hesabın var mı? giriş yap

  • içeri giremesin diye camı kapatanların ve atla diye tezahürat yapan tüm öğrencilerin eğitim hayatlarına son verilip adli ceza verilmelidir.

    vicdanlarınız varsa vicdan azabında boğulun şerefsizler!

  • kalecimiz şenol güneş e dakikalarca ' trabzon dışarı 've ' hamsi dışarı' gibi alaycı tezahüratlar yapıldığı maçtır. ama kalecimiz o gururla bahsettiği zonguldak maden işçisi eldivenini bırakıp gitmemiş, geçici görevini yerine getirmiştir.

  • (bkz: bilimsel demagoji)

    --- spoiler ---

    ulan o değil de herif 50 yıl sonra zibilyon ışık yılı uzaktan geldi "benim koç gibi bi oğlum vardı lan o nerde?" demedi ya ben ona bittim. kızıyla biraz aforizma parçalayıp direk manita peşine galaksilere yelken açtı hıyar. o çocuk bakar mı şimdi sana yaşlanınca?
    --- spoiler ---

    editto: spoiler ver dediler geldik.

  • erkek: merhaba, bir gasp ihbarında bulunmak istiyorum.
    memur: gasp mı? olay nerede yaşandı?
    erkek: 21. sokak ve dundritch caddesinin arasında yürüyordum. bir adam aniden silahını çekerek, bana tüm paramı ona vermemi söyledi.
    memur: ve siz de verdiniz mi?
    erkek: evet, söylediğini yaptım.
    memur: yani tüm paranızı hiç direnmeden, yardım istemeden ya da kaçmaya çalışmadan mı verdiniz? bağırmadınız üstelik?
    erkek: evet, ama çok korkmuştum, beni öldüreceğini düşündüm!
    memur: hmm, ama söylediğini yaptınız. ayrıca anladığım kadarıyla bir hayırseversiniz.
    erkek: evet, hayır kurumlarına bağış yapıyorum.
    memur: yani para dağıtmayı seviyorsunuz, para dağıtmayı bir alışkanlık haline getirmişsiniz. herkese veriyorsunuz galiba.
    erkek: bunun konumuzla ne alakası var?
    memur: herkesin sizin para dağıtmayı seven biri olduğunuzu bile bile fiyakalı takımınızla dundritch caddesinde yürüdünüz ve gasp sırasında hiç karşılık bile vermediniz. kulağa, parayı isteyerek vermişsiniz de sonradan pişmanlık duymuşsunuz gibi geliyor. söyleyin bana, bir pişmanlığınız yüzünden onun hayatını karartmak istiyor musunuz gerçekten?
    erkek: bu tamamiyle saçmalık!
    memur: bu, tecavüzle aynı şey. kadınlar tecavüzcülerini adalet karşısına çıkarmak istediğinde her gün bu muameleyle karşılaşıyorlar.

    (kaynak, ertuğrul uzun)

  • şu "çıkın sosyalleşin, bisikletinizi scooter'ınızı alın dışarı çıkın, tüketmeden eğlenebilmeyi öğrenin" diyenler nasıl bir kafa yaşıyor anlamak güç. bisikleti olmayan birisi için şu an kafadan 2000 lira harcattınız. scooter'ın rayici nedir bilemiyorum, bisikletten hallicedir diye tahmin ediyorum. "çayımı alayım termosa koyayım" desen termos fiyatları 3 hafta önce 250 liralardan başlıyordu. şimdi kaç olmuştur allah bilir. zaten istanbul'da bisiklete mi binilir amk siz delirdiniz mi? sinir stres sahibi olmayı geçtim 3 kişilik aileye gereken bisiklet miktarı x asgari bisiklet fiyatı zaten asgari ücreti geçiyor. herkes tek başına mı yaşıyor zannediyorsunuz?
    haydi her şeyi geçtim, tüm bunlara daha önceden sahip olduğumuzu ve tek başımıza yaşadığımızı düşünelim, sandviçimizi de evde yaptık çayımızı çorbamızı da... birisi bana "dışarı çıkıp sosyalleşmek" tam olarak ne demek, bir anlatabilir mi? ben dışarı çıktığımda kuşa, buluta, güneşe selam mı vereyim sosyalleşmek için? parka gidip bankta sap sap oturayım mı? arkadaşlarımla buluşsam mesela bankta termos kapağından çay mı içeceğiz? ulan ekonomi sıçmış batırmış, boğaza kadar batmışız adamlar hala iyimserlik sıçmaya çalışıyor ya ayar oluyorum. ne sosyalleşmesi lan?!

    edit: @iknowwhatyoudidlastsummer'in eklememi istediği mevzu da elbette arkadaş grubundan birisinin mutlaka sizi kafeye, yemeğe bir yere çağırması. bu yüzden görüşülemeyen insanlar var amk.

  • sorumluluk almak istemeyenlerin savunduğu durum. karşındaki kişi kafana tam anlamıyla oturmamış da olabilir. genelde etrafımda gördüğüm; evlenmeden uzun süreli birliktelik yaşayanlar, ayrıldıktan kısa bir süre sonra, karşılarına çıkan kişiyle evleniyorlar. evlilik hayatı paylaşmaktır. bir olmaktır. sevinçlerin, dertlerin, bugünün ve gelecek kaygısının birlikte hissedilmesidir, birlikte mücadele etmektir. gerekirse bazı şeylerden ödün vermektir, fedakarlıktır. ortak noktada buluşmaktır. birbirinin gücünü hissederek yapılan yol arkadaşlığıdır. mükemmel evlilik diye bir şey yok. hayatta hiçbir şey mükemmel değil zaten. önemli olan sevgi, saygı kaybedilmeden sürdürülmesidir.. “mecbur muyum? istediğim zaman kolayca çekip giderim ” diyebilirsin. ama bu da insanı yorar be kardeşim…

  • 15 ekim'de gerçekleştireceğim olay.
    evliliğimin ilk 2 yılını türkiye'de geçirdikten sonra, almanya'da doğup büyümüş eşimin türkiye şartlarına ayak uyduramamasını bahane ederek bu ülkede yaşanan rezilliklere dayanamadığım gerçeğiyle gidiyorum.

    ülkemi terk ediyorum, ama aslında ülkem beni çoktan terk etmiş.

  • "a'nın tadı eskisi gibi değil" muhabbetlerinin büyük çoğunluğunda tadın eskisi gibi olmamasının sebebini açıklamak için bu terim kullanılıyor. içki markalarını fişleyen gıda dedektifinin yaptığı paylaşımların merkezindeki olay da bu. gelişmiş hiçbir ülkede aynı marka da olsa aynı içerikte ürün olmamasının, burada market raflarında bulduğunuz ürünlerin %90'ını avrupa'da satamayacak olmanızın sebebi de bu. yani aslında ne olduğunu biliyorsunuz. ne olduğunu tecrübe ettiniz. sadece birinin bunu isimlendirdiğini duymamıştınız. tıpkı "bunun da paketi küçüldü/eskiden daha büyüktü" dediğiniz şeylerde gördüğümüz shrinkflation gibi.

    aynı ürünü 3 sene önceki hali ile aynı boyutunda ve aynı kalitede almak için 5 katı para ödemeyeceğimiz için fiyatlar 3 kat artarken aradaki değişim shrinkflation ve skimpflation denilen bu kavramları yaşatarak oluyor. berbat durumdaki ekonomilerin kaçınılmazıdır. her ürünün daha kalitesizi satılır. cep telefonu bile gelirken aynı işlemci ile gelmiyor. araba bile gelirken aynı kalitede gelmiyor. sonra da ekşi sözlük'te marka marka "... rezaleti" başlığı açıyoruz.