bayburtlu zihni
-
çeşitli yerlerde memurluk yaptığından hem bir çok yeri görme hem de oralarda dönen fırıldakları aşikar etme fırsatını yakalamıştır. şair eşref kadar olmasa da ağzı bozuktur bayburtlu zihni'nin. gördüğü haksızlıklarlara, üç kağıtlara, sahtekarlıklara hiç dayanamaz, karşısındakinin kim olduğuna bakmadan ayarı verirmiş. o yüzden de memuriyetini sürekli farklı yerlerde devam ettirmek zorunda kalmıştır.
gözlemlediğim kadarıyla halkı gerçekten onu çok seviyor. bayburtlu zihni'nin de memleketini ne kadar sevdiğini söylemeye gerek yok sanırım. babaannemin bile hala kullandığı "zihni'yi bile güldürür" deyimi, zihni'nin memleket sevdası ve hasretiyle yanıp kavrulan gönlünü, bayburt halkının ne kadar iyi bildiğini gösteriyor. yalnız anlamadığım şey nasıl oluyor da onca komik hicviye'yi yazan, otlakçı destanı gibi insanı cidden güldürebilen bir şiiri yazan adam bu kadar ciddiyetle anılsın. bu arada bayburt'ta şair zihni diye anılır kendisi.
neyse lafı uzatmadan bu değerli hiciv ustasının yazdıklarına bir göz atalım;
şimdi yazacağım şiiri, ikinci eşinden boşanırken taraf tuttuğuna inandığı mahkeme heyetine söylemiştir:
okuturum seni belki çelebi
kim yiğirmi sene ders-i arabi
şairim şeb-çerağım var belki
sen gibi bin çırağım var belki
erzurum'da görev yaptığı sırada vali'nin katibi olan ali namık bey'in, görevini kötüye kullandığını öğrenmiştir:
ali namık gibi menhus teres'i
muşmula çehreli bostan tere'si
ünyevi vasıf efendiyle ne alıp veremediği vardı bilmiyorum ama aşağıdaki şiire bakacak olursak epeyce kızdırmış zihni'yi;
seni ey hame-i hicviyyeme şayan vasıf
seni ey kafire dost müslime düşman vasıf
hile de tilke hıyanette sıçan hilyede kelb
düz taban, şum kadem, hırs-ı horasani vasıf.
burada da tahsin efendi'ye giydiriyor;
bir karıştır bacağın bir buçuk endaze boyun
fitne sandukası şer mahzeni şeytan tahsin
bayburt'taki esnaflar şeyhi de nasibini alır zihni'den;
tilki gibi inden ine
hortlak gibi sinden sine
şeyh her gece biner cine
zomzomlanır hoş sallanır
rüşvet aldığını bildiği kadı eşref efendi'ye karşı daha kırıcıdır;
kadiyan zümresine hayf ile devran ağlar
yad edip zulmlerin reşkile baran ağlar
rüşveti günde ilik gibi emer havf etmez
gece seccadeye yaşlar döküp her an ağlar
hicviye değil daha vurucu sıradaki. tüm gurbet acısı çekenlere gelsin;
"kör olsun gurbetin kahrı bitmedi
gidemem vatana çilem bitmedi"
***
"kalkın ara yerden dumanlı dağlar
dost elinin bahçe bağı görünsün"
bitirdin beni zihni baba. mekanın cennet olsun. -
"câmlar şikest olmuş meyler dökülmüş
sakiler meclisten çekmiş ayağı"
diyen adam. şimdilerde hemşerileri "içki şişesine bayburt goyamazsınızzz!" diyerek tepki gösteriyorlar, üstelik "hemi de bayburtlu zihni'nin şehriniii!" diyerek. https://twitter.com/…lut/status/1340741786524905477 -
nazim hikmet'in "türk köylüsü" siirinde tezat sanatina guzel bir ornek teskil etmistir:
"
topraktan öğrenip
----------------kitapsız bilendir.
hoca nasreddin gibi ağlayan
----------------bayburtlu zihni gibi gülendir.
ferhad'dır
------------kerem'dir
-----------------------ve keloğlan'dır.
yol görünür onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
kahbe felek ona eder oyunu.
çarşambayı sel alır,
bir yâr sever
--------------el alır,
kanadı kırılır
--------------çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu.
o, «yûnusû biçâredir
------baştan ayağa yâredir,»
ağu içer su yerine.
fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine
ve bir kerre vakterişip :
---------------------«—gayrık yeter!...»
----------------------------------------demesinler.
ve bir kerre dediler mi :
«israfil surunu urur
---------mahlukat yerinden durur»,
toprağın nabzı başlar
--------------------onun nabızlarında atmağa.
ne kendi nefsini korur,
---------------------ne düşmanı kayırır,
«dağları yırtıp ayırır,
kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa...»
" -
vardım ki yurdundan ayag göcürmüş
yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
sakiler meclisten çekmiş ayağı
hangi bağda bulsam ben o maralı
hangi yerde görsem çeşm-i gazalı
avcılardan kaçmış ceylan misali
geçmiş dağdan dağa yoktur durağı
laleyi sünbülü gülü har almış
zevk u şevk ehlini ah ü zar almış
süleyman tahtını sanki mar almış
gama tebdil olmuş ülfetin çağı
zihni derd elinden her zaman ağlar
vardım ki bağ ağlar bağban ağlar
sümbüller perişan güller kan ağlar
şeyda bülbül terk edeli bu bağı -
siirlerinden yola çikilarak, 1798'de dogdugu tahmin edilen sairimiz.
erzurum ve trabzon medreselerinde egitim görmüs, 1816'da istanbul'a gelerek mustafa resit pasa ile yakinlik kurmus ve divan-i hümayun kalemine girmistir. bir süre istanbul'da yasadiktan sonra bayburt'a dönmüs, 1828'deki rus isgali sirasinda burada bulunmustur.
savastan sonra, yurdun birçok bölgesini dolasmis, her gittigi yerde taslanacak birilerini bulmustur. tasladigi kisiler kaymakam, kadi, aga gibi bulundugu çevrenin tepesindeki insanlar oldugu için o da sürekli yerden yere vurulmustur.
ellibes yasindan sonra trabzon'a gelen zihni; bayburt hasretiyle tekrar yollara dökülmüs, ancak trabzon yakinlarindaki holasan köyünde ölmüstür. -
divan şairi olma kaygısı güden, ancak adını koşma ve destanlarıyla yaşatan şairimiz. önemli eserleri arasında "divan"ı ve başından geçen olayları anlattığı "sergüzeşt-name"si bulunur.
divanının özelliği; divan şiirinde bulunan bütün şekillerle yazılmış şiirleri içeriyor olmasıdır.
usta bir taşlamacıdır* ve bu tür eserlerinde zaman zaman açık saçık ve kaba küfürlere bile başvurmustur. -
sinirlenince işin topuzunu kaçıran divan şairi. halk ozanı.
sergüzeşt-nâme'sinden örnekler.
seni ey ‘avratını s.kdiğimiñ kart teresi
bir denîsin ki bilir halk-ı cihân ser-te-seri
seni ey .bne katır fâ‘il ü mef‘ûllukla
verdiñ eşher-i tırabzôn’da şöhret câzim
.bne sergerdesi g.t başbuğu deyyûs-ı felek
kızı kısrağı s.k.şmiş hûk-ı sîret câzim
ha benim tövbe-i hicvim ha senin .bneliğin
tövbe tutmaz bu iki fi’l-i şenâ‘at câzim
beni zemm etme ne haddin a köpek sen kimsin
âdeme güzer-i hicvim işedir kan vâsıf
b.klu hicviyye ile yere göğe sığmazsın
şimdi dilkü deliğidir saña iskân vâsıf
sen gibi s.ki çıkık şâ‘iri ben s.kmez idim
eyledim haddiñi bildirmeğe i‘lân vâsıf
bize sâmsûn’da hicviyye yaparmış g.te bak
eylemişdir bu husûsda baña ihsân vâsıf
demedim atıña it g.tüne t.şşak deyyûs
bizi zemmin neden icâb ede segbân vâsıf
şâm’a makrûn anama sögmüş o deyyûs-ı felek
ben ‘acûze s.kemem gencine kurbân vâsıf
nice şâm ehli haleb merdümü s.ksin anañı
ser ü pâ rûm u ‘acem hem arabistân vâsıf
coşmuş anam bu. -
bayburt'ta yaşasaydım bundan daha kötü olmazdım. bayburt üzerine laf söylemek bana düşmez, işin uzmanı ilban abim'dir ama bayburt'ta akşam vakti iki tek atmak için meyhane arayan akşamcı kadar umutsuzum.bayburt'ta 1 mayıs ta miting başvurusu yapacak yedi kişiyi bulamayan sosyalist kadar yalnızım.bayburt'ta 2011 de seçimlere girmiş ve bir oy almış bağımsız aday kadar ihanete uğramışım o derece yani gerisini sen düşün....
-
divan şiirinden etkilenen halk ozanlarımızdandır. koşmalarıyla tanınan ozanın şiirlerinde arapça ve farsça sözcükler fazladır. aruzla yazdığı şiirleri de vardır. erzurum ve trabzon medreselerinde eğitim aldığı bilinen ozan istanbul'a gider ve orada 10 yıl kalır. eğitimini daha da ilerleten ozan erzurum, trabzon ve bayburt'ta devlet memurlukları da yapar. bayburt'un rus işgaline uğraması onu derinden sarsmıştır. bu olay üzerine yazdığı koşması bugün bestelenmiş bir türk sanat müziği eseridir. divan-ı sergüzeştname adlı bir eseri, arapça ve farsça şiirleri olan ozanın bir de kitab-ı garibe-i hikaye* isimli nesir eseri vardır.
-
aruz vezni ile de ürünler vermiş olan halk şairimizdir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap