• aah ah şu başlığı yazın göreydim de bi bu kadar daha entry olsaydı burda.

    şimdi niye böyle dediğimi açıklayayım, yazın 3 ay atatürk havaalanında çalıştım, duty free'lerde kasiyer olarak. her gün işten sonra buraya yazsaydım yaşadıklarımı akademik inceleme çıkardı valla.

    neyse önce değinmek istediğim bi konu var. şark kurnazlığı, çakallık dediğimiz şeyle pratik/kıvrak zeka arasında bi fark var. örneklerle açıklayayım durumu. efenim bir gün adamın biri geldi dedi ki ben bi kolonyayı bilmemneyi uçağa sokamıyorum sıvı poşeti verin bana. bi de burada unutulmuş faturalardan verin kimse hiçbir şey fark edemez. şimdi bu çakallık, kurnazlık, kendini uyanık sanmadır. evet belki kendi sorununa riskli de olsa bir çözüm getirmiş arkadaş ama bilmiyor ki o poşetlere bi baksalar başta ben olmak üzere bütün mağazanın anasını bellerler. bi kere mağazada satılmayan ürünün o poşette olması epic fail. eski faturalardan verecekmişiz falan. tabi bilmiyor ki ne mevzuatlar ne prosedürler var bu işin içinde. sonuçta bakkaldan kola almıyosun. sonradan gelen rüşvet teklifleri, sen bi şefini çağır bakıyım tarzı laflar, benim kim olduğumu biliyo musun eksenindeki tehditler falan o kendini kurnaz sanan yavşağı daha da yerin dibine sokuyor.
    bir diğer durum da avrupada'ki türklerin bu çakallıklarıyla övünmesi. trene biletsiz biniyomuş, cezası şu kadarmış bilet almamak daha karlıymış. şimdi bu düpedüz şerefsizlik kimse kusura bakmasın. bunu yapan şerefsiz de ehehe ne kadar da zekiyim param cebime kaldı demesin. kimsenin nankörlük yapmaya hakkı yok. kendi ülkendekinden bin kat daha güzel bir toplu taşımadan yararlanıyosun, yaşadığın ülkenin hükümeti bütün memlekete böyle bir güzellik sunmuş, hatta bazı bölgeler bu masrafların bir kısmını maaşına falan ekleyerek yardımcı da oluyor, sen kalkıp para ödemiyim nasıl olsa kontrol etmiyolar diyerek zeki olduğunu düşünüyosun. insan bi düşünür yaptığının ne kadar ayıp ne kadar nankörce ne kadar şerefsizce olduğunu da utanır. zaten bu zihniyet farkı da avrupa ve türkiye arasındaki uçurumu oluşturuyor da o başka bi entrynin konusu çok bulaşmak istemiyorum.

    neyse sinirimizi döktüğümüze göre kıvrak zekaya gelebiliriz. şimdi öncelikle şunu söyleyeyim, batı avrupalıların kıvrak zekası yoktur demek haksızlık olur. tek fark dünyanın geri kalanı kadar kullanmadıkları için, daha doğrusu kullanmalarına gerek kalmadığı için -zaten asıl mevzu da bu, ihtiyaçları yok her şeyleri yolunda gidiyo- başka toplumlarla karşılaştıklarında* bariz bir bakış açısı farkı görülüyor. aynı durum abd vatandaşlarında da var doğal olarak. şimdi yukardaki örneklere bakıyorum da, para alışverişi konusuna çok değinilmiş, valla çok güldüm. güldüm çünkü bir insan günde en fazla bir iki kez aynı muhabbeti yaparken ben, tekrar hatırlatayım free shop kasiyeri olarak, günde 10 saat her türlü milletten insanla bu muhabbete girdim. bi yerden sonra sabır taşına dönüşüyor insan. batı avrupalı müşteriler favorimdi aslında, bir saygısızlıklarını bir öküzlüklerini görmedim -diğer insanların ne kadar öküz olduğunu düşününce çok önemli bir konu olduğunu fark edeceksiniz- son derece relax, saygılı ve kafa insanlar hepsi. genci yaşlısı gelir sizle muhabbet eder isterse ceo olsun smoking terrace'da size ailesinden bahseder vs ama şu para alışverişi konusu yok mu. yapmayın işte abicim biraz kafanızı kullanın. o kadar saygılılar falan diye yavşaklığına demedim, bu bilgi ışığında düşünün ki kavga bile ettiğim oldu böyle saygılı insanlarla. her zamanki örneklerden birisi işte. adam alışverişini yapmış, 72 dolar tutmuş - bilenler bilir 1 dolarlık banknotlar bittiği an kriz başlar mağazada, genelde de az olur kasamızda çünkü zaten çok dolaşan bir para değil- ya bozuğumuz olmuyo ya da vermek istemiyoruz ve çok mantıklı bir şekilde 2 dolar var mı diyoruz. neyse yine aynısı oldu. adam 100lük verdi 2 dolar istedim. lan bi başladı yok dalga mı geçiyomuşum kazıklamaya mı çalışıyomuşum bilmemne. sinir oluyo tabi insan. elli kere açıkladım 2 dolar daha ver de sana 30 tam veriyim ikimiz için de daha mantıklı falan diye yok inat etti şerefsiz zor sakinleştirdiler.

    neyse bu tarz örnekleri tekrar tekrar yazmaya gerek yok ama değinmek istediğim nokta anlaşılmıştır umarım, kıvrak zeka sahibi olmakla çakallık yapmak arasındaki ince çizgiye dikkat edelim. bizim kıvrak zeka dediğimiz ama aslında saygısızlık olan şeyleri yapmadıkları için arada böyle bir fark var. bunu görmek o kadar zor değil sonuçta epey kıvrak zekalıyız değerlendirme yapmak bizim işimiz. en başta dediğim gibi yazın fark etseydim burayı her gün içimi dökerdim, artık o kadar taze değil anılarım aklıma geldikçe yazarım.
  • hayatlarındaki her şeyin çok düzenli olması ve kurallara uygun yaşamaya çok alışkın olmalarından dolayı "kıvrak zeka" kavramı avrupalılarda körelmiştir. gerek duymaz ki zekasının sınırlarını fazla zorlamaya, her şey tıkırında işliyor zaten. ama bizde öyle midir ya, işlerini bir şekilde yoluna koymak, hayatta kalmak için her zaman kimsenin düşünmediğini düşünmek, zorlu bir doğal seleksiyon sürecinden geçerek hedefine ulaşmak gerekir.
    misal erasmus ile gidilen almanya'da kalınan yurtta banyonun gideri tıkanır, adamlara söylersin, 3 kişi gelir o gideri açmaya, biri açar, biri bakar, biri aletleri tutar. çok ciddi bi işmiş gibi uğraşır yaparlar. köşede gözetlersin nası yapıyorlar diye, hemen öğreniverirsin, bundan sonra gider tıkanırsa kendin yaparsın. ama avrupalı adam her zaman onları çağırır, onların işi çünkü bu. ama sen hemen kendin öğrenmeye çalışırsın, çünkü beynin buna programlanmıştır, çünkü türkiye'de olsa kimse o gideri açmaya gelmez, sen bir şekilde kendin yapmalısın.
    bir keresinde de, yurda dönmek üzere metro istasyonuna gittim. yurda giden metro ile futbol stadına giden metronun aynı olmasından ve o gün önemli bir maç olmasından dolayı metro istasyonu çok kalabalıktı. görevliler de insanları sıraya sokmuş, küçük gruplar halinde metro istasyınuna sokuyor ki izdiham olmasın. millet de sakin sakin sırasını bekliyor. önce bi sıraya girmeyi denedim, millet beklediğine göre sakince, sıra hızlı ilerliyodur diye düşündüm. bi baktım sıra hiç kıpırdamıyor, e bünye de alışık değil o kadar beklemeye, bi şekilde yolunu bulup binmeliyim o metroya. düşündüm, ben şimdi karşı tarafa gidip ters yöndeki metroya binsem, bi durak ileri gidip o istasyondan metroya binsem diye. ama dedim yok canım, illa ki birileri de bunu düşüneceğinden onun da bi önlemi alınmıştır ya da orası da kalabalıktır. gittim baktım, orda in cin top oynuyor, karşı durak bomboş. bindim tatlı tatlı metroma, gittim bi durak ileri, sonra yurda giden metroya bindim. yani adamlar bunu bile düşünmüyo, çünkü onları görevliler orda sıraya soktuya, sorun yok, bir şekil onların işini düzene sokacak adamlar var.
    işte bu yüzdendir ki, biz türkler oralarda en güzel köşelere dönerci, kebapçı açmış, krallığımızı kurmuşuzdur. işte bu yüzdendir ki adamlar bizi avrupa birliği'nde istemiyor. haklılar ne diyim, ben olsam ben de istemem.
  • amerikalilarin aptal olmasi ve bati avrupalilarin kivrak zekaya sahip olmamasi uzun zaman boyunca benim de uzerinde dusundugum bir olguydu. bu fenomene neyin sebep oldugunu yaklasik bir 10 yil dusundukten sonra dondum dolastim adam smith'e ve protestan çalışma ahlakı'na geldim. hemen aciklamaya calisayim

    adam smith'e gore "gelismis toplumlarda toplumsal/kollektif zeka ve uretici kabiliyet arttikca bireysel ve kisisel zekalar azalir". sebep basit bir sekilde bu ve buna sebep olan sey de protestan calisma ahlaki. protestan calisma ahlakindan etkilenmis insanlarda calisma etigi, kurallara uyma, sıkı/katı/duz olma, kapitalizmi/sanayi devrimini yaratan dunya gorusu vardir. peki bu dunya gorusu insanlarin hayatina nasil bu sekilde yansir?

    soyle bir trafik ornegi verelim, yapilan calismalar gosteriyor ki trafikte serit degistirmek trafigi hizlandirmak bir yana aksine yavaslatiyor. soyle dusunelim, danimarka'da bir 4 seritli bir yolda ortalama derecede sıkısmıs bir trafikte insanlar araclariyla ilerliyor. arada bir yan seritte trafik daha yogun veya daha rahat bir sekilde akacaktir. ancak kimse serit degistirmeyecektir. mesela bazen en sol serit 15-20 dk'lik sureler boyunca digerlerine gore daha bos olmasina ragmen hemen yandaki seritten hicbir arac en sol seride gecis yapmayacaktir. cunku protestan calisma ahlaki'nin getirdigi katilik/sıkılık burda danimarkalilarin hayatina yansiyacak, bireysel zekayi dusurup kollektif zekayi artiracaktir. burada danimarka'linin serit degistirmemesinin sebebi genelde bunu yapmasinin trafigi yavaslatacagini bilmesi degil, basit bir sekilde serit degistirmenin yanlis oldugunu dusunmesi olacaktir. (buna tam emin degilim, trafigi yavaslatacagini bilmesi yuzunden boyle davranmasi da mumkun)

    bu trafikteki bir danimarka'li en soldaki bos seride gecis yapmayacak (bireysel zeka dustu), sirf kurallara uymak adina gitmesi gereken yere serit degistirmesi halinden gidecegi sureden daha uzun bir surede gitmeyi goze alacaktir. ancak bunu goze alan sadece bir danimarkali degil trafikteki butun danimarkalilar olacaktir ve hicbiri serit degistirmedigi icin gezegenler hizaya gelecek ve trafik olabilecek en iyi hizda akip ve hepsi ulasmak istedikleri yere herkesin surelerini toplayip kisi sayisina boldugumuzde ortalama olarak en iyi surede ulasacaktir. (kollektif zeka artti --> toplam basari artti)

    peki bu trafikte bir turk olsa ne yapacakti? ayni trafikte bir turk olsa ve hizli akan en sol seritin yaninda olsaydi kendi kendine soylenip "aptal mi lan bu danimarkalilar" deyip ve hemen direksiyonu kirip hizli akan sol serite gececektir. (bireysel zeka artti) trafigin ilerleyen bolumlerinde eger en sol serit yavaslarsa turk diger seritlere de gecis yapacak, dumduz giden danimarkalilarin arasinda slalom yapacaktir. bu durumda sonuc olarak turk serit degistirmeyen danimarkalilara oranla ulasacagi yere daha cabuk ulasacaktir ve yolda serit degistiren tek araba oldugu icin yolun genel akis hizini fazla etkilemeyecek ve kendi varis suresi iyilesse de danimarkalilarin varis suresinde bir degisiklik olmayacaktir.

    simdi bu trafik ornegini hayatin diger alanlarina da yansitalim. abd'ye gidip zengin olan pek cok turk var. benim de bir cok tanidigim abd'ye ve diger bati ulkelerine gidip iyi paralar kazandilar/basarili oldular ve bunun sebebini "amerikalilarin/batililarin pratik zekaya sahip olmamasi, aptal olmasi" olarak gosterdiler ve "bu kadar zeki olan turklerin nasil abd'de bati'da bu kadar zengin/basarili olup turkiye'de bu kadar berbat durumda olduklarini anlayamadiklarini" soylediler. peki turkiye'de basarisiz olan turkler abd'de niye boyle basarili oldular? aslinda burda benim tanidiklarima olan sey suydu, onlar herkesin serit degistirmeden gittigi trafikte serit degistirerek gittiler ve ulasmalari gereken yere digerlerinden daha cabuk ulastilar. yani zengin olmak icin ortalama bir amerikalinin yapmayi dusunmeyecegi ali cengiz oyunlarina giristiler, cesitli cinlikler yaptilar, trafikte kirmizida gectiler, benzinin icine caktirmadan su kattilar, yani bildiginiz sark kurnazligi yaptilar ama koca nufusun icinde tek tuk insanlar olduklari icin amerikalilarin ortalama zenginlik/basari duzenini bozmadan zengin olabildiler.

    peki tanidiklarim veya yurtdisinda batililari aptal olarak goren turkler turkiye'de neden basarisizlar? hemen trafik ornegine geri donelim. cunku turkiye'de trafikte kimse yavas giden seridinde beklemez. herkes en soldaki bos seride gecer, bu sefer sol serit kilitlenir, herkes tekrar sag seritlere akar oralar da tekrar yavaslar. neredeyse trafikteki herkes baska kimseyi dusunmeden gidebilecegi yere en hizli sekilde ulasabilmek icin trafikte slalom yapar (bireysel zeka), sonuc olarak ne olur?

    yazinin baslarinda yazdigim gibi yapilan calismalar gosteriyor ki trafikte serit degistirmek trafigi hizlandirmak bir yana aksine yavaslatir. turkiye'deki trafikte sadece bir kac kisi degil herkes serit degistirecegi icin trafik yavaslar ve yolda ilerleyen tum araclar ortalamaya vurdugumuz zaman gittikleri yere olabilecek en uzun surede ulasirlar. (kollektif zeka dustu --> toplam basari dustu) eger tanidiklarim abd'de veya danimarka'da olsalar herkesin dumduz ilerledigi trafigin icinde slalom yapacaklari icin gitmeleri gereken yere digerlerinden daha cabuk ulasacaklar ve digerleri serit degistirmeden gittiginden genel duzeni bozmadan digerlerinden daha basarili olacaklardi ancak turkiye'de herkes onlar gibi dusundugu ve herkes serit degistirdigi icin trafik yavasladi ve hep birlikte basarisiz oldular. burda herkes benzine su katti, ali cengiz oyunlarina giristi, cesitli cinlikler yapti, yasadisi olmayan bir sekilde devleti kazikladi yani hepsi sark kurnazligi yapti (yapmak istemeyen bile sonunda "herkes yapiyorsa ben niye yapmiyim, keriz miyim lan ben" dedi ve yapti) ve sonucta hepsi birden basarisiz oldu. iste bu fenomenin aciklamasi tam olarak budur.
  • (bkz: tembele iş ver sana kolay yolunu söylesin)
    diye bir atasözü var mı bilmiyorum ama yoksa bile harika bir atasözü olabilir... hatta şimdi söyledim, atasözünü hep atalar tarafından mı söylenirmiş.

    kıvrak zeka olumsuz anlaşılacak bir cümle aslında, yani eğer ikiye ayırdığımız batı avrupa - türkiye ise kesinlikle olumsuz anlamda. kıvrak zeka = kolaya kaçmak, cin olmadan adam çarpmak, çok laf - az iş dengesizliği diye devam edebilir.

    bazen nasıl istiyorum şöyle düz insanlarla karşılaşayım. ne söylersen onu anlayacak, katakulliye getirip '' acaba nerden hangi yollarla olmayan egomu ortaya koyup millete kazık atmaya çalıştığım sırada kendimi sadrazamın sol taşşağı gibi hissedip mutlu olayım '' demeyen ve küçük hesaplar yapmayan birilerini tanımak.
    bu anlamda doğru bir başlık bu. bravo. biz diğer toplumlara göre kıvrak zeka konusunda hep öndeyiz.
  • bu eksiklik(!) sadece bati avrupalilarda var saniyordum (bkz: #26946994), ancak oyle gozukuyor ki tum gelismis toplumlarda oldugu gibi japonlar da bu zeka eksikliginden muzdarip.

    arkadasim sen navigasyon sistemi denizi isaret ediyor diye niye arabayla denize girmeye calisiyorsun? ucurumdan asagi gosterse ucuruma mi sureceksin arabayi?!?

    http://www.brisbanetimes.com.au/…0120315-1v85m.html
  • doğrudur, bu adamlar zeka gerektiren bazı eylemleri gerçekleştiremediklernden ülkeleri çok gelişmiştir. şeytanlık geerektiren dolandırıcılık,hırsızlık, yalan, hile hurda bunları yapamadıklarından hepsi ülkelerine zarar vermeyi başaramamış insan topluluğudur. zarar veremeynce de ülke gelişmiştir tabi
  • bir çok kez doğru olduğuna rastladığım durum. şimdi avrupa da meşhur bir giyim mağzasından alışveriş yaparken x € ya alınan hediye kartlarına ayıcık hediye ettiklerini gördüm. ayıcıkla falan işim olmaz ama madem o parayı veriyorum ayıcığı da alır olmadı birisine veririm diye düşündüm. kasiyere ayıcığı da istediğimi söyledim. kasiyer veremeyeceğini sadece hediye kartı için verebildiğini söyledi. bir kaç saniye bakıştık. kendisinin durumu çözmesini bekledim. baktım olmuyor. o değerde hediye kartı almak istediğimi söyledim. önce hediye kartını alıp sonra da o kartla kendime istediğim ürünü aldım. hediye kartıyla alınca ayıcığı alabiliyordum. şimdi bu durumu çakamayan kasiyere mi yanayım, o sistemi oraya kuran yöneticilerine mi. x € ya hediye kartıyla ürün alınca ayıcık alınıyor da x € ya alışveriş yapınca ayıcık verilmiyor. bunun değişik örnekleri bir çok yerde mevcut. ama benzerlerini türkiye'de de görmüyor değilim.
  • var olduğuna inanılmasına rağmen misal fransızların matematik eğitimlerinin ve problem cözme becerilerinin bize göre daha iyi olmasının beni şaşırttığı eksikliktir. bunun nedeni batı avrupalıların kısa yol bulmaktan çok belirli bir metodu ya da şablonu her problem için uygulama disiplinleridir. bu şekilde bizim 30 saniyede çözdüğümüz kısa bir problemi 5 dakikada çözerken aynı disiplinle bizim kapasitemizi aşacak 10 saat masa başında kafa patlatsak bile çözemeyeceğimiz bir problemi de sağlam alt yapı ve metodoloji disiplini ile 5 dakikadan uzun sürede olsa bile en azından çözmeyi başarabilirler. bu pratiklik eksikliği sizi şaşırtmasın misal fransada bazı sınavlar 6 saat kadar sürebiliyor ve ayrıca zaman kısıtlaması onların sisteminde çok belirleyici değil. kısacası öss insanı değiller bizim tıkır tıkır yediğimiz leblebileri bıçakla keserek ve çatalla yerler, biz de bak çok hızlı leblebi yiyoruz sizi geçtik desek de leblebi karın doyurmaz, sonuç olarak bizim boyumuzu aşan öğünleri de bir şekilde kese biçe, miğdeye götürmeyi biliyorlar. bütün bunlara rağmen, zeka konusunda bizden geri olduklarını düşünmek doğru düzgün bir bilimsel alt yapıya sahip olmayan ülkemiz açısından zavallılıktır. biz sadece kurnazız ve aklımız en kısa zamanda en büyük çıkarı sağlamak üzerine, onlarınki ise en büyük çıkarı sabrederek ve planlayarak elde etmek üzerine kurulmuştur. bu ikinci en büyük çıkar kısa zamanda elde edilenle karşılaştırılamayacak kadar değerlidir. bu fark aynı zamanda ezen milletler ile ezilen milletlerin arasındaki temel farktır.
  • bunun doğrusu "türk halkının üstün çakallık yeteneği" olsa gerek.
  • genel anlamda isleyisine pek de bayilmadigim ama kati atiklari geri donusturme sistemini takdir ettigim londra'da, copten geri donusturulebilir ve size ait oldugu belli bir atik (ornegin: uzerinde isim ve adres olan fatura) ciktiginda ceza kesilmektedir. muhtelif defalar bu nedenle ceza almis bir yurdum okuzunun, insan evladi gibi kagitlari geri donusum posetine koymak yerine (o kadar basit. sonra da sokakta copun yaninda duran konteynira atacaksin o poseti. akari yok, kokari yok) gidip kagit ogutucu almasi bu baslikta goklere cikarilan kivrak zekaya guzel bir ornek teskil ediyor. ben de soruyorum: o zekayi kivirdin da devami nasil geldi?

    ben de bayilmiyorum her alisveriste cebimin bozukluk dolmasina, camasirhanede sanayi boyu deterjanlar gormeye, bankaciyla, postaneyle, sekreterle, soforle polemige girmeye. ama bu tip islerin gorusmelerinde yapilan soru cevap kisminda sizden beklenen cevap default olarak "amirime sorarim" iken, kimseden bana 2 gram yarari dokunsun diye insiyatif almasini da bekleyemem. oralarda sistemin onceligi karisiklik cikmamasi, o nedenle yonetici pozisyonunda olmayanlarin inisiyatif almasi tesvik edilmiyor, hatta engelleniyor. daha da onemlisi denetimler de turkiye'deki gibi yalapsap olmadigindan, caktirmadan inisiyatif almak gibi bir olasilik yok, direk ceza yiyorsunuz. elalemin gelip bize kendine gore gelistirdigi sistemi dayatmasina ne kadar uyuz oluyorsam, herkesi kendisine benzerligi olcusunde degerlendiren ve saygi duyan anlayisa da o kadar kilim.
hesabın var mı? giriş yap