• michael douglas'a bakış açımı değiştirdi kesinlikle, ne güzel oynamış adam.
  • michael douglas ne muhtesem bir oyuncuymus, gormus olduk bu filmle. ha, gordon gekko iken ya da nicholas van orton iken de kotu oyuncu degildi haliyle ama liberace kadar abartili ve fevkalade mimikli bir karakteri boylesine inandirici bir sekilde canlandirmis olmasi gercekten takdire sayan.
    gelelim filme, tv filmi diye cok yuksek beklentilerim yoktu. christmas zamani verilen ask filmlerinden biraz daha iyi olur diye dusunuyordum - o da oyuncu kadrosu sebebiyle. cok begendim filmi. love is blue'yu yeniden hayatima kattigi icin de ayrica cok sevdim.
  • michael douglas'ın açık açık nasıl oyuncu olunur dersini verdiği film. matt damon ve rob lowe un da aşağı kalır yanı yok hani. tv filmi değil de beyazperdede olsaydı oscarlarda bahsi çok geçecekti.
  • steven soderbergh'in son kurmaca filmi... sinema için çektiği son filmi side effects idi. bu filmi de sinema için yapmak istiyordu, ama stüdyolar "fazlasıyla gey bir film" olduğu için soderbergh'e bütçe ayırmadılar, o da hbo için çekti film. kısacası şimdilik son filmi usta yönetmenin. her yerde dillendirildiği gibi amerika'nın zeki müren'i liberace'nin hayatı anlatılıyor. sahne şovlarına, eşcinsel tarafına, ilişkilerine, asosyalliğine, kibrine (öyle ki scott'ı kendisinin genç haline benzetmek için yanıp tutuşuyor) ve daha önemlisi scott ile ilişkisine odaklanıyor film. tabi liberace önplanda ama scott da es geçilmiyor.

    fazlasıyla bilindik bir hikayesi var filmin (ya da liberace'nin). liberace gözüne kestirdiği genç-yakışıklı erkekleri tavlar, önce jakuzisine, oradan yatağına atar, o erkekle ilişkiye başlar, sonra erkeği kendisine fiziksel anlamda benzetir, canı sıkılınca tekmeyi basar, hayatına devam eder. hikaye fazlasıyla bilindik olduğu için bir süre sonra sıkmaya başladı film açıkçası. kötü bir film mi bilemedim. dönemin hakkı veriliyor. kullanılan tonlar (sarı-turuncu tonlar ağırlıkta) ve görüntü yönetmenliği bir hayli iyi ve liberace'nin zenginliği bu sayede başarıyla yansıtılıyor.

    michael douglas kesinlikle müthişti. tam anlamıyla liberace olmuş. bu performansı daniel day lewis'in performansını hatırlattı. lewis, lincoln'ın sesini oturtmuştu kendisinde. douglas da bunu başarmış, ki sesi dahi benzetmek zordur, o denli kolay değil. dolayısıyla douglas'ı ne kadar övsek azdır. cannes'da da epey olumlu eleştiriler almış, hatta oyuncu ödülünü alabileceği söylenmişti. ödül bruce dern'e gitmişti. matt damon da fena değildi. açıkçası ben kötü bulmadım. hatta the informant'tan sonraki en sağlam performansı, ki bu süre zarfında çektiği filmlerde o denli iyi değildi.

    soderbergh bakalım ne zaman dönecek sinemaya. sözünü tutarsa en az 2-3 sene bir filmini izleyemeyeceğiz ne yazık ki. neyse ki bir dizi kotarıyor şu an.
  • --- spoiler ---

    matt damon'n oyunculuğunda bir mallık var her zamanki gibi, michael dougles'a laf yok. liberace'nin vasiyetini kime bıraktığını merak ettim. umarım o ortaya çıkan son bebeye bırakmamıştır.

    --- spoiler ---
  • matt damon, michael douglas ve rob lowe'un oynayacakları ve steven soderbergh'in yöneteceği biyografi ağırlıklı film.
  • okuzlerin "nonos filmi mi laaa bu" dedikleri guzel bi film.. turkiyenin en zengin adamlarinin mafya kilikli insaatci hodukler ve dizi oyunculari (!) oldugu bu memlekette, ben bi filmi begenmemeyi luks olarak goruyorum.. yani su gercegi gorelim ki, hepimiz bi sekilde aski memnudaki aile ici tren iliskilerine, tecavuz edilen kizin dramina ve simdi aklima gelmeyen milyonlarca kliseyle dolu dizilere maruz kaldik.. en izlemeyenimiz bile, bi sekilde haberdar konudan..

    hal boyleyken, sirf degisik konulu filmler bile izlenmeye deger bence.. misal, komedi turkiyede hic yapilmayan bi tur.. ancak, zengin ama gorgusuz adam ve maceralari ekseninde donen bi hadise var o kadar.. korku desen, bu topraklarda denenmedi bile..

    nese, bu kadar konustum filmle ilgili yorum yapmadim.. matt damon kendine bizi asik eden will hunting karakterini silip atan bi karakteri oynadigi icin, yillarin pervers dedikodulariyla meshur olmus yas yetmis is bitmemis micheal douglasi da keza ayni nedenden oturu kutlamak lazim..

    zeki mureni seven, hatirlayan her insan kendi cocuklugunda ya da gencliginde hatirlayacagi seyler bulacak bu filmde.. homofobikler ve illa da, guzel bi kadinla guzel bi adamin flortunu izlemekten baska seylere kafa yormak istemeyenler begenmez..

    fakat benim son bi haftada izledigim en iyi film.. ki bu son bi haftada en az 20 film izlemisimdir..
  • başından sonuna kadar her dakika şaşırtan film. yarısına kadar adapte olmaya çalışsam da gay michael douglas'a o kadar mükemmel oynamış ki filmin sonunda gerçeğini unuttum. liberace'yi daha önce duymamıştım inanılmaz ilginç bi adammış hakettiği şekilde de ölmüş. izlerken birden nedense kendimi lee'nin yerine koymuşum adam aids olunca sanki intikamımı almışım gibi sevindim *
  • 70'lerin belki de en bereketli senesi açısından bakılacak olursa ortalarina doğru biraz gevşese de yine de görsellik için izlenecek film.
    matt damon sanki biraz rolü gereği tutuk kalmış gibi geldi, micheal douglas için valla hayatının rolü diyorum neredeyse, rob'um love'ım ne olmuş öyle o benim gençlik aşkımdı yaa.
    sonuç olarak 70'ler ve zeki müren kimden feyz aldı diye merak açısından seyredilecek film.
  • son dönemde izlediğim vizyon filmleri hep oyuncu başarısı sayesinde taçlandı gözümde. (blue jasmine, gravity...etc.) bu film de farklı değil. based on a true story olması ve dönem filmi olması açısından da hoşuma gitti. film bitince tabi açtım baktım liberace kimmiş, scott thorson şu an ne yapıyor.

    bir kere böyle bir filmin kurgulanmasındaki baş aktör scott thorson çünkü kendisi senelerce sükunetini koruduktan sonra önce hepatite c teşhisiyle hastaneye kaldırılıyor, sonra kanser teşhisi konuyor adama ve fakat adamın parası yok. o da tedavi masraflarını karşılayabilmek için my life with liberace adında bir kitap yazıyor ki ortaya çıkan film de bu kitabın uyarlaması esasen. dolayısıyla liberace'nin hayatından ziyade scott thorson ile geçirdiği bir dönemden kesit izliyoruz.

    scott thorson kitabı kendi yazdığından mütevellit naif bir delikanlı imajı çiziyor ve bu da filmin bakış açısını objektif olmaktan çok uzaklaştırmış. buna rağmen filmde çok yerinde bir matt damon gerçeği var. sevgiye, aşka muhtaçlığı iyi resmetmiş kendisi. bu arada scott thorson'ın liberace'den sonra 10 senelik heteroseksüel bir evliliği de olmuş. hayat bir garip... liberace dinlenmeye film de izlenmeye değer.
hesabın var mı? giriş yap