin coşkusu derken o dakika geldi. evet nihat'ın attığı süper golün dakikası. '' vur ulan '' çığlığını duydum. sonra yine büyük bir coşkuyla golü kutlama. bu sadece bir nostalji merakı olamazdı. bir golü canlı izlemeyen bir adam futbolcuya '' vur ulan '' demezdi, diyemezdi.

    daha fazla dayanamayıp maç bitince yukarı çıktım. fazla internet şifreniz varsa alabilir miyim deyip etrafı bi kolaçan edecektim. kapıyı vur ulan diye bağıran evin babası açtı. beni görünce '' ne çaktık ama beee '' deyip sarıldı. hala şaşkın şaşkın bakınırken adam '' kusura bakma olum, ülkenin hali perişan, bir maçla kendimizden geçiyoruz biz de işte '' dedi. diyecek daha iyi bir şeyim olmadığı için '' nasıl perişan '' diyebildim. '' görmüyor musun ergenekon filan başlattılar bunlar, memleketi bitirecekler. sattı ülkeyi amerika'ya, içini boşlatıyor şimdi de. bizimde elimizden hiçbir şey gelmiyor. kahroluyorum, çocuğum kahr. maç filan işte... '' amca bi saniye dedim. bi saniye ya ne demek ülkeyi sattı, ergenekon filan? ergenekon kız çıktı, haberin yok mu? noluyor lan burada? derken aralık kapıdan duvarda asılı duran takvime ilişti gözüm. yıl büyük harflerle yazdığı için sadece onu seçebildim; 2008. büyük bir hasssiktirle birlikte merdivenlerden koşmaya başladım. aşağı indim kapıyı kilitledim. tarihe saate baktım. vatsap uyarı hatası filanda vermiyordu. arkadaşları filan arayıp benim doğru zamanda olup olmadığıma baktım.

    emin olunca rahatlasam da bu insanları içlerinde bulundukları o durumdan nasıl çıkaracağım konusunda hiçbir fikrim yok. olayın üstünden bir hafta geçti hala bir fikrim yok. korkuyorum yakında tencere tava çalmaya başlayacaklar ve herkes durumu fark edecek diye. apartmanı karantinaya alıp ilaçlamazlar bizi inşallah.

    debe editi; selam, yine ben. yakında dizi gibi haftada bir bölüm yayınlanacak olağanüstü bir ekşi sözlük hikayesi olduğundan haberimiz var değil mi? peki tamam süper. heyecanla...

    ha bi de cemre buraları okuyorsan şey. eee. naber?

  • ben hayatini sag eliyle idame ettiren insanlardanim. yasamim sag elimle sekillendi; universiteye yetenek sinaviyla girdim, yillarca resim cizdim, minyatur yaptim, su anki isimde de ellerimle calisiyorum.
    sonra bir gun sag kolumun uyusmaya basladigini hissettim. yaklasik on gun icinde dokunduklarimin ne oldugunu anlayamamaya, bir ay icinde birakin yazi yazmayi kalem bile tutamamaya basladim. kolumu bir turlu hedefledigim noktaya isabet ettiremem de cabasi. kolum bana bagli ama benden bagimsiz, gorev tanimini tamamen sasirmis bir uzva dondu.
    bu sure zarfinda gunluk hayat cok zorlasti benim icin. tirnaklarimi anneme kestirdim, yemege disari ciktigimda bicak tutamadigim icin sadece catalla yenecek yemekler sectim. basimi kasimak isterken suursuz kolumu duvara carptim bazen de parmaklarimi gozume soktum. mouse ve kalvye kullanamadim,isimi yapamadim. kisacasi cok basit gorunen gunluk aktiviteleri kesinlikle dogru duzgun yerine getiremedim.
    simdi, uyusmanin basladigi geceden tam 3 ay sonra hala yazi yazamiyorum ama en azindan kalem tutabiliyorum, bardagi devirmeden su icebiliyorum, elimi attigim seye ilk hamlede ulasabiliyorum. hepsinden onemlisi sol elimle akici bir sekilde yazi yazip, otuz yillik kamyon soforleri gibi manevra yapabiliyorum. ne sagimi ne solumu yuzde yuz kullanamiyorum belki ama ikisini de aktif ve ise yarar sekilde kullanabildigim icin saglikli insanlardan bir sifir ondeyim.
    ms boyle bir sey iste. o benim ayak uydurmam gereken hayat arkadasim; beni hayata baglayan, beni depresyona sokan, yasamima anlam katan, icinden butun anlamlari teker teker alan, gece yarisi beni korkudan aglatan, sabahina dunyaya meydan okutan....