hesabın var mı? giriş yap

  • balta döner sap döner, gün gelir hesap döner..

    de o gariban zeytin ağaçları dönmez.. aferim size..

  • annem.

    her anlamda başarılı. profesör. anneannemin vasiyeti imiş zamanında. kitaplarını üst üste koyunca benim boyumu geçiyor. altmış beş yaşında hala bilimsel makale yapayım, kitap yazayim derdinde. öğrencileri hayran, tanıyan hayran, imrenilecek bir saygı ve sevgi görüyorum insanların gözlerinde. çocukluğuma ait bir tablo; etime kazınmış, geceleri hep bilgisayar başında. bir o kadar da mütevazi. yeni biriyle tanıştığında eğitimciyim der geçer, ayrıntıya girmez gerekmedikçe. evde hala ya mutfakta ya da bilgisayar başındadır. nasıl temiz titiz bir kadın, nasıl hamarat. nasıl bir hamaratlıksa bu, fırında domates soslu somon yapsam; arkadaşlarım domates suyunu annenden aldın di mi, o yuzden çok güzel olmuş diyor:p yan tabaktaki mezeyi benim yaptığıma inandıramıyorum kimseyi. evime ilk kez gelen biri evin çok şeker, annen ile beraber mi döşediniz diye soruyor, gülümsüyorum ne yapayım: ) nasıl bir imaj, nasıl bir güven bırakıyorsa insanlarda artık. . . benim diyen ev hanımına taş çıkartacak kadar becerikli ve elinden her iş gelen bir kadın. örgü örer, dikiş diker, mutfakta harikalar yaratır, üretir, çoğaltır, çekip çevirir.. hiç boş kalmaz ki. ailecek hep gölgesinde kaldık, gölgesinde huzur ve güç bulduk.

    mükemmel insanlar, mükemmel dostluklar etrafında.. ve mükemmel bir evlilik. babamla muhabbet kuşu gibiler hala; huzur veren bir uyum ve bu uyumun mimarı, koçu annem.

    ona hayranım ve onunla gurur duyuyorum.

    çocukluktan beri en büyük korkum onu kaybetmek. biliyorum o gün geldiğinde darmadağın olacağım.

  • geçtiğimiz hafta npr'in bir programında benzer bir konuyu ele almışlardı oradaki konu olarak tavuğu secmislerdi. yani bizler bir tavuğu yerken kediyi yemiyoruz veya kediyi evcillestirirken neden tavukları sadece yemek icin besliyoruz (istisnai olarak zeynep kâmil ornegini hatırlayanlar olabilir)

    şimdi söyle ilginç bir konu var yapılan araştırmalar gösteriyor ki tavuklar zannettiğimizden cok daha zeki hayvanlar ve tıpkı kediler gibi her birinin ayrı bir kişiliği var yani bazı tavuklar evcillestirildiginde kimileri insana yakın oluyor kimileri de daha cool davranıyorlar ve ilginç bir sekilde bir tavuğun ismini öğrenmesi bir kedinin ismini öğrenmesinden daha hızlı gerçekleşiyor ve sahipleri ile duygusal bağ kurabiliyorlar.

    bence tarihsel olarak insanlık her canlıyı yemeyi denemistir ve her kültür alıştığını, tadını sevdiğini, dininin yasaklamadigini, bol bulunanı yemeyi ve digerlerini yiyenleri de garipsemeyi seçmiştir. ornegin iki jenerasyon öncesi kore'de köpek eti yaygindir fakat yeni nesil batililasma etkisiyle bu alışkanlığı bırakıyor veya japonlar her yıl onlarca balinayı yemek icin avliyorlar.

  • merve boluğur başlığına yazılamayacak kadar önemli bir durumdur.

    bütün illerde, yurtdışı temsilciliklerde ve kuzey kıbrıs türk cumhuriyetinde endişeyle takip edilmiştir.

  • entrylerin çoğunluğu bıkkınlıkla dolu. insan biraz kafa yorsa evliliğin bi rutinden ibaret olduğunu anlar. ne sanıyordunuz ki?

    bu size taa çocukken öğretilen bi şey. küçükken hiç mi evcilik oynamadınız? kızlar o oyunlarda neyse evlenince aynısını yapıyor.

    ''ben meğersem yemek hazırlıyormuşum, sen de o sıra işten gelmişsin. bu da senin iş çantanmış. kapıyı çal şimdi'' gibi cümleleri hiç mi duymadınız çocukken? bak o oyunlarda bile ne olacağı üç aşağı beş yukarı belliydi. o oyunlarda bile talimatı kadından alıyordunuz. evlenince de alacaksın. gerçi doğru, evcilik oynamaktan çoğu zaman sıkılırdı çoğu erkek çocuğu. hemen doktorculuk oynardı. evet. sizin de ne olduğunuz taa çocukkenden belliymiş.

    bugünü de bu haklılığımla bitiriyorum.

    edit akbayram: ben hic evlenmedim. sadece iyi gozlemliyorum.

  • samsung'un bu tarz paylaşımları beni hiç coşturmuyor. çünkü zamanında şarj aletlerini kutudan çıkaran apple'la dalga geçip bir sonraki jenerasyonda kendileri de aynı boku yemişti. bu şirketin telefon tarafından sorumlu sosyal medya yöneticisi, içeride olup bitenlerden bihaber bir mal bence.

    edit: samsung bey; apple, kulaklık girişini kaldırdığında da aynı şeyi yapmış.*

    bu arada, android kullanıyorum. fanboy damgası vuran olmadan belirteyim.

    edit 2: mesajla bilgilendirildiğim iki şeyi daha eklemeye geldim.

    hafıza kartı desteği ile arttırılabilir depolama alanı konusunda apple ile dalga geçip amiral gemisi telefonlarında hafıza kartı desteğini kaldırmışlar.

    apple'ın dizüstü bilgisayarlarında sadece type c girişi var diye dalga geçip aynı şekilde dizüstü piyasaya sürmüşler.

    edit 3: biraz daha gündemde kalırsa bunlar bana dava açar. yeni bir bilgi daha geldi.

    çıkarılabilir batarya konusunda da alay edip dahili bataryaya geçiş yapmışlar.

  • kıskanıyorum paraların böyle kişilerde olmasını. futbolcuları, şarkıcıları ve hasan can kaya gibi bir mesleğe sahip olup da böyle para kaldıranları gördükçe çok kıskanıyorum. maddi manada bir üretim yok, insanlık hayrına bir şey yok. genel olarak o kadar boş ki, böyle boş şeylerin bu kadar para etmesi zoruma gidiyor. çok adaletsiz bu dünya.

  • bir görme özürlü adam vardır maltepe pazarının girişine yakın yara bandı satan...

    bir karton kutusu vardır, onun üzerine oturur, yanında getirdiği küçük siyah çantasından 10lu yara bandı paketlerini çıkarır, ve çekine çekine duyurmaya başlar işini:

    "10 adet yara bandı 1 milyon lira..."

    yandan akıp giden kalabalığın yarısı adamın görme özürlü olduğuna inanmaz, birazı duygu sömürüsü yapıyor zanneder, bir kısmı değecek birşey olsa sattığı kandırmanın hesaplarını yapar... çok azımız farkederiz adamın hakikaten namusuyla para kazanma çabasında olduğunu...

    1 milyon uzatır, kendi kendinize iyilik yapmaya niyetlenir "bana 2 tane ver, yeter" dersiniz...
    "olmaz abi, 10 tanesini satıyorum 1 milyona" der...
    ısrar edersiniz, inatla kabul etmez, "abi, haketmediğimi almam ben" cümlesini duyarsınız...
    "ben helal ediyorum" demeniz birşey ifade etmez, o daha keskin "bakıyordur" duruma, daha fazla uzatmaz, 10 yara bandını alır gidersiniz...

    iş biter, dönüşte sizin yaptığınız konuşmanın neredeyse aynısı iki genç kızla onun arasında yapılıyordur.
    kızlar sizden ısrarcı çıkınca başka bir çözüm önerir adam;
    "abla, o zaman ben sizin almadığınız bu artanları sizden sonraki müşterime veriyorum, ama helal edin..."

    konuşmanın ardından ne olacağını görmek için beklemeye başlarsınız...

    biri gelir birkaç dakika içinde, verir 1 milyonu alır 10 tane yara bandını, tam gidecekken bizimki "pardon abla," diye başlar anlatmaya, ve ısrarla ona verir elinde önceki seferden kalan 8 tane yara bandını...

    az üzülür, biraz burulursunuz,
    az önce 50 yara bandı parasına yediğiniz döner ekmek düğümlenir boğazınızda...

    bir görme özürlü adam vardır maltepe pazarının girişine yakın yara bandı satan,
    bakmanın ötesinde görmeyi öğretiyordur insana yanından her geçildiğinde...

    malum,
    10 adet yara bandı 1 milyon değerinde...