• sadece kendi sorumluluğunu taşımakta inat etmektir...haftasonu istediğin arkadaşınla takılmak, sadece ailene hesap vermek durumunda olmaktır. ufak çocukların sadece sevilmeye yarayan veletler olmasıdır. gönül rahatlığıyla maç izlemektir, istediğin kanalı açmaktır. kredi kartı ekstresinde bilmem kaç liralık kozmetik malzemesi görmemektir. yorganın hepsini üzerine örtüp sıkılınca fırlatıp atabilmektir. kayınbirader denen pezevengin hayatında olmamasıdır. evdeki tüm yemeklerin alışılmış tadlar olmasıdır.kaynana denince akla sadece anneanne ile babaannenin gelmesidir. eve üst üste dört gece geç gelebilmek, sonra da hemen yatıp zıbarabilmektir.

    evlilik göte bağlanan bir tenekedir.köpekler gibi korkuyorum ulan evlenmekten...
  • çok samimi kardeşten öte dört çocukluk arkadaşıydık biz. en sonuncusunu geçen haftasonu evlendirdik. birinin 2 yaşında bir kızı var, öbürünün karısı 5 aylık hamile. 2 yaşında kızı olanın kafada saç kalmamış. diğeri desen götü göbeği almış yürümüş. yanlış anlamayın beraber zamparalık yaptığımız ekip bu ekip. bir zamanlar fırtınalar estirirdik triplerindeler şu an.

    şimdi en son düğünde rakılarımızı yudumlarken konu o meşhur izinleri denk getirelim mevzusuna geldi. hafif yapmacık üzüntülü ses tonumla sevgili kardeşlerime bunun pek mümkün olmadığını; izin tarihimin daha önceden belirlendiğini; bu yıl iznimi white sensation'ın da içinde bunlunduğu amsterdam programında kullanacağımı söylediğimde..

    işte o an bakışlarında ki duyguyu anlatabilsem nobel alırdım. öyle bir bakış ki o kelimelere sığmaz. hafif tebessümle beraber gözlerdeki o hafif ıslaklık. o görünmez prangaların ortaya çıkması...

    şimdi siz söyleyin bana. bekarlık nedir?
  • evlilik, "mutluluk" değil de yasal birliktelik için yapılır diye biliyorum.

    33 yaşındayım. bekarım. son 10 seneyi bekar geçiren arkadaşım kalmadı. evlenince de (daha) mutlu olan kimseyi görmedim. evli kalan arkadaşlarım son 4-5 sene içinde iyice çoluk çocuğa da karışarak aileleriyle daha fazla vakit geçirmeye başladıktan sonra hayatıma giren çıkan insanlar karşı cins ve genellikle(!) bekar. hoş bir ekosistem oldu.

    çocukluğumdan beridir bunun bir tek imza işi olduğunu biliyordum da - hayatımı kendime saklamanın bencilliğinden olsa gerek - o imzayı atmaya hiç kimse bir türlü yanaştıramadı. hayatımı olduğundan daha karmaşık hale getirecek bir vesayet sıkıntısı da yaşamak istemediğimden, iki sene sonra beşeri ilişkilerimin kavga-gürültü'ye dönüşebileceği biriyle şımarık bir velet peydahlamak da istemiyorum. imkanım olunca afrika veya uzak doğu gibi bir yerden muhtaç bir çocuğu evlat edinip kendi kurallarıma göre yetiştireceğim.

    bazı abilerim / ablalarım ve annem bekarlığın değil, evliliğin bir tercih meselesi olduğunu bilmezmiş gibi benim durumumu eleştiriyor. ben ise evimde donla geziyorum. kazandığım belli harcadığım belli. yirmili yaşların sonuna doğru boğucu geçen bekarlık son zamanlarda iyiden iyiye hoşuma da gitmeye başladı. benim hayattan bir şikayetim yok. evliler ise her gün isyan ediyor. al sana evlilik!

    o kadar da şahane değil tabi.
    solcuyken marjinaldik, allahsızken marjinaldik, yurt dışına siktir olup iyice marjinal olduk. ama bekar olmanın getirdiği marjinallik hiçbir şeye benzemiyor. kendini baya bir hissettiriyor yaşam içinde. cüzdanımda taşıdığım veya masamın üzerinde duran çocuk resimlerim olmadı benim. iş hayatında muhabbetin yüzde 90'ı benim dahil olmadığım konular. evli ve çocuklu insanların kayrıldığını her yerde içimi çeke çeke seyrediyorum. bu da bekar olmanın bedeli heralde..

    yine de ben mi daha yanlızım yoksa evli insanlar mı bilmiyorum.
  • evdeki porno cd lerinin üzerine service pack 2 yerine havuzda lezbiyenler süper yazabilme özgürlüğüdür.
  • ucunda don yıkamak, yemek yapmak hatta toz almak dahi olsa vazgeçilmesi enayilik olan medeni durum hali.
  • sonu köfteden tiksinmektir.

    bence bazı erkekler köfteden tiksindikleri için kadınlara evlenme teklif ediyorlar. yanına güzel bir şarap açtım ama kurtarmadı artık köfte görmek istemiyorum.
  • bizim yazliktaki ocak biraz agir pisirir. mekanik sorununun ne oldugunu bilmiyorum ben sozelciyim, ama mesela kahve mi yapacaksin, o kahve 68 saatte ancak kopurur de kaynar. oyle oldugundan, mutfak masasini toplamaya baslarken kahveyi ocaga koyar altini da kisarim ki, ortalik toparlanana kadar agir agir olsun o kendi kendine. bu sabah da oyle yaptim.

    eszamanli olarak, enistem ve babam yola cikiyordu. adana'ya gidiyorlar, babam orada kalacak. enistemin de izni bitti, yasadiklari yere donecek. yazlikta annem, ablam, yegenim ve ben kaldik.

    ablam calisiyor, annem de hep calisti ama artik emekli. annemin babamdan para isteyecek bir hali zaten olmadi, ablamin da istemesi hic gerekmedi. ama enistemi bilmesem de, babam ne zaman annemi yazlikta biraksa, "hanim al uzerinde bulunsun" diye bir miktar nakit birakir.

    ben kahvalti masasini toplayip kahveyi ocaga koyarken, iki koca, iki hanima para birakiyordu. bir an komik geldi bana bu, cunku o esnada ben kahve yapiyordum.

    burada bekarligi ajite etmiyorum, "kimse beni dusunmuyor :/" gibi bir ima icinde degilim. benim, dusunulmek gibi bir algim gelismedi bile ve komik gelen de bu. yani ben bir yere giderken kendi uzerimdeki nakiti zaten kendim dusunur ya da ihmal ederim, benim icin bunun "gelisi boyle" ve bu bana kendimi kotu hissettiren bisey degil.

    ama kalkip evli olmayi "sirtini birine yaslamak" olarak da dusunmuyorum, yani tabi ki bir evlilik bunun uzerine kurulu da olabilir bana ne, ama bahsettigim o degil. annem de ablam da, ozellikle maddi olarak, kocalarina ihtiyac duyan kadinlar degiller. kocalari da biliyor bunu. ama bu baska bir sey, "ihtiyacin var ya da yok, ben eksigin olmadigindan emin olayim da." dusuncesi.

    neyse, kocalar gitti, ben babami da enistemi de "ocakta kahvem var" diyerek kapinin onunden ugurladim. o esnada annemle ablam ortadan kayboldu, saniyorum ki kapinin biraz daha disindan kocalarini ugurluyorlar.

    kahveyi fincanlara koyup bunlara seslenmeye gittim, baktim ki te otoparka inmisler de oradan yolculuyorlar.

    bu da benim kafamin disinda olan bir sey mesela. ben kahvenin derdindeyim, kopugu inmeden icilsin derdindeyim, ama hanimlar kocalarini ugurluyorlar. yine guldum napicam.

    bekarlik veya evlilik, ast ust iliskisine tabi seyler degil. bambaska varoluslar. elmayla armut gibi.

    bizim yazlik, insanlik onuruna aykiri derecede ufaktir. o evde 5 yetiskin bir de 4 yasinda cocuk dusunun, vallahi dusunemezsiniz.

    evdeki kocalar gidince, ister istemez bir sakinlik sessizlik geldi. oyle ki, ablamla annem denize bile girmek istemeden, evde kalip o sessizligin keyfini cikardilar. yani bunu acikca soylemediler ama oyle oldugunu biliyorum, hem kendimden, hem de bu kadinlari tanidigim icin.

    ya evlilik ne acayip.

    gittigi zaman "cok sukur eve bir sakinlik geldi" dedigin insanla hayatini gecirip bir de onunla cocuk yapiyorsun.

    ben denize geldim, yuzdum, "sevgilim beni neden aramadi hala ya, napiyor bu adam?" diye kendi kendime soylenirken telefonum caldi.

    bu haftasonu o da ailesiyle. ailenin erkekleri, kendilerine gore bir alan yaratmis olduklari isyerlerine gitmisler pazar pazar, takiliyorlarmis. erkek arkadasim bundan "bizimkilerin hanim dirdirindan kacma halleri" olarak bahsetti.

    hanimlar da o esnada gezmede disarida artik bir sekilde takiliyorlar.

    ya bu evlilik vallahi acayip.

    hayatim boyunca seni sevicem demek degil bu, hayatim boyunca sana tahammul edicem demek.

    asiri fazla buyuk bir soz.

    "ne kadar sikilirsam sikilayim, nereye gidersem gideyim, done dolasa yine de aksam eve gelip seninle sacma sapan tv programlari izleyip sonra yine seninle yaticam."

    korkunc bir sey bu, korkunc derken mecaz mubalaga falan yok bu sozumde.

    "soz vermis bulunduk" demenin, "nezaketen dogru" hali.

    cift tarafli bir korkuncluk bu. adamlar pazar gunu "hanim dirdirindan kacmak icin" bir yerlere gitmeyecek olsalar, bu kez hanimlar "e hadi gitmiyor musun sen?" demeye baslayacak. ki adamlar gitsin de onlarin da kendi "serbest zamanlari" baslasin.

    peki salt bunlara baktigin zaman, bekarlik kendiliginden ve gercekten bir "sultanlik" olarak gorunuyor mu?

    32 yasindayim ve bekarim, ama bu sorunun cevabini inanin bilmiyorum.

    bir yandan evet cok net sultanlik. cunku kimsenin seninle salt bir sosyal gereklilik ugruna olmadigini biliyorsun. ki ben egosu yuksek insanim, fazlalik hissinin oldugu yerde bulunamam. hele biri benim icin "takilsin oyle kendi kendine" deyip kendi alanimi bana "bahsetmis" olacak, shdhssh saka yapiyorsunuz herhalde.

    bekarsan kimseyi dusunmen gerekmiyor kismina ise katilmiyorum, arkadaslari ve sevgilisini de dusunur ve onlarin ne yaptigini da bilmek ister insan. hatta bu son derece iyi gelen bir seydir, dusundugu ve kendisini dusundugunu bildigi kimsesi olmayan insan bekar degil yapayalnizdir. bu kotu bisey, oyle olmayin.

    evlilik, varolusunu evliligin bir mesai oldugunu ve mesainin selametini de bu serbest zamanlarin saglayacagi gercegi uzerine kurabilme hali galiba.

    kabullenme ve uyumlastirma gerektiriyor.

    bekarlik da, o varolusu, her seyi kendi kendine halledecegin ve kafanin da her zaman "kendi kendine" olacagi uzerine kurgulayabilmek.

    bu da bir kabullenme ve bu kez esinle degil tum dunyayla uyumlastirma gerektiriyor. cunku artik seni anlamasini bekledigin ve iyi gecinmek "zorunda oldugun" belirli biri yok. seni anlamak, bir gorev olarak kimseye yuklenmis degil ve her bir kisiyle ayri ayri iyi gecinmek zorundasin.

    o halde, entry'ye baslarken aklimda boyle bir soru yoktu ve yazmanin iyi tarafi da bu zaten,

    here comes the soru:

    hangisini kabulleneceksin?

    biriyle sozlesip ve hayatlarinizi bu soz hurmetine uyumlastirip, bir gun kendinizi artik isteseniz de birbirinden vazgecemeyecek "asker arkadaslari" olarak bulmak mi,

    kimseyle sozlesmeyip, hayatinizi tek kisilik kurup, her halti kendi kendinize halledip, yaninizda asker arkadasi da olsa birinin hic olmayabilecegi ve fakat kimsenin sizden bunalmis da olmayacagi bir hayat mi?

    yollarin ikisi de ayri zor, ikisi de ayri acayip.

    daha iyi veya kotu degil. elmayla armut. ikisi de vitaminli ama fazlasi zarar.
  • yatağa girdiğinde dilediğince osurabilme özgürlüğüdür.

    (bkz: yalnız uyumak/@lestat de lioncourt)
    (bkz: yalnız uyumak/@korkunctilbe)
  • gecenin bu saatinde canım sucuk cektiginde yapabilme özgürlügüdür.
    annem burda olsa off iş cıkarma başıma derdi.
    karım olsa. ufff kokutma bu saatte evi derdi.
    ulan sucuk bu sucuuk!! kokusu zaten insanı doyuruyor..
  • yükselen trend. dünyada yalnız yaşayan insan sayısı son 15 yılda %81 arttı. abd'de nüfusun %51'i yalnız yaşıyor. bu insanların, evli yaşıtlarına kıyasla dışarıda yemek yemeyi daha fazla tercih etmesi, sosyal etkinliklere daha fazla bütçe ayırması ekonomiye büyük katkı sağlıyor. çalışan istatistikleri bürosu'nun verilerine göre, bekarların ekonomiye yıllık katkısı 1.9 trilyon dolar. tüik'e göre, türkiye'de de yalnız yaşayanların sayısı 8 yılda neredeyse 2 kat artarak 665,7 binden 1 milyon 141,3 bine çıktı.

    yalnızların sayısı arttıkça tüketimin şekli değişecek, bu da bazı sektörlerin öne çıkmasını sağlarken diğerlerinin doğal seleksiyonda elenmesine yol açacak.

    özetle:

    (bkz: single is the new taken)
hesabın var mı? giriş yap