hesabın var mı? giriş yap

  • biri dünyaca tanınmış öbürü daha bölgeseldir, doğru.

    ancaaaak;

    sneijder justin bieber ise alex tarkandır.
    sneijder ben affleckse alex şener şendir.

    ne bileyim sneijder obama'ysa alex uruguay devlet başkanıdır. alex candır.

  • ulan sırtımda 10 m2'lik halıyla, nefes nefese halı yıkamacıya dalıyorum, adam "buyur kardeş ne vardı" diyor. halıyı gezdirmeye çıkardım da, geçerken bi selam verelim dedik amk.

  • gün itibariyle şahit olduğum tatlı bir evlilik teklifi.

    yanımdaki elemanın bir anda üzerindeki kazağı çıkararak, üstünde "x benimle evlenir misin?" yazılı tişörtü sevgilisine göstermesi, akabinde amerikan filmi havası yakalayan metro yolcularından alkışların kopması, klasik olduğu üzere elemanın diz çöküp yüzüğü kızın parmağına takması ve en güzeli de yolculardan bembeyaz saçlı yaşlı bir teyzenin "annenin-babanın haberi var mı kızım?" diye sorması.

  • yillar once bir gun, pek adetim olmadigi uzere ogle uykusuna yatmistim. kisa surede dalinabilecek en derin uykuya dalip, gunes ufukta el sallarken uyanmistim. gunun en guzel, sen sevdigim anlariydi bu anlar. bu guzelligi daha da guzellestiren, pek aliskin olmadigim bir sey daha vardi: uyandigimda, zeki muren caliyordu evin icinde.

    zeki muren ile uykuya dalmis, kadeh tokusturmus, meramimi dokmus, havaya karisan sigara dumanini izlemistim bos gozlerle ama hayatimda ilk kez zeki muren ile uyaniyordum.

    askin icimde ruya diyordu zeki muren. bildigim, dinledigim bir sarkisiydi ama sanki ilk kez dinliyordum. hatta sanki ilk kez zeki muren dinliyordum. daha once yasamadigim, tatmadigim bir duyguydu bu.

    gozlerimi acmamla birlikte kulagima carpan ''...gostermiyor aynalar beni artik ben diye...'' nagmeleri, batmaya yuz tutmus bir gunes, zeki muren sanki icerde bir yerlerde, mutfakta yahut salonda gezinerek sarki soyluyor hissi...

    dinledim buyulenmis gibi. hic hareket etmedim. sanki ben odanin kapisini acsam, zeki muren kaybolacakti. sanki uzandigim kanepede dogrulsam, tum bu buyu bozulacakti. bekledim. ama bekledigim sarkinin bitmesi degil, bitmemesiydi. bitmemesini bekledim sarkinin. hic bitmesin istedim. cunku boyle sihirli anlarin, insanin hayati boyunca pek nadir yasacagini biliyordum.

    sarki bitti. zeki muren sustu. bos evi dinledim bir muddet. neden bilmiyorum, gozlerim de kapidaydi. o an, yani sanki tam o an, kapi acilacak ve iceri tum isiltisi ile zeki muren girecekti sanki. kendimi zeki muren'e hic bu kadar yakin hissettigim olmamisti.

    o gun, o anlarda hissettigim ve yasadigim salt, puruzsuz, tamamiyle seffaf huzur duygusunu, ben omrum boyunca bir daha hic yasayamadim.

  • tedirgin olmaya gerek yok internette insanlarla tanışabileceğin en güvenli ortam sözlük. ben de yarın ilk defa sözlükten bir kızla buluşucam. yurtdışından gelecekmiş 300 euro gönderdim uçak bileti için. yarını iple çekiyorum.

  • lise son. matematik sınavlarından alınan notlar: 40, 40, 40, 40

    40'ı 4'le çarptım ve çıkan sonucu 4'e bölerek ortalamayı hesapladım. 40 yaptı :(

    yine iyi yırtmışım amk

  • bakmak.

    mütemadiyen bakmak.

    ne yazık ki çok bakan bir milletiz. insanlar parkta, sokakta, işte, metroda, otobüste, avmde kimi görse mal mal bakıyor.
    kadın erkek farketmez, güzel kadına ayı gibi, hafif dekolteliye ejderha gibi bakıyor. küpe takan adama bakıyor. saçı uzuna bakıyor. dövmeliye bakıyor. aykırı gördü mü feci kitliyor. metroda kitap okuyana bakıyor. telefonuyla oynayana bakıyor. kulaklıkla müzik dinleyene bakıyor. engelliye bakıyor. sağır dilsiz kendi aralarında işaret diliyle konuşanlara öküz gibi bakıyor. uzuna kısaya ayrı şişmana zayıfa ayrı bakıyor. sporunu yapana uzun uzun bakıyor, içkisini içene kıl kıl bakıyor. gülene, eğlenene, kahkaha atana fesat fesat bakıyor.

    bakmayın güzel kardeşim. bakmayın. bu kadar bakmayın. biraz medeni olun, kendi işinize bakın. kendi içinize bakın. dönüp bir aynaya bakın.

  • kişisel fikrim dünyada dört büyük romancı vardır.

    james joyce.
    marcel proust.
    lev tolstoy.
    dostoyevski.

    bu da demek değil ki diğer romancılar bu yazarların gerisindedir ya da en iyileri bunlardır.aksine kişisel zevk girer burda devreye;kafka'yı ya da nabokov'u daha çok sevebilirsin daha iyi bulabilirsin.

    yukardaki yazarların büyüklüğü şurdan gelmektedir;bu yazarlar dünyaya açılan bir kapıyı aralarlar ve hem bilineni hem bilinmezi anlatırlar.bunun yanında dev yapıtlar vermişlerdir bu yapıtların her birinde zekice bir kurgu derin karakterler ve tüyler ürpertici bir ruhsallık vardır.aşkınsaldırlar.

    diğer yazarlar dünyaya açılan kapının gerisinde kalanları anlatırlar özgül zevke hitap ederler.misal dostoyevski hemen hemen herkesin en sevdiği yazarlardan biriyken faulkner veya nabokov öyle değildir.bu şekilde özgül zevke hitap eden yazarlar iki kutup oluştururlar ya okur tarafından nefret edilirler ya da takıntılı bir şekilde sevilirler.yaşar kemal'i okuyup da sevmeyecek türk yoktur ancak orhan pamuk özgül zevke hitap eder obsesif ama azınlıkta bir okur kitlesi vardır.

    her neyse.bu dört büyük yazar da elbette birbirinden çok farklı ama her biri edebiyatın incisi olduğundan elbette bir karşılaştırma yapılabilir.

    [tolstoy'un katı ahlak anlayışının ve titizliğinin kitaplarını ve kahramanlarını fazla idealize edilmiş hale getirdiğini düşünüyorum ki bu noktada diğer üç yazarın gerisinde kalıyor benim için.]

    tolstoy,joyce ve proust dev eserler vermişlerdir.ancak bu yazarların işi edebiyattır.hayatları boyunca çağunlukla sadece edebiyatla uğraşmışlardır,gelmiş geçmiş en büyük entelektüellerdir.verdikleri dev eserler zekalarının ve yaratıcılıklarının tabi bir de entelektüel birikimlerinin ürünleridir.

    ancak dostoyevski'de durum farklıdır.adam yıllarca sara nöbetleri geçirmiştir,kumarbazdır,hapse atılıp ölüm cezasına çarptırılmıştır,kaçak hayatı yaşamıştır.çoğu zaman da para kazanabilmek için kitaplarını aceleyle yazmıştır.eğer birisi böyle bir hayat geçirip suç ve ceza,budala,ecinniler,karamozov kardeşler,yer altından notlar,ölüler evinden anılar gibi kitaplar yazmışsa bu ne yaratıcılığın ne zekanın ne de entelektüel birikimin ürünü olabilir olsa olsa dehanın ürünüdür.

    edebiyatta dört büyük yazar vardır.üçü çok zeki ve yaratıcıdır.birisi dehadır.

    bu entryi de sevgili orhan pamuk'un bir cümlesiyle bitirmek isterim.

    "dostoyevski okumak ilk kez deniz görmek gibi bir şeydir."

  • --- spoiler ---

    “benim bir dinim yok, bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını arzu ediyorum”

    --- spoiler ---

    o yıllarda şunu diyebilecek adama ben saygı duyarim. görüldüğü üzere, atatürk'ün derdi sadece islam'la değil, tüm dinlerle. gelip buraya yok atatürk islam'a saldırıyor, yok ingiliz uşağı falan diye ağlamayın yani.

    ayrica adam müslüman olmadığı halde cebinden verdiği parayla kuran'ı türkçe çevirttirdi, bence sözde müslümanim diye gezinenlerden daha hayirli bir iş yapmış.

  • hatta altinlari kulce kulce bulmuslar. hemen yaninda da dogalgaz bulmuslar. tarlanin kosesinde de brent petrol varmis