hesabın var mı? giriş yap

  • kız belasını aramış, bulmuş. işin kötü yanı baba kızının tırnağı kırılsın istemez. ilerde dayak yiyecek, ölecek yine baba üzülecek.

  • bir seferinde, "on sene sonra gelsen, desen ki bak bunlar çocuklarım, anneleri öldü sen bak desen bakarım." demişti.

    bu laftan önce ömrümün sonuna kadar unutamayacağım hiçbir laf yoktu, artık var.

    edit: son günlerde durumumuzu merak eden epey bir kişiden mesaj aldım. barıştık, her şey güzel gidiyor. bir daha birbirimizi kaybetmeye hiç niyetimiz yok. yani söz konusu hanımefendi her şey yolunda giderse benim değil bizim çocuklarımıza bakacak :)

    inancınızı kaybetmeyin. bazı hikayeler mutlu sonla bitiyor.

  • devletin kaynaklarının temelini ne oluşturuyor biliyor musunuz? ülkede fakir zengin tüm vatandaşlardan, hemen hemen her vesileyle (telefon konuşması, ekmek almak vb.) toplanan vergiler.

    ne diyordu bu hükümet? kaynaklarımız kısıtlı, devletin malını çarçur edemeyiz, tasarruf etmemiz gerekli demiyor muydu? bu sebeple bir çok kamu kurumunda insanların maaşları donduruldu. hükümet kaynak sağlayabilmek için bir çok önemli kamu kurumunu, kit'leri satışa çıkardı. hatta satmaması gereken şeyleri bile (telekom gibi). gerekçe ne? kaynaklarımız kısıtlı.

    bu ülkede hastaların hatta kanser hastalarının bile ilaç masraflarının devlet tarafından karşılanmadığının haberlerini izledik tv'lerde. devlet kendisine düzenli prim ödeyen vergi mükelleflerine üç kuruşluk ilacı bile alırken kurban pazarlığına girmiyor mu? sebebi ne? devletin kaynakları kısıtlı.

    ülkemiz gelişmekte olan bir ülke, yani tam anlamıyla müreffeh değil. tam olarak batılı toplumların ulaştığı refah seviyesine ulaşamadık. batılı bir ülkede öğrenciye, hastaya, muhtaç durumda olanlara harcanan para miktarı ülkemizde harcanamıyor. bunun sebebi ne? ülkemizin yeterince zengin olmaması. arkadaşlar ülkenin kaynakları çok kısıtlı.

    hükümet zaten kaynak kısıtlılığından bir çok tedbir almadı mı? belli kesimlerden (özellikle ücretlilerden) alması gerekenin çok üzerinde vergi almıyor mu (gelir vergisi + dolaylı vergiler) ? bunun sebebi kaynakların kısıtlı olması.

    şimdi tüm bu kısıtlar altında iken ve ülke olarak maddi durumumuz kötü iken hiç de ihtiyaç olmayan böyle şaşaalı bir yapının inşa edilmesi hükümetin ve rte'nin samimiyetine gölge düşürmez mi?

    ak-saray'ın yapımı bana aylık geliri 3000 bin tl olan 5 çocuklu orta halli bir ailenin babasının sırf keyif için altındaki kendisine her halükarda yetecek olan arabasını (örneğin linea) satıp yerine yığınla kredi borcuna girerek yepyeni üst orta sınıf bir araba (audi a4 veya passat gibi) almasına benziyor. şimdi babaya böyle bir harcamayı neden yaptığını sorduklarında "aileyi daha iyi temsil etmem lazım, ben bu arabaya binerek ailenin itibarını koruyacağım" derse ne kadar aptalca ve bencilce bir açıklama olduğu anlaşılır. bu adama aklı başında her insan "yahu arkadaş senin daha küçücük bir sürü çocuğun (genç nüfus) var. sen halihazırda bunların eğitim, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını sağlayamıyorsun. bu arabayı alarak onlara harcayabileceğin ve onların hakkı olan büyük bir miktar parayı kendi keyfin dışında hiçbir anlam ifade etmeyen bir şeye yatırmaya hakkın yok". diye sormaz mı?

    aklım almıyor vallahi aklım almıyor. bencilliklerini, kıroca-çocukça heveslerini bile ülkeye hizmet diye yutturmaya çalışıyorlar ya bir şey diyemiyorum.

    allah aşkına çankaya'nın ne problemi vardı da milyar dolarlık yeri yapma ihtiyacı hissettiler.

    bu ülkede kanuna, hukuka, mahkeme kararlarına en çok uyması gereken hükümet değil mi? neden mahkemenin durdurma kararına rağmen hukuk sistemini ayaklar altına alırcasına, göstere göstere mahkeme kararlarına uymadı? başbakanın, hükümetin mahkeme kararlarını uygulamama gibi bir hakkı var mı? yok kesinlikle ama kesinlikle yok. burası bir hukuk ülkesi olsa adamı öttürürlerdi. inşaatın sahibi olan şahıs da çıkıp tv'den çatır çatır özür dilerdi. ama maalsef ne ülkemiz ülke ne de halkımız halk.

    not: belki anlatım basitçe ve örnekler biraz aptala anlatır gibi oldu ama kusura bakmayın. aklıma geldiği gibi hışımla yazdım.

    edit: muaviye yeni yaptırdığı sarayı nasıl bulduğunu ebu zerr'e sormuş. ebu zerr: eğer kendi paranla yaptırdıysan israf, devletin parasını kullandıysan haramdır demiş. rte çok dindar ya, hep dinden referans alıyor ya burada da muaviyeyi örnek almış anlaşılan.

    edit2: imla

  • -verin uçağın parasını
    +lan baarma kaç lira bu uçak
    -65 milyon dolar
    +oha. olm sıfır mı amk bu uçak. kaç km'de idi
    -ne?
    +400 bin tl verelim bu iş huzur içinde çözülsün

  • "10 yaşında filandım, bir çocuk markasının erkek reyonundan şort veya tişört aldı annem, daha doğrusu ben seçtim, o da itiraz etmedi. dünyalar benim oldu! içinde kendimi en rahat hissettiğim giysilerimdi. saçlarımı, amerikan tıraşı kestirince de kendimi çok beğenmiştim. o halimle bir akrabamızın düğününde kızlar tuvaletine girecektim, orada çalışan biri, “oraya giremezsin! erkeklere girmen gerekiyor” demişti de ne kadar mutlu olmuştum..." demiş oyuncu. hele o son cümleyi okuyunca içim cız etti. 10 yaşında dahi o çocuk kalbi bundan dolayı pır pır ediyorsa, kararına kulp takanlara bok yemek düşer.

  • stalin'den, franco veve kim jong-il'e, diktatörler çoğu zaman, yaptıklarının bedelini ödemek zorunda kalmadan ölüp gidiyorlar. ancak bazen karma sözü devralıyor...

    ¦ benito mussolini
    faşizmin babası olan benito mussolini, italya'yı ikinci dünya savaşı'nda mihver devletleri'nden biri olarak yönetti ve binlerce siyasi muhalifinin ölümünden sorumluydu. savaşın gidişatı aleyhine döndüğünde, mussolini metresi clara petacci ile isviçre'ye kaçmaya çalıştı, ancak konvoyları dongo yakınlarında durduruldu ve mussolini, bir alman askeri kılığında araçlardan birinde saklanırken bulundu. ertesi sabah, hem o hem de petacci, italyan partizanlar tarafından makineli tüfekle vahşice infaz edildi, ardından mussolini'nin geçmişte insanları idam ettiği milano'daki piazzale loreto'ya atıldı. italyan çeteleri cesetleri hırpaladı, zarar verdi ve ayak bileklerinden astı. bir kadının mussolini'nin cesedini beş kez vurduğu, ölen oğullarının her biri için bir kurşun sıktığı söylendi. sonunda cesedi bulundu, ailesine teslim edildi ve gömüldü.

    ¦ adolf hitler
    ikinci dünya savaşı'nın sonu tiranlar için kötü bir zamandı. mussolini'nin korkunç ölümünü ve cesedine yapılan muameleyi duyduktan sonra, alman şansölyesi ve nazi partisi lideri adolf hitler, kendisini aynı olası kaderden kurtarmaya karar verdi. 30 nisan 1945'te, kendisiyle birlikte berlin'deki sığınağına gelen en yakın destekçilerine veda etti ve ardından doktorundan ölen sadık köpeği blondi üzerinde bir siyanür kapsülü test etmesini istedi. daha bir gün önce evlendiği eşi eva braun, sığınaklarındaki kanepede yan yana otururken siyanür hapı aldı ve hitler kendini başından vurdu. hem rus hem de fransız tıbbi ekipleri, kalıntıların gerçekten hitler'e ait olduğunu doğruladıktan sonra, yakıldı.

    ¦ muammer kaddafi
    belki de devrik hiçbir hükümdar, libya iç savaşı sırasında gözden düşen libya lideri muammer kaddafi'den daha kötü bir kadere maruz kalmadı. ulusal geçiş konseyi olarak bilinen yükselen hükümet, 2011 yılına kadar ülkenin çoğunu ele geçirmişti ve kaddafi'yi arıyordu. ekim ayında nihayet onu buldular ve konvoyunu bombaladılar. kaddafi yakındaki bir eve sığınmaya çalıştı, ancak drenaj borularında saklanmaya çalışırken isyancılar onu ve grubunu kuşattı ve kaddafi'nin muhafızları karşılık vermeye çalışsa da kaza sonucu kendi el bombaları tarafından öldürüldüler. yaralanan kaddafi tutuklandı, ancak isyancılar yargılanmasına fırsat vermeden ona saldırmaya başladı. yakalama görüntüleri, vahşice dövüldüğünü, süngüyle tecavüze uğradığını ve tezahürat yapan bir kalabalık tarafından vurulduğunu gösteriyor. resmi ölüm nedeni ise kafasına aldığı kurşun yarası olarak kayıtlara geçti.

    ¦ nikolay çavuşesku
    nicolae ceausescu, 1974'ten 1989'a kadar romanya'nın cumhurbaşkanıydı, karısıyla birlikte noel günü'nde kurşuna dizilerek idam edildi. ekonomiyi kötü yönetmişti, borçları kapatmak için romanya'nın gıda mahsullerinin çoğunu ihraç etmişti ve kendi halkının gıda kıtlığıyla boğuşmasına sebep olmuştu. romanya'nın azalan nüfusunu artırmak için her türlü doğum kontrolünü ve kürtajı yasaklayacak kadar ileri gitti. merdiven altı kürtajlardan kaynaklanan ölümler ve yetimhanelerde terk edilmek zorunda kalınan bebekler tepkiye neden oldu. romanya halkı, elektrik karneye bağlandığı için sert kışlar yaşadı. protestocuların topluca katledilmesi sonrasında ordusu kaçtı. bunun üzerine çavuşesku helikopterle kaçmaya çalıştı ancak ordu tarafından hızla yakalandı ve askeri bir savaş mahkemesi tarafından ölüme mahkum edildi.

    ¦ saddam hüseyin
    saddam hüseyin, el kaide gibi aşırılık yanlısı örgütlerle bağları ve potansiyel kitle imha silahlarına sahip olması (bunun kanıtı hiçbir zaman bulunamamasına rağmen) ve abd hükümetinin hedefi olarak seçtiği 2003 yılına kadar ırak'ın beşinci cumhurbaşkanıydı. 17 temmuz devrimi olarak bilinen 1968 darbesine katıldıktan sonra cumhurbaşkanı olarak atanan hüseyin, hiçbir zaman dürüst bir seçim kazanamadı. diğer diktatörler gibi her türlü muhalefeti veya siyasi huzursuzluğu ortadan kaldırdı. 2003 ırak askeri müdahalesi sonrasında kaçmaya çalıştı ancak amerikan güçleri tarafından ad-dawr kasabasında saklandığı yerde yakalandı. 1982'de gerçekleştirdiği duceyil katliamı'ndan dolayı savaş suçlusu olarak hüküm giyip ölüme mahkum edildikten sonra, 30 aralık 2006'da ırak geçici hükümeti tarafından asılarak idam edildi.

    kaynak: historydaily

  • şu ülkede, başörtülülerden başka hiç kimsenin mağdur olamaması çok acayip değil mi ya?

    ölüyorsun, yakılıyorsun, aç kalıyorsun, devlet sana hergün hakaretler ediyor, ibadethanelerde her gün hedef gösteriliyorsun, ama mağdur olamıyorsun.

    ama türbanlı bacım öyle mi? heryerde ve her koşulda mağdur. korkuyor, aşağalarız diye korkuyor, ezeriz diye korkuyor.

    biz mi? biz zaten kafirleriz. katlimiz vacip.

  • şehirlerarası yolculukta muavin gelip "ne alırdınız" diye sorduğunda yanınızdaki adam kahve veya çay alırken sizin hala kola veya meyve suyu aldığınızı fark ettiğiniz an.

    hele kahveyi alan adam "kek istemiyorum" derse sıkıntı daha da büyüyor. keksiz yapamam çünkü, kek önemli.

  • istanbul disinda bir ilde cesitli akrabalarini aramak isteyen bir adam, numaradan once 0 cevirmedigi icin durmadan zkurmus'un evini aramaktadir...

    - alooo. yengee.
    - kimi aramistiniz?
    - fatma abla, nasilsin?
    - yanlis numara efendim.
    - pardon.
    - iyi aksamlar.

    ertesi gun...
    - aloo. dayii (valla ayni adam)
    - kimi aramistiniz?
    - dayi nasilsin, ben mustafa.
    - nereyi aramistiniz?
    - (ilin ismini soyler, bakarsiniz, sizin telefon numaranizin ilk 3 rakami ilin kod numarasi)
    - beyefendi, once "0" cevirceksiniz.
    - ha pardon.

    ayni gun...
    - aloo. yengeee (yine ayni adam)
    - mustafa bey, 0 cevirmemissiniz (ogrendim ya adamin adini)
    - pardon abla ya.

    ertesi gun
    - alo yengeee (amma ariyosunuz be birbirinizi, kac para telefon faturasi geliyor size?)
    - mustafa bey, 0 cevirmemissiniz
    - ya pardon ya, yine mi cevirmemisim?
    - evet, ayni numara
    - siz nasilsiniz abla?
    - iyiyim mustafa bey (o sirada cocuklardan biri aglamaya baslar), siz 0 cevirin once.

    bir kac dakika sonra
    - alo abla cocuga bisi oldu mu diye merak ettim de.
    - (haydaa?) yok yok, bisi yok, dusmus. siz yengeyi ariycaktiniz?
    - ha tamam, haydi gorusuruz.
    - tamam gorusuruz.

    hala o kadar cok olmasa da arar sorar mustafa bizi (yanlislikla ariyo ama, hep unutuyo 0 cevirmeyi). kendinin de 2 cocugu varmis. ekmek cigneyip cocugun kafasini carptigi yere koyarsam sismezmis.