hesabın var mı? giriş yap

  • zengin olmayabilir ama en azından daha insanca koşullarda yaşar.
    kimse oraya gidince zengin olabilirim diye düşünmüyor burada gördüğü yozluklardan bir nebze olsun uzaklaşmak için orada yaşamayı düşünüyor.

  • evleniyorum diye paylaşım yapmış instagram hesabından. ben de "kimle evleniyosun kız :)" yazdım. engellenmişim eheheh.

  • yukarıdaki haberi gördüğümden beridir çin propaganda timi nerede kaldı diyordum ki tim lideri 5 günlük gecikmeyle de olsa uyanmış.

    evet, israil'de aşının uygulandığı 5 milyon kişi arasında toplam 62 kişide kalp kası iltihabına rastlanmış. bunlardan ikisi ölmüş, geriye kalan 60 kişi taburcu olmuş. bu sorunla aşı arasında doğrudan bir bağlantı henüz kurulmuş değil.

    bakın kalp kası iltihabı için istatistikler ne diyor:

    the incidence of myocarditis is approximately 1.5 million cases worldwide per year. ıncidence is usually estimated between 10 to 20 cases per 100,000 persons.

    kalp kası iltihabı normal şartlarda her 100 bin kişiden 10 ila 20'sinde görülen bir durum. 7.8 milyarlık dünya nüfusu içerisinde her yıl 1.5 milyon kişide görülüyorsa bu da 100 binde 19.23 kişi yapar. bunu 12 aya böldüğümüzde her ay bu sorunla karşılaşanların oranı 100 binde 1.6 kişi olur.

    biraz daha araştırınca, israil'in aşılamaya aralık ayı sonunda başladığını görüyoruz. yani aşılamaya başlamalarıyla bu haberin piyasaya sürülmesi arasında 4 ay var. hadi diyelim ilk ay aşılama yavaş gitmiş olsun, ve o ilk ayı çıkaralım.

    normal şartlarda 100 binde 19.23 kişi oranından gittiğimizde, her yıl her 5 milyon kişiden 961'inde bu sağlık sorununun baş göstermesi beklenir. bu rakamı dörde böldüğümüzde de o 5 milyon kişi arasından 3 aylık sürede bu teşhisle hastanelik olma oranını buluruz. ne hikmetse, israil'de aşıyı yaptıran 5 milyon kişi içerisinde, hiç aşı yaptırmamış olsalar 240 adedinin sahip olması beklenecek sağlık sorununa sadece 62 kişide rastlanmış.

    diğer veriyi, yani 100 binde 10 ila 20'yi seçip alt sınırını aldığımızda da 5 milyonda yıllık 500 kişide, 3 ayda ise 125 kişide bu soruna rastlanması gerekir diyebiliriz. ancak hangi rakamı kullanırsak kullanalım aşıyı olanlar arasındaki kalp kası iltihabına rastlanma oranı beklenenden çok daha düşük. yani pfizer/biontech aşısı 62 kişide kalp kası iltihabına yol açtı denilebileceği gibi, fizer/biontech aşısı 63 ila 178 arasında kişiyi bu hastalıktan korudu da denilebilir, ki bu istatistiksel açıdan çok daha doğru bir yaklaşım olur. rakamlara, istatistiklere neresinden bakarsak bakalım, aşının kalp kası iltihabına rastlanma ihtimalini arttırdığını değil, aksine yarıya ya da çeyreğe indirdiğini görüyoruz. buyrun burdan yakın.

    şimdi bir de yukarıdaki bütün rakamları gözardı edip, bu aşının 5 milyon kişi arasından gerçekten normalde kalp kası iltihabı sahibi olmayacak 2 kişinin ölümüne yol açtığını farz edelim.

    koruma oranının %95 olduğunu bildiğimiz bu aşının 5 milyon kişiye uygulanması 4 milyon 750 bin kişinin ölümcül hastalığa karşı bağışıklık kazanması anlamına geliyor. yani bu aşı her 2.5 milyon kişiden 2 milyon 375 bininin hayatını kurtarırken 125 bin kişiyi o ölümcül hastalığa karşı korumasız bırakıyor, 1 kişiyi de dolaylı yoldan öldürdüğünü farz ediyoruz.

    bu çinli arkadaşın biontech boktan, size bunu verelim diyeceği sinovac aşısının koruma oranı ise %50.4. yani aşıyı yaptıran her 2.5 milyon kişiden 1 milyon 240 bini hastalığa karşı korunmuyor. bununla kalmayıp, korunduğu zannıyla gardını düşürüyor. gardını düşürmekle de kalmayıp çevredeki aşılanmamış olanlara da bulaştırıyor. brezilya'da ve şili'de covid vakalarının sinovac aşılamalarından sonra artmış olması boşuna değil. devlet araştırmak istese eminim ki türkiye'deki artışın da sinovac aşısına bağlanabileceği ortaya çıkacak.

    sonuçta, 5 gün önce bu haber haber sitelerine düştü ancak olması gerektiği gibi ihtiyatla karşılandı. ilerde, aşının beklenenin üzerinde bir yüzdeyle kalp kası iltihabına yol açtığı ispatlanırsa bunu da özgür, demokratik ülkelerin medyalarında görür, okursunuz. ne de olsa adamlar çin ya da malum ülke medyaları gibi ağır sansür altında çalışmıyorlar, propaganda metinlerini kopyala/yapıştır yapmıyorlar.

  • durum o kadar kötü hale geldi ki kendini göstermeye asla ilgi duymaz dediğim kadın arkadaşlarım bile kafayı yemiş durumda.

    dm'ye giriyorum. neredeyse hepsine online ya da beş on dakika önce aktifti yazıyor. yanlarına gidiyorum ellerinde sürekli instagram yukarı kaydırıp duruyorlar, sırf daha çok görünmek için her gün en az 3-5 tane story atıyorlar hatta filtreler yetmeyince birkaç tanesi gitti estetik oldu.

    geçen biriyle konuştum, instagram'a bir tane fotoğraf atmak için yüz tane fotoğraf çekiyorum sonra yarım saat uğraşıyorum güzel görünsün diye dedi. 300'den az beğeni alırsa da kaldırıyormuş fotoğrafını. şok oldum. psikolojisi normal kadın kalmayacak sanırım yakında.

    edit: dünden beri bu konuda bilimsel araştırmaları okuyorum. bilgi açısından buraya da eklemek istedim.

    instagram, facebook, twitter gibi kişinin kendisini ve yaşamını paylaştığı sosyal medya platformlarının en çok narsisizm üzerinde etkisi varmış.

    hem narsistler kendini daha çok paylaşıp başkalarının hayatını daha çok takip ediyormuş hem de bu platformların bu amaçla kullanımı narsisizmi de anlamlı bir biçimde artırıyormuş. tam bir bok çukuru.

    özellikle son yıllarda gençlerde görülen narsisizm düzeyi daha önce olmadığı kadar artmış.

    ben bu platformları sadece bilgi paylaşımı için kullanan kişilerin bu gruba dahil olmadığını düşünüyorum.

    ekşi sözlük'te de mesela iki grup insan var. normal kişiler sözlüğü bilgi, fikir ya da eğlence amaçlı paylaşım yapmak ve okumak için kullanıyor, narsistler ise daha çok kendini ve derdini anlatmak, ilgi çekmek, ekşi itiraf, anın fotoğrafı gibi başlıklara yazmak için kullanıyor. aynı şeyleri ekşi sözlük için de söylemek mümkün.

    birinin narsist eğilimlere sahip olup olmadığını anlamak eskisinden daha kolay artık. sosyal medya profiline bakıp az çok anlayabiliyorsunuz ne olduğunu. belki böyle bir faydası olmuştur instagram'ın*.

  • eskiden derdim ki;
    insanın başına gelebilecek en kötü şey, bir gün 'yapayalnız kalmasıdır'.
    öğrendim ki; hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey,
    'yapayalnız hissetmesine neden olan insanlarla yaşamasıdır'.

    (bkz: goethe)

  • daha onu tanımayan hiçkimseye rastlamadım, herkes tanıyor. ama tabi herkes arkasından ağlamıyor.
    arkadaşlarım artık alıştı, babamlar gülüp geçiyorlar, bir tek kardeşim anlıyor beni, neden ağladığımı...

    5 yaşında sahneye babası tarafından dövülerek zorla çıkartılmış, çocukluğunu yaşamasına asla izin verilmemiş, 50 küsür yaşında bile çocukluğuna özlem duyup, çocukluğunu yaşamaya çalışan bir insan.
    çocuklara olan aşırı sevgisi yüzünden adı pedofiliye çıkmış, hiçbir zaman kanıtlanamayan (ancak öldüğünden sonra iftira olduğu itiraf edilen) iddialarla boğuşmuş bir insan.
    hastalığıyla dalga geçilmiş, burnunun büyüklüğüyle dalga geçilmiş, dalga geçmesinler diye burnunu küçültmesiyle dalga geçilmiş bir insan.
    ve tüm bunların üstüne, o yaşayamadığı çocukluğunu dünya üzerinde rengine, ırkına, dinine bakmadan bütün çocuklar yaşayabilsin
    ve o çocuklar gitgide daha da kötü bir yer olan bu dünyayı kurtarabilecek kişiler olarak büyüsünler, umudumuz olsunlar diye ömrü boyunca bütün gücünü, parasını, vaktini, popülaritesini harcamış bir insan.

    bakın sanatından ve dünya üzerinde şu ana kadar gelmiş geçmiş en büyük eğlendirici (saçma biliyorum ama entertainer'ın daha mantıklı bir türkçe'sini bulamadım) olmasından falan bahsetmiyorum. doğuştan gelen yeteneklerinden falan bahsetmiyorum. 35 yıl boyunca her çıkardığı albümle farklı farklı insanlara hitap edebilmesinden falan bahsetmiyorum. aynı anda "pop, rock & soul"un kralı sayılabilmesinden bahsetmiyorum. aldığı ödüllerden ve rekor kırma rekortmeni olmasından bahsetmiyorum. yaşarken dünya üzerinde yaşayan en ünlü insan olmasından bahsetmiyorum. 10 milyon satıştan aşağı düşmüş albümü olmamasından bahsetmiyorum. dünya üzerinde "ölün" dese ölecek milyonlarca insan olmasından bahsetmiyorum.

    kendisine, kıçının üstünde klavye başında cahilce ama küstahça "pedofili" demekten, "rengini beyazlattı" demekten başka hiçbir vasfı olamayan insanlar daha fazla eğlensin diye yarım asıra yakın yaptığı şeylerden bahsetmiyorum.

    onlar bile daha güzel bir dünyada yaşayabilsinler diye yaptıklarından bahsediyorum.

    bugün, dünya üzerinde eğer hala umut varsa, bu dünya daha güzel bir yer olsun diye didinen insanlar varsa, hala çocukları seven insanlar varsa, ve onların geleceği için çalışan insanlar varsa; bunun nedenlerinden biri de senin bu insanların yapabilecek güçlerini farketmesini, bir şeylerin farkına varmalarını, iyi çocukluk yaşayıp iyi birer insan olmalarını sağlamandandır.

    o yüzden, rahat uyu michael!

    fans love you! your majesty, my king!

  • başlık: 22 yaşındayım böyle bi şey görmedim

    1. böyle birşey görmedim daha.

    2. demek göbeği erittin.

  • dur hemen yok diyip kestirip atma zira var böyle bir şey sevgili sözlük. herhangi bir konu hakkında bir rakam vermemiz gerektiğinde hele de bu rakam doğruluğu hiç bir zaman kanıtlanamayacağı gibi yanlışlığı da kanıtlanamayacak olan muğlak bir değeri ifade edecekse direkt olarak 10,100,1000 gibi yuvarlak sayılar vermek yerine uyanıklık edip 52.6, 88.4, 45.007 gibi mümkün mertebe küsuratlı hatta ancak long integer'la ifade edilebilecek rakamlar vermek tamamen işkembeden salladığmız iddialarımıza hem bilimsel hem de ciddi bir hava katacaktır.bi deneyin siz de memnun kalacaksınız çevrenizde iddiaları itibar gören muteber bir insan olacaksınız, ha olmazsanız da gelin beni bulun ben inanıcam her söylediğinize.valla...