hesabın var mı? giriş yap

  • bir gs'li olarak bu akşam yaptıklarını haklı bulduğum futbolcu. kendini ve takım arkadaşlarını çok temiz savundu. 1 vs 30000 yapacak kadar yürekliymiş, helal olsun.

  • genesis'in altın günlerinden kalma, benzeri olmayan ve taklit edilmesi imkansız soundunu çok yoğun ve derin hissettiren bir albümdür. peter gabriel iyice coşar ve phil henüz popçu olmamıştır. hepsinin olağanüstü bir performans gösterdiği, 5 sn. duysanız bile aha işte genesis diye tanıyabileceğiniz , artık neden bu kadar baba albümlerin asla üretilemediğini uzun uzun düşündüğünüz ve burda adını görünce eve gidip hemen tekrar dinlemek ve o alemlere dalmak isteyeceğiniz bir albümdür. musical boxzannımca rock tarihinin en klasik, en hüzünlü, en mistik parçalarından biridir.

  • 98 yılının sıcak bir yaz günüydü. en yakın dostum can'la oturmuş kimin misketinin daha güçlü olduğunu tartışıyorduk. neden sonra büyüyünce astronot olmak istediğimi söyledim ona. güldü o neymiş yaa diyerek. astronotların ayda 100 lira kazandığını söyleyerek mat ettim onu. bu özgüvenle sordum; sen ne olmak istiyosun peki? düşünmeden cevap verdi; "yazar, gelmiş geçmiş en meşhur yazar olacağım ben". dalga geçtim adını yazmayı 1 sene önce öğrenen çocukla. gitmem lazım dedi saatini gösterip "git bakalım pipimin yazarı" diyerek vedalaştım onunla 9 yaşındaki bir çocuk olmanın verdiği salaklıkla. gitti ben de eve gittim. akşam annem ekmek almaya yolladığında aşağı caddede garip ışıklar olduğunu farkettim. merak ve çocukluğun verdiği heyecanla koşarak gittim oraya. arkadaşım dediğim ilk insanın cansız bedenini göreceğimi bilseydim gitmezdim belki de. babasının arabasını kaçıran 16-17 yaşlarındaki bir ergenin cahilliğinin, salaklığının kurbanı olmuştu can. koşarak eve dönüp uzun süre ağladım. okula gitmediğim bir kaç gün boyunca ona söylediğim son sözler için pişmanlık hissettim. o çok istediği misketimi ona vermediğim için kendimden nefret ettim. ama sonra kendime bir söz verdim onun son sözlerini düşünüp. büyüdüğümde onun hayallerini de gerçekleştirecektim çok meşhur bir yazar olarak.

    büyüdüğümde anladım yazar olmak o kadar kolay değildi. zahmet, zaman, emek ve para istiyordu. bütün bunları bulsanız bile yazar olma garantiniz yoktu. sonra üyelerine yazar ünvanı veren bir siteyle tanıştım arama motoru vasıtasıyla. kayıt oldum hemen. takma isim kısmına can yazdım zaten böyle bir yazar olduğunu söyledi site bana. can2, can1989 gibi takma isimlerin onun anısına saygısızlık olacağını düşündüm. tam umudumu kaybedip ad soyad kombinasyonunu takma ismim olarak seçecekken bulmuştum kod adımı. iyi çocuktu arkadaşım dediğim ilk insandı can, cansız bedenini son kez gördüğümde üzerinde owen forması vardı.

  • ülkenin içişleri bakanının (bilinçli ya da bilinçsiz) azmettiricisi olduğu olay.

    edit: adam teröristse ya da teröre desteği varsa, ve delilin de varsa tutuklarsın yoksa mafya gibi sokak ortasında yüzbinlerin oyunu almış (beğen ya da beğenme) milletvekiline saldıramazsın.
    bu yoldan çıkmış saldırganlığınızla, işinize gelmeyene terörist, vatan haini diyerek bu ülkenin başındaki en büyük bela ve teörist sizsiniz.

    yakın dönemde af ile salıverilen mafya pisliklerin ne için salındığı da anlaşılmıştır umarım.

    edit2: pkk terör örgütüdür, apo da terörist, ikisinin de suratına sıçayım.
    ama ortada milyonlarca insan var biz bu ülkede eziliyoruz diyerek hdp'ye oy veren... siz hepsi terörist, hepsine kibrit suyu diyerek neyi çözüyorsunuz? siz insanları böyle döverek ve öldürerek neyi çözeceksiniz? bu kadar insan bir sabah kalkıp tamam la biz ikna olduk hiç derdimiz yok en birinci vatandaş biziz mi diyecek? ne cins bir gerizekalısınız lan siz?

  • hiroo onoda, 2. dünya savaşı bittikten sonra 30 yıl daha savaşmaya devam etmiş ve geride inanılmaz bir hikaye bırakmıştır.

    onoda ikinci dünya savaşına kadar çeşitli işlerde çalışıp sıradan bir yaşam sürüyordu, ta ki 1944 yılına kadar…26 aralık 1944 tarihinde 2. dünya savaşında ülkesine yardım etmek için filipinler’deki lubang adası’na gönderildi.

    onoda, japon askeri istihbaratına bağlı nakano (bkz: nakano school) okulunda, futamata adı verilen komando sınıfında yer aldı ve gerilla taktikleri ile hayatta kalma konularında uzmanlaştı.

    hiroo’nun komutanından aldı emirler kısa ve netti:

    *adadaki düşman aktivitelerini durdurmaya yönelik her şeyi yapacak.
    *yakalanmayacak, gerekirse kendi canını alacak.

    hiroo adaya vardığında oraya daha önce gönderilmiş askerler ile birlikte savaşıyordu fakat günden güne sayıları azalıyordu. birçoğu ölüyor ya da yakalanıyordu.

    gerçekler onoda’nın yüzüne vurduğunda sadece 4 kişi kalmışlardı. bu şekilde aktif olarak savaşmaları çok zordu çünkü 4-5 günde bir yer değiştiriyorlardı. yemek için avlanmak zorundaydılar.

    onoda bunları gördü ve adamlarını dağlara çıkardı. bölgede çok yağış olduğu için dağlara kimse uğramıyordu, bu da onlara uzun süreli bir kamp yeri kurmaya imkan sağlayacaktı.

    üzerinden bir hayli zaman geçmiş ve 4 kişi hayatta kalma mücadelesi vermeye devam ediyordu. tabi bu esnada savaş biteli 4 yıl olmuş, tekrardan barış sağlanmıştı. o yıllarda iletişim kısıtlı olduğu için japonlar ve amerikalılar, pasifik’te ulaşılamayan kişiler olacağını tahmin ederek, onoda’nın bulunduğu ada gibi birçok yere savaşın bittiğine dair broşürler attırmıştı. onoda’da broşürleri görmüş fakat bunların amerika’nın bir oyunu olduğunu düşünerek inanmamıştı.

    yıllar zorlukla geçerken, 4 kişiden akatsu’nun teslim olması ile birlikte ekibin sayıları üçe düşmüştü. onoda ve arkadaşları akatsu’yu teslim olurken görmüş ve düşmanın onu sıcak karşılamasından dolayı akatsu’nun düşmanla anlaşma yaptığı sonucuna varmıştı.
    teslim olduktan sonra akatsu, aslında savaşın yıllar önce bittiğini öğrenmiş ve onoda ile kalanlardan yetkililere bahsedince, yetkililer durumu çözmek için seferber olmuşlardı.

    yapılan onca denemeye karşılık onoda ve arkadaşları bunlara inanmamaya devam ediyordu.
    hatta adanın çevresinde dolaşan bir uçak kalan askerlerin arkadaşlarından gelen mektuplar ile fotoğrafları adaya atmış fakat onoda bunların düşmanın akıllıca planlanmış bir oyunu olduğu düşünmüştü.

    tarih 1954 yılını gösterdiğinde ekipten shimada vurularak öldürülür. bundan 7 gün sonra adanın çevresine yerleştirilen hoparlörlerden geriye kalan iki kişi onoda ve kazuka için yayın yapılmaya başlanır. “onoda, kazuka savaş bitti!”

    onoda bunun açıkça bir amerikan oyunu olduğunu düşünüyordu çünkü arkadaşları shimada, lokal polis tarafından vurularak öldürülmüştür.

    fakat bunlara rağmen onoda ve kazuka, bir gün japonların adaya geri gelip kontrolü amerikalılardan alacaklarını düşünmeye devam ediyordu.

    bu esnada yıllar geçer ve onoda ile kazuka hala yakalanamamıştır. pirinç tarlalarını yakmak gibi küçük aktiviteler ile gerilla savaşına devam ediyorlardır. filipinliler ve japonlar ise onoda ve kazuka’ya savaşın bittiğini anlatmaya çalışıyorlardır fakat yaptıkları hiçbir şey onoda’ya savaşın bittiğini inandıramıyordur.

    bir seferinde onoda’nın öz kardeşi japonya’dan gelerek hoparlörlerden konuşur, onoda’ya pes etmesini söyler. o esnada onoda bulunduğu mesafeden kardeşinin yüzünü seçemiyordu ve bunun da bir oyun olduğunu, amerikalıların kurnazlık konusunda kendilerini aştığını düşünüyordu. onoda, sesi birebir kardeşine benzeyen başka bir japon’u getirip zorla konuşturduklarına inanmıştı.

    onoda’nın düşüncesine göre; japonya asla son kişi ölene kadar teslim olmayacaktı ve hala yaşayan bir japon olduğuna göre savaş devam ediyordu.

    1965 yılında onoda ve kazuka pekin’den gelecek raporları dinlemek için bir radyo çaldılar. işin garibi bu ikili zihinlerinde halen 1945 yılında sıkışıp kalmıştı ve hala radyodan askeri konuşmaları duyacaklarını düşünüyorlardı. ikili radyoyu açtığında at yarışları gibi şeyleri dinlediler ama hala bunların hala bir oyun olduğunu düşünüyorlardı. *

    yıllar geçiyor ve kazuka ile onoda’nın savaşı devam ediyordu. bir gün bölgede bulunan pirinç yığınlarını yakmaya karar verdiler ve tarih ekim 1972’yi gösteriyordu. savaşın biteli 27 yıl olmuş, bütün düzen değişmişti. yapacakları bu eylem aslında büyük bir hataydı çünkü polis devriyesi yakınlardaydı. eylemi yaparlarken polis kazuka’yı iki kere vurdu ve kazuka öldü.

    yıl 1974 olduğunda onoda adada tek başına yaşamaya devam ediyordu ve burada ölmeye hazırdı. cephanesi gitgide azalıyordu ve açlık yaşamının bir parçası olmuştu. ateş yakmak için barut kullanıyor, eski lastikler ile bambu parçalarından kendine kıyafet ve barınak yapıyordu. çürüyen giyeceklerini bambudan yaptığı yamalar ile yamalıyordu.

    aynı yıl ormanda bir çadırda tek başına yaşayan genç bir öğrenci olan suzuki ile karşılaştı. suzuki japonya’dan ayrılmış ve dünyayı gezmek için yola çıkmış genç bir üniversiteliydi.

    bu ikili geçen süre içinde arkadaş oldular ve suzuki onoda’ya her şeyi anlattı. onoda halen inanmıyordu ve inanmasının tek yolunun onu bu göreve atayan binbaşı taniguchi’nin gelip emir vermesi olduğu söylüyordu.

    suzuki ordan ayrıldı ve binbaşı yoşimi taniguchi’yi bulacağına söz verdi. yaptıda…

    9 mart 1974 yılında, üstü başı paramparça olan onoda, taniguchi’yi tanır tanımaz selama durdu: “teğmen onoda göreve hazır, komutanım" arisaka’99 model tüfeğini ve yalnızca 500 adet kalan mermisiyle birkaç el bombasını komutana teslim etti.

    böylece 10 mart 1974'te saat 15:00’de binbaşı yoşimi taniguchi’nin emriyle teğmen onoda’nın ikinci dünya savaşı sona ermiş oldu. 23 yaşında savaşa katılan onoda teslim olduğunda tam 52 yaşındaydı.

    suzuki ve onoda yıllar boyu arkadaş kaldılar,

    onoda sağlığına kavuştuktan sonra no surrender: my thirty-year war adında bir otobiyografi yazmıştır. sonrasında evlenip brazilya’ya taşınmıştır. bir gün haberlerde japon bir gencin ailesi tarafından öldürüldüğünü okuyunca ülkesine dönüp “onoda doğa okulu” adında bir okul kurarak gençlere doğa konusunda eğitim vermeye başlamıştır.

    2014 yılında da 92 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşamını yitirir.

    onoda ve binbaşı

  • bencilceymiş, bak sen.

    elindeki maskeleri ve envai çeşit sağlık malzemesini kendi vatandaşlarına vermek yerine, başka ülkelere satıp bir güzel cebini dolduran devlet yöneticilerine ve firmalara sahip bir ülkenin kıçıkırık vatandaşlarına bu hareketin bencilce gelmesi çok doğal.

    tanım: kendi ülkesini, vatandaşlarını ve çıkarını düşünen büyük ve güçlü devlet hareketi. saygılar abi.

  • alttaki yorum twitten daha bomba.
    “türk qardaşlarımdan aff diliyorum ama sizin içinde olduqunuz veziyyete soxum. her saat kötü habermi olur?.”

  • türkiye'de her şey gereksiz yere pahalı. çünkü vergiler ile ayakta duran bir devlet var. gaz açma ücretinden kdv alınan bir ülke türkiye.

    ben gereksiz yere ucuz olanı söyleyeyim, gerisi zaten pahalı. insan hayatı ve emeği. evet, bu ikisi çok ucuz türkiye'de. gereksizce ucuz hem de, utanmazca ucuz.

  • oldu yav fil falan besleyelim evleri yıka yıka yürüsün madem. fil yani sonuçta bu, doğasında yürümek var niye önüne ev diktiyseniz artık.

    edit: tanım yapıldı
    tanım : bir hayvanın diğer bir hayvanı bir insanın evinde yemesi olayı

  • polinomlar ile tanışılan andır. o günden sonra matematik ile sadece merhaba merhaba.

    bu arada şimdi hatırladım o polinomlarla degil fonksiyonlar ile tanışılan an olacak, polinom nedir hiç bir fikre sahip değilim, buraya neden yazdım onu da bilmiyorum.

    edit: (bkz: taban carpi yukseklik bolu iki) polinomlar ile fonksiyonlar aynı şeymiş. artık matematiğe ne kadar kafam basmıyorsa, konuları bile anlayamamışım.
    editin editi: polinom ile fonksiyonlar aynı şey degilmiş, polinomlar lineer fonksiyonmuş.

    cahillik editi: lise 1 de fonksiyonlarla tanıştıgım anmış.

    isabetli karar editi: bu entry üzerine aldıgım mesajlardan sonra, anladım ki, matematiğe veda etmekle çok isabetli bi karar almışım.