hesabın var mı? giriş yap

  • püf noktalar

    yemekleri daima tencerenin içinden yiyin. böylelikle tabak kirletmemiş olursunuz

    asla sade pilav yapmayın. domatesli pilav yaptığınızda altını tuttursanız bile renginden anlaşılmaz

    mutlaka soğanlı bir yemek yapacaksanız asla soğana dokunmayın. özellikle rendelediğinizde elleriniz çok kötü kokuyor. bunun yerine soğana ekmek tahtasıyla beş altı kez vurmayı deneyin. aynı işi görür.

    patates kızartacaksanız soyduğunuz patatesleri asla yıkamayın. kızgın yağa attığınızda çok kötü patlıyorlar.

    yemekler asla kendi başlarına hareket etmezler. şayet geçen ay yaptığınız tavuk kendi kendine kımıldamaya başladıysa kurtlanmış demektir. sakın yemeyin.

    sebzeleri pişirdikçe vitamin değerleri düşer. mümkün olduğunca çiğ tüketin.

    karpuz tabağa koyulmaması gereken bir meyvedir. ikiye ayırıp ortasından kaşıkla yiyebilirsiniz.

  • 1. kare seklinde kutu üretmek, daire seklinde kutu üretmekten daha ucuzdur. stoklamasi da daha kolaydir.
    2. pizza (tavada yapilmis amerikan tarzi sikindirik kalin pizzalardan söz etmiyorum), hicbir zaman tam daire seklinde olmayacagi icin onu o daire seklinde bir kutuya yerlestirmek sorunlu olacaktir.
    3. köselerdeki bosluklar sayesinde pizza dilimlerini kare kutudan almak, kalip gibi daire kutuya yerlestirilmis pizza dilimlerini almaktan daha kolaydir.
    4. yeryüzündeki yillardir bu isi yapan milyorlarca pizzacinin bir bildigi vardir.

  • youtube'da video izlerken her seferinde kutuları & ek açıklamaları kapatmaktan gına geldiyse bu zımbırtıları temelli kapatmanın bir yolu var.

    1-) sağ en üstteki profil fotoğrafınıza tıklayıp, açılan pop-up'ta ayarlar simgesine tıklayın.
    http://i.imgur.com/lo8082e.jpg

    2-) ayarlar sayfasında soldaki navigasyon bölümünden "oynatma" / "playback" kısmına tıklayın.
    http://i.imgur.com/7awthlk.jpg

    3-) gelen sayfada orta bölümde "ek açıklamalar ve etkileşimler" / "annotations and interactivity" başlığı altındaki kutucuğun işaretini kaldırın.
    http://i.imgur.com/mxwqpfc.jpg

    tebrikler... her video için hayatınızdan 1-2sn daha kazandınız.

  • başlığı okuduğumda italyan koca bulunca din değiştiren manken zannettim.

    baya bildiğimiz sucukmuş anasını satayım.

  • bu motorların çalışma prensibinden bahsedilmiş yukarıda. ben de motorların efficiency'sinden ve neden günümüzdeki jet motorlarının* geçmiş motorlara* göre giderek büyüdüğünden bahsetmek istiyorum.

    kısaca özetlemek gerekirse, jet motorlarının çalışma prensibi "momentum korunumu" yasasına dayanır. havanın kütlesinin, girişteki ve çıkıştaki hız farkı bizim "itme kuvveti" dediğimiz bir "thrust" oluşturur bu thrustta uçağımızın havada karşısına çıkan engellerden biri olan "drag" kuvvetinin aşılmasını sağlar.
    attığım fotoğrafları karşılaştırdığınızda eski olan motorumuz (bkz: boeing-747)'nin günümüzdeyi temsilen attığım motor (bkz: boeing-787)'nin jet motoru. fotoğrafa baktığınızda bariz bir motor hacmi büyümesi göze çarpıyor. büyük motor demek büyük kütle demek. peki havacılıkta büyük bir kütleye sahip olmamız bizim işimize geliyor mu? cevabı hayır. peki neden motorları büyültmeye çalışıyoruz? cevabı aslında basit. motordan gelen kütle kazancımızı harcadığımız yakıttan kurtarmaya çalışıyoruz. yani mesafe başına harcanan yakıt miktarımız azalıyor. peki bu ne demek? motoru büyülterek motorumuzun "efficiency"sini yani "verim"ini artırıyoruz. peki neden verimi artıyor?
    bildiğiniz gibi verimin en basit formulü = output power/input power = (kazanılan enerji/sistemden çıkan net enerji) şeklinde özetleyebiliriz. jet motorlarının verimini de basit bir şekilde hesaplayabiliriz. motorun girişindeki havanın hızına v0 diyelim (mühendislik hesaplarında havanın hızı uçağın uçtuğu "airspeed" olarak alınır.) ve jet motorundan çıkan havanın hızına da vj diyelim. saniye başına motora giren havanın kütlesine de m diyelim. o halde bizim havamızın kinetik enerji değişimi = 1/2*m*(vj^2-v0^2) diyebiliriz. bu enerji değişimi bizim sistemimizdeki toplam enerji değişimi olarak alırız. peki output powerimiz yani kazandığımız iş bu durumda ne olur? cevabımız basit , thrust force * v0 dır. (thrust force'a kolaylık olsun diye t diyelim.)
    o zaman son durumda elimizde nasıl bir oran oluşuyor ona bakalım.
    (t*v0)/(1/2*m*(vj^2-v0^2))
    daha önceden thrust force yani itme kuvvetinin havanın momentum değişiminden kaynaklandığını söylemiştik o halde thrust force'u şu şekilde yazabiliriz. t= m(vj-v0) o halde denklem şu hale gelecektir.

    (m*(vj-v0)*v0)/(1/2*m*(vj^2-v0^2)) aynı zamanda (vj^2-v0^2)= (vj+v0)*(vj-v0) şeklinde yazıp gerekli sadeleştirmeleri yaptığımızda denklemimiz;
    efficiency=verim= 2v0/(vj+v0) her tarafı v0 a böldüğümüzde denklemimizin son haline erişiriz.
    verim = 2/(1+vj/v0)

    denklemdeki tek parametreler vj ve v0 yani uçağın uçtuğu hız ve jet motorundan çıkan havanın hızı. jet motorundan çıkan havanın hızını girdiği hıza yaklaştırdığımızda motorumuzun efficiency'si %100 e ulaşıyor ancak şöyle bir sorun var. havanın çıkış ve giriş hızı eşit olduğunda motor herhangi bir itme kuvveti üretemiyor çünkü momentum tamamen korunuyor ve herhangi bir itme kuvveti oluşmuyor bu yüzden motor, drag kuvvetine karşı herhangi bir şekilde itme oluşturamıyor yani motorumuz çöp evet. dolayısıyla jet motorunun çıkış hızını v0 yaklaştırmak işin kolay kısmı. zor kısım, drag'ı aşmak için gereken itme nasıl sağlanır?
    bu nedenle günümüzde jet motorları çıkış hızını motorun girişteki hızına olabildiğince yaklaştırmaya çalışır. jet hızını olabildiğince düşük tutmaya çalışarak verimi artırır ancak bu da thrusttan bir kayıp doğurur. bu kayıbı önlemek için de tek yol, "motorun hacmini artırmak". nasıl dediğinizi duyar gibiyim. momentum formulümüze tekrardan bakalım
    t = m*(vj-v0). jet hızından oluşan kaybı, saniye başına motora giren havanın kütlesini artırarak tabiki. ne kadar büyük motor, o kadar büyük hacim demektir. bu şekilde hem yeterince thrust force oluşur hem de verim o kadar artar.

    edit : imla

  • başlığı görünce aklımda direkt virüse rağmen zor şartlarda sokakta mandalina satmak zorunda olan gariban küçük bir kız canlandı. fakat videoyu açınca gündemin bambaşka bir şey olduğunu gördüm. dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.

  • acilin psikoterapist geldi. ingiltere'de yasayan ve yetiskinlerle calisan bir terapistim. uzmanlik alanim iliskiler ve baglanma sorunlari. simdi size su an beraber calistigim danisanlarin yaslarini, mesleklerini, cok genel cizgilerde psikolojik durumlarini ve ebeveynlerinin bosanip bosanmadigini yazacagim. sonra da ileriki yaslarda psikolojik sorunlari olan insanlarin ortak ozelliklerini gozlemlerime dayanarak aciklayacagim. (ipucu: bu ortak ozellik ailenin bosanmis olup olmamasi degil)

    danisan 1: 20'li yaslar, kadin. meslektasim. ıliski ve baglanma sorunlari, ozdeger sorunu. anne baba beraber.
    danisan 2: 30'lu yaslar, kadin. cocuk cerrahi. ciddi iliski ve baglanma sorunlari, anksiyete, kimlik bunalimi. baba cocukken olmus.
    danisan 3: cift terapisi. ıkisinin de anne baba ayri. cok ciddi bir psikolojik sorunlari yok.
    danisan 4: 20'li yaslar, kadin. bilim insani. cok ciddi iliski ve baglanma sorunlari, ozdeger sorunu, cinsel sorunlar. anne baba beraber.
    danisan 5: cift terapisi. cok ciddi psikolojik sorunlari yok. kadin anne baba beraber, adam anne baba ayri.
    danisan 6: 30'lu yaslar, kadin. proje yonetimi. ciddi iliski ve baglanma sorunlari. anne baba beraber.
    danisan 7: 30'lu yaslar, erkek. yazar. cok ciddi baglanma sorunu, ozdeger sorunu, depresyon. anne baba beraber.
    danisan 8: 20'li yaslar, kadin. psikolojik danisman. ıliski ve baglanma sorunlari. kimlik sorunlari, anksiyete. anne baba beraber.
    danisan 9: cift terapisi. kadin sosyal fobi, anksiyete, ozguven eksikligi, kendine zarar verme, depresyon. anne baba beraber. erkek genel anksiyete. anne baba ayri.
    danisan 10: 20'li yaslar, kadin. muhasebeci. anksiyete, depresyon. anne baba ayri.
    danisan 11: 30'lu yaslar, kadin. yonetici asistani. ıliski ve baglanma sorunlari. anne baba ayri.
    danisan 12: 20'li yaslar, kadin. ogrenci. panik atak, anksiyete, baglanma sorunlari, ozguven eksikligi. anne baba beraber.
    danisan 13: 30'lu yaslar, erkek. gazeteci. gordugum en ciddi baglanma sorunu, kimlik sorunlari, depresyon. anne baba beraber.
    danisan 14: 30'lu yaslar, erkek. software. cok ciddi baglanma sorunlari, ciddi anksiyete. anne baba beraber.
    danisan 15: 30'lu yaslar, kadin. gazeteci. ciddi iliski ve baglanma sorunlari. paranoya, anksiyete, kimlik sorunu. anne baba beraber.
    danisan 16: 30'lu yaslar, kadin. politikaci. anksiyete, ozdeger sorunu. anne baba ayri.
    danisan 17: 20'li yaslar, erkek. ordu mensubu. anksiyete, depresyon. anne baba ayri.

    bunlar belki bir fikir vermis olabilir. goruldugu gibi anne baba ayri ya da beraber olma durumu ile kisinin yetiskinlikteki psikolojik sagligi arasinda belirgin bir baglanti yok. anne babasi ayri olanlarda bu surec kotu islemis, cocugun hisleri gozetilmemis. bunlar su an calistigim 11 kisi ve yakin zamanda calismayi bitirdigim 6 kisi, representative bi sample yani (turkcesini bilemedim). ayni trendi yillardir beraber calistigim danisanlarla da gozlemledim. hatta soyle bir dusundugumde, en agir psikolojik sorunlari olan kisiler kucukken anne ya da babasini kaybetmis olanlardi, ama daha sonra anne babanin hala beraber oldugu kisiler ve sonra bosanmis aile cocuklari geliyordu. tabii bu bilimsel bir arastirma degil ama kaidemden de sallamiyorum. gozlemlerimi aktariyorum.

    simdi gelelim zurnanin zirt dedigi yere. asagidaki durumlardan birini ya da birden fazlasini yasayan kisileri yetiskinlikle toparlamak zor oluyor.

    1) duygularini ifade etmesine izin verilmemis cocuklar. bu kotu niyetle olmayabilir. ebeveyn ama genelde anne cocugunu uzgun gormeye katlanamaz, o yuzden cocuk her uzuldugunde dikkatini dagitmaya calisir, uzulmemesini soyler. en asirisinda kendi cocuktan daha cok uzulur, aglar ve cocuk artik ona hicbirsey soyleyemez. ya da baba cok disiplinlidir. cocugun ofkelenmesine, korkmasina, aglamasina kizar.

    2) cocuklukta akran zorbaligi yasamis insanlar cok zor toparliyo. adeta bu reddedilmek, dislanmak, itilmek, kendisinde bir yanlis oldugu hissi beyin kivrimlarina isleniyor. genelde kendine guvensiz, anksiyeteli, surekli kendilerini baskalariyla kiyaslayan, iliskilerinde sorun yasayan insanlara donusuyorlar.

    3) ılk iliskisi travmatik olan kisiler. anne baba aile mukemmel olabilir ama ilk romantik iliskisinde cok buyuk bir kazik yiyen insanlar da kolay kolay guvenemiyor ve bende bi sorun var hissini uzerlerinden atamiyor. ozellikle bu durumu gormezden gelirlerse ve sonraki iliskilerinde de benzer seyler yasarlarsa toparlamak zor.

    aklima baska seyler gelirse edit yaparim. ıstatistikler ne soyluyor bilmiyorum tabii onlara da bakilabilir. gozlemlerimi aktardim. bosanin demiyorum ama bosanmis , iyi iliskilerini surdurebilen, cocugu birbirlerine karsi silah olarak kullanmayan, cocugun duygularini ifade etmesine izin veren bilincli anne baba, bosanmamis ama narsist, kendi duygularini cocugunkilerden one koyan, surekli kavga eden, huzursuzluk yasayan, birbirinden kopuk, huzurlu ve mutlu bir ev ortami saglayamayan anne babadan evladir.

    edit: bircok mesaj aldim. elimden geldigince ozellikle tavsiye isteyenlere cevap vermeye calisacagim. kendi deneyimlerini aktaranlara da cok tesekkur ederim. geribildirimleri okumak benim icin de cok ilginc ve faydali oldu.

  • bol entrikalı ve sürükleyici bir ispanyol gençlik dizisi.

    dizinin isminin "control z" olmasının sebebi; rahat yetişen bir z kuşağını teknoloji ile kolayca kontrol altında tutup korku psikolojisi ile yönetilebileceğini göstermek.

  • bizim bi başkomiser abi vardı, kızını kaybetmişti o zamanlar. masa altında vodka ile vişne suyu karıştırıp gençlerbirliği kupasıyla içerdi. ne yapıyor acaba şimdi özledim kendisini.

  • yanlış soru. çekiyor.

    bak şimdi, troll falan demeden anlatıyorum. kütle çekim kuvvetini f = g.m1.m2 / d^2 ile hesaplıyoruz. yani etkileşimde bulunan iki cismin kütlelerini evrensel çekim sabitiyle çarptıktan sonra, iki cisim arasındaki uzaklığın karesine bölüyoruz.

    evrensel çekim sabitinin değeri, mks sisteminde 6.67 × 10^(-11)

    google'dan ortalama ağırlıklara şöyle bir baktım. bir karpuzu uç değer sayılabilecek şekilde ortalama 7 kilo alalım ki çekim gücü en yüksek olsun. elmayı da büyük boy seçip ortalama 150 gram alalım. bu da kilogram olarak 0.15'e eşit.
    şimdi formülde, pay kısmında bulunanların hepsini çarparsak yaklaşık 7 x 10^(-11) çıkar. aradaki mesafeyi de küçük alalım ki sayının tamamı en büyük olabilsin. mesela aralarında 1 cm olsun. mks sistemi gereği metreye çevirirsek 0.01 eder. karesini alırsak ve ilk bulduğumuz değere bölersek elde edeceğimiz son sayı 7 x 10^(-7) olur. yani 0.0000007 newton. karpuzun elma üzerindeki kuvveti bu kadar. elma da karpuza buna eşit ama bununla zıt yönlü bir kuvvet uyguluyor. yalnız bu esnada ikisi de yeryüzü tarafından aşağıya doğru, daha büyük bir kuvvetle çekiliyorlar. dolayısıyla elmanın, dünyanın çekim kuvvetini yenerek karpuza doğru gitmesinin imkânı yok.

    evet, huzura erdin mi bunu öğrenerek sayın yazar?

    edit: bir arkadaş entry'de ciddi bir hata olduğunu ve kütle çekimini bir mıknatısın kolayca yendiğini söylemiş. aslında söylediği "kütle çekim en zayıf kuvvet" gerçeği, benim söylediğimi çürütmez, destekler. elektromanyetik kuvvet, kütle çekim kuvvetinden güçlüdür ama karpuz ve elma manyetik özellik göstermez. dolayısıyla kütle çekiminden daha ağır basan bir etkileşimleri yok. muhatap oldukları ve yenmeleri gereken makro boyutlu tek temel kuvvet kütle çekimi. bu durumda bileşke kuvvete bakarız. o da yer çekimi lehine olur.

    sürtünme zaten her türlü harekette hesaba katılması gereken bir şey ama başlığın konusu bu iki cismin birbirine çekim kuvveti uygulamadığı iddiası olduğuna göre daha derin hesaplar yapmaya gerek yok bence.

  • yukardaki elemanın roma'ya gitmediği ne kadar da belli.roma'nın en lüks yerine gitseniz bile bir dilim pizza 15-20 euro değildir.