• "bilgenin yüreğinde her dilek
    anka kuşu gibi saklı gerek
    damla nasıl inci olur denizde
    sedefler içinde gizlenerek"
  • bazı hanım kızlarımızın oralarını buralarını açma ya da açılmış gibi yapmalarının altında kalan o frikikten hazine ki;
    (bkz: ben bir kucuk cezveyim elden ele gezmeyim)
  • kudsi hadis oldugu rivayet edilen soz.
    haliyle söz allah'a ait ve peygamberin agzindan söylüyor rivayeti dogru kabul edersek.
  • islam inancında, peygamberin kuranda yer almayan ve onun-yaratıcının ağından sarf ettiği sözlerden birisi olan ve tasavvufçuların kâmil-olgun insanı tanımlamak için tercih ettiği bu kutsi hadisi “insanı ve onun var oluşunu” anlamak için yorumlamak da mümkün. zira bir olgu olarak islam dini ele alındığında onun yaratıcıya dair getirdiği açıklamalar elbette ki dinin kulluğu ve insanı anlatmaya girişmesiyle bizlere ipucu verecektir. yine olgunun, paranteze aldığımız inancın yorumuna devam edersek şunu da eklemek mümkün; yaratan, kulunu ve onların en mükemmeli addettiği peygamberini kendisine ayna olması için yaratmıştır. fakat burada aynalığı açmak gerekir. kasıt yaratıcının bir bedende hayat bulması değil, bizzat aynaya yansıyan görüntünün varlık olmaktan ziyade hatırlatıcı bir hayal olması gibi imkâna işaret edebilirliğidir. zaten dinin ve tasavvufun inananını ulaştırmak istediği, ona işaret ettiği makam da aynalığının yani (yaratıcıyı aksettirebilme ve ona ulaşabilme) imkânlılığının idrakine vararak, yaratılışına uygun hareket etmesidir.
    şimdi buradan çıkartacağımız iki soru var: insanın-kulun aynalığını üstlendiği yüce yaratıcı neden bilinmeyi murad etmiştir? bu isteğin, yönelme ve hareketliliğini eksiklik yahut zaaf belirtisi olmaksızın açıklanması gerekecek. ki böylelikle o’nun yakalanabilmesinde, aksettirilebilmesinde araç olan, bu araçlılığın imkânını taşıyan insanın, parantezi ortadan kaldırdığımızda kendi varlığını açıklayabilmesini sağlayalım. hani cevabımız öyle olmalı ki kişi kendisine baktığında, hele ki baktığında gördüğünü sorgulamaya girişiğinde, kendisinin ve sorgulamasının altını doldurabilsin. hele ki felsefe yapmanın bizzat bu “soru sorma” edimi oluşunu göz önünde bulundurursak giriştiğimiz uğraşın “sorgulamayı sorgulamak” ve felsefenin ne’liğini açmak olduğu aşikârdır. bir insan olarak ben, neden kendi varlığımı sorgulamaya girişiyorum? aynı zamanda yeni sorular da beliriyor; bunu bir ihtiyaca binaen mi yapıyorum, yoksa doğam gereği mi hareket etmiş oluyorum. o zaman bu “doğa”ya dair neler diyebilirim. ikinci ana soruda karşımıza çıkacak olan “olgun insan” olmamın, hani insani hareket etmememin önünde bir engel midir “sorgulamayışım”? ve ben bu sorgulamaya girişmeden de kendime zarar vermeksizin hayatımı sürdürebilir miyim?
    öte yandan iyi bir kul, kâmil bir insan olmama yol gösteren dini öğreti, parantez ortadan kaldırıldığında insan ve insanlığa dair nereye tekabül eder? buna öyle cevaplar bulmayım ki bana ‘bir insanı değerli kılan nedir?’i versin. hani mevkiim, sıfatım yahut yaptığım işten bağımsız olarak yapış şeklimden gelen-gelecek olan değerliliğimin nerede temellendiğini bulabileyim. sadece bana öyle geldiği ve benim kabul ettiğim için hayatımı ve varlılığımı haklılaştıracak değerlerin ötesinde, bulunduğum nokta ve mensubiyetlerden azade bir mihenk taşı var mıdır ve varsa bunu nasıl öğrenebilirim?
  • tanrının evreni yaratma sebebini açıklamaya çalışırken kendi içinde tanrının mükemmelliği ile çelişir bir ifade. tam bu noktada bir hindu atasözü şöyle diyor:

    "tanrı mükemmel bir bütün idiyse yaratma iradesi nereden oluştu?"

    erdem kazandıkça tanrıya yaklaştığı düşünülen insan için bile kusurlarını giderdikçe, meziyetlerinin başkalarına bilinmesinin önemsizleşmesi doğru görülür. dolayısıyla tanrı en erdemli olduğuna göre ona ilel ebed sadece kendine bilinmek yetmeli değil miydi? yoksa tanrı yalnızlık mı çekiyordu?
  • belki şöyle birşeydir:
    "her şeyi gören göz, bir yansıtıcı olmaksızın kendini göremez."(j.locke)

    koşarken gelen ekleme. necatigil olunca akan sular durulur.
    büyük yazarla düşlenebilir, doğa dahil:
    üşenenler son parağrafa.
    (bkz: #7721452)
  • tamamı ben gizli bir hazineydim; bilinmek istedim; sevgiyle insanı yarattım şeklinde olan allah'ın sözü olup kur'an-ı kerim'de geçmeyen kudsi hadis olduğu söylenen ibaredir. bildiğim kadarıyla vahdet-i vücud/ panteizm etkisi altında tasavvufçuların uydurduğu hadistir. mana olarak doğrudur belki. aşkın varlık olarak tanrı en saf haliyle sevgidir, insanı da bu sevgiyle halketmiştir. lakin hadis hadis değildir.
  • orjinali şöyledir; küntü kenzen mahfiyyen.
hesabın var mı? giriş yap