• 18 yaşında bir oğlan babası olarak filmin ilk beş dakikası sonrasında düşüncelerim "bu film sonunda herhalde benim yüreğimi dağlayacak" şeklindeydi. ama öyle olmadı. o duygusal yoğunluğu bir türlü hissedemedim. bunun temel sebebinin dağınık kurgu olduğunu düşünüyorum. hiçbir sahnenin 3 dakikadan fazla sürmediği çılgın bir tempo ve her konuşmalı sahneden sonra araya bir şarkı serpiştirme merakı filmi yüzeyselleştirmiş.
  • iyi komedi oyuncularının dramlarda ne kadar başarılı olduğunu bir defa daha hatırlatan 2018 yapımı amazon studios filmidir. yönetmeni felix van groeningen.

    2008 yılında, gazeteci david sheff ve oğlu nic sheff tarafından kaleme alınan ve beautiful boy* adlı kitaptan beyaz perdeye uyarlanan film, bir babanın ve onun meth bağımlısı oğlunun yaşadığı zorlukları, uyuşturucu ile beraber mücadele etmesini konu alıyor.

    açık konuşmak gerekirse, oyunculuk ve görüntü şahane. müzik ve ses vasat. ama benim favorim filmin posteri. uzun zaman sonra gördüğüm en orijinal çok güzel bir postere sahip.
  • --- spoiler ---

    filmdeki en etkileyici olay babanın umutsuzluğa düşmesi ve artık oğlunun iyileşmeyeceğine inanması sonucu abilerini çok seven diğer iki küçük çocuğunun da geleceği ve etkilenmemeleri için büyük oğlundan vazgeçiş anıydı. bu noktada ise hayatı boyunca mesafeli olunan anne devreye giriyor. bir nevi görevi o devralıyor. tabi sonunda bir umut kırıntısı oluşunca yine ilgilenmeye başlıyor. yer yer klişe öğeler olsa da klişe dışı en önemli olay buydu. yani ne olursa olsun bir baba oğlundan vazgeçmiyor değil. işin içinde başka faktörler oluyor.

    bunun dışında müzik kullanımı çok başarılıydı. sunrise, sunset bu film sayesinde öğrendiğim ve bağımlısı olduğum bir eser oldu.

    --- spoiler ---
  • timothee bağımlı rolünü çok iyi kotarımış, steve carell ise sadece vücut diliyle dahi derinlikli bir karakter yaratbilme konusundaki becerini göstermiş. sırıtan tek bir yer dahi göremedim. müthiş oynamış.

    öncelikle bu tarz amerika'dan çıkan ticarileşmiş kişisel/gerçek hikayelere peşinen mesafeli bir tavrım oluyor. filmle alakalı da bazı noktalarda şüphelerim mevcut. ilk olarak film bize nic'in uyuşturucuya devam etmesi, aylarca temiz kaldıktan sonra yeniden başlaması, filmde de dediği gibi uyuşturucularla esasen neye çare olmak isteğiyle ilgili konularda yeterli bilgiyi/sebebi/motivasyonu sunmuyor.
    tek bildiğimiz sanatsal açıdan alt-kültürlere (diğer milyonlarca başka insan gibi) ilgi duyan ve ergenlikle bağlantılı olduğunu düşündüğümüz varoluşsal sorunlar yaşayan tatlı bir çocuğun bir şekilde uyuşturucuya başladığı ve bunu hayatının merkezine getirdiği. özellikle filmin başından itibaren ana akım dışında yer alan müzik-edebiyat ile uyuşturucu isteyerek veya istemeden kurulan bağ beni rahatsız etti.
    bir yorumda filmin bu tarz uyuşturucu bağımlılığının sınıfsal olduğu ile ilgili geniş yanılgıyı çürüttüğüne ilişkin bir yorumla karşılaştım. evet bağımlılık sınıfsal olmayabilir ama bunun neden böyle olduğu ile ilgili filmde en ufak bir ipucu bulunmuyor. yani filmde insanların neden "varoluşsal" krizlere girdikleri (aile yapısı, devlet, toplum vs.) konusuna hiç girilmemiş. filmden elimize kalan sonuç; bağımlılığın belirli bir sebebi olmayabilir ve yalnız veya parasız kimseler bu sebeple ölüp gitmeye mahkumdur.

    her şeye rağmen geriye çekilip baktığımızda bağımlılığın doğası, bir bağımlı ile ebeveyni arasındaki ilişkinin zorluğu gibi konularda, güzel oyunculuklarla bezeli hoş bir hikaye izlemiş oluyoruz.
  • yaşayan en büyük oyunculardan biri olan (bkz: steve carell) ve bu yolun henüz başında olmasına rağmen mükemmel işler çıkaran (bkz: timothee chalamet) i buluşturan 2018 yılının en iyi filmlerin biri.

    film david ve oğlu nick'in ilişkisini ele alıyor. nick parçalanmış bir ailenin çocuğudur. annesiyle boşanmasının ardından oğlundan ayrı kalsa da david, nick ile ilgilenmeyi hiç bir zaman ihmal etmez. aslında nick'in iyi bir hayatı ve başarılı bir öğrencilik dönemi vardır ama kısa bir süre içerisinde david oğlundaki değişimi fark eder. oğlundaki değişimi anlamaya çalışırken acı gerçekle yüzleşir. nick; meth ve eroin bağımlısıdır.

    yönetmenin çok karışık ve dağınık anlatımı içerisinde iki oyuncu da filmi kurtarmış diyebilirim. steve carell artık bu dram flimlerinin üstesinden kolaylıkla gelebilecek kapasiteye gelmiş. timothee rolünü oynarken o bağımlı ve promlemli çocuk psikolojisini çok iyi yansıtmış. film boyunca aktarılmak istenilen mesajlar gayet açık bir biçimde izleyiciye aktarılmış. filmin tek eksik yanı; müzikler daha güçlü olabilirmiş.

    iki sahne çok fena bir şekilde içimi dağıttı. oğlu için artık bir şey yapamayacağını ve elinden bir şey gelmediğini anladığı bölümler, ikinci olarak da tabi ki son sahne. günlük güneşlik çimenlerin içinde gölgede sandalyede oturup, hiç bir şey söylemeden babasına sarılıp ağladığı sahne.
  • timothee'nin yaşadıklarının derinliği yansıtılmamış denmiş de, burada zaten ailenin geçtiği süreçlere odaklanılmış.

    bağımlı kişinin gözünden değil de bağımlı kişinin ailesinin gözünden bakılmış olaylara.

    bağımlı yakını olan yüzlerce kişiyle görüşmüşümdür, gerçekten çok gerçekçi işlenilmiş her şey.

    eş bağımlılık evreleri, güven kaybı, umutsuzluk, ailenin diğer bireyleriyle yaşanılan gerginlikler... bunların hepsi o kadar gerçek ki.

    çok beğendim filmi. herkes izlemeli.
  • uyuşturucu bağımlılığını maalesef klişe bir şekilde ele alan film. steve carell ve kuru göt timothée‘nin oyunculukları bir nebze de olsa filmin içine girebilmenizi sağlıyor, ancak senaryo çok yüzeysel kalmış.

    --- spoiler ---

    özellikle başlarda baba-oğul ilişkisiyle ilgili bu kadar fazla flashback yapmak yerine keşke nick’in uyuşturucuya başlamasının ardındaki motivasyon veya rehabilitasyon merkezinde geçirdiği süreç daha iyi ele alınsaydı. nick’in rehabilitasyona girdiği, kaçtığı ve uzun bir süre ayık kalıp tekrar uyuşturucuya başladığı süreçler çok oldu bittiye gelmiş. daha derli toplu anlatılabilirdi.

    --- spoiler ---
  • timothee chalamet için merakla açtığım ve beklentilerimi karşılayan bir film oldu. tek gözüme batan detay filmde kullanılan müziklerin sahneler ile uyumsuzluğu. onun dışında derdini iyi anlattığını düşünüyorum.

    --- spoiler ---

    nick küçüklüğünden beri bağlanma aşamasını tamamlayamadığı (anneden ayrı olma) için kendisini maddelere veriyor. psikoloji dersinde gördüğüm kadarıyla bir bebeğin/çocuğun anne ile geçirdiği vakit o kadar önemli ki aradaki o güven ve sevgi bağı kurulamazsa sittin sene o boşluğu dolduramıyorsun.

    nick de bunu içindeki kara delik olarak ifade ediyor filmde. ne yaparsa yapsın olmuyor. ne kardeşleri ne ailesi, ne sevgilisi, ne okul, ne entelektüellik. bu da bir çeşit hastalık elbette.

    filmin hoşuma giden yanı bağımlılığa çoğunlukla ailenin- babanın- bakış açısından bakması. gerçekten ebeveyn olup bu tarz bir durumla karşılaşsam ne yaparım diye sorgularken buldum kendimi.

    diğer bir nokta da filmin nick kurtuldu hadi bye diye bitmemesi. 8 yıldır mücadele ettiğini vurgulamışlar. bağımlılık -sigarada dahil- bir kere içine girdin mi kolay kolay sıyrılamadığın durumlar malum. her an her saniye mücadele ediyorsun.

    neticede iyi filmdi. emeğe sağlık.

    --- spoiler ---
  • sinema keyfiniz kafa dağıtmak üzerine ise uzak durun bu filmden. kışkırtmak amaçlı söylemiyorum, harbiden.

    yalnız bir gerçek var ki, oyunculuk olsun, yönetim olsun, ışıktı, kaşıktı hepsi kıdemli. zevkle izledim ama tavsiye etmiyorum.
  • küçük bir çocuğa yazıldığı göz önünde bulundurulursa

    "yes it's a long way to go, but in the meantime before you cross the street take my hand"

    diyerek insanı gülümseten john hemen ardından bir anda insana dank eden "hassiktir ya hakikaten" derdirten bir cümleyi ekler bu şarkıda, hayata bakış açınızı değiştirir:

    "life is what happens to you, while you're busy making other plans"
hesabın var mı? giriş yap