• gecenlerde rengarenk ciceklere bakarken ismini gorunce donup kaldigim cicek...cicili bicili, sari mavi puantiyeli kovalarinda oylesine abartili ve buyuk duruyorlardi ki icim sizladi...
    oysaki ben onu ilk tanidigimda gunes girmeyen yamru yumru evimizin tek penceresinin onunde zeytinyagi tenekesi kovasinda, ankaranin ayazindan, sicagindan korunmasi icin yapilanlardan habersiz o ciliz yapraklarini acarak suzuldukce suzulur annemin sevgi dolu sozlerini, bir iki cicek olsun acmasi icin yalvarmalarini kulak arkasi eder beni cileden cikarirdi.

    ufacik odanin ufacik penceresinden gorunen annemin begonyalarini kupelilerini adini hicbir zaman ogrenemedigim, cicek demeye bin sahit isteyen tenekelerde yetisen bu bitkilerin istilasiyla daha da kuculen ufacik gokyuzu parcasina bakarken, egri bugru sokaklari, komur kokusu sinmis duvarlari, gunes girmeyen evlerde teneke kutularda buyuyen cicek demeye bin sahit isteyen zavalli bitkileri birakacagim ve genis salonlu, dort tarafindan gunesler giren evimde yasayacagim gunlerin hayaliyle masasiz odanin kosesindeki sedirin ucunda odevilerimi yapardim. soba mutlaka tuterdi, annem begonyalari ile konusurdu, bahar gelecekti, havalar isinacakti, begonyanin ciceklerini acma zamani gelecekti. annem o nankor begonya'nin kuruyan yapraklarini temizleyip ciliz cicegini oksarken o cirkin teneke kutuya, cirkin bitkiye duydugum kini ve hinci icimde tutabilmek icin dislerimi sikardim. bir gun ciceklerim olursa cok guzel renkli saksilarda yasiyacaklardi. cicekler saksilara, saksilar esyalara, esyalar icinde yasayan insanlara uyacakti. teneke kutulardan kurtulacak, bitkilerin cicek actigi, gunesin piril piril parladigi diyarlarda komur kokusuz, soba yanmayan evlerde yasiyacaktim.

    nihayet bahar gelirdi, onun geldigini eriyen karlarin yarattigi camur selinden anlardik zaten. ve nihayet annemin onca yalvarmasina dayanamayan begonya bozuntusu nihayet iki cicek verirdi. annem bayram yapardi, "begonyam actiiii, begonyam actiiiii", diye ortalikta sevincle gezerken icimden 'bana o kadar ihtimam gostersen bende o kadar acardim' diye gecirir begonyasiz gunlerin hayaliyle yasardim.

    yillar sonra anneme o kadar naz yapan, yalvartan o ciceklerden birini markette gorunce yerimde cakilip kaldim. annemin begonyasinin aksine bunun cicekleri yapraklarindan fazlaydi. bir renk cumbusu icindeydiler. puantiyeli kovalarinda kirmizi kavunici ve sari cicekleri ile saliniyorlardi.

    icimdeki eski kin geri dondu sanki, yaklastim, aynen annemin onlarla konusurken yaptigi gibi kulaklarina egildim.
    "cok adisiniz", dedim hic pismanlik duymadan. "zavalli annemi aylarca yalvarttiktan sonra actiginiz o kucuk nohut kadar ciceginiz nerede, burada actiginiz pinpon topu katmerli ciceginiz nerede! anneme miydi kastiniz? neden soyle bir acmadiniz o kadincagiza, sevindirmediniz bir kez olsun? cok mu zordu? simdi burada plastikten yapilmis gibi durunca kendinizi daha guzel oldum mu sandiniz adiler?
    renklerinize diyecek yok, ama birsey soyleyeyim mi? simdi sizi alirlar bir pencere onune koyarlar, orada oldugunuzu da unuturlar...siz istediginiz kadar suslenin puslenin farketmez, sizden guzelleri var hep. sizden buyukleri var burada bakin. oh canima deysin!"

    elim gayri ihtiyari kavunici begonyaya uzandi, kovasinin icinde boynu bukuluvermisti sanki. "simarmak yok. annemin hatirina goturuyorum seni evime", dedim. "biliyorsun, cicek istemem evimde ben. akilli ol.
    annemin hatirina...unutma".

    begonya simdi pencerenin onunde duruyor, dort taraftan gelen gunesle mutlu mesut gorunuyor simdilik. arada bakip gulumsuyorum, annemin sesi cinliyor kulagimda "actin miiii benim guzel begonyam?"

    acti anne, gel otur, beraber bakalim...
    .
  • benim gordugum en nazik cicekti begonya. butun bir yaz ve sonbahar ciceklerini inanilmaz bir zarafetle acisini izledim. o kucuk tomurcuk cicege donusurken yapraklarin altinda oyle sikisip kaliyordu guzelligiyle ama itip de kenara yapragi guzel rengini gostermiyordu. o yapragin altindan sessizce acti ciceklerini begonyam. sonra ben o masallardaki kotu insanlar gibi unuttum onu, kendime gomuldum. bahcede biraktim begonyami, zerafetinin gucunden geldigini sandim. o sessizce ölürken ben hic faketmedim. bu sabah begonyamin govesi yerde, saksisi yerinde... oyle bakakaldim. cicekleriyle konusuyor ya insan, onlar ölünce de boyle inciniyor. hele de aylardir zerafetini izlemenin bana verdigi keyfi hep yazmak isteyip de yazamadigimi dusunce...
    begonya ise boyle zarif bir cicek, unutulunca kusmeyen ama dayanacak gucu bitince de sessizce devrilen bir cicek.
  • şu güneşsiz soğuk havalarda onu yaşatma çabalarımı sonuçsuz bırakmamış, en kahraman, en dirayetli çiçeğim, canım ev arkadaşım.

    (bkz: delirme belirtileri)
  • en güzel yaz çiçeklerinden biri, yaz bahçelerinin incisidir. güneşi sever ama suyu da sever, en azından günaşırı sulanması yararlıdır. sulamayı uzaktan yağmur şeklinde yaparsanız her daim canlı görünür. minik oval yeşil yapraklarının arasında parlayan beyaz, pembe ve kırmızı çiçeklere sahiptir. çok narin görünür ama dayanıklıdır. kasım sonuna kadar canlılığını korur. nisan gelince yenileri için fidanlıklara koşulmalıdır. bi de bunun daha büyük yapraklı ve farklı renklere sahip ithal modelleri vardır ama onlara o paraları vermek gereksizdir. kış aylarında yerini menekşeye bırakır.
  • ismini, ispanya'da santa domingo adası valisi ve amatör botanikçi michel bégon'un (1638-1710) isminden alan çiçek.
  • ağaç begonyası fena değil ama şeker begonyası çok saçma bir çiçek demeye gelmiştim ama oğuz atay'ın bahsettiği çiçek sardunya olmalı çünkü begonya'nın hiçbir çeşidinin çiçekleri kötü boyanmış kadın gibi gösterişli değildir ayrıca yaprakları da ya parlak ya da beneklidir. zaten "begonya mı derler?" demiş. o da bilmiyor hangi çiçeği aldığını.

    neyse şeker begonyası gerçekten saçma bir çiçek. yaprakları şekilsiz bir kere, asimetrik, kenarından kedi yemiş gibi duruyor. çiçeği de minicik hiç açmasa da olur. dallanıp budaklandığı resimlerinde güzel görünse de ben hiçbir yerde toprağı örtüp saksıyı doldurabildiğini görmedim. benimkiler de öyle, azıcık azıcık uzayıp minicik bir çiçek açıyolar. saçma yani almayın. ağaç begonyası alın.
  • istiklalde kağıt mendil satan, beyaz dişli, çıplak ayaklı küçük çingene kızının o temiz gülüşüne sahip oldugunu düşündügüm, içinde frukonun onyüz milyon baloncuğu kadar mutluluk ve sevinç barındıran,ada vapurunda martıları besleyecegim diyerekten simitlerimizi heba eden ve bizi aç bırakan,mutluluğundan yenilesi,gözlerinden öpülesi.. kardeşlerin bitanesi, gökkuşağının altındaki altın kesesinin tek sahibidir kendisi .
  • karıncalarla başı dertte biri olarak karıncalardan etkilenmeyen diye nitelendirilebilecek dayanıklı bir çiçek. diğer ciceklerimi yaprak biti, karınca mahvetmesine rağmen, bu çiçek sapasağlam ayakta duruyor. yapraklarının ve gövdesinin kalın olmasının bunla alakası olabilir. mayıs başında aldığım begonyalar çok güzel büyüdüler. ama beş gün önce aldiklarimdan pek emin değilim öncekiler kadar iyi buyuyeceginin ama bakacağız. mayıs başı alım için ideal gibi bu çiçeği. bu çiçeklerin toprağı nemli olmalı. ama çok ıslak olmamalı. yoksa çürüme olur. o yüzden toprak da çok geçirgen olmalı. saksinin altındaki delikten su akana kadar yavaşça sulanmalı. bunun haricinde çok sıcak yaz günlerinde yaprakları kuruyabilir güneşten, o yuzden yarı gölgede daha güzel buyur. yaz günlerinde öğleden sonra güneşi alabileceği bir konuma koymak gerekir.

    eşit: gece sıcaklığı 10 derecenin altında zarar görmeye başlarlar. içeri alın.
  • tarık tarcan çarkıfelek sunuculuğu yaptığı dönemde b harfin söylediğinde evet begonyanın be si derdi. ben şahsen begonyanın ne menem birşey* olduğunu böyle öğrendim. güzeldir hoştur ama menekşe daha bir candır.
  • sevdiceğimin en güzel hediyesi. kısa sürede boyu uzadı. çiçekleri açtı. güzelleşti de güzelleşti.

    edit: kesinlikle suyu seviyor.
hesabın var mı? giriş yap