• ben ölürsem akşamüstü ölürüm
    şehre simsiyah bir kar yağar
    yollar kalbimle örtülür
    parmaklarımın arasından
    gecenin geldiğini görürüm

    ben ölürsem akşamüstü ölürüm
    çocuklar sinemaya gider
    yüzümü bir çiçeğe gömüp
    ağlamak gibi isterim
    derinden bir tren geçer

    ben ölürsem akşamüstü ölürüm
    alıp başımı gitmek isterim
    bir akşam bir kente girerim
    kayısı ağaçları arasından
    gidip denize bakarım
    bir tiyatro seyrederim

    ben ölürsem akşamüstü ölürüm
    uzaktan bir bulut geçer
    karanlık bir çocukluk bulutu
    gerçeküstücü bir ressam
    dünyayı değiştirmeye başlar
    kuş sesleri, haykırışlar
    denizin ve kırların
    rengi birbirine karışır

    sana bir şiir getiririm
    sözler rüyamdan fışkırır
    dünya bölümlere ayrılır
    birinde bir pazar sabahı
    birinde bir gökyüzü
    birinde sararmış yapraklar
    birinde bir adam
    her şeye yeniden başlar

    1972
    ataol behramoglu
  • hayatı yakalayan nadir şiirlerden.
  • ataol behramoglunun zirve yaptıgı 2 eserinden biri. digeri de bu ask burada biterdir. edip akbayramın yorumuna doyum olmaz. bu şiiri okuyup sarkıyı dinledikten sonra kendi kendime 'ben olürken aksamüstü ölsem' demek geliyor içimden.
  • "birinde bir adam
    her şeye yeniden başlar"

    akşamüstü ölmek bir adam için yeni bir başlangıç sayılabilir mi? yeni bir başlangıç için ölüm şart mıdır? yoksa bazı şeylerin ölmesi içimizde yeterli midir? bir sinema izlesem başa bir şehirde, gidip denize baksam ya da kayısı ağaçlarının içinde dolaşsam mesela. gerçek üstü bir ressam değiştirse içimdeki renkleri. bütün siyahlar kırmızı olsa, uzaklardan sarı bir şat geçse, selamlasam ve içimdeki kadın tüterek uzaklaşsa bedenimden. boş bir oda gibi kalsam geriye ve giden her şey lâfü güzaf olsa.
  • güzel bir şiirden ortaya çıkan güzel bir edip akbayram şarkısıdır. aynı zamanda en başarılı şarkı yapılmış şiirlerden biridir.
  • ölüm yalan olur bu şiirde, şarkıda. hep gam verecek değil ya, belki neşe de verir bir pazar akşamüstüsünde dinlendiğinde.
  • edip akbayramın sesi ile birlikte dinlendikçe dinlenesi gelen bir eser... bu aralar kitlendiğim...
  • vedalar, hep gecenin siyahında saklanıp gerçekleşir. en son veda olan, hayata veda da ise en güzelinin aksamüstleri olduğunu anlatan bir eserdir.

    öyledir ki; akşamüstlerinin alacakaranlığında, gözün en son gördüğü şeyin güneş olmasıdır amaç. son kez görülen ama rahatsızlık vermeyen, bitişi andıran, gözlerin harelenmesini sağlayan, hafif bir ışık süzmesidir. son ışık zerresinin görülmesiyle bütün kötülükler, utançlar koskoca bir karanlığın içinde saklanır ve yok olur. ışıktan sonra gözlerin kapanmasıyla, adem kişisinde ölümün soğukluğunu simsiyah yağan karlarla hissettirir bu eser. işte bu soğukluk ölümden ziyade sevdayı, sevdalıyı ve şiiri yansıtır. akşamüstü ölmek ondan istenir. 'akşamüstü ölmek istiyorum ki; karanlığın o koskoca boşluğunda, kaybolayım da kimseler hissetmesin yokluğumu.' dedirttir insana.
hesabın var mı? giriş yap