• 1960'ların bohem âleminde adı sık geçen, meyhane öncesi mutlaka uğranılan beyoğlu istiklal caddesi'ndeki pastane. 1928'deki adı loryan, 1934'te kibar anlamına gelen baylan'la değiştirildi. garsonları leonidas ve hristo, sait faik'i tanır, genç edebiyatçıların ilk kitaplarını kutlar, patron olmadığı saatlerde onlara servis yapmaz, bedava zaman geçirmelerini sağlardı. en ünlü ürünü peşmelba adıyla anılan dondurma düzenlemesiydi. bir grup genç edebiyatçı ve tiyatrocu attilâ ilhan'ın riyasetinde orada toplandığı için baylancılar diye anılırdı: demirtaş ceyhun, fikret hakan, ege ernart, hilmi yavuz, ferit edgü, demir özlü, yılmaz gruda, erol günaydın.
    ---
    (alıntı: rakı ansiklopedisi)
  • işletmecisi harry lenas espresso, cappuccino, milkshake ve italyan dondurmasını türkiye'ye ilk getiren kişidir.
  • ne zaman kadıköy’e gitsem mutlaka vitrinine bakarım. incelemek ve bakmak hoşuma giderdi lakin son bir kaç ziyaretimde vitrinleri varla yok arasında olup, özensiz ve sönüktü. genelde senenin önemli günlerine özel vitrin düzenlemeleri hoşuma giderdi ama en son mart ayının son gününde şahit olduğum vitrin düzenlemeleri her ne kadar paskalya döneminde olmamıza rağmen içinde bulunduğumuz ay ile kel alaka olup oldukça iticiydi.

    ne zaman kızımla kadıköy de çocuk tiyatrosuna gitsek, bu pastanenin önünden de geçsek kızıma büyüdüğü zaman bu arada pastaneyi göstererek sevgilinle burada buluşun, burada yiyin için derken içimden de müstakbel damat aday adayının ocağına incir ağacı dikilmesini istiyorum bu pastane aracılığıyla, bilenler bilen baylan pastanesinde içeceğiniz çay fiyatına dışarıda 3 tane çay içersiniz
  • açık büfe kahvaltısında çok fazla çeşit sunmayan fakat sunduğu çeşitleri ziyadesiyle lezzetli olan pastane.

    biz tabi baba usulü ekmek yumurta tatlı peynir zeytin börek tabakları ayrı olacak şekilde dizdik masaya, içinde bulunduğumuz kaymak tabaka ekosisteme pek yakışmadı. pastırmayı kendimiz kesmeliydik en azından.

    suda mozeralla ile yetinmeyerek üstüne nar ekşisi de isterseniz şöhretinizi yansıtabilirsiniz. bu edayı adını yıllardır ve ziyadesiyle hak eden kestane su ile birleştirdiğinizde ise çıkan hesaba şaşırmayın, karşınızda boğaz var ayılar.

    haydi afiyet olsun.
  • kadıköy çarşısında harika bir pastane. kup griye paşabahçe'nin ayaklı bardağında sunumuyla oldukça şık ve lezzetli. kadıköy'e yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.
  • kurucu haris leana nın ebediyete intikal ettiği pastane.
  • kurucusu, bir istanbul beyefendisi ve iyi bir kadıköy'lü haris leana'nın vefat ettiği pastane.
  • kurucu ailenin son üyesi hari lenas'ın vefatıyla sıradanlaşma vitesine son sürat takacak eskinin emsalsiz pastanesidir. hari ya da haralambo lenas, pastanenin kurucusunun iki oğlundan biriydi. aile genelde sanıldığının aksine rum değil arnavut ortodokstu.

    pastacılığı ciddiye almış, oğullarına bunun eğitimini en iyi biçimde aldırtmış bir babanın mirasını çocukları olabildiğince devam ettirdiler. hari bey, şimdilerde nusret gibi şeflerin sahip olduğu popülerliğin çok daha alafrangasına daha 1950'lerde kavuşmuştu. ama bu popülerliği istanbul efendisi iyi bir esnaf olmasına engel değildi. müşterileriyle ahbaplık eder, müdavimlerini ve her birinin alışkanlıklarını gayet iyi bilir, yeni ürünlerini ona göre tavsiye eder, her alışverişte farklı bir küçük ikramı ihmal etmezdi. yanında çalışan türk, rum, arnavut garsonların da adabı onunkinden pek farklı değildi.

    beyoğlu'nun kapanmasından sonra karaköy hari'nin, kadıköy mişel ya da mihail'in gözetimi altında faaliyete devam etmişti. bu şubelerin hiçbir zaman beyoğlu'nun edebiyatçı camiasına benzer bir müdavim kitlesi olmadıysa da her ikisi de istanbulluların bir kez adım attıktan sonra müdavimi olduğu lezzet mabetleriydi. karaköy baylan bugünkü nordstern oteli'nin altında şimdi pub olan yerdeydi ve o civarın lezzet vahasıydı. bina restorasyondan geçerken kapandı, iki kardeş kadıköy'de nöbetleşe çalışmaya başladı. mişel yıllar önce vefat etti. hari bey ileri yaşına rağmen pastanesini bırakmadı, karaköy'den gelen personeli de kadıköy'ün kadrosuna katarak eski lezzetleri ve servis anlayışını devam ettirdi.

    kahve dünyası grubu, markayı ve kadıköy'deki son mekânı koruma gibi önkoşullarla pastaneyi satın aldı, hari bey'i de sağlığı elverdiği ölçüde işinin başında bıraktı. ancak yaşı ilerleyen hari bey, eski personelinin yerine yenilerini yetiştirme, genç garsonlara eski adabı aktarma konusunda başarılı olmadı ya da olamadı. yaşlananlar bir bir ayrılırken, sadece bu pastanede bulunabilecek, bazısının adını hatırlamasam da tadını unutmayacağım pek çok çikolatalı ürün üretilmemeye başlandı. sözgelimi florantiner denen o baharatlı, meyveli ve fıstıklı çikolataları istanbul'da bulmak mümkün değil artık.

    hari bey bu satıştan bir zaman öncesine dek avrupa'daki pastacılık dünyasını, fuarları takip eder, sessiz sedasız pek çok ürünü portföyüne eklerdi. şimdiyse muhtemelen bir pazarlama ekibi, sadece şunlara odaklanalım, maliyeti yüksek talebi görece düşük sayılacak ürünleri üretmeyelim gibi bir yaklaşımla ürün portföyünü epey daraltmış durumda. neyse ki üretimi devam edenlerin kalitesinde pek bir düşüş yok. trüf pastası, vermiseli, mus şokolası, sup sezonu başta olmak üzere klasikleşmiş ve başka pek bir yerde emsali bulunmayan ürünleri eski tatlarını koruyor. kup griye güzel olmakla birlikte hiçbir zaman oranın sevdiğim ürünleri arasına girmedi, zira diğerlerinin yanında epey basit kalıyordu. ama düz dondurma yemektense kup griye tercihimdi. bu kadar yoğun tatlar yirmili yaşlardan sonra cazibesini giderek yitiriyor sanırım.

    bakalım ürün gamında ve servis kalitesinde görülen sıradanlaşma hari bey'den sonra ne hal alacak? kahve dünyası'nın devreye girmesinden sonra açılan bebek şubesinin pastane mi, kafe mi, balık lokantası mı olduğuna karar veremeyen yapısı hiç de umut verici değil.

    yıllarca istanbulluların ağzını yeni ve değişik tatlarla tanıştırıp tatlandıran hari bey'in nurlar ve ürünlerine özenle seçerek koyduğu esansların mis kokuları içinde yatmasını dilerim...
  • hasan bülent hoca güzel yazmış.

    ben pastaneler, kafeler dünyasına gözümü kadıköy baylan’la açtım. evden kaçıp, oraya gidip akşamüstleri oturup kitaplarımı okudum. baylan türk edebiyatına ise attila ilhan’la girdi. ama insanlar onu salah birsel’in güzel kitapları, kahveler kitabı ve ah beyoğlu vah beyoğlu ile tanımıştır

    mükemmel demek
    bebek'tekinden arada bir alışveriş yapıyorum. fakat hiç oturmadım. hatta milföyünün müthiş olduğunu söylüyorlar, tatmadım. gene de bu haberi duyunca neden gidip, kadıköy baylan'da yıllarca gördüğüm harry lenas bey'i, hayattayken, bulup uzun uzun sohbet etmedim diye üzüldüm. bu arada belirteyim, baylan'ın çağatayca'da 'mükemmel' demek olduğunu yazmıştım. geçen yıl attila ilhan'ın romanlarını yeniden okurken, o karanlıkta biz'de, birkaç yerde 'baylan kediler' dediğini gördüm, aygın baygın, muhteşem bir şekilde yatan anlamına kullanmış. anlaşılan sözcüğün gerçek anlamını bilmiyormuş, ama bu hali de çok yakışmıştı. nereden nereye... zaman ihmale gelmiyor. umarım baylan ben hayatta oldukça yaşar.

    http://www.sabah.com.tr/…an-tesadufen-baylan-olmadi
  • (bkz: overrated)

    kup griyesi eh işte, öyle kıta değiştirtecek cinsten bir lezzeti yok.

    adisababa desen aşırı yoğun ve atla deve bir tatlı değil, üstelik tarihi korunan tad falan diye sallamak güzel ama resmen içinden irice meyve şekeri çıkıyor, hani şu topkekte olanlardan.

    iki kişi gidip iki tatlı iki su iki çay isteyip kasada 50 tl bayılacağınız, buna rağmen herhangi bir esnaf lokantasından daha iyi bir tuvaleti/lavabosu olmayan, çatalı bıçağı kesmeyen, plastikten bozma rahatsız sandalyelere oturtulacağınız bir mekandır.

    gitmeyin.
hesabın var mı? giriş yap