• benim için bir zamanlar beden dersinden soğuma sebebiydi. evde yastıklarla kurduğum alanda takla atmayı becerebilmek adına idman yapardım. sonra binbir şey düşünürdüm bu dersleri atlatmak için. ne sıkıntılar yaşadım ben bu uğurda ey sözlükçüler. kötü günlerdi.

    buradan beden hocalarına sesleniyorum: en iyi beden dersi top oynanan beden dersidir.
  • nice yiğitleri rezil etmiştir. çatalın gözükmesi de bonusu.

    edit: bu arada; ne kadar çokmuşuz...
  • takla atmanın kendisi zaten inanılmaz komik bir aktivite olduğu için, bir de ders kapsamında ciddiyetle yapılınca daha komik hale geliyor bu. yani böyle duruyorsun mesela, ortada bir şey yok falan, birden "hhhnnnnhhh" diye yuvarlanıyorsun. neden? hakikaten neden yapar insan böyle bişeyi? spor falan da değil ki bir anlam yükleyelim. takla şampiyonası görmedim hiç mesela. bi de varsa daha çok gülerim o da ayrı. takla hakemi falan, eheheh. napıyorsunuz olm takla ne ya? ne düşünüp de yapılıyor acayip merak ediyorum. "şu an duruyorum... hmmm... bari durmayayım.. durmayıp ne yapsam? şöyle birkaç adım hız alıp sonra yuvarlansam fena olmayabilir.. acaba bunun tersini de yapabilir miyim? hmm..." insanlık tarihinde ilk taklayı kim attı acaba? efendimiz hz. muhammed hiç takla atmış mıydı? bunlar hep soru işareti.
  • çoğumuz için hayatımızın ilk travması.
  • beden dersinde her şey bir zorlamaydı sanki. yaptığımız hiçbir faaliyetten zevk almazdım. birine ya da bir şeye boş gözüyle bakıyorsan ve o da bunu anlıyorsa yıldızınız barışmaz. ben bütün dönem ödevlerimi beden eğitimi dersinden almışımdır. sürekli 2 düşüyordu karneme, ben onu 4'e yükseltiyordum ikinci dönem. sonra da tam bir pislik gibi hocam sadece bu 4, diğer hepsi 5 diye not istiyordum tabii resimci ve müzikçiden de. sesi güzel diye 5 alan tipler vardı ya. e yok sesin n'apacan? yine de, bu üç yetenek dersinden en başa çıkılabilir olanı bedendir deyip evde takla çalışırdım. zannederim, aklıma yatmadığı için beceremiyordum. bir de boynumu kırarım, bi sakatlık çıkmasın diye içten içe geri duruyordum. ama mecbursun. ertesi gün sözlü var. dikkat ve özeni böyle böyle yitirmişim ben demek. ablam öğretiyordu, kendisi tak diye takla atardı, atikti. her şey o kadar hızlı gelişirdi ki bi strateji geliştiremezdim. bi daha, sonra bi daha takla atardı ablam benim için. neyse sonra ben bu takla işini bi şekil öğrendim. bu sefer de dediler, geriye doğru. hobaa! minderin başında gözümü sabitlediğimi bilirim. bütün bildiklerini bir anda aksine çevirebilir misin abidin? çeviremedim. bi 6 ay da ters takla çalıştım. peş peşe gene atamıyordum. ikisinden birini atabilmeyi öğrendim yalnızca. dersler zorlaştıkça bi de kasa koydular 3-4 katlı, ordan atladık. sonra yine ordan geriye doğru... ben bunu anlamıyordum işte. despotik şeylerden hiç hoşlanmam özge. kimseye çıtım olmamıştır ama her beden eğitimi hocasıyla mutlaka bi kez takışmışımdır. hoca "sağa çark marş!" dese, ben "zebeb?" diyordum. öyle bir hal almıştı. adam kendini komutan sanıyordu yav, var mı ötesi? bahçeyi temizletiyordu bana. en son voleybol oynarken servisi karşılayamadım diye "yat! 10 şınav!" diyince yok ebesinin ali sami diyivermişim. gençlik işte.
  • çok net orospu çocukluğudur! şimdi kimse bana "vay efendim ağır girdin", "yok efendim ayıp olmuyor mu" diye gelmesin. havada bir an asılı kalıp gerisin geri düşen kilolu ergenin çilesini yaşamayan bilemez.

    genelde tüm lise döneminin, özelde beden dersi ve beden dersi hocalarının ta amına koyayım sevgili seyirciler! lan kaç yıl oldu, nerdeyse üniversite bitecek, hâlâ o dönemi hatırladıkça geriliyorum... nasıl bi travmaydıysa amına koduğum...
  • çok insanı rezil etmişliği vardır mamafih bir sandık üstünden atlamak değildir.

    not: biliyorum sayın dostlarım hatırladıkça çoğumuzun taşşakklarında bi sızı oluyor.
  • hala hatırladıkça gerildiğim ders müfredatı. ders dediğin şeyi hoca anlatır gösterir kardeşim. hiçbir beden eğitimi hocası görmedim ki öğretmek için bir amuda kalksın iki takla atsın üç ters dönsün. oturur öğrencilerin maymun oluşunu seyrederdi hepsi. kategorik olarak bir psikopatlık var sanırım bu arkadaşlarda. ulan boyumuz bir metreyi zor buluyor daha zaten üst üste iki kasa koyup kenara çekiliyordu nazi subayı kılıklı beden hocası . gençlik işte hocam önden buyur bize bir göster amuda kalkmayı takla atmayı demek de aklıma gelmemiş. ama yine de yalnız olmadığımı bilmek iyi hissettirdi bak.
  • beden dersinde dayattıkları bu işlem çok kişide özgüven problemi oluşturdu, hele ki kız öğrencilerin tüm sınıfın önünde yapmaya zorlanması. en çok sevilebilecek ders iken yaklaştıkça kabus yaşatan tek dersti bu takla atma zorbalığından ötürü.
  • şöyle bir gerilip tosbağadan hallice yerde boyun üstü yuvarlanıp tekrar ayağa kalkmayı gerektirir dünyanın en saçma aktivitesinin müfredata girmiş biçimidir.

    beden eğitimi olduğu günler hissettiğim duygu ile, hukuk fakültesi son sınıf finallerimde hissettiğim duygu allah belamı versin ki aynıydı. lan nasıl bir stres, nasıl bir gerginlik ağzına sıçayım. çocukken anksiyete geçirme sebebimizdi diyebilirim.

    bizim minderler yeşildi, böyle mevlana yeşili. o minderleri gördüğüm an yüreğime bir öküz oturur ne yapacağımı şaşardım. dünyada ikinci bir amaçsız ve bunca stres veren bir eylem var mı inanın düşününce bulamıyorum. sırtım başım çok ağrır, kıç çatalım görünecek mi, popom arkadan çok mu büyük görünüyor yuvarlanırken acaba sorunsalı da ergen bir kız çocuğu olan bendenizi o zamanlar iyice bunalıma sokardı. hele sınıfta hoşlandığınız bir çocuk filan varsa, geberin, magmanın içine girin daha iyi.

    kısacası ergenliğimizde büyük gedikler, gençliğimizde onulmaz yaralar açmış aktivitedir.

    p.s. : bu kadar büyük bir kalabalık olmamız, en azından o günlerin acısını bir nebze de olsa hafifletti yüreğimde. bir tek ben bu işkenceyi çekip yiğitliğe bok sürdürmemek adına yuvarlanmaya çalışıp duruyorum sanıyordum. yalnız değilmişim be sözlük !

    (bkz: seri şükela veren güzel insan)
hesabın var mı? giriş yap