hesabın var mı? giriş yap

  • okuldan cikarken iyi geceler diledigimde guvenlige, alis-veris'in ardindan tesekkur ettigim kasiyere, minibusten inerken iyi gunler diledigim sofore suratima sadece bon bon baktiklarinda soylemek istedigim soz.

  • 3 ekim 1954 yilinda dallas,texas'ta dogmustur.
    14 yasinda dallas'in cesitli blues kluplerinde calmistir.
    o yaslarda caldigi gruplar arasinda blackbird,shantones ve epileptic marshmallow vardir.

    1972 yilinda okulu birakip austin,texas'a yerlesmistir.
    austin'de nightcrawlers grubunu kurmustur ve daha sonra cobras grubuna katilip burda 1 sene calmistir.
    bundan sonra triple threat grubuna katilmistir.3 yil sonra triple threat,vaughan ve barton double trouble grubunu kurmustur.

    1982 baslarinda yapimci jerry wexler vaughan'in grubunu montreux jazz festivalinde calmalarini saglamistir.vaughan'in performansi david bowie ilgisini cekmistir ve vaughan'in sonraki albumunde calmasini istemistir ve caldirmistir.let's dance sarkisi vaughan'in gitariyla one cikmistir.

    vaughan 1985'te yapilan "w. c. handy blues foundation's blues entertainer of the year" odulunu kazanan ilk beyaz sanatci olmustur.ayrica ayni sene klavyeci reese wynans'i grubuna dahil etmistir.

    ingiltere turnesinde basarisizliga ugradiktan sonra alkol ve kokain bagimliliginin ustesinden gelmek icin eylul 1986 yilinda rehabilitasyon merkezinde yatti.1989 yilinda yaptigi "in step" albumundeki "wall of denial" sarkisinda bagimliligini ve rehabilite donemlerini anlatmistir.

    east troy,wisconsin'de jimmy vaughan,eric clapton,buddy guy,robert cray ve jeff healey ile sahne aldiktan sonra , bir helikopter ile ayrilirken kaza gecirip yasamini yitirmistir(27 agustos 1990).

    -albumleri
    1983 -- texas flood
    1984 -- couldn't stand the weather
    1985 -- soul to soul
    1986 -- live alive
    1989 -- in step
    1991 -- the sky is crying
    1992 -- in the beginning as the vaughan brothers (with jimmy vaughan):
    1990 -- family style

  • ultrason odasında uzanmışsın. eşin ayağının dibinde. heyecan içinde ekrana bakıyorsunuz. doktor da çok umutlu. yüzü gülüyor. ve aleti karnına koyuyor. ekrana bakıyor. gözleriyle kısa bir arayış. birden yüzünde garip bir ifade. gözlerini kısarak bir kısa arayış daha. ve yutkunuyor. o yutkunmayı sen sanki ağır çekim izliyorsun. adem elması yavaşça aşağı iniyor, ardından daha da yavaş bir şekilde yukarı çıkıyor.

    eşinin yüzüne bakıyorsun. daha geçen hafta yine bu odada, yine şu an durduğu yerde, yine bu ekrana bakarken, gözleri dolmuştu mutluluktan. daha önce hiç ağlarken görmemiştin onu. "işte bu o anlardan biri" demiştin. "hafızana kazı bu anı, bu yüzü. en ince ayrıntısına kadar anlatacaksın yıllar sonra. sakın unutma bu yüzü."

    ama şimdi sadece endişe var gözlerinde. odada da bir ölüm sessizliği. kimse soru sormaya cesaret edemiyor. makinenin uğultusu. karanlık. sadece ekrandan doktorun ve eşinin yüzüne yansıyan ışık. hadi konuşun! biri bir şey söylesin! ya da hayır. susun. hiçbir şey söylemeyin. sessizlik devam etsin. makinenin uğultusu olsun sadece. kimse konuşmasa, zaman dursa burada. bu şekilde kalsak. biz sadece umutla ekrana baksak, kimse bir şey söylemese.

    ama doktor ölüm sessizliğini bozuyor. "maalesef yine kürtaj."

    ben o yüzü hala unutmadım. bir de doktorun yutkunduğu o anı. vücudumu yavaşça saran korku dalgasını. kollarımda ve bacaklarımda ılık ılık ilerleyişini. parmaklarımın buz kesişini. doktorun konuşmasını. o konuştukça benim boğulacak gibi olmamı. ve aklımdan geçenleri.

    "bir sussa. bir sussa. tamam. her şeye tamam lanet olsun. ne yapacaksan yap. ama sus şimdi. bir çıksak şurdan. şu kapıya bir ulaşsak. aynı acı tekrar içimde inanamıyorum. ben aynı şeyleri mi yaşıcam şimdi tekrar? yarım saat öncesine dönebilsem. umut dolu. elim karnımda. konuştum ben onunla. defalarca. bu sefer farklıydı çünkü. çok hissettim bu sefer. haksızlık. bu nasıl bir tokat? yarım saat önce bu kadar mutluyken, şimdi.. korkuyorum demiştim bir arkadaşıma. kendimi çok kaptırmak istemiyorum. ama dayanamıyorum da. bu sefer farklı çünkü. çok hissediyorum bu sefer. sıranızı savdınız siz demişti. boş ver. keyfini çıkar bu güzel anların. bu güzel anlar. tarih oldu bir saniye içinde. yıllar sonra anlatılacak bir anı oldular. nasıl olur? daha yarım saat önce yaşıyordum ben bunu. bir çıksak şu odadan. bir sussa. nasıl haber vericez millete? ne kadar aptalım. dayanamadım herkese söyledim. aptal! şimdi telefonlar. aynısı ayşeye, fatmaya da oldu şimdi üç çocukları varlar.. aptal! dayanamadın! tutamadın çeneni! ama bu sefer farklıydı. çok hissediyordum bu sefer. bir çıksak şurdan. bir sussa. yer ayaklarımın altından kaydı dedikleri bu muymuş?"

    edit: yeri ayaklarının altından kaydıran o günler tarih olur, bir de bakmışsın kucağında gülümsemene gülümseyerek karşılık veren minik bir yavru var. o zaman umut var, inadına umut var.

  • ş: şık giyimli abi
    ş: şopar dilenci kadın

    ikisi de ş olduğu için diyaloğun gelişinden anlayacaksınız kim kim.

    ş: abi be allah rızası için be abim be, güzel abim bi ekmek para....
    ş: hayır sokaktaki dilencilere para vermiyorum ben.
    ş: oldu ben büro açayım

  • 1150 oda yaptırdım altından
    içini döşedim iran halısından
    o da benim değil milletin malından
    bana ne lan çıkmam saraydan