ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yurtdışı çıkış harç pulunun 300 tl olması
-
başlığı açan arkadaşın yorumuna katılmıyorum.
bu millet kesinlikle bunu hak ediyor.
lorik cana
-
spor camiası tarafından isminin nasıl telaffuz edileceğini merak ettiğim futbolcu.
güntekin onay: cana
rıdvan dilmen: cana / kana / sol taraftaki oyuncu. neydi adı güntekin?
ersin düzen: kana
melih şendil: kanaaa
melih gümüşbıçak: kana
onur şahin: yana !! tam bir karambol !
ömer güvenç: çana
şansal büyüka: gana
hıncal uluç : canğa
emre tilev: arnavut cana
öztürk pekin: lorik
levent özçelik: kano
ömer üründül: evet
ali ağaoğlu brad pitt gibi
-
google earth'den bakıldığında doğru olan önerme.
paris sendromu
-
japon falan olmadığım halde paris ziyaretimde kapıldığım sendrom. kafayı yiyecektim lan.
bu mu ulan, dedim. bu mu bize midnight in paris'lerde, amelie'lerde, before sunrise'larda, paris je'taime'lerde gösterilen paris, dedim. bu memleket öyle garip bir yer ki dostlarım, eğer şehre iner inmez le marriott gibi bi otelde kalamayacaksanız, parasızlıktan o leş metronun leş duraklarında burnunuza sidik kokusu çekeceksiniz demektir. eğer şehre gare du nord* gibi bir yerden girme ihtimaliniz varsa ve paris metrosu'nu kullanamayacak kadar yeniyseniz o şehre, şunu aklınıza sokun: her köşe başında üç zencinin beklediği o leş rue du faubourg saint dennis'i yürüyeceksiniz demektir şehre kadar. işte, lille'den büyük umutlarla bindiğim tgv'den gare du nord'da indiğimde, bütün bu başıma geleceklerden habersiz, sarı-sıcak bir paris beklentisiyle o gardan dışarı adımımı atmış idim fakat paris'in benim yoluma çıkardıkları, bir türlü bulunamayan bir hostel, ayrıca dolu bir hostelde tek başına kalan, yüzü gözü şişmiş bir koreli ve sidik kokulu metro istasyonları oldu. sonrasında o kadar louvre görmüşüz, eyfel görmüşüz, hepsi boş beleş dostlarım. tek gerçek var, o da leş paris.
peki soruyorum şimdi, ben ne yapaydım da yaşamayaydım bu sendromu, ha?
hâlâ diyorum ki, keşke süskind'in das parfum'ünü paris'e gitmeden önce okusaymışım.
mültecilerin açtığı arapça tabelalı iş yerleri
-
son yıllarda türkiye'de mantar gibi çoğalan, restoran, giyim mağazası, telefoncu, kuyumcu, berber gibi envai türde iş yerleridir. adamlar savaştan kaçıp geliyorlar ve yabancı bir ülkede iş yeri açıp kendi dil ve alfabelerinde tabela asabiliyorlar. hatta bazıları lütfedip de altına türkçe bir iki kelime yazmaya bile tenezzül etmiyor. kendi elleriyle kendi ülkesinin demografik yapısını bozmak, elin yabancısının kendi vatandaşının iş hakkını gasp etmesine müsaade etmek basiretsizlik ve hatta enayiliktir . ne diyelim, her toplum layık olduğu şekilde yönetilir.
http://i.hizliresim.com/ejzoen.jpg
http://i.hizliresim.com/qm4qg3.jpg
http://i.hizliresim.com/vygdgr.jpg
http://i.hizliresim.com/6nloq7.jpg
http://i.hizliresim.com/gzpvv2.jpg
http://i.hizliresim.com/l3yrpj.jpg
http://i.hizliresim.com/pmy9q9.jpg
edit: öncelikle almanya'da iş yeri açan türkleri örnek gösteren arkadaşlara, sığınmacı, mülteci, göçmen, oturma izni, çalışma izni, vatandaşlık gibi kavramlar arasındaki farkları öğrenmelerini tavsiye ediyorum.
almanya, fransa, isviçre vb. ülkeler belirli ihtiyaçlar ve belirli planlar dahilinde bu tür şeylere müsaade ediyorlar. senin amcan almanya'da inşaat işçiliği yaparken alman inşaat işçisi işsiz kalmıyor. ama türkiye'de kayıtsız kuyudatsız bir şekilde ülkeye girmiş, ne idiğü belli olmayan bir suriyeli işçi, türk işçinin yarı yevmiye ücretine çalışarak o işçiyi işinden ediyor. o avrupa ülkeleri sosyoekonomik olarak bizim fersah fersah ilerimizdeler. bizimki gibi işsizliğin tavan yaptığı, gelir dağılımındaki eşitsizliğin had safhada olduğu, eğitimsiz ve vasıfsız kitlelerin olduğu bir ülkede, avrupa ve iskandinav ülkelerine bakıp tatlı hülyalara dalmak komik oluyor. kaldı ki o ülkelerin mülteciler konusundaki tutumu da belli.
edit2: bazı akbaşlar durumdan oldukça memnunmuş gibi yazıp durmuşlar. ulan, en rahatsız sizsiniz amk. en rahatsız olan o dükkanların komşusu olan esnaflar. en rahatsız olan antep'te, kilis'te o dükkanları yıkan diğer esnaflar. iş arkadaşım bir çomar. tam bir ak trolldür. akp ile ilgili her şeyi canı pahasına savunur. suriye politikasını da mülteci yığınlarının kontrolsüz şekilde ülkeye yığılmasını da savundu. geçenlerde memleketine gitti geldi. suriyelilerin kendi mahallesine kadar geldiklerinden, iğrenç insanlar olduklarından, mahallede problemlerin çıktığından bahsedip durdu. trajikomik bir durum. bu adamlara "al bir suriyeli aile bir hafta allah rızası için bak" desen topukları kıçlarına vura vura kaçarlar.
sözlük üzerinden evlilik teklifinde bulunmak
-
"okumadim kardeş durumumuz yoktu" bakinizi veresim gelmedi degil; ama adam cevap bekliyor... evet desem iyi olur modundayım gençler. :)
herkese teşekkürler.
devamı için (bkz: #49159131)
müşteri şikayet ediyor imamoğlu ruhsatımızı alıyor
-
asıl soru şu olmalı "müşteri neden şikayet ediyor?"