hesabın var mı? giriş yap

  • bir insanın siki nasıl bir çocuğa kalkabiliyor, ben anlayamıyorum.

    anneannem öksüz kalmış, halası yanına almış, insan eti ağır derler, küçücük kız ona da ağır gelmiş olacak ki 12 yaşındayken dedeme vermişler. daha adet görmüyormuş anneannem. 13 yaşında teyzeme hamile kalmış, 15 yaşında annemi doğurmuş.

    çok fakirlermiş, kızlarına bezden çöpten bebek dikermiş ama önce kendisi oynarmış, hevesini aldıktan sonra bebekleri kızlarına veriyormuş ama yine de birlikte oyun oynuyorlarmış. dama yatıp geçen bulutları seyredip bir şeylere benzetirlermiş, çocuk anne ve çocukları.

    anneannem ölene kadar çizgi film seyretti, gizli gizli kendine oyuncak ve bebek alırdı.
    nur içinde yatsın, kaderini kabullenmekten başka çaresi yoktu.

    dedeme küfretmek isterdim ama iyi bir adamdı; üç çocuğunu da yokluk içinde okuttu, meslek sahibi yaptı ve anneannemi ve çocuklarını da çok sevdi. o da kimsesizmiş, ortada kalmış, köyün delisi gibi bir şeymiş (vizontele'deki deli emin gibi) . sonradan biraz aklı yerine geldi gibi. ya da biz ona çektiğimiz için dedem bize normal geliyordu.
    nereden nereye yine.

  • bir fenerbahçeli olarak açılışına gittim, yerinde inceledim. gözlemlerimi sıralıyorum efendim ;

    - öncelikle stat cillop gibi. bok atan, kusur bulan komplekslidir.

    - ilk maç olmasından dolayı heralde, hiç bir güvenlik görevlisi ya da sorumlu giriş çıkışlar ve park yerleri hakkında bilgi sahibi değil.

    - stadın akustiği harika. 20 kişi bağırsa bile bütün stat inliyormuş gibi oluyor ancak kullanılan ses sistemi çok kötü.

    - playback yapan kenan doğulu çok itici.

    - başbakan'ı yuhalayan o galatasaraylı kardeşlerim ne güzel insanlardır, ne can insanlardır. maç içinde ilk defa taraftarla bir olabildim bu sayede.

    - yiyecek içecek çok büyük sıkıntı. içinde sadece kaşar olan sandviçe 10 lira ödedim ağlaya ağlaya. küçük sayılabilecek bir döner dürüm ise 16 lira. astronomik derece pahalı fiyatlar.

    - toki'nin başkanı sanırım, hayatımda gördüğüm en troll insan açık ara. yahu kitle başbakan diyince yuhalıyor. en az 11 kere başbakan dedi. onu geçtim, fenerbahçe'nin yapılan yeni salonundan bahsediyor. beni her ne kadar güldürdüyse de oradaki 30-40 bin kişi fena kıl oldu adama.

    - trafik sorunuyla karşılaşmadım. maçın bitiminden 5-6 dakika önce çıkıp, arabayla bostancıya tam 15-20 dakika civarında ulaştım.

    - böyle karlı havalarda falan korkunç üşür orada insanlar. bugün bile buz kestik.

    - cem yılmaz'ın reklamı kusturdu resmen. en son saydığımda 18. kez izliyordum.

    - galatasaray'ın şarkıları çok kötü. marşlardan bahsetmiyorum, stat hoparlöründen çalan şarkılar var ya. hah işte onlar. bir de türk telekom'un şarkısı var ki çok daha fena.

    benim yorumlamam bu kadar. hadi hayırlı işler.

  • okuduktan sonra kendimi uzun bir sure huzursuz hissettim,sonu da biraz garip geldi.anna kavan'ındı sanirim.okunmasi tavsiye edilir mi?
    bilemem.ama ki$in okunmamasi gerektigini biliyorum.

  • "warum" sorusuna verilecek en güzel cevabın "warum nicht?" olduğunu öğrenebilecek kadar konuşabildiğim almanca.

    felsefe yapmıyorum, kapasite bu kadarına izin veriyor.

  • ekşi sözlük'ün de iş aldığı tuhaf bir sektör. sayfanın aniden kayması şeklinde taktikler geliştirmişler; bir linke tıklayacam derken reklama tıklaman sağlanıyor. geneli tırt şeylerin reklamı aslında, gerçekten çok anlamsız şeyler var.

    edit : (bkz: minik ilayda'ya yardım kampanyası) minik bir kızımız için dayanışma başlığı; destek olalım, oldurtalım. sevgilerimle.

    edit : debe sezonu açıldı haydeee. (bkz: şehit kütüphaneleri) diye de bir şey varmış. kütüphanelerin yaygınlaşması için şehitlerin adları gerekmesin bundan sonra. ama yiten bu insanlarımızın adının kütüphanelerde yaşaması, adlarının yeni kütüphaneler açılmasına vesile olması, toplumumuzun bütün bu acı olayların sorumlusu olan cehalet belasını bir nebze olsun yenebilmesine yardım olacaksa bu teskin edemeyecek de olsa küçük bir tesellidir.

  • 20 yıllık piyano geçmişimin verdiği hadsiz özgüvenimle dijital piyano alırken bence dikkat edilmesi gereken ve önemli olan konuları aşağıya özet olarak teknik tabirler kullanmadan yeni başlayanın anlayabileceği şekilde yazdım:

    1. ses işlemcisi ve ses tonunun gerçek piyano sesine yakınlığı: benim için en önemli konulardan biriydi. ne kadar gerçek sese yakınsa ne kadar az parlama yapıyorsa o kadar tercih edilebilir. fakat bu ses olayı oldukça şahsi bir konu. bu yüzden önce almayı düşündüğünüz modelleri belirleyin, youtubedan videolarını dinleyin. devamında da karşılaştırma amaçlı blind piano videolarına bakın. böylece gerçekte beğenip beğenmediğinizi daha iyi anlarsınız.

    2. tuşların çalarken verdiği tepki: normalde piyanoda bir tuşa hafif basarsanız ona göre verdiği ses ile sert bastığınızda verdiği ses farklıdır. bu çalışı oldukça etkileyen en önemli konulardan. dolayısıyla gerçek bir piyanonun verdiği tepkiye benzer rn yakın tepkiyi sağlayan piyanoyu seçmek önemli olacaktır.

    3. tuşların yapısı ve tuşun ağırlığı: tuşların gerçek piyano hissine yakınlığı parmakların kayması hissi de benim için ön planda.

    bunun dışında, bazı markalar (bkz: yamaha) üst segmentte kullandıkları teknoloji ve malzemeyi başlangıç ürünlerinde kullanmazlar. bu sebeple doğrudan istediğiniz model üzerinden araştırma yapmanız daha mantıklı oluyor.

    bir sürü düğmeli bol işlevli piyanolar hem dikkat dağıtacak hem işinizi tam görmeyecektir. özellikle başlangıç seviyesinde en sade klasik modellere yönelmenizi öneririm.

    bununla birlikte midi dosyası okuyabilmesi çalışmanızda oldukça rahatlatacaktır.

    bu arada team roland.

    karşılaştırma ve öneriler için yeşillendirebilirsiniz.

  • gemicikleri yürüttük karadan
    verdikçe veriyor güzel yaradan
    demokrasiyi de çıkarırsak aradan
    bana ne lan çıkmam saraydan