• belçika'ya ait hatırladığım en önemli şey türk mahallesi'nin genelevin yanında olması.
  • zaman zaman şok edebilen bir ülkeymiş,

    ülkenin güneyinde havalar şu sıra 0 c, -1 c arasında seyretmekte. doğal olarak geceleri yollarda buzlanma oluyor. hele ki yağmur falan ortamı biraz ıslattıysa brüksel paris karayolunda yaz lastikleriyle trafiğe çıkarak adrenalin ihtiyacını karşılamak mümkün. kazalar gırla gidiyor, ölümler falan oluyor.

    nitekim olayımızda gece 11de kayıp bir kimlik ihbarı yüzünden police federale bürosuna gitmeye çalışan kahramanımız bu buzlanmanın etkilerini falan henüz bilmemektedir. 10 dakikalık bir yürüyüşle karakolun camını tıklatır. police federale binasına el kol sallayarak girilemediği, ancak içeriden sizi kameradan yeterince inceledikten sonra kapıyı açtıkları için soğukta bir 5 dk kapıda bekler. neyse kapı açılır, ışık yanan ilk odaya dalan kahramanımızın masada gördüğü nöbetçi polis karşısında soluğu kesilir. evet, bu mavi uniformalı yaşlıca bildik bir polistir ama gözler rütbeye çevrilip 3 altın taç görünce gak guk edilir. (üç altın taç polis rütbe sisteminde kralın emniyet müdürü gibi bir şey oluyor, jandarma paşası kadar etkisi var). şapkada da altın sırmalar vs görünce, "lan acaba yanlış mı geldim" diyerek kapıya bir daha bakar, yoo ihbar odası burasıdır. sonra kem küm edip koskoca emniyet müdürünün neden tek yıldızlı polisin yapacağı işi yaptığını sorar. aldığı cevapla da nirvana ya ulaşır :

    yoldaki buzlanma yüzünden gece nöbetine seçilen üç police federale memuru, rotasyonlarının başlamasından 10 dakika evvel utanmadan sıkılmadan karakollarına telefon açıp "yollar çok kaygan bizim can güvenliğimiz yok" deyu gelmeyeceklerini bildirmişler.böylece koskoca karakolda gündüz vardiyası da ayrılınca topu topu 3 polis mi ne kalmış. bu adamları da açığa almak, haklarında soruşturma açmak, kar aracı gönderip evlerinden aldırmak yerine koskoca 3 taçlı emniyet müdürünü adam kalmadı diye ihbar sectionuna koymuşlar adamcağız da görev aşkıyla hala polislik yapıyor saat gecenin bilmem kaçı.

    şimdi türkiye'de olsa böyle böyle diye lafa girmek kolay zira bakış açıları arasında 180 derece bir fark var. ama benim anlamadığım nokta bize vaktiyle asla kesintiye uğramayan hizmetlerin, kolluğun alt paragrafları olan dirlik güvenlik esenlik gibi şeylerin belçikada yağdı yağmur çaktı şimşek şeklinde gözardı edilebilmesi. belçikadaki tüm iş kolları sektörlerinde bu böyle. işe gelirken güvende değilseniz gitmiyorsunuz... ülkede aşırı yağmur aşırı kar gibi durumlarda mesela yol işçilerinin işi şartlar iyileşene kadar sürdürmeme hakları var. yağmur kesilene kadar adam evine gidip uyuyabiliyor. 1 hafta yağmur kesilmezse, 1 hafta işe gitmeyebiliyor ve maaşını gitmiş gibi alabiliyor. ama ya kolluk?! dirlik esenlik sağlık güvenlik gibi konularda da bunu yapabildiklerini ben şahsen bilmiyordum. tamam can güvenliği 1 numaralı endişemiz, iş falan sonra gelir katılıyorum ama polis teşkilatı bu durumun neresinde kalıyor?

    aşırı buzlu, karlı havalarda bir belçika hastanesine işimizin düşmemesi, doktor gelemiyor yol çok buzlu falan geberin orda kendi kendinize gibi bir durumla muhatap olmamak için dua ediyoruz.
  • komşusu hollanda ile toprak takasına gidecek ülke. bunun sebebi ise iki ülke arasındaki 15 futbol sahası büyüklüğündeki kontrolsüz bölgenin çeşitli tehlikelere ve adli vakalara sebebiyet vermesi.

    http://www.ntv.com.tr/…akasi,70onli1gt0a0ue1ficlvqq
  • gecen sene sevgili gitmis oraya, ben yine uzaktan takip takip, takip dedimse kalkip gitmedim de olabilecek herkesi zorladim bisey desinler diye
  • dünyanın mimarisi en güzel üniversitelerinden birine sahip olan güzel ülke (bkz: katholieke universiteit leuven)
  • demiryollarıyla kısa bir tur ilkede yaşayan flamanlarla walonların ilişkisini çok güzel göz önüne serer. dordrecht den antwerp'e ülkeye girdiğiniz anda multilingual bir ülkedir. anonsu yapan bayan sıkılmadan felemenkçe fransızca almanca ve ingilizce olarak tüm söylediklerini tekrarlar. brükselde ülke bilingual olur. anonslar yalnız felemenkçe ve fransızca söylenir. daha güneye walonie'nin kalbine hainaut'a doğru gelirken bırakın felemenkçe anonsu, trende hangi istasyona geldiğinizi bildiren iki dilli led tablosu dahi sadece fransızca yazmaya başlar.

    yani adamın biri üşenmez, anayasada tanımlanmış bilingualism falan dinlemez, felemenkçeyi o tablodan siler. bunun için uğraşır zaman harcar.

    walonların flaman sevgisi işte bu kadardır.
  • bir ülke nasıl daha verimsiz yönetilir konusunda ders kitabı olabilecek bir örnektir.

    burada politik yapı öylesine karmaşıktır ki oldukça basit olabilecek ve çözülebilecek bir çok konuyu güçler ayrılığı ilkesinin brutal denebilecek uygulamaları sonucu binbir takla atarak ancak sonuca ulaştırabiliyoruz. olayın nasıl işlediğine dair bir tanım yapmak gerekirse de, malumunuz bir merkezi yönetim var. ve bu yönetim üç coğrafi bölgeden (bruxelles - wallonie - flandres) beslenir durumda. o bölgeler üzerinde de doğrudan bir etkisi olmamasına çalışılmış. her bir bölge tek başına merkezi yönetim kadar güçlü sayılıyor. haliyle sistem bu olunca çoğunluk azınlığı yemiş. ülkenin kuzeyinde kalan flanders tek dilli bir yapı geliştirmiş. yani monolingual olmuş. tüm devlet daireleri, tüm yol işaretleri, önünüze konulan tüm formlar, polisin size ceza keserken imzaladığı kağıtlar hepsi felemenkçe olmuş.

    durum buyken ülkenin güneyi wallonia'da her şey kuzeydekinin aksine fransızca yürütülüyor. bir francophone'un kuzeyde çekeceği tüm dertlerin 10 mislini flamanca konuşan birinin güneyde çekmesi sağlanmış. fransızca bilmeyen bir antwerp sakini biri olarak (fransızca kuzeyde zorunlu bir ders değil. ingilizcenin yanında seçmeli bu arada, öğrenmek zorunda değilsiniz) gezmeye namur'a gitseniz ve arabanızı çarpsanız felemenkçe konuşamayan bir polis gelirse mal mal etrafınıza bakıyorsunuz. sizin ülkenizin polisi sizi kendi ülkenizde anlamıyor yani böyle de bir durum var. bu kesimde almanca konuşan 5 azınlık yerleşimi var ancak sayıları çok az olduğu için genellikle bir sorun teşkil etmiyorlar.

    hal böyleyken siz ülkeyi coğrafi olarak ikiye bölüp, çoğunluğun flamanlardan oluştuğu ve felemenkçenin tek dil olduğu bir coğrafi kısım yaratıyorsanız azınlığı da düşünmeniz gerekiyor, kuzeyde fransızca konuşan belçikalıların (300.000 kişinin) devlet işlerini halledebilecekleri idari birimler oluşturulmuş. bunların üçü nitekim başka bir idari kısım olan brüksel'in banliyölerinde. fransızca konuşan bir belçikalı olarak ülkenin flamanca konuşulan kuzeyinde mahkemelik olsanız sizi direkt brussels halle vilvoorde'a (bhv kısmı) sevkediyorlar zira hukuki anlamda iki dilde öğrenim görmüş yetkinlikte birilerini bulmak zor. olanlar da burada.

    brüksel bilingual bir idari ayrım. burada hem fransızca konuşan hem flamanca konuşanların her derdini çözebilecek idari yerleşimler ve kurumlar mevcut. her yol tabelası iki dilde. trende yapılan her anons iki dilde, satın alacağınız her şeyin üzerinde mutlaka iki dil bulunuyor. kral bile konuşmalarını iki dilde tekrardan yapıyor.

    belçikalılar bakmışlar ki bu üç coğrafi bölünme ülkenin ihtiyaçlarını* karşılamıyor, coğrafi bölünmenin üzerine konuşulan dil ayrımında bir üçlü bölünme daha tasarlamışlar. felemenkçe, fransızca ve almanca konuşulan üç communite (cemaat?) idari ayrıma eklenmiş. merkezi yönetim gibi (ama bölgelerden ayrı olarak) konuşulan bu üç dilin kendi parlementoları ve yönetimleri var ve bunlar bölgesel ayrımdan bağımsızlar. dil kökenli bu ayrım ülkenin bazı kurum ve kuruluşlarını da paylaşmış. fransızca konuşan komunite (cemaat diyemicem kusura kalmayın) wallonia ve brükselde kültürel ve sosyal hizmetler verebiliyor. ama brükselin kuzeyinde hiçbir fransızca etkinlik yapmalarına izin yok. zira flanders daha önce de belirttiğim gibi monolingual. yani fransızcayı tanımıyor bile. burada herhangi bir şeye katılmak istiyorsanız flamanca öğreneceksiniz. bitti.

    aynı şekilde almanca konuşan azınlık ve bunların komunitesi sadece fransızca konuşulan wallonia'da etkinlik gösterebiliyor. neden? çünkü kuzeyde tek dil var. durumu iki iki yapabilmek için de bir kanunla flamanca konuşan komunitenin etkinlik alanı da brüksel ve flanders ile sınırlandırılmış. kağıt üzerinde birşeyleri eşitlemeye çalışmışlar.

    bu durumda ne olmuş? brükselde yaşayan ve fransızca konuşan bir aileniz varsa, büyükbabanızın emeklilik maaşı için merkezi hükümete, çocuğunuza konservatuar eğitimi için fransızca komunitesi idaresine, küçük çocuğun ilkokul kaydı için flaman idaresine, çöplerin toplanması ve lokal vergiler için de (tapu gibi) brüksel coğrafi idaresine başvurmanız gerekiyor. yaaani bir brüksel ailesi için çalışan 4 içişleri bakanı var. böyle idare hukuku olur mu?

    belçika ile ilgili ha ayrıldılar ha ayrılacaklar, aha belçika bitti diye konuşmazdan evvel ülkenin ayrılmasını zorlaştırmak için ne denli dümenler çevrildiğinin, insanların diğer komunitelere muhtaç olmasının akademik anlamda yollarının araştırıldığının ve bunların anlatılan şekilde uygulandığının anlaşılması, nitekim mevzunun belçikanın ayrılmasını hakikaten zorlaştırmakla beraber yönetimi de içinden çıkılmaz bir hale soktuğunu da eklemek icap eder. mevcut durumda en basit şekilde çözülebilecek işler bile komplikasyondan ölür bir hale gelmiştir.

    işte atatürk'ün ölürken neden "aman dil!" diye sayıkladığını anladınız mı?

    belçikalılar bunu çoktan anladılar. anlayana...
  • özellikle flanders bölgesine bayıldığım avrupa şehri.

    cherleroi'dan başladığımız seyahat, brüksel, gent ve nihai rotamız olan brugge'de sonlandı.

    ayrıca

    (bkz: #57777929)

    (bkz: #57781325)

    (bkz: #57786180)

    (bkz: #57786817)

    (bkz: #57787976)

    (bkz: #57797359)

    (bkz: #57797361)

    (bkz: #57797364)

    (bkz: #57819226)

    (bkz: #57821365)

    (bkz: #57821369)
  • bira ve çikolata diyarı. burada beğendiğiniz bira ya da çikolatayı (özellikle şehir değiştirecekseniz) hemen gördüğünüz yerde satın alın, yoksa bulamazsınız. zilyon tane lokal ve çok lezzetli bira çeşidi var, çikolatacıların da bir kısmı lokal ya da büyük marka bile olsa örneğin brüksel'de mağazası varken brugge'de, gent'te olmayabiliyor.

    alışveriş için havalimanına da sakın ha güvenmeyin. bira namına hiçbir şey yok neredeyse, bulabileceğiniz türkiye'de marketlerde de satılan duvel ve leffe'den ibaret. en ilginci la chouffe idi, varın gerisini hesap edin.
  • belirli, popüler olan şehirler dışında bildiğin vasat yerler. pis ve düzensiz yapıların alası var. içkileri güzeldir. ülkedeki çoğu insan spor yapar.
hesabın var mı? giriş yap