• bugünlerde piyasaya dvd'sinin çıkması üzerine oray egin, okurlarına şöyle bir tavsiyede bulunmuş:

    "lütfen siz de türk sinemasının en nadide örneklerinden “bay e”yi arşivinize katın. katın ki türk sinemasında bir zamanlar ne rezil, ne pespaye, ne korkunç, ne manasız filmler yapıldığını hep hatırlayalım."
  • yıllar sonra dün yeşilçam tv'de ilk kez izleyince sinan çetin hakkındaki görüşlerimi değiştirmeme neden olmuş film. sinan çetin'i ve filmlerini sevmezdim, şimdi hem sinan çetin'den hem de filmlerinden nefret ediyorum. artık çiçek abbas'tan bile keyif alabileceğimi zannetmiyorum.
  • --- spoiler ---

    öncelikle sinan çetini kişisel ve hatta ideolojisini sevmememe rağmen yaptığı filmlere bayılırım diyerek konuya giriş yapmak istiyorum..

    şimdiki zamaneler pek bilmez.yoğunlukla 80'lerde dünyada bir kült film furyası vardı, pek anlaşılamadığı için izleyene absürt gelir ama seveni de bırakamaz, müptelası olur.işte sinan'da bunun türkiye'deki temsilcilerindendir.bu yüzden bizim memlekette filmleri pek tutmaz çünkü anlaşılmaz.yeri gelir ilgi duymama rağmen benim kafam bile allak bullak olur.
    yine bu adamın benim için en özel ve güzeli gökyüzü filmidir ki; hemen hemen ilk filmlerden biri olmasına rağmen yine karmaşıktır.zira düşüncem şudur; bu filmi anlamak için adamın diğer filmlerini bilmek gerekir.çünkü adamın kendine has bir üslübu vardır.filmleri de hep bu tarz bir çizgi üstünde gitmiştir.nasıl edebiyatta habname diye bir üslüp varsa sinemadaki adını bilemeyeceğim ama genellikle kült filmlerde karşımıza çıkar.zihnimizi yormak için bu tarz olumludur da.

    neyse gelelim filme;
    bay e yani ismet berkan karakteri başlı başına tv'yi anlatmaya çalışır bence.söylendiği gibi ne bir medya maymunu canladırıyor, ne de kendisine yabancılaşmış birini.bunu da ara ara filmin içine sıkıştırılmış, gerçek haber kesitlerinden anlayabiliriz.bundan sonra da yer tüm yan karakter aslında tv'de görmeye alıştığımız veya alıştırıldığımız insanları sembolize ediyor.

    mesela don bey herşeyi elinde tutan bir medya patronudur ve aslında her evde asılı olan posteri, onun dünyamıza nasıl girdiğinin acı bir göstergesidir.ve bu medya patronu, halkın neye aç olduğunu bildiğinden, ihtiyaçlara göre karşılık verir.bundan ötürü seks sapığı öğesini yapıştırlır adama çünkü biz beyni çükünde atan erkeklerin yaşadığı aç bir toplumuzdur.
    yine polis şefi karakteri ile rasim öztekin kendince birşeyler yapmaya çalışan ama bir yandan da medya tarafından beslenen güvenlik kuvvetlerini temsil eder.nitekim gerçekte de durum aynıdır.
    sarı otobüstekiler, halkın tutucu kesimdir ve papağan gibi verileni kapıp ötesini sorgulamazlar ama iş kadınlara görünce bastırılmış duygularının esiri olurlar.
    meltem cumbul, sağ gösterip sol vuran bir karakteri canlandırır.daha net algılanması için en basit örnek, tv bize sanki bizden birşeymiş gibi sempatik gelen yapımlardır.
    kenan doğulu dönemin gençlerini, yonca evcimik medya büyüsüne kapılıp evden kaçan köylü kadını, demirci emekçiyi, sadettin erbil halkın haklarını savunuyoruz deyip yolunu bulanı, bedri baykam toplumdan uzaklaşmış sanatçıyı, dilsiz kız herşeyin farkında olan kesimi anlatmayı hedefler ve nitekim de istediğini verir.
    filmi asıl farklı yapansa bunların ardarda alakasız ve bir o kadar birbirine bağlı olması gereken geçişlerle verilmesi olayıdır.

    sonuçta filmden bir çok ana tema çıkarmak mümkün.herkes kendi aradığı soruya göre cevap bulabilir ama bence -burada okuduğum yorumlardan sonra- en güzel oturacak ana tema hazıra konmayın, filmi izlerken azıcık beyninizi yorun, bunun için de çağrışımlara dikkat edin ve dünyayı öyle yargılayındır.

    not veya eleştiri demek daha doğru olur.sinan'ın her filminde zorla araya kürtlük öğesini yerleştirmeye çalışması artık itici oluyor.özellikle bu filmde çok alakasız.

    --- spoiler ---
  • ilginç derecede saçma bir film olmakla birlikte ruh halinize bağlı olarak yarıcıda olabilir.ilk çıktığı dönemde yaşım küçük anlamadım diye bir kere daha izlediğim hoş gene anlamadığım film. yanınızda kafa dengi bir arkadaşla izleyince kopartan bir film.

    --- spoiler ---

    filmin en can alıcı repliği zannımca yonca evcimiğin çocuğu rolündeki elemandan gelmektedir.

    -ana anaa nereye gidioon şarkıcıı mı olacaan götün mü kalktıı.

    --- spoiler ---
  • en büyük ve tek özelliği rol alan bütün oyuncuların meşhur şarkıcı, türkücü ve sinema dışı sanat dallarıyla uğraşan zamane popülerleri olması olan bir garip tuhaf film. o dönemlerde verilen gazla bu filmi sinemada izlemişliğim vardır ki ödediğim para hala yüreğimde evlat acısı gibi oturmaktadır hatırladıkça.
  • bir sinan çetin filmi. filmden aklımda kaldığı kadarıyla kendi entelektüel dünyasına hapsolmuş, gerçek dünyaya yabancı bir adamın gerçek dünyayla tanışmasını anlatmayı amaçlıyordu. lakin bu gerçek dünyanın ne türkiye'de ne de başka bir yerde mevcut olması bana biraz senaryoyu yazanların/filmi çekenlerin zaten gerçek dünyadan kopuk olduğu izlenimini verdi ne diyeyim.
  • sırrına halen vakıf olamadığım ama zannımca önemli mesajlar veren bir film. mustafa sandal bile bişey anlamamıştır kanımca...
  • izlemek için yanıp tutuşarak sinemaya koşturduğum, kötü/çok kötü film…

    niye yanıp tutuştuğuma gelirsek ,

    1995 yılı, üniversiteye hazırlanıyorum. dershane günleri…

    cumartesi öğleden sonraları, pazar günleri ise sabahları dershaneye gidiyorum.

    bir pazar sabahı, sınıfa girmemle beraber fırlama diye tabir edebileceğimiz iki arkadaş özgür ve fuat ballandıra ballandıra “bay e”’yi anlatıp duruyorlar.

    bir gün önce gitmişler, çok beğenmişler. ferda anıl yarkın’lar, mustafa sandal’llar, yonca evcimikler…
    espriler gırla gidiyormuş, gülmekten ölmüşler.

    bunları anlatırken fuat sağ kolunu yana doğru uzatıyor, özgür cümbüş cümbüş yolların nakarat kısmını söylemeye başlıyor “allahım allahım,neler çektim allahım,istiyorum yarimi geri gönder allahım” der demez ani bir manevra ile arkalarına dönüp bakıyorlar

    (bkz: bay e'deki otobüs sahnesi)

    sıra arkadaşlarımla, hayranlıkla izliyoruz özgür ve fuat’ı. o güne kadar test çözme dışında hiçbir paylaşımımız olmayan üç sıra arkadaşı; lan diyoruz, çıkışta diyoruz sinemaya gidiyoruz tamam mı ?

    dershane çıkışı alelacele bir yemek, ardından sinema salonu, ardından “bay e”

    sonrası fiyasko…

    bir sonraki dershane günü salı akşamı, özgür ile fuat’ı buluyoruz.

    olm, çok kötü film, siz niye böyle anlattınız

    cevap unutulmaz

    “bizim paramız yandı, başkalarınınki de yansın istedik”
  • belki de en tutarlı okumalarından biri, televizyon karşısında kanaldan kanala atlarken uyuya kalan bir adamın rüyasında zappinge devam etmesi olarak yapılabilecek olan film. ne de olsa filmin gösterime girdiği yıllar, özel kanalların birbirinin ardı sıra açıldığı ve zapping kavramının duyulur olduğu yıllardı. filmdeki ismet berkan'ın bir televizyon kişiliği olduğunu hesaba katarsak, kendisinin aslında rüyasında alter-egosuna karışmış bir televizyon izleyicisi olduğunu düşünebiliriz. "bay e"nin, sinan çetin'in en iyi filmi olması da gayet olası.
  • turk film tarihinin en kotulerindendir. dunya siralamasinda da takdir edilesi bir yere sahip olacagina eminim
hesabın var mı? giriş yap