• keşke hiçkimse feminist olmak zorunda kalmasaydı da batan gemide gerçekten hiç feminist olmasaydı, diye düşündürten inanılmaz tespit.

    gün gelir de dünya çapında bağımlı, edilgen ve ikinci sınıf insan sayılmamaya başlarsam, ilk batan gemide seni o filikanın başköşesine oturtacağım, sözüm söz sevgili erkek arkadaş.

    şu entry'yi 100+ fav ile debe'ye sokan o ergen beyinlerinizden öpeyim sizin.

    tekrarlamayacağım; (bkz: #57650068).

    not: ben feminist değilim, fakat şu ortalama zekamla bile feministlerin kadın oldukları için ayrıcalık talep etmediklerini ya da "oh ne güzel ayrıcalıklıyız, erkekler gebersin!" diye halay çekmediklerini; sadece kadın olmalarından dolayı yaşanan ayrımcılığa karşı çıktıklarını ve hatta bazı ayrımcılıklardan dolayı erkeklere yüklenen ağır sorumlulukları da eleştirdiklerini kavrayabiliyorum.
  • bi batsaydık önce.
  • afet ve acil durum müdahalelerinde bazı öncelikli gruplar vardır: bebekler, çocuklar, yaşlılar, engelliler, hamileler, vb. kimin ne kadar öncelikli olduğunu belirleyen vulnerability * kriterleri vardır; isteyen araştırıp bulabilir.
    bu kriterlere göre, hamile olmayan sağlıklı genç bir kadın ile sağlıklı genç bir erkek arasında bir öncelikten bahsedilemez. feministler de bunun aksini iddia etmiyor zaten.
  • skeptico'nunki kadar olmasın, her erkek gibi benim de hayatım aksiyonla dolu.

    part-time yangından bebek kurtarır, part-time dağda terörist avlarım. ayda bir patron haftasonları "rica eder", kömür madenine inerim. iş gezilerinde genelde rehine olarak somali'ye filan gönderir, ben de bir iki gün izin kullanıp haftasonunu da bağlarım ki bunu dolu dolu tecrübe edeyim.

    ne zaman yıllık iznime çıksam, bulunduğum tatil gemisi batar. kendi ciğerlerimle şişirdiğim botlara üçer beşer kadınlar doluşurken, ben kırık bir tahtaya tutunur, suyun içindeki ayaklarımla köpekbalıklarını tekmelerim.

    her erkeğin hayatı budur. rakamlar ortada: "harvardlı bir kadın"ın araştırmasına göre ortalama bir erkek emekliliğine kadar karısının onuru için 75 düelloya, kaçırılan kızının peşinden 5 taken devam filmine, kayınvaldesi başının etini yemesin diye 10 denizaltı kurtarma operasyonuna katılır (tabii ki tüpsüz, tüm oksijen tüpleri kadınlara dağıtılmıştır).

    oysa bir kadın taş çatlasa kaç gün yaptığı işin hakkını alamıyor ki?
    kaç tanesi bir terfide es geçilebilir ki?
    kaçından tam gün çalışmanın üstüne ev işlerine orantısız katkı yapması bekleniyor ki?
    kaç tanesi korkusundan ve imkansızlıktan boşanamıyor ki?
    kaç ülkenin meclislerinde, anayasa mahkemelerinde, yönetim kurullarında %50'nin altında temsil ediliyorlar ki?

    bu yalancı mağduriyetlerle güldürmeyin beni. yani hakkaten güldürmeyin, zira birazdan yakuzanın elinden bir grup seks kölesi kurtaracağım (kadınlar tabii, tembel olmasalar kendileri kurtulurlardı), elimdeki patlayıcıları gülmekten düşürürsem fena olur.

    ***

    ciddi notlar:

    world economic forum'un senelik raporu: ortalama full-time çalışan kadının kazancı $11k, erkeğinki $20k.
    aauw.org: en ilginç bulduğum bilgi, eğitim seviyesinin artmasının ücret farkını kapamaması.
    oecd: türkiye en fazla farkın olduğu yerlerden.

    ekstra:
    -gençlerin cinsiyete göre kazanç farkı, yaşlılara göre daha az. durum iyiye gidiyor yani.
    -erkek-kadın ücret farkının çoğu, doğrudan ayrımcılıkla ilgili değil (kadının çocuk bakmak için kariyerine fazla yüklenmemesini "doğrudan" ayrımcılık olarak saymıyorlar mesela). diğer faktörleri çıkarınca, consada göre ücret farkının dörtte biri doğrudan ayrımcılıktan kaynaklı.

    edit: bu arada favori standupçıp bill burrün feministlerle, aynı örnekleri kullanarak dalga geçtiği rutinlerden biri
  • (bkz: nuh tufanı)

    bir dişi bir erkek.
    o günden sonra hep dişi.
  • ben feministim. eşitsizliğin olduğu her şey için ses çıkarıyorum. kadın-erkek-queer herkesin eşit olması için çabalıyorum. hesabın erkeklere kitlenmesi, erkeklerin zorla askere alınması, vicdani reddin tanınmaması vs. aklına ne gelirse... erkeklerin aşağılanmasına da karşıyım, kadınların aşağılanmasına da, geylerin aşağılanmasına da...

    peki ya sen? sen yalnızca kendi cinsin için ses çıkarıyorsun ve yalnızca kendin ayrıcalıklı olmadığın zaman ses çıkarıyorsun. ayrıcalıklı olduğun sürece "bir dakika, o neden bu haktan yararlanamıyor?" demiyorsun. işte seninle farkımız da bu: sen bencilsin, buna rağmen sen "iyi" olansın; bense herkesin daha iyi koşullarda eşitlenmesini istediğim halde "feminist" olduğum için tü kakayım, öyle mi?

    ne kadar saçmaladığını gösterebilmiş olmalıyız.
  • feminizmle ilgili badilerim sagolsun bir suru aciklama yapmislar.

    lakin tam bir captain obvious olarak baska bir konuyu dile getirmek mecburiyetindeyim.

    batan gemide, ya da herhangi bir acil durumda "once kadinlar ve cocuklar"in kurtarilmasinin bir sebebi var yahu: soyun devami. tamamen evrimsel bir icgudu. onlarca kadin ve bir erkegin bulundugu durumda nufus bir sene icinde ikiye dahi katlanabilir, ancak bir kadin ve onlarca erkegin bulundugu durumda bir sene icinde en fazla bir bebek dogabilir. dolayisiyla evrimsel olarak en avantajli secenek mumkun oldukca cok sayida kadin ve cocugun kurtarilmasidir.
  • utanç içinde izlenmesi gereken ibretlik bir tartışma.
    kimi arkadaşların kurbanlık heveslerini kursağında bırakmak istemem. o zaman diyeyim ki, sizi anlıyorum bayım. ülkede cinayet diye bir şey var.
    erkekler, birbirlerini daha çok öldürüyor.

    bu durumda misal, evinde uyurken camdan giren bir tinercinin önce tecavüzüne uğrayıp, sonra da katledilen değer deniz kardeşimizin hakkını aramamız doğru değil. çünkü o tinerci maazallah seni de öldürebilirdi.

    peki.

    lakin ne olmazdı biliyor musun?

    o tinerci pezevenk savunmasında "bu kadın beni evine aldı, benle cinsel ilişkide bulundu. sonra beni evine almadığı bir gece eve camdan girdim. parmağında yüzük görünce öldürdüm, çünkü erkeklik gururum" diye savunma yapamaz ve bu savunmasıyla "tahrik indirimi" alamazdı. dahası senin ailen, senin ölümüne çıldırmışken bir de bu pisliği dinlemek zorunda kalmazdı.

    --

    gemilere, savaşlara falanlara gelirsek.
    "savaşta sadece erkekler ölüyor, nerede bu feministler?" demek ne kadar vasıfsız bir haykırıştır yaa... bunu nadide fikirlerini sırf onlarca erkeğin tecavüzüne uğrayıp katledilmesin diye, işid'le savaşan yezidi kızlarına anlatsana mesela?

    dünyanın tüm savaşlarında kadınlar ganimet olmuştur. inanılmaz şiddet görmüştür. yugoslav iç savaşında yaşanan sistemli tecavüzlerin meyvesi olan, annelerinin istemediği çocuklar, şimdi de porno sektörünün kurbanı oldular mesela. aa ama hayat onlara güzel, çünkü bir gemi batarken önden kurtulabileceklerdi. niye gemide değil lan bunlar?

    ya da şey yap... bak bu daha insancıl.. yıllarca seni büyütmekle, evini idare etmekle, vasıfsız ev işçisi olmakla ömür tüketen, kendine ait ne bir geliri, ne hobisi, ne ilgi alanı, ne de canı istediğinde ayağına bir çift pabuç alacak parası olmamış annene, hayattan hakkını fazlasıyla aldığını anlat. "artık kadın erkek eşit, sen tembel olduğun için böyle hiç gibi yaşadın" de annene. lütfen.

    --

    ayakkabı diyince aklıma geldi. kimse feminist entrylerini okuma tenezzül etmediği için uzatmakta beis görmüyorum. 31 aralık günü, istanbul'da karın en yoğun olduğu zamanda kuduz aşısı yemeğe numune hastanesine gittim. benimle beraber sıra bekleyen 3 kadın ve bir erkekten oluşan muhafazakar bir aile vardı. kadınlar başörtülü (en gençleri çarşaflı), erkek çember sakallı, takkeli klasik bir aile. çember sakallı genç arkadaşta son derece şık kar montu, gayet sağlam pırıl pırıl, yepyeni kış botları vardı. yani aile çok da fakir sayılmazdı, sanmıyorum. peki kadınların ayaklarında ne vardı dersin?

    gelinde bez babet, teyzelerde çorap ve ev terliği...

    "niye?" diye düşündüm doğal olarak. istanbul'da 30 cm kar varken, bu kadınlar niye terlikle sokağa çıkıyor? ucuzundan alırsan 50 tl'ye de bot var. bu kadınların ayağında niye bot yok?
    niye söyliyeyim. çünkü o kadınlar büyük ihtimalle bakkal ve komşu dışında evden çıkmıyor. çıkamıyor. gelirleri yok. özgürlükleri yok. hastane filan dışında hayata karıştıkları bir alan yok...

    lütfen bi link bulun da şimdi, türkiye'de kaç kadının "ihtiyacı olmadığı için" bir çift ayakkabısı bile olmadan yaşlanıp öldüğünü verilerle konuşalım...

    --
    özetle "dünyada kadın erkek eşitliği sağlanmıştır ve feminist mücadele sadece intikam almak için yürütülmektedir" demek olsa olsa yavşaklıktır lan. başka bir açıklama bulamıyorum.

    boşu boşuna beni de yazdırdınız bu kadar.
  • oh ne ala memleket, sözlükte tanım yok, örnek yok, bok yok. adam başlığı sanki kendi merası gibi kullanıyor, gelmiş "boşuna yazdın evet, okumadım:(" çakıyor entry olarak. işte aradığım türk erkeği...

    lan oğlum.

    okumamışsın onu anladım.
    ama hiç okumamışsın. yani sadece beni değil, sen henüz hayatta bi şey okumamışsın. o çok net, o her yanından anlaşılıyor.

    ben diyorum ki,
    - merak etme, çalışan kadınlar da, çalışan erkek emekçiler kadar güzel bir şekilde ölüyorlar. çalışmalarına izin verildiği ölçüde ölebiliyorlar.
    - merak etme, kadınlar savaşmalarına müsaade edildiğinde, kendilerine ihtiyaç olduğunda savaşıyorlar ve savaşamasalar da en güzel bir şekilde öldürülüyorlar.
    - sadece tecavüze uğraması sorun değil kadınların, senin ülkende hala kadınlar şiddete uğradığında, bu şiddeti guygulayan erkekler, sırf erkek oldukları için suçlarından indirim alıyorlar. 9 yaşında çocuk skip kravat taktı diye indirim alan, çocuğun rızası var diye tamamen serbest kalan köyler var lan. bu mu eşit hukuk?
    - ama sen güzel canını hiiiiiç sıkma, çalışamayan kadınların hayatta hiç bir güvencesi, hayata hiç bir katılımları yok. onlar da hayatlarını boşa yaşayıp ölüyorlar.
    - sen o kabız bünyeni hiç zorlama, hala eğitimde, maaşta, yönetimde, sosyal hayata katılımda kadın nüfusu çoook ama çok geride.

    tanım: ekşi sözlük veletlerinin amerikan komedyenlerinden öğrenip önümüze attığı kemik.
    uyarı: kemiği acilen bırakman lazım.
hesabın var mı? giriş yap