hesabın var mı? giriş yap

  • adam sanki turkiye'nin durumuna, politikacilarin yaptiklarina, ulkedeki fakirlige, hukuksuzluga sinirlenmis gibi yaziyorsunuz. gonullulerden biri topu cemberden geciremeyince kavga cikmistir, o da ona sinirlenmistir. ne baslik aciyorsunuz bir seymis olmus gibi?

  • çocuk doktoru ise pedagoji eğitimi de vardır diye umuyorum, ama yine de doğru iletişim mi bir şey diyemeyeceğim.

    ancak sirozun 3.safhasına gelmiş bir hasta için ailenin öncelikli endişesi çocuğun ağlaması ise 13 yaşında çocuğun 98 kiloya nasıl geldiğini anlamak zor değil.

    muhtemelen teselli için daha da tatlı yediriyorlardır. asiymiş ve söz dinlemiyormuş ya...

  • "1,5 hafta önce yaşanan doğaüstü olaylardan sağ kurtulmayı başaran tek erkek: itü makina mühendisliği bölümü öğrencisi e.g, kadınlardan yine yüz bulamadı"

  • 1- türkiye bugün şampiyon olmadı, finale çıktı.

    2- türkiye hep şampiyon olmuyor. 1-2 ay önceki şampiyonluk, milletler ligi'ndeki ilk şampiyonluğumuzdu.

    - olimpiyatlar'da ve dünya şampiyonası'nda madalyamız dahi yok.

    - eğer 3 eylül'de şampiyon olursak 1949'dan beri var olan avrupa şampiyonası'nda ilk defa şampiyon olmuş olacağız.

    - bir turnuvanın en başarılı takımı olmak için de bir iki şampiyonluk değil, o turnuvanın tarihinde en fazla şampiyonluk almış takım olmak gerekiyor. yani tüm zamanların en başarılı ülkesi olmak için yalnız bir nesil değil, nesiller yetiştirmek gerekiyor.

    3- voleybolda rekabet çok yüksek. türkiye'nin hem avrupa'da hem de dünyada çok zorlandığı güçlü rakipleri var.

    4- voleybol bir olimpiyat sporu ve tabiki önemli bir spor. internetteki kaynaklara göre dünyada en sevilen 5. spor ve 900 milyon takipçisi var.

    5- sporla dünya barışı arasında bir bağlantı var.
    - gelişmişlikle sporda başarılı olmak arasında bir bağlantı var.
    - kadın haklarıyla kadın sporu arasında bir bağlantı var.
    - başarının alkışlanması ve ödüllendirilmesiyle hakkaniyet arasında bir bağlantı var.
    mesele bunları anlayabilmekte herhalde.

  • sevgili dostlar,

    şöyle bir etrafıma baktığım zaman ciddi bir yanlış anlaşılma meselesi yüzünden hayatı hem kendilerine hem de etraflarındaki insanlara cehenneme çeviren oldukça yüklü sayıda insan görüyorum.

    bu yanlış anlaşılma kibirli olmayı kendine güvenli olma sanma meselesidir.

    içi havayla dolmuş market poşetleri gibi salına salına burunları havada gezen milyonlarca insandan biri olmamanız için buraya bir kaç tavsiye bırakmak isterim çünkü sizde kendine güven sandığınız kibrin pençesinde yaşam süren ve başı dertten kurtulmayan bir market poşeti olabilirsiniz. ya da böyle bir tanıdığınız vardır. ama hocam ben poşet olarak gezmek istiyorum diyorsan sen bilirsin tabi.

    yol 1

    hatanı kabul etmeyi öğren.

    kibirli insanları anlamanın en kolay yolu bunların asla hatalarını kabul etmemeleridir. çünkü kafalarındaki sahte kral ve kraliçe imajlarıyla hata yapma kavramını bağdaştıramazlar. insan doğası gereği bolca hata yapar çünkü hata yapmadan öğrenemez. ben hiç hata yapmıyorum diyenler ya ölüdür ya da yalancıdır. bu sebeple bir hata veya yanlış yaptığın zaman güzelce kabullen ve bundan bir şeyler öğrenmeye çalış.

    yol 2

    sürekli savunma halinde olma.

    kibirli insanların en büyük korkusu başka insanların gözünde küçük düşmek ve eleştirilmektir. çünkü bu gariplerimin o kadar kırılgan bir kişilikleri vardır ki gözünde çapak var deseniz onlar için mahşer kopmuş ve hayatları sonsuza kadar lanetlenmiş anlamına gelir. bu sebeple her durumda ve her şartta sürekli savunma halindedirler. bunu yapma. bunun yerine sana yapılan eleştiriyi gerçekten dinle ve farklı bir bakış açısı olarak algıla. her eleştiriden bir şeyler öğrenebilirsin. tabi eleştiri derken hakaret veya laf sokmaktan bahsetmiyorum ancak gidip arabanı birinin garaj çıkışına park ettiysen ve sana da bu konuda bir uyarı geldiyse kendini savunmak yerine uyarıyı kabullenmek insan olmanın gereğidir.

    yol 3

    alevlenmeden önce sakince düşünmeyi öğren.

    sakince düşünme olayına şimdilerde "mindfulness" yani farkında olmak diyorlar. mesela bir arkadaşın iş yerinde senden daha başarılı veya senin beceremediğin bir şeyi yapıyor diyelim. burada egon kendini tehdit altında hissedip seni gazlamaya ufaktan başladığında dur ve düşün. neden böyle rahatsız oldum ve tam olarak hangi duyguları hissediyorum diye kendini sorgula. bunu güzelce yaparsan hem kendini geliştirme fırsatın olur hem de alıngan kendine güvensiz aksi bir şirin olmaktan kurtulursun.

    yol 4

    başkalarıyla kendini kıyaslamaktan vazgeç.

    bak dostum şu dünya üzerinden ne kadar insan varsa ve daha önce yaşadıysa bunların hepsi birbirinden farklıdır. hatta çift yumurta ikizleri bile birbirlerinin kopyası değildir. bu sebeple kendini diğer insanlarla acımasızca kıyaslamanın hiç bir manası yok. başka insanların başarılarından ilham alabilirsin bu güzel bir şeydir. ancak etrafındaki herkesi kamera gibi kayda alıp "onun var benim yok" denklemlerine girersen bu denklemin sonu karanlık yerlere çıkar. en iyi arkadaşın senden fazla mı para kazanıyor buna yoğunlaşmak yerine, kazandığın parayı ne kadar doğru kullanıyorsun buna yoğunlaş. sürekli etrafına tedirgin ve gizli bakışlar atan ürkek sincaplar gibi yaşama arkadaşım.

    yol 5

    kendini ve düşüncelerini sürekli sorgula.

    kibirli insanlar her şeyi tamamen bildiklerini ve her şeyin en doğrusunu düşündüklerini zannederler. bu sebeple hiç bir düşüncelerini ve kararlarını sorgulamazlar, başkalarının da sorgulamasına ayar olurlar. bu garip düşünce şekli de onların genelde kendi bindikleri dalı kesmelerine sebep olur. her zaman görüşünün ve anlayışının kısıtlı olduğunu bil. bol bol kendi kendine sorular sor, hatta güvendiğin arkadaşlarına bol bol danış. her şeyi ben bilirim diyenler genelde hiç bir halt bilmeyenlerdir.

    yol 6

    alçakgönüllü olmaya çalış ve bunu bol bol pratik yap.

    bunun en güzel yolu ufak tefek eksikliklerini ve sakarlıklarını başka insanlarla esprili şekilde paylaşmaya çalışmaktır. örneğin matematiğe kafan basmıyorsa bunu saklamaya çalışmak yerine "dostum hesap işinde bana güvenmeyin, bazen beş artı beş on beş eder sonucunu bile hemen hesaplayamıyorum" yollu ifadelerde bulun. bil ki insanların ezici çoğunluğu mükemmel gözüken insanları sevmezler ama bir kaç ufak tefek eksikliğinin olması seni gereksiz nefret saldırılarından korur.

    yol 7

    dinlemeyi öğren.

    bak arkadaşım kibirli insanların alameti farikası bunların dinlemekten nefret etmesi ve hep konuşmak istemesidir. bu sebeple de hem insanlar tarafından sevilmez hem de hiç bir şey öğrenemezler. dinlemeyen bir insan ne iletişim kurabilir ne de başarılı olabilir. dinlemeyi şu ana kadar öğrenemediysen bunu öğrenmeye başlamanda büyük faydalar var. gerçekten dinlediğin zaman etrafındaki insanların her birinin ne kadar farklı fikirleri ve nasıl ilginç hikayeleri olduğunu fark edersin. üstelik sevilirsin.

    bir taşla iki kuş.

    yol 8

    kibirli modeller sadece eleştirmeyi bilir. bu insanların yaşamlarında "aferin", "teşekkür ederim", "çok iyi iş başarmışsın", "çok yeteneklisin" gibi sözcükler bulunmaz. bunları söylemek yerine bir meydanda kazığa bağlanıp odun ateşinde yakılmayı tercih ederler. bunu yapmalarını da "karakterli olmaya" veya "yalaka olmamaya" bağlarlar. bu nankör arkadaşlar bu sebeple hiç bir zaman gerçek dostlara sahip olmaz, insanlar tarafından sevilmez ve dışlanırlar. bunun bütün sebebini de "insanların onun değerini bilmemesine" bağlarlar. lütfen böyle acayip bir insan olmamaya çalış.

    yol 9

    kibirli insanların başka bir fobileri de yardım istemektir. bir gemiden denize düşseler ve güvertede elinde can simidi olan birisi bulunsa ondan yardım istemek yerine boğulmayı tercih edebilirler. çünkü o kadar gerçek dışı bir benlik algıları vardır ve kendilerini yarı tanrı (hatta tanrı) şeklinde görmektedirler ki birilerinin yardımını almayı "muhtaç olmak" şeklinde yorumlarlar. tek bir kişiye yol sormadıkları için saatlerce kaybolabilen şaşkın tipler genelde bunlardan çıkar.

    yol 10

    kibir abidelerinin bir başka ilginç özelliği de kimseye zırnık vermemeleri ve kimseye yardım etmemeleridir. nasıl ki kendileri yardım istemeyi zayıflık olarak görüyorlarsa kendilerinden yardım isteyenleri de zayıf ve aşağı görürler. kibirli insanlar çöplerini bile paylaşmak istemez. kazandıkları tüm parayı tamamen kendilerinin hakkı sanırlar. paylaşmak ve hizmet etmek onlar için en büyük işkencedir ancak tam tersine başkalarının kendilerine vermesi ve hizmet etmelerinin onların görevi olduğunu düşünürler. bir kafede garsonlara en kötü davranan ve bir lira bile bahşiş vermemeyi akıllı olmak zanneden bu akılsız robotlardır. bu sebeple dostum paylaşmaktan ve başkalarına yardım etmekten zevk almayı öğrenebilirsen (tabi kendini kullandırtmamak şartıyla) yaşamın çok keyifli ve bolluk içinde geçecektir inan bana. çünkü evren sisteminde verene daha çok verilmesi gibi çok güzel bir özellik vardır.

    evet dostlar. bugün kibirli insanlardan bahsettik. umarım faydalı olabilmişimdir.

    klasik yazı sonu ricam geliyor gene.

    efendim hiç kibirli olmayan bir you tube kanalım var. keyifli ve bilgilendirici videolarımı izlemek istersen abone olursan sevinirim. istemezsen canın sağ olsun kardeşim.

    buyurunuz link

    https://www.youtube.com/c/aydinserdarkuru

    sevgilerimle

  • ortakoye tavla oynamaya goturup 5:0 kazanip tavlayi koltugunun altina vermek.

    (gerci simdi mutlu bir evliligim ve iki yasinda bir kizim var ama olsun yapmayin yine de)

  • benim için şöyle;

    duş almak, -a girmek : akmakta olan bir suyun altına girip, hızlı bir şeklde saçları bir kez şampuanlayıp, vücudu üstün körü yıkamak yada hızlıca bir sünger,lif ile temizlenmek. tahmini süre: 5-8 dakika.

    banyo yapmak: akmakda olan su şartı aranmadan birden fazla kez uzun uzun saçları yıkamak, vücudu keselemek/köpürtmek, banyo içerisinde yapılan temizlikleri yerine getirmek misal koltuk altı temizliği vs. bazen küveti doldurmak gibi aktivitelerde duruma eşlik edebiliyor. tahmini süre min.15-20 dakika ve fazlası.

    ek: banyo yapmak eylemi peşinden tırnakları kesmek, güzelce traş olmak, uzun uzun kremlenmek gibi banyo içi/dışı aktivitelerle desteklenebiliyor.

    aradaki temel fark süresine bağlı olarak içeride yapılabilen aktivitelerin kısıtlanması yada uzaması. mesela sabahın köründe uyanıp okula gideceğim gün banyo yapmıyorum, duş alırım genelde. banyo yapmak daha bir akşam üzeri aktivitesi gibi ama niye bu kadar ciddileştim bilemiyorum.

  • semtimizde sürekli tavuk döner sipariş ettiğim bi dönerci var. kurumsal da bi marka öyle küçük değil. ben bunlardan en ucuz yiyecek olan hatay usülü tavuk döner sipariş ediyorum devamlı. fakirlikten değil lezzetini seviyorum. yanında içecek de almıyorum evde çay var.

    bugün arkadaş geldi dedik hatay usülü yiyelim, sipariş etmek için telefonu çıkarttım arıyorum arıyorum meşgul çalıyor. diğer hatlarını aradım o da aynı. arkadaşa dedim bi de senden arasana. arkadaş arayınca direkt çaldı açtılar telefonu. ben birkaç kez daha denedim sürekli meşgul.

    neyse sipariş geldi. paketçi elemana "aradıkça meşgul çalıyor kardeşim hayırdır" dedim. "benden duymuş olma sürekli ucuz sipariş verenleri engelliyorlar abi senin ev de yakın değil zaten" dedi şaşıp kaldım cevap veremedim.

    bankalar kredi kartı vermek için peşinde koşsun sen git kötü dönercinin kara listesine gir amk hayata bak.

  • hadise'nin tiril tiril sıfır kollu bir bluz giydiği yerde mazhar alanson'un kazak üstü kaşe montla oturduğu jüriye sahip yarışma.ben anlamadım şimdi stüdyo mu soğuk, hadise mi yanıyor, mazhar alansonun kanı mı çekilmiş ?

  • adı milliyetçi hareket partisi olan, en önemli kuruluş ilkesi milliyetçilik olan parti'nin, ülkemizin araplar tarafından istila etmesine sessiz kalması hatta mültecilerden yana taraf olması durumudur. hayırdır milliyetçi hareket partisi ummetci hareket partisi oldu da haberimiz mi yok?