• tabii ki her şey, fakat bu konuda söyleyecek "bir tık" daha somut şeylerim var.

    ya da, bu cümleyi entry'nin yarısına gelmişken ekliyorum, acaba belirsizlik kavramını yanlış yerde arıyorum da aslında her şey kitap gibi belirli mi? dur bakalım, hele şu entry bir bitsin...

    *
    geçen sene bu zamanlar, ben yine memlekete gitmek üzereydim.
    iki kadeh içince ağlamaya başladığım bir hayatım vardı, ama ben o hayatın "mümkünlerin içinde en doğrusu" olduğuna bir şekilde iman etmiştim. yani halimden bırakın şikayetçi olmayı, son derece memnundum bile.

    burada araya gireyim, "mümkünlerin içinde en doğru" olma inancı bana kendimi "razı olmuş" hissettirmez. "buldun, kıymetini bil" der bana o his. yani sorun benim doğru değil mümkün algımdaymış ve mümkün algımdaki hatadan ötürü doğruyu da anlayamıyormuşum. bunu idrak ettiren tanrıma şükürler olsun.

    anneme, evet tam olarak geçen sene bu ay, tam olarak demiştim ki,

    "anne, ben artık ayrılmayacağım bir yolun başında olduğumu hissediyorum. yani tamam artık, huyum suyum hayatım kararlarım bir yola girdi benim, kendimi bir şeyler denemek zorunda hissetmiyorum. risk almanın artık bana oyun gibi gelmemesi bir yana, bunu korkutucu da bulmuyorum. buradan böyle yürürüm ben."

    ondan sonra hayatımda elbette önemli değişiklikler oldu. hatta bu senenin başında yazmıştım daha, 2016'ya, 2015'te kafamı kurcalayan iki büyük şeyin ikisi de olmadan girdim. ve 2016 için aynen şöyle yazmıştım:

    "bir sudan çıktığım kesin de, nefessiz kalıp ölecek miyim, başka bir suya atlayıp boğulacak mıyım yoksa efendi gibi amfibik amfibik yaşamaya devam mı edeceğim, bunu henüz bilmediğim sene."

    *
    derken, bu senenin hangi ayıydı hatırlamıyorum, o zamanlar henüz sevgilim olmayan ilter'e yıllardır gönderdiğim mail'lerin değiştiğini fark ettim.

    ona anlattığım hayatım, eskiden gerçekten bir dizi senaryosu gibi olurdu. bir sürü insan, bir sürü olay, dedikodu, şu şunu demiş bu bunu yapmış, öbürüyle böyle şeyler yaşanmış, şu kaltakmış bu puştun önde gideniymiş, üfff eski yazdıklarımı hatırlıyorum da, kafam nasıl kaldırmış o kadar hadiseyi ya.

    bu senenin başından itibaren ise, ben de farkındaydım zaten, bir şeyler "değişmişti."

    belli insanlar. belli mekanlar. belli olaylar.

    kime ne kadar şans verileceği, kimin ne kadar bekleneceği, hangi davranışın ne kadar kaldırılacağı, hangi riskin ne kadar alınacağı, hangi planların yapılıp hangileriyle uğraşılmayacağı, bu ofisin seneye falan ne halde olacağı, yani "dagny standartlarının" hangi durumda ne zaman ve nasıl davranacağı belli artık. dagny mezar taşlarını koyun, adam öldürmeyi oyun sanmıyor.

    hayatın bütün belirsizliği olduğu gibi devam ederken, bir baktım ki, her şeyden önce ben kendim "belirli" biri olmuşum.

    hayatımda yaptığım en iyi şeyin bu ofisi açmak olduğunu söylerim her zaman. üç saniye öncesine, bu entry'nin burasına gelene kadar aynı şeyi söylemeye devam edebilirdim.

    ama hayır, tam olarak bunları yazarken bu cevabımdan vazgeçiyorum.

    hayatımda yaptığım en iyi şey, belirli ve "kendine verebileceği cevapları olan" biri haline gelmekti.

    çünkü bu ofisi bana bu hal getirdi. 1.5 aydır ayaklarımın yere değmemesinin sebebi olan ilter'i bana bu hal yürüttü. en gözümün içi arkadaşlarım beni "bildikleri" için sevdi. ailem bana "dagny saçmalamaz" diyebildiği için güvendi.

    hayatımda yaptığım en iyi şey, kendi belirsizliğimi bir kenara itebilmekti.

    *
    bütün bunlar böylece olup biterken, ben aslında bu entry'ye başlama sebebim olan belirsizliğin içinde yaşamakta olduğumu daha birkaç gün önce yeni fark ettim.

    birkaç gün önce, ilter'le bir dahaki görüşmemizi planlamaya çalışıyorduk. fakat temmuz ayı biraz "belirsiz" olduğundan, somut bir plan yapmak mümkün olmadı.

    kendi kendime güldüm.

    kendi işini yapmaktaki risk, malum, sabit gelirinin olmamasıdır. benim de yok. bu senenin başında birkaç dava aldım, iyi de gidiyor o davalar şükür, ama gerisi doğru düzgün gelmedi. ve ne zaman geleceği de "belirsiz."

    ama bu bana kendimi kötü hissettirmiyor. yani evet, bir süre daha gelmezse ciddi ciddi oturup endişelenmem gerekir, ama "kötü" hissettirmiyor.

    uzak mesafe ilişkisindeki risk, sevgilinle görüşme zamanlarını her zaman ayarlayamamaktır. mesela geçtiğimiz on gün içinde iki kere görüştük, fakat temmuz ayımız "belirsiz."

    ama bu da bana kendimi kötü hissettirmiyor. yani evet, bir ay benim için gerçekten uzun bir süre ve ben bu adamı gerçekten daha şimdiden özledim. özleyeceğimi de biliyorum. her gece rüyamda görmeye devam edeceğimi, onu ne zaman göreceğimi bilememenin beni ne kadar üzeceğini, görüştüğümüz zaman herkes tekrar evine dönerken bunun artık benim için bir drama haline geleceğini biliyorum.

    ama bu bana kendimi "kötü" hissettirmiyor.

    hayatımdaki iki majör unsurun, işimin ve sevgilimin, bir taraftan baktığın zaman, ikisi de birbirinden belirsiz.
    ama aynı iki majör unsura başka bir taraftan baktığın zaman, ikisi de tam olarak benim kendimi kendileriyle görmek istediğim yerler.

    bunu anlatabiliyor muyum?

    anlatamıyor olabilirim, çünkü bakın allah belamı versin ki ben bu başlığa bunları yazmak için gelmedim. gelmekteki amacım, "işim ayrı sevgilim ayrı belirsiz dgjasjfsjf" diye kendi kendime eğlenmekti. içimdeki belirliliği, başka bir ifadeyle, belirlilik ve belirsizlik konularında yanlış yere bakıyor olabileceğimi aha gözünüzün önünde, yemin ederim tam olarak bu satırları yazarken fark ettim.

    gerçi dün ayşegül'le konuşurken ona da söylemiştim, "benim hayatım zaten bir yola girmişti, ben buradan zaten yürürdüm. ilter'i bu yüzden de çok seviyorum, birbirini kendisinin ne olduğunu bildiği zamanlarda seven insanlarız - ve daha da önemlisi, bunun o da farkında."

    *
    hayatımdaki belirsizliği anlatmaya geldiğim başlıkta nerelere savruldum sfhshfhs kusura bakmayın. yazmak beni her zaman savurur ama çok çok çok uzun zamandır, iki satır yazayım derken yanlışlıkla bu kadar aydınlanmamıştım.

    *
    hasılı,

    işim belirsiz. ama hangi işi ve ne şekilde yapmaya devam edeceğim sabit.
    sevgilimle ne zaman görüşeceğim belirsiz. ama sevgilimle olan ilişkimin güzelliği sabit.
    ne zaman hangi şehirde olacağım belirsiz. zira istanbul, adana, mersin, cenevre, ankara şehirlerinden herhangi birinde veya ilter'le gideceğimiz bambaşka bir yerde olabilirim. ama tüm buralara "evime gider gibi" gidecek olduğum gerçeği sabit.
    para kazanıp kazanmayacağım belirsiz. ama kazandığım zaman onu kimlerle nasıl harcayacağım sabit.
    yaşayacağım şehir belirsiz. ama o şehirde sevdiklerimle olacağım sabit.
    özlem'in kendi hayatına nasıl devam edeceği kendi kafasında belirli olabilir bilmiyorum, ama benim ciğerimin her zaman bir köşesi olacağı benim kafamda sabit.

    ha metroda, havaalanında, bir meydanın ortasında, yolcu otobüsünde, sokakta içerken, caddede öylesine yürürken, elbette ölebilirim. bu tamamen belirsiz ve o noktada sabit olan bir şey de yok. bunlardan bağımsız konuşuyorum.

    ama ben galiba, muhtelif belirsizliklerden, tam da yukarıda saydığım sabitler sayesinde, valla ne yalan söyleyeyim pek de korkmuyorum.

    güzel oldu böyle be :)
  • matematikte; oo/oo (sonsuz bölü sonsuz) , 0*oo (sıfır çarpı sonsuz), sıfır üssü sıfır, 1 üssü sonsuz, sonsuz üssü sıfır ve 0/0 (sıfır bölü sıfır) belirsizdir.
  • biz zirve mekanı. soursummitz üzerinden bu mekan hakkındaki yorumlar okunabilir. biraz absürd ve çizgi ötesi bir mekan ama haberiniz olsun.
  • limonda mekan olarak istanbulda yer alan. ankarada belirsiz bir yer bile yok,o kadar kısır bir yer ankara bu anlamda, yüklenen diğer anlamlarında da olduğu gibi*.

    (bkz: istanbul vs ankara)
  • (bkz: müphem)
  • 0/0, 1 üzeri sonsuz, sonsuz-sonsuz ve sonsuz/sonsuz gibi örnekleri olan matematiksel konu.
  • bir vedat gündoğdu albümü. albümdeki tüm eserlerin söz ve müziği kendisine aittir.
  • hayatın matematik olduğunun kanıtıdır.
  • soursummitzde hakkinda cok detayli bilgilere erisilebilen hayali bir mekan. sanal zirveler icin ideal bir yer kanimca...
hesabın var mı? giriş yap