• esnafinin bize bu rus hatunlar geliyor, bir tane salak turk gencini tavlayip bir hafta beles yasiyor ve para harcamadan gidiyorlar diye dert yanarken yanimizdaki arkadaslardan birinin abi kalalim mi burda ne dersiniz diyebildigi mekandir. (bkz: bravo)
  • bir zamanlar ailecek istanbul'dan arabayla genelde kemer'deki tatil köylerine gitmek gibi bir moda vardı. sabaha karşı 4te falan çıkılırdı yola. o saatte uyandırılmış ve 10 küsür saat arabanın arka koltuğuna hapsolmuş bünye beldibi geçildiğinde şöyle bir rahatlardı, ne de olsa havuz ve muhtemel kaydıraklar çok yakındı artık.
  • rusların fakir olanlarının tercih ettiği yer.
  • antalya'ya 23 km., kemer'e 15 km olan küçük,sevimli bir belde.almanların ve rusların dibinin düştüğü yer.mandalina bahçelerinin arasından plaja inmek her tatil beldesinde görülecek bir şey değil.
  • yürüyen her şeyin rus sanıldığı yer.bir sürü esnaf sadece 3 kelimeyi tekrarlayarak kendilerine vay be ingilizce bilmeden rusça öğrenmiş helal dedirtiyorlar ya...
  • antalya' dan 26 km. uzaklıkta , kemer ilçesine bağlı yerleşim merkezi. beldibi mağarası, paleolitik . mezolitik, neolitik kültür katlarını en iyi yansıtan yerleşim merkezleridir. yapılan kazılarda boya ile yapılmış , şemaik insan, hayvan ve ağ resimleri görülmüştür.
  • kumsala sıralı tatil köyleriyle bir ucundan bir ucuna tagöynüke kadar gidebileceğiniz, rusların çar deli petrodan beri hayalini kurdukları akdenizin sıcak sularına inme politikalırını alabildiğince yaşayabildikleri tatil beldesi.
  • bir gecelik gelindiğinde yurdum erkeklerinin cennete düştüğünü düşündükleri mekan. * şöyle ki beldibi'nin girişinde bulunan crystal disco da yapılan köpük partisi'nde elinizi salladığınızda elinizi bir rus kıza çarpmanız, elinizi çarptığınız bu ruslardan en azından 2'siyle beraber hoşça vakit geçirmeniz çok yüksek.
  • yirmi yılda bir yolumun düştüğü sahil. aklı bali olup, iş güç niyetiyle yola düşüşümden bu yana antalya'ya bilmem kaçıncı gidişime nispetle beldibi'ne hiç gitmediğimi fark ettim dün. aslında fark edemedim pek de beldibini. club med'i görene kadar. anlamamıştım mevkimi, izah edeyim.

    daha havadayken takmışım bu yolculuğa, sanki iniş parkurlarını ezbere bilirmişim gibi "vay efendim, eşek adası'nın sağından nie denize döndü ki? yoksa düşeceğiz de meskun mahal sigortası mı uyguluyor kaptan?" diye, içim pırpır, uykusuzluk diyarında ikinci büyük turumu tamamlamış halde uçak yolculuğunu tamamlamış, inivermişiz güzide güneyli şehrimize. korkumu bastırmaya çalışırken, bir yandan, uykusuzlukla baş etmeye çalışıyorum, anlayacağınız. minübüs kırması araba son sürat yolları arşınlıyor. şehir dışına doğru ilerledikçe antalya'nın neredeyse bütün binalarının ince sütünlar üzerinde yükseldiğini hiç fark ettiniz mi, misal? ne kadar çok inşaat olduğunu ve ne çok çirkin bina dolduğunu? neyse...

    bina azalıp, yeşil çoğalıp, deniz solunuza düşünce, ben de korkumu takip eden öfkeyi susuturup, yolu izlemeye başladım. kötüden hallice güzel bir yol. tanıdık gelmiyor, beldibi mezarlığı'nı az geçince solda beliren mavi pencereli, kirli sarı, küçük binaları görene kadar. kapısındaki tabelayı görünce anlıyorum ki beldibi'ndeyiz. yolun sağına terfii etmiş portakal ağaçları. yeşili zayi. sarısı emekli. mavisi emanet. güneşin kapısına komşu olmuş, minnacık kalmış club med...

    yirmi yıl öncesini hatırlıyorum. daracık, kıvrım kıvrım turuncu, alabildiğine yeşil, katmerli ıssız ve yolcusunu club med'e götüren o bakir yolu, hatırlıyorum. her santimini, neredeyse. yolun ortasına aniden dikiliveren, bağrının tam ortasından çakılmış kırmızılı beyazlı bir reklam tabelasını yakalık gibi taşıyan dev ağacı anlatıyorum telaşla. göremiyoruz. çoktan kesmişler. ne yazık.

    eve döner dönmez fotoğraf albümünü çıkarıyorum. görgüsüzlükten olsa gerek ya da ilk heves, her kilometresini fotoğraflamışım yolun. sene 1985 yazıyor arkalarında fotoğrafların. hatırladığım ağacın fotoğrafını buluyorum. bu seferden önceki son yolculuğumun tanığı fotoğraflara göz gezdiriyorum birkez daha.. 1987 yılından sonra, bir daha gitmedim kemer'e, club med'e, dolayısıyla da beldibi'ne. sebep? önceleri kapılarını yerli turiste açtılar diye, sonraları yaşam başka mekanları önümüze saçtı diye.

    nereden, nereye...
  • yıllar önce uzun saçın; satanist, metalci ve süt sayıldığı yıllarda, kafaları kırık bir avuç saçı uzun adamın işgal ettiği -kemancı'nın henüz ilk rock bar olmaya evrildiği yıllar, bir sahil şeridi rock barı keşfedince burada, üşenmeyip, arapsuyu'nda bir sezon ikamet ettiğim otelden vespa'yla birkaç kere gitmişliğim, tuvaletinde sayfaları açılmış playboy bulmuşluğum, geri sağ salim dönmüşlüğüm var.
    ondan tarihli, kemer'e giden rotanın tek ayağıydı beldibi, asfaltın alt kısmı boyluboyunca plajdı, 3-5 otel vardı, parseller tapusuz ve kaçaktı.
    ve daha öncesindeyse, atlılar dağlık alandan çıktıkları anda akdeniz'i ege'ye ilk bağlayan düzlüklerden biri olan bu alanda, kamp eder ateş yakarlardı

    ondan da önce yengeçler vardı
    hala aynı şekilde yürürler.
hesabın var mı? giriş yap