• kitabin 5 yazari kulaktan kulağa oynasaydı sanırım sonuç şöyle olurdu..

    murathan mungan > "örneğin"

    faruk ulay > "ördeğin"

    elif şafak > "gör deyin"

    celil oker > "kör değil"

    pınar kür > "pınar başı burma burma"
  • murathan mungan'ın birçok olasılığa açık, dolu dolu bir giriş yaptığı, faruk ulay'ın rezil ettiği, hatta iticileştirdiği, elif şafak'ın tekrar toparlayıp ayağa kaldırdığı, karakterlere derinlik kazandırdığı, celil oker'in gizem ve heyecan kattığı ve pınar kür'ün ustaca tamamladığı, beş yazarın kaleminden çıkma bir hikaye. ancak romanın hikayesinin ötesinde, yazarların birbirleriyle olan güç savaşlarını, zeka yarışlarını, birinin hikayeye yapı taşı olarak katmaya çalıştığı bir fikri bir diğerinin gereksiz bulup, hatta saçmalık olarak nitelendirip bertaraf etmesi, "o öyle değil, böyle yazılır" tadındaki edebi çıkışları göz önünde bulundurulduğunda çok eğlenceli bir okuma tecrübesi yaşatan roman.
  • pinar kur hanimefendi'nin bitireyim de kurtulayim mantigiyla yazdigi sonu hayal kirikligi olan roman. ilk dort yazarin cizdigi gizemli hatun zehra'yi birdenbire standart kaygilari, dusunceleri olan, onu bunu planlayip harekete gecen bi insan haline getirebilmis helal olsun. o kurgudan neler neler cikardi ama belli ki pinar kur hanim'in cani sikilmis romanin alip goturdugu bas karakterden, gucu zehra kizin eline vermis, salmis meydana.. iyi olmamis, pinar kur o ekibe hic uymamis..
  • pınar kür 'ün, içinde yar aldığı halde uzağında durduğu proje.
    adeta önceki yazarlara "hiç sevmedim yazdıklarınızı, bu iş böyle yapılır!" diye ders vermeye çalıştığı, hatta onları adeta sıra dayağından geçirdiği, kanımca ukalalık tasladığı, "sizi takip etmem, kendi bildiğim gibi yaparım" tavrını takındığı kitap.
  • adı olmayan bir oyun oynanan, ve belki adı aslında lego olan.. 5 oyuncu anlamlı ve sıradışı bir bütün oluşturmak üzere bir denemeye girişmişler “roman” türü altında.oyunu başlatan oyuncu arda kalan-ele bırakılan- bir kaç lego parçası aktarmış bir sonrakine ve bir sonraki de bir sonrakine. ve böyle gitmiş bitmiş diyecekken bitememiş.5.oyuncu* mızıkçılık yapıp kendinden önceki oyuncunun ona emaneten verdiği ve lego bütününde anlam bulacak olan legoları savurmuş.o legoları atmak bütünü yıkmak demekmiş ama o bilmemiş, bilememiş belki de(ğil).1. oyuncunun* kullandığı lego parçalarının gerek renklerini seçişi gerekse onları dizişteki başarısı, 2. oyuncunun* kendisine emaneten verilen lego parçalarını doğru yerlere yerleştirmeyi bilmesi, 3. oyuncunun* yeni lego parçaları üretimindeki herzamanki su götürmez başarısı, dizişindeki naifliği ve hoşluğu kendilerini tebrik etmemiz için yetmekte ve artmaktadır. 4.* ve -en başta belirtmek gerekirdi belki-5.oyuncuya* kırık not vermekten geri de durmamak gerek. oyun devamında gözlenen mızıkçılıkları ve neticeten 4.oyuncunun hataları ile sarsılsa bile yıkılmaya direnen bütünü paramparça etmeye yönelik cesaretini ise takdire şayan bulmaktayız, o ayrı.
  • dikkat: kitabı okumayanlar için hafif dozda spoiler içerebilir!

    beşpeşe, türk edebiyatında bülent erkmen'in girişimiyle belki de ilk defa
    beş yazarın peşpeşe birbirlerinin bıraktığı yerden öyküyü devam ettirme çabası.
    öykünün yazarları sırasıyla murathan mungan, faruk ulay, elif $afak, celil oker
    ve pınar kür...

    öyküyü kurgulayan, zehra'yı ve ilişkiler ağını yaratan murathan mungan... her zamanki duru
    ve sahici uslubuyla hem öyküye hayat vermiş, hem de kendinden sonrakine leziz bir zemin hazırlamış
    -ki sanırım bülent erkmen amcanın da murathan mungan ve pınar kür gibi iki ismi başa ve sona
    yerleştirmesinin bir numaralı sebebi bu-.

    sonra sahneye faruk ulay çıkıyor. öyle komik bir amca ki bu ulay, artık ilginç olmak için mi,
    yoksa o mutheşem gustosunu dil bilgisi alanında da kanıtlamak için mi bilmem, işaret parmağı
    demek yerine imgeleme parmağı diyen bir amca. ayrıca o sonsuz egzantrik yemek ve içki bilgisi
    birikimini adete bir tuğrul şavkay edası ile okuyucunun gözüne gözüne sokuyor. eminim bundan
    sonraki hayatında memleketimizin ve dahi mübarek gezegenimizin güzide gurme ve life style
    dergilerinde muzaffer bir yer edinir. ama mümkünse öyküye bulaşmasın diye dualar etmekten de
    geri duramıyorum.

    ve dadadam. o ağlak, vıcık vıcık ve ne dediği anlaşılmayan, sylvia plath ablamızın yandan yemiş
    uslubuyla elif şafak hanımefendide sıra. yahu insan okur hatrına, hadi o da olmadı bari allah rızası için
    önüne gelen metinleri bir okur önce. ama hayır ablamız o muhteşem marjinal ve ne dediği belli olmayan
    uzunnn, ağdalı cümlelerini kurmaktan geri durmuyor. üstelik o derece serdengeçti ki, kendisinden
    önce yazanların neyi/nasıl yaptığına dahi bakmadan ve hikayenin bütünlüğünün bozulup bozulmamasını
    umursamadan, öyküye o meşhur "bunalımlı-aydın-kadın-yazar" uslubu olan ikinci tekille başlayıp
    pervasızca üçüncü tekile geçerek okura vurgun yedirmekte sakınca görmüyor. tabi bu arada öyküyü
    öyle yalın bırakmak olur mu canım hiç! hemen zehra'ya bir eşcinsel ve depresif havası veriyor ablamız ki
    arada insan "acaba murathan mungan abisine çaktırmadan bir kıyak mı geçiyor" diye düşünmekten kendini
    alamıyor.
    yeri gelmişken elif şafak da tıpkı faruk ulay gibi kendi hikayesine baştan başlamakta sakınca görmüyor.

    sıra polisiye romanlarıyla bildiğimiz celal oker'de. efendim kendisinin chapter'ına başlamak okur
    için adete bir rahat soluk almak gibi. zira onca david lynchvari kaotik cümleden sonra sayfalar aydınlanıyor
    resmen. gerçi okur arada sharlock holmes'tan, doyle'un tasvirlerinden ve agatha christie romanlarındaki
    "katil herkes olabilir" savından nasibini de alıyor ama o kadar da olsun artık.

    neticede tartışmasız bir isim alıyor eline sazı, pınar kür. ve milletin hallaç pamuğuna çevirdiği,
    saçmalayıp dağıttığı öyküyü biraz da ders verir bir eda ile hakkınca toparlayıp, paketleyip,
    "çocukların kusuruna bakmayın işte toyluk" dercesine okurun önüne koyarak rahatlatıyor.

    gelelim bülent erkmen'in kitap ve kapak tasarımına. kabul etmek gerekir ki, son derece başka ve
    oldukça ilgi çekici hatta güzel bir tasarım. lakin o ince sayfalar ve naylon kapak (kısaca ucuz maliyet)
    için etikete koyulan meblağ oldukça fahiş.

    neticede ne olursa olsun, birbirinden bunca farklı 5 ayrı yazarın birbirlerinin metinlerine müdahale
    etmeden bir öyküyü kotarmaları oldukça zor bir iş olsa gerek. öyle ya da böyle kitap fahiş etiketine
    rağmen türk edebiyatının ilkleri arasında başarılı bir çalışma ve her okurun kütüphanesinde yer hakediyor.
  • biz pınar kür'ün önceki dört yazarın oluşturduğu karakterleri ve havayı yok sayarak kendi bildiğini okuduğunu/yazdığını düşünürken, bir söyleşisinde beşpeşe ile ilgili, "kitap bana geldiğinde, başında yaratılan güçlü karakterler diğer yazarlarca harcanmıştı. oysa ki ilk okuduğumda kitabın girişini çok beğenmiştim" dediğine şahit olabiliyoruz.

    pınar kür'ün kendine ait bölümde, psikolojisi bozuk "normal" bir kızı nasıl histerik bir manyağa dönüştürdüğü inanılır gibi değil. kızın içindeki canavarın uyanması için geçen süre, celil oker'in bitirdiği sayfayı çevirdiğiniz âna tekabül ediyor. buna bağlı olarak da tüm kurgu "aslında öyle değil, böyleydi", "öyle yaparken böyle yapmak istemiştim" gibi ifadelerle tepetaklak oluyor. doyuruculuktan uzak bir "son" olduğu kesin, hatta insanın içinden "yemezler" diyesi geliyor.
  • bes yazardan bir roman. haziran ayinda metis yayinlari tarafindan cikarilacak olan proje kitap. murathan mungan, faruk ulay, elif safak, celil oker ve pinar kur birbirlerinin ardından, birinin biraktigi yerden bir sonraki devam ederek yazmislar romani. kitap konsept ve tasarimi bulent erkmen'in.
  • tebeşirin etkileriyle oluşmuş bir kitaptır , her şey iyidir hoştur da her bölüm yazarı birbiriyle karşılaştırılmadan durulamaz , çünkü hepsinin hikayeyi nasıl sonlandıracağı merak edilir , hepsi de kendilerine ait bölümde yeni bir karekter ekleyerek hünerlerini gösterir, yani direk bir kanıtlanma çabası vardır , belki en azı murathan bey de görülür çünkü o siftahı yapmıştır metis eline projeyi tutuşturduğunda elinde sadece yaratıcılığını kimseyle karsılastırmadan ve kimsenin yazdığından yararlanmadan kullanabiliceği boş sayfalar vardır , en zor işte tabi son bölüm yazarınındır , çünkü hep diğerlerinin alternatif sonlarını hesap etmekle geçirip en mükemmelini gerçekleştirmek üzere kasıcaktır , zordur yani böyle bir projede son yazar olmak , yine de kitap bütünüyle kurtarır .
  • "be$ yazardan bir roman" $eklinde yazılmı$, metis yayınlarından çıkan (haziran'04) ortakla$a romanın ismi. kitabın yazarları : murathan mungan - faruk ulay - elif $afak - celil oker ve pınar kür'dür.
    kitabın tasarım ve konseptini ünlü grafik sanatçısı bülent erkmen yapmı$tır. tipo baskı tekniğiyle çinko ala$ımkli$e kullanılarak basılmı$tır.
    http://www.metiskitap.com/
hesabın var mı? giriş yap