• abd'de hayli popüler olan bir kişilik indikatörüdür. beş büyük faktör kuramında 5 temel nitelikten söz edilir:

    - openness (açıklık)
    - conscientiousness (sorumluluk)
    - extroversion (dışadönüklük)
    - agreeableness (uyumluluk)
    - neuroticism (nevrotiklik)

    indikatörün adının çeşitli kaynaklarda "ocean" akronimi ile ifade edilmesinin nedeni özelliklerin baş harflerinin "ocean" sözcüğünü oluşturmasıdır. karakter oluşumunda genetik de çevre de etkilidir. önce indikatörde yer alan karakter özelliklerinin tam olarak ne ifade ettiğini kısaca açıklayıp, daha sonra bu özelliklerin belirlenmesinde rol oynayan bir takım kalıtımsal veya edinilmiş belirleyicileri not edeceğim.

    * * *
    - openness özelliği yüksek bireylerin fantezi dünyaları, hayal güçleri gelişmiştir. bu kişilerin yeniliklere daha açık olmaları, çeşitli alanlara entelektüel merak göstermeleri ve estetik duyarlılık sahibi olmaları yüksek bir olasılıktır.
    - conscientiousness özelliği yüksek bireyler genel olarak daha planlı, daha organize ve çalışkan olan kişilerdir.
    - extraversion özelliği yüksek bireyler insanlarla etkileşmekten zevk alan ve konuşmayı sevenlerden oluşur.
    - agreeableness özelliği yüksek bireyler daha uyumlu, daha uzlaşmacı ve daha kibardır.
    - neuroticism özelliği yüksek bireyler ise öfke, hayal kırıklığı, anksiyete gibi duyguları tecrübe etmeye meyillidir.
    * * *
    tanımı bitirdiğimize göre bu özelliklerle bağlantılı olduğu söylenebilecek olan nörobilimsel bulguların neler olduğuna bakabiliriz.

    * * *
    1) openness:
    inferior parietal lobüldeki konnektivite ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. aslında bu hiç de şaşırtıcı bir bulgu değildir zira inferior parietal lobül, angular gyrus ve supramarginal gyrus olmak üzere iki gyrustan oluşmaktadır. özellikle supramarginal gyrusun hem dil, hem empati hem de açık görüşlülük için önem arz ettiğinden daha önce kısaca bahsetmiştim. (#71181689)

    testte openness skoru yüksek çıkan birinin yabancı bir dil öğrenmek istemesi, yurt dışına gitme hayalleri kurması ve politik olarak liberal bir çizgiye meyilli olması şaşırtıcı olmayacak ve söz konusu bölgelerin aktivasyonu ile de tutarlılık gösterecek durumlardır.

    * * *
    2) conscientiousness:
    büyük ölçüde ön insula ve dorsal ön singulat korteksten oluşan (birincil olarak, başka yapılarla da bağlantılı) salience network ve cognitive control network gibi ağların aktivasyonu ile ilişkili olarak belirlenecektir.

    bunu ele alan bir çalışma:
    salience network dynamics underlying successful resistance of temptation
    fmri ve erotik resimler kullanılarak yapılan bu çalışmada kendine hakim olma eyleminin test edilmesinde stimulasyonun görsel bir stimulasyon olduğunu hatırlamak önemlidir.

    buna ek olarak bir beyin regresyon analizinde, conscientiousness niteliğinin bilateral superior parietal lobüldeki gri madde hacmi ile doğru orantılı olduğu ve sağ orta frontal gyrustaki gri madde hacmi ile ters orantılı olduğu gözlemlenmiştir.
    brain structure links trait conscientiousness to academic performance

    superior parietal lobülün 5. ve 7. brodmann alanlarını içerdiği düşünülürse de brodmann alanları entry'mde de (bkz: brodmann alanları/@highpriestess) linkini görebileceğiniz şu çalışmanın, akademik performans bağlamında yukarıdaki bilgilerle tutarlı olabileceği anlaşılabilir:
    neural substrates associated with the concurrent performance of dual working memory tasks

    * * *
    3) extroversion:
    geçenlerde robert winston'ın bir kitabını okurken, dışa dönüklük ile ilgili ilginç teorilere rastladığımı belirtmeliyim. kitapta eysenck'in dışa dönük kişilerin sürekli olarak kortikal uyarılma arayışında olduklarını ileri sürmüş olmasının bahsi geçiyordu.

    buna ek olarak dopaminin etkisi ile ilgili kısa bir bölüm vardı. winston'ın dopamine dair yapmış olduğu analoji takdire şayandı. winston'a göre dopamin bir tür ikramiyeye benzetilebilecek olan memnuniyet duygusunu elde etmek amacıyla kumar makinesi gibi düşünülebilecek nükleus accumbens'e atılan paraydı lakin dışa dönüklerin oynayacak daha az parası vardı, binaenaleyh uyarım seviyeleri de daha düşüktü. bu vaziyet dışa dönüklerde sürekli olarak uyarılma arayışını doğurmaktaydı.

    cornell üniversitesi'ndeki bulgular winston'ın kitabında yazanlar ile tutarlıdır.
    extroverts have more sensitive brain-reward system

    * * *
    4) agreeableness:
    mantıken açıklıkta olduğu gibi empati ile ilgili bölgelerle ilişkili olması muhtemeldir. haliyle şu tür çalışmalara bakmak faydalı olabilir:
    the role of 'shared representations' in social perception and empathy: an fmri study.

    uyumluluk aynı zamanda default mode network aktivitesi ile pozitif korelasyon göstermektedir.
    the big five default brain: functional evidence

    * * *
    5) neuroticism:
    depresyon gibi durumlarla da ilişkili olduğundan ötürü serotonerjik sistemle ilişkili olarak belirleneceğine şüphe yoktur.

    serotonergic function, two-mode models of self-regulation, and vulnerability to depression: what depression has in common with impulsive aggression

    neuroticism associates with cerebral in vivo serotonin transporter binding differently in males and females

    ayrıca:
    brain structural connectivity and neuroticism in healthy adults

    panik, depresyon ve öfke gibi özellikler birbirinden farklı pathwaylere bağımlı olduklarından hepsi için ortak bir neuroticism belirleyicisinden söz etmek hatalı olur. aslında bu durum diğer 4 özellik için de geçerlidir zira her karakter özelliği kümesi kendisine bağımlı olan bazı alt kümeler yaratacaktır ve bu alt kümelerin mutlaka kesişiyor olmak gibi bir zorunluluğu yoktur.

    bu durum en basit olarak şu örnekle açıklanabilir: bazı bölgelerde gri maddenin azalması depresyon ile ilişkilidir. hatta söz konusu nörokrimolojide paylaşmış olduğum (#94823512) davranış kontrolü ile ilgili bölgeler ise bu katillerde görülen bir desendir. ancak gri maddenin yaşla beraber azaldığını ortaya koyan çeşitli araştırmalara da rastlamak mümkündür. buna mukabil yaş ilerledikçe neuroticismde azalma da görülür. (age differences in the big five across the life span: evidence from two national samples) tüm bu bilgileri bir araya getirirseniz nörobilimde tek bir faktörün mutlak belirleyiciliğinden söz etmenin sağlıklı olmadığını görürsünüz.
    * * *

    hülasa karakter özellikleri pek çok faktörden etkilenen kompleks fenomenlerdir ve kendi içlerinde fasetler barındırırlar. bu entry fazlasıyla eksik, yetersiz bir entry'dir ve amaç okuyucuya kişiliğin nörobilimine yönelik temel bir fikir vermektir.
  • sözlükten farklı yazarları açıp sadece okuyunca bile yazılarına sinmiş bir şeyi rahatlıkla gözlemleyebiliriz: mizaçlarını. her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır derler. doğru. bu yoğurt yiyişleri beşe indiren bir çalışma bize hangi karakter özelliği sergilediğimizi göstermesi ve ona göre kararlarımızı gözden geçirebilmemiz adına ışık tutuyor. araştırmacılara göre bu karakter özelliklerinin temel olma sebebi, onların adeta hücrelerimize kadar sinmesi, daha insanlığın ilk zamanlarında bile çevremizi şekillendirirken ihtiyaç duyacağımız farklı tavırlar olması. ocean diye kısaltmışlar, kısaca bir göz atalım.

    openness (tecrübeye açık olma)

    bu benim. bu tipte insanlar soyut düşünme eğilimindedirler. farklı bir açıdan bakma, yeni bir perspektiften olayları tekrar değerlendirme, maceraya dalma, hayal gücünü kullanma, tecrübeye açık olma. sıkıntımız şu ki, çok pratik değiliz, geleneksel yöntemlerle biraz derdimiz var gibi. yer yer gündelik örneklere nüfuz etmede güçlük çekebiliyoruz. kulağımızı diğer elle tutma gibi bir yönelimimiz var biraz ama bu beynimizin bambaşka bölgelerinin birbiriyle epey bağlantılı olabilmesinden ileri geliyor. eskiden big five yaklaşımı dahilinde bu kategoriye düşen insanları zeki olarak nitelendirme eğilimi varmış ama sonra böyle bir illiyet bağının bulunmadığı ortaya çıkmış. yani, bambaşka şeyleri birbirine bağlamakta iyiyiz ama bunu gayet kötü bir şekilde de yapabiliyoruz. mesela bazen çok anlamsız serbest çağrışımlar yapıyorum ben. pek sevdiğim bir huy değil. ama şu bir gerçek: öğrenme açlığı bizim gibilerde fazla. esneklik ve yaratıcılık imkânı da sunuyor bu durum yapabilene.

    özgürce bağlantı kurmaya daha meyilli olduğu için bizim beynimiz kurduğu bağlantıların o kadar da anlamlı olmayabileceğini göz ardı edebiliyor bazen ve kendine fazla güven duyma (overconfidence) sorunuyla karşılaşabiliyoruz. bir sonra bahsedeceğim karakter tipinin de en fazla yaşadığı sorun bu. orada bu bilişsel önyargıyı bir örnekle açıklayacağım.

    eğer yüksek hayal gücümüze fazlaca bağlanır ve gerçeklerden koparsak da;
    hatıralara uydurma noktalar katma olan confabulation,
    semavi dinlerin de temelinde bulunan insanmerkezcilik
    recency effect, hot hand phenomenon, pareidolia gibi az veriyle büyük hikayeler uydurabilme gücümüzü yanıltıcı bir şekilde kullandığımız önyargılara savrulabiliyoruz.

    sanatçı, girişimci, felsefeci olurmuş bizden mesela.

    *

    conscientiousness (sorumluluk duygusuyla hareket etme)

    sebatkâr insanlardır, kendilerine imrenirim. özellikle iş hayatında başarıyı getiren karakter tipi bence bu. yüksek motivasyonla, uzun süre çalışabilirler. onlar duracell gibidir. diğerleriyse, duracell'in karşısındaki sıradan karbon çinko pil. uzun vadeli tatminleri kısa vadeli keyiflere tercih ederler.

    ünlü marşmelov deneyinde, deneyi yapan kişi çocuklara “ya önündeki marşmelovu şimdi yersin, ya da geri gelmemi beklersin ve sana iki tane veririm.” diyor.

    çocuklardan bazıları yiyor, bazıları da ikincisi gelene kadar bekliyor. işte ikincisini bekleyenlerin bu tipte bir karakterle özdeşleşebileceklerini söyleyebiliriz.

    https://www.youtube.com/…q&ab_channel=floodsandiego

    delayed gratification olarak geçen bu durumda, kişi anlık keyiflere karşı oldukça dirençlidir. onlar genelde, uzun vadeli düşünen, disiplinli ve organize kişilikler olurlar.

    bu tipteki insanların en fazla etkilendikleri bilişsel önyargı, kendine fazla güven duyma (overconfidence) ve doğrulama önyargısıdır (confirmation bias).

    kendine fazla güven duyma dedikleri şeye verilebilecek bir örnek alkollü araç kullanmak olabilir. bu durum, her alkollü araç kullanan insanın bu tipte bir karaktere sahip olduğunu göstermez ama bu tipteki bir insanın alkollü araç kullanma veya risk teşkil eden konularda insiyatif almaya daha meyilli olduğunu gösterebilir. risk iştahlarının yüksek olma sebebi kendilerini kontrol edebilen insanlar olmalarıdır. ama bu risk iştahını dizginlemek bazı durumlarda faydalı olabilir.

    doğrulama önyargısı (confirmation bias), inançlarına çelişen verileri gözardı ederken, inançlarını doğrulayan verileri daha fazla vurgulamaktır. bu insanlar uzun vadeli planları bulunduğunu söylemiştik. genelde uzun vadeli bir plana duyulan bağ, kısa vadeli planlara duyulan bağdan daha sıkı olur. dolayısıyla, bu tipteki bir insan, planını "çöpe atmaya" karşı çok daha isteksizdir ve buna yol açabilecek verileri görmezden gelmeye daha çok meyillidir.

    daha az da olsa, bu tipte insanların etkilendiği bazı başka önyargılar batık maliyet yanılgısı(sunk cost fallacy) veya loss aversion (kaybetme korkusu) olabilir.

    doktor, üst düzey yönetici, politikacı olabilirlermiş güya.

    *

    extraversion (dışadönük olma)

    dış dünyaya ihtiyaç duyan bu insan tipi duygusal bir yapıya sahiptir. sosyal yetenekleri yüksektir ve insanların ilgisini nasıl çekeceklerini bilirler. güç, statü, aşk, arkadaşlık gibi en az iki kişinin dahil olmasının gerektiği meselelerle meşguldürler, çünkü ödül mekanizmaları sosyal çevre içinde daha iyi iş görür. dışadönük olarak tasvir edilebilecek bu kişilerin dopamin reseptörlerinin daha fazla çalıştığı gözlemlenmiştir. bulundukları çevreyi domine etmeleri kuvvetle muhtemeldir. yeni insanlarla tanışmaktan hoşlanır ve insanlarla kolayca bağ kurabilirler. dışadönük kişinin tam anlamıyla zıt kutbunda; soğuk ve sessiz karakterdeki, ilgi odağı olmaktan nefret eden şizoid kişilik bozukluğu'na sahip biri yer alır.

    dışadönüklerin etkili sosyal yeteneklere sahip olması için bazı feragatlerde bulunması gerekir. bu feragat detaycılık ve kılı kırk yarmadır. bu yüzden de genelde availability heuristic olarak tarif edilen bilişsel önyargı içerisinde karar verme ihtimalleri daha kuvvetlidir. höristik (kestirim) yoluyla, daha hızlı karar verebilmeleri sosyal hayatın hızı göz önünde bulundurulduğunda etkili bir stratejidir ama bazen yanlış kararlar vermelerine sebep olabilir.

    bandwagon effect olarak da literatürde karşılığı olan herd mentality (sürü psikolojisi) de dışadönüklerin içinde bulunabileceği bir önyargı türü zira dışadönük insanlar sosyal olarak geçerli olan üzerinden etki alanlarını genişletmeyi tercih ederler. daha doğrusu sosyal etki alanlarını genişletmeyi tercih ettikleri için sürüyü kendisine çekebilecek türden yaklaşımları, bu yaklaşımın doğruluğunu test etmeden tercih edebilirler.

    gazeteci, barmen, aktör, motivasyon konuşmacısı (bu bir meslekse tabi) olabilirlermiş.

    *

    agreableness (arkadaş canlısı olma)

    toplum yanlısı bu insanlar başkalarına yardım ederek stres seviyelerini düşürebilirler. kalabalık bir ortamda yardım bekleyen insana, başkaları var diye yardım etmemek olarak tarif edilen ve bystander effect olarak bilinen psikolojik olgunun bu insanları etkileme ihtimali daha düşüktür. biri yardım mı bekliyor, elini taşın altına ilk koyan insan tipi onlardır. bystander effect'e dair açıklayıcı bir videoyu aşağıda bulabilirsiniz.

    https://www.youtube.com/…hannel=heroicimaginationtv

    bu insanlar kurallara ve teamüllere daha fazla uyarlar. hareketleri, altruizm kapsamı altında değerlendirilse de bence bu oldukça tartışmalı bir kavram olduğu için bu karakter tipini direkt olarak altruizmle bağlamak sakıncalı olabilir. yapılan bilimsel çalışmalarda, insan beyninde empatiyi tetikleyen kısımların, bazı insanlarda daha fazla aktive olduğu gözlemlenmiştir. genel olarak bu durum, bu karakter tipiyle bağdaştırılır.

    güven temelli yaklaştıkları için anchoring bias (çapa etkisi) gibi eldeki veriye çapa atarak yenisini ona göre değerlendiren bir önyargıya meyledebilirler.

    öğretmen, hemşire, danışman, hakim olabilirlermiş.

    *

    neuroticism (dengesiz olma)

    duygusal olarak istikrarsız olan bu insanlar fazlaca stres altında yaşarlar. kaygı mıknatısı gibilerdir ve en ufak şey onları kaygılandırmaya yetebilir. işin bir diğer sıkıntılı tarafı da, kaygılandıkları zaman çabuk toparlayamamalarıdır. kırılgan ve hassas bir yapıda oldukları için tepkilerinde ölçüsüzlük gösterirler. ilk bakışta içinde olmanın en fazla istenmeyeceği karakter tipi gibi görünebilir.

    genelde nevrotikler, iki olgu arasında gerçekdışı bağlantılar kurma anlamına gelen illusory correlation (yanıltıcı korelasyon) gibi bilişsel önyargılara maruz kalırlar. detaylara boğulmalarına rağmen, algıda seçicilik yanılsamasıyla kaygı verici unsurlara daha fazla odaklanabilirler.

    fakat, nevrotikliğin bazı avantajları da mevcuttur. mesela bu insanlar tehditlere karşı çok daha duyarlıdırlar. zaten tetikle olan yapıları sebebiyle, başlarına bir şey gelme ihtimalini düşürürler. ama genelde kendi kendilerine zarar verebilmeleri bu avantajı en iyimser haliyle nötrler. farkındalık (mindfulness) temelli meditasyonların bu tipteki insanlar için oldukça yararlı olduğuna dair çalışmalar mevcuttur. bunlardan biri aşağıdaki gibidir.

    https://www.sciencedirect.com/…ii/s0191886915001282

    farkındalık bu tipteki insanlar için diğer tiptekilere göre daha fazla şey ifade eder. günümüz iletişim teorilerinde transformational leadership (dönüşümcü liderlik) adında bir yaklaşım geliştirilmiştir. çünkü dünyadaki kaos, dünyaya dair bilgi miktarı artmasına rağmen azalmak yerine artmaktadır ve belirsizlik norm hâline gelmeye başlamıştır.

    dönüşümcü liderlik özelliğine sahip insanlar da değişimi yönetebilme konusunda, içinde bulunulan duruma dair farkındalığı arttırma konusunda daha başarılı olan lider tipleridir. bu lider tipinin, farkındalık üzerine yoğunlaşmış ve karakterinin negatif etkilerinin eylemlerini etkilemesini bir şekilde engellemiş nevrotik insanda daha mümkün olabildiğine dair bir çalışma aşağıdaki gibidir. çünkü nevrotikler farkındalık egzersizinden en fazla sonuç alan, zira ona en fazla ihtiyaç duyan insanlardır.

    https://www.frontiersin.org/…/fpsyg.2018.02588/full

    yazar, muhasebeci (herhalde detaycılıkları sebebiyle) veya yoga eğitmeni (herhalde farkındalık konusunda tetiklenme potansiyelleri sebebiyle) olabilirlermiş.
  • gelen eleştirilerin ideolojik temellerini anlayabildiğimden ötürü eleştirenlerine hak verdiğim kuramdır. lakin:

    * * *
    1) bilimi ideoloji ile karıştırmamakta fayda vardır. yukarıda sözünü ettiğim varyasyonların çıkarım yapmakta aceleci davranan sosyal darwinistlerin veya red pillciler gibi grupların argümanları ile bir tutulması hatalı bir yaklaşım olacaktır zira yukarıda paylaştığım yapılardaki değişiklikler yalnızca kalıtımsal olmayıp edinilmiş de olabilirler. zaten bu detayı entry'nin başında da özellikle belirtmiştim.

    ne demek istediğimi biraz daha açayım. daha önce "anksiyete ve depresyonun şımarıklık olması" gibi bir başlık görmüştüm, insanlar depresyona girmemeyi bir tür soyut "psikolojik güç" ile bağdaştırıyorlardı. oysa uzun süreli bir depresyon beyinde kalıcı değişimler yaratabilmektedir ve bunun bir takım "dışsal" güç ile kişi tarafından hiç ilaç desteği almadan veya depresyona ilk etapta sebebiyet veren çevresel koşullar değiştirilmeden elimine edilebileceği inancı da bu durumda biraz havada kalmaktadır. (#88777874) elbette bu tür problemler yalnızca kalıtımsal olamazlar, zaten nörobilimciler de işin genetiğinden ziyade anatomisini ve fizyolojisini tanımlamaya çalışmaktadırlar.

    * * *
    2) "jung okumayı çok seven, ilköğretimini evde tamamlamış ve akabinde ziraat yüksekokuluna gitmiş katharine cook briggs ve yine evde eğitilip akabinde siyaset okuyan kızı isabel briggs myers tarafından, yani hiçbir psikoloji eğitimi olmayan bir anne kız tarafından, ikinci dünya savaşı sırasında geliştirilmiştir."

    bu big five için değil, mbti için geçerli olan hatalı bir bilgidir. big five kuramını geliştiren gruplar birbirinden bağımsız olarak çalışmış takımlardır, lakin bu grupların vardıkları sonuçlar birbirine benzer olmuştur. kimdir bu isimler?

    1) paul costa, jr. ve robert roger mccrae
    2) warren t. norman ve lewis goldberg

    iddia edilenin aksine bu isimlerin hepsi psikoloji ihtisası olan kişilerdir.

    * * *
    3) "geçerliliği burçlarla filan karşılaştırılmaktadır."

    big five'tan ziyade mbti için bu yaklaşımın neden bir false analogy örneği olduğunu daha önce zaten uzun uzun açıklamıştım, tekrar yazmayı gerekli görmüyorum. merak edenler okuyabilirler. (#86338676)

    * * *
    bu hataları belirtirken, psikoloji camiasındaki metodoloji krizinin değerli yazarın da belirttiği gibi self-reporting bias kaynaklı problemlerden muzdarip olduğunu inkar etmemekteyim. özellikle türkiye'deki üniversitelerde sosyal medyadan anket paylaşarak tez yazmanın normal kabul edilmesi bir faciadır ve metodoloji eleştirisi yapmak her zaman faydalıdır. ancak bu metodoloji krizlerinin çözümlenmesi önceden yapılmış olan anatomi ve fizyoloji temelli araştırmaları tamamen çöpe atarak değil metabilim üzerinde (#104337094) düşünerek ve metodolojide bir takım reformlara giderek mümkün olacaktır.
  • kişilik: "bir bireyin tutarlı, değişmeyen ve belirgin özelliklerinin tümüdür" şeklinde tanımlanır ve kişiliği açıklamaya yönelik çalışmalar binlerce yıldır, kuramlar ise onlarca yıldır hayatımızda yer almaktadır.

    mesela theophrastos insanların neden birbirinden farklı olduğunu 99 yaşında yazdığı kitabında şöyle sorar: “neden biz bütün yunanlılar aynı gökyüzünün altında bulunuyoruz, aynı eğitimi alıyoruz ama yine de hepimizin farklı karakterleri var?”

    hipokrat'ın, bergamalı galen'in, ibn-i sina'nın farklılığı açıklamak için geliştirdiği açıklamalardan birisi ise kan, sarı ve kara safra ile balgam gibi vücutla ilgili sıvılara göre yapılmıştır.

    kuramlar ise freud sonraki araştırmacılar tarafından oluşturulmuş olup: psikoanalitik kuram, davranışçı-bilişsel kuram, insancıl kuram ve özellik(ler) [traits] kuramı gibi kişilik kuramları vardır. bu bahsedilen birçok kuramla çeşitli olumlu ve olumsuz eleştiri getirilmiştir. şöyle ki freud'un kuramına getirilen en önemli eleştirilerden bazıları sadece hasta kişilerin gözlemine dayanarak çalışmalar yapılmış olması, deneysel olmaması, cinselliğe yaptığı aşırı önemlilik vurgusudur.

    özellikler kuramındaki özellik kelimesi "bir bireyin gerçekleştirmiş olduğu tutarlı davranışları, duygu ve düşünce kalıplarını" açıklamak için kullanılır. bu kuram insanların kendilerini ve başkalarını tanımlamak için kullandığı sözcükleri ve istatistiksel bir teknik olan faktör analizini temel alır. çok uzatmadan yazmak gerekirse insanların birbirine benzeyen kişilik özelliklerini tanımlamak için kullandıkları sözcükler aynı faktörler altında toplanır ve büyük beşlideki gibi dışa dönüklük, uyumluluk, sorumluluk şeklinde birer faktör oluşturur.

    büyük beşli, beş büyük faktör kuramıya da beş faktör kişilik modeli olarak bilinen kuram ise özellikler kuramına ait bir kuramdır ve deneysel olması yani sınanabilir olması, herkese uygulanabilmesi gibi özellikleri ile diğer birçok kuramdan ayrılır.

    francis galton tafından başlatılan sözcüksel hipotez çalışmaları sonrasında raymond cattell, gordon willard allport, warren t. norman, ernest c. tupes, raymond e. christal ve lewis goldberg [hans eysenck'ten ayrı bahsetmek gerekir] gibi araştırmacılarca sürdürülmüş ve cattell araştırmalarında 16 faktör; tupes ve christal, norman ise 1960'lı yıllardaki ayrı ayrı araştırmalarında beş faktör bulmuş ve böylece beş faktörün yolculuğu başlamıştır. peşinen şunu belirtmek gerekir ki bugünkü beş faktörün adları ile 1960'lı yıllardaki adlar birebir aynı değildir (örneğin deneyime açıklık o zaman kültür yahut zeka falan olarak adlandırılmıştır).

    şimdi gelelim bugün beş faktör denilince ilk akla gelen isimler olan paul costa jr ve robert roger mccrae tarafından yapılan çalışmalara. 1960'lı yıllarda gündemde olan kişilik ile ilgili çalışmalar 70'li yıllarda durma noktasına gelmiş 80'li yıllarda ise bilgisayarların faktör analizini kolaylaştırması nedeniyle tekrar gündeme gelmiştir. çok bilinenin aksine bu iki araştırmacı çalışmalarına beş faktörle başlamamış : nörotizm, dışa dönüklük ve deneyime açıklık'tan oluşan 3 faktör ile kendi envanterlerinin de adı olan neo'yu oluşturmuştur. birkaç sene içinde bu üçlüye uyumluluk ve sorumluluk faktörleri eklenerek beş faktör kişilik envanteri ya da meşhur kısaltmasıyla ocean (her faktörün ingilizce ilk harfi) elde edilmiştir. bu gelişme işi bitmemiş zaman içinde envanterler güncenmiştir. 2000'li yıllarda ise altı faktörlü olan model olan hexaco ortaya atılmıştır.

    nasıl ki freud'a salladık bunlara da sallayalım. beş faktör kuramına yapılan en büyük eleştiri ise:
    - öcnesinde kendisinden önce yapılan çalışmalarla elde edilmiş kişilik özelliklerinin bir sınıflandırması olması ve daha sonra kuram haline getirilmesidir ki sonuna kadar haklı bir eleştiridir.
  • kişiliğin ne olduğunu dair ilk teoriler, gordon allport’un 4.000 kişilik özellikleri listesi, raymond cattell’in 16 kişilik faktörü ve hans eysenck’in üç faktörlü teorisi olmak üzere çok çeşitlidir. birçok araştırmacı tarafından cattell’in teorisinin çok karmaşık olduğu ve eysenck’in çalışmasının çok sınırlı olduğunu düşünülmekteydi. sonuç olarak, beş faktörlü teori, kişiliğin yapı taşları olarak hizmet eden temel özellikleri tanımlamak için ortaya çıktı. bugün, birçok araştırmacı beş temel kişilik özelliği olduğuna inanmaktadır.

    kişiliğin temel boyutlarını belirleme ve ayırt edici özellik bulma araştırmaları 1980’lerin başlarında robert mccrea ve paul costa’nın çalışmalarıyla farklı bir noktaya ulaşmıştır. kişiliği inceleyebilmek için faktör analiziyle önce dışadönüklük ve nevrotizmi kullanmış ancak daha sonra deneyime açıklık boyutunu da ekleyerek üç faktörlü modele erişmişlerdir. 1985 yılına kadar bu üç faktörlü modeli savunan mccrea ve costa, çalışmalarından sonra beş boyutu anlamak üzere ölçme aracı geliştirmişlerdir. 1992 yılında ise bu beş faktörlü ölçek, kişiliğin beş temel boyutunu ölçmek için oldukça yaygın hale gelmiştir. kişiliğin yapısını oluşturanın ne olduğu sorusunu bulmanın yeterli olmadığını belirten mccrea ve costa, bu boyutların açıklanması gerektiğini düşünerek kuram geliştirmeye başlamışlardır. başlangıçta yalnızca sınıflandırma şeklinde olan bu beş faktör zamanla kişilik kuramına dönüşmüştür.
    1: dışa dönüklük
    2: nevrotiklik
    3: deneyime açıklık
    4: sorumluluk
    5: uyumluluk
    araştırmalara göre hem biyolojik hem de çevresel etkiler kişiliklerimizi şekillendirir. ikizlerle yapılan çalışmalar, genlerin ve yetişmenin beş kişilik faktörün her birinin gelişiminde rol oynadığını göstermektedir.

    başka çalışmalar ise olgunlaşmanın beş özellik üzerinde etkili olabileceğini göstermiştir. insanlar yaşlandıkça, daha az dışa dönük, daha az nevrotik ve deneyime daha az açık olma eğiliminde olurlarken anlaşılabilirlik ve vicdanlılık, insanlar yaşlandıkça artma eğilimindedir.
    kaynak: https://baslangicnoktasi.org/…aktor-kisilik-kurami/
  • yüksek lisans için okuma yapmak üzere kitap önerilerine açık olduğum başlıktır.
  • temel beş faktörlerin her biri altı alt faktöre bölünür bu kuramda.
hesabın var mı? giriş yap