• bu dizinin çocukluğuma damga vurmuş, karakterimde büyük iz bırakmış sahnesi şudur: herkes partiye giderken kızlardan biri acayip üzgün bir şekilde "üzgünüm brandon, evde kalıp ödevimi bilgisayarda temize çekmem lazım" minvalinde bir şeyler demişti. bilgisayarı henüz olmayıp da bilgisayar için ruhunu satan ben o anda televizyonu kalkıp düğmesinden kapatıp (ne uzaktan kumandası piç?) elime bir elma alıp balkona çıkıp düşüncelere gark olmuştum: "oha lan bilgisayarı var ve acayip mutsuz. nasıl olur ki?" aşağıda 110 desibel sesle fakir ilçe mobiletleri geçiyordu.

    isterdim ki karakterime iz bırakan şey daha elle tutulur bir şey olaydı.
  • üniversitedeki son bakire donna'nın da bulunduğu dizi. yapımcı aaron spelling'in kızı oynardı onu. arkadaşlarının hepsi sırayla birbirleriyle beraber olurken, babasının dizisi olduğundan, kaç küsür bölüm boyunca zavallı donna'ya sex yapmak bir türlü nasip olmamıştı. balık suratından dolayı zaten güzellikte dizideki diğer kızları baya bir geriden takip ettiğinden, donna'nın makus talihi açıkcası benimde pek umrumda değildi.
  • bir neslin hayatını karatan dizi. ülkemizde 90ların başında yayınlanmaya başlamış, 80lerde çocuk olan kesimin ilk gençlik çağına, başka bir deyişle ortaokul zamanlarına denk gelmiştir. beverly hills'deki liseli çocukların hayatlarını izleyerek yetişen ergenimiz kendisini de böyle bir gençliğin beklediği sanrısına kapılmıştır.

    birkaç yıl sonra liseye gelindiğinde büyük bir hayal kırıklığı tüm türk gençliğini yıkmıştır. arkadaş değil lise üniversitedeyken bile hiçbir zaman arkadaşlarım bir arabaya doluşup, beni plajda sörf yapmaya çağırmadılar. hiçbir zaman bizim eve girip babama ya da anneme ön isimleriyle seslenmediler. zaten öyle bir şey olsa annem o aile terbiyesi almamış kişilerle arkadaşlığımı yasaklardı.

    hiç birimizin hiçbir zaman brandon, dylan ya da brenda, kelly ayarında flörtlerimiz olmadı. bizlerin de tipi hiç bir zaman onların ki gibi olamadı. beğenmediğimiz andrea gibi bile olamadık.

    çok büyülü bir dünyayı anlatıyordu. gençliğimizi yedi ulan!
  • yayınlandığı süre zarfında gençlerin saç modellerinden, giyim tarzlarına kadar bir çok şeyi etkilemiş olan amerikan gençlik dizisi. hiç unutmam, kuzenim; " ben de araba istiyorum ya!!" diye tutturmuştu, saçlarını luke perry gibi jöleledikten sonra. (bkz: dayak cennetten çıkmadır)
  • brandon ve brenda isimli cift yumurta ikizi cocuklari olan walsh ailesinin sicak denizlere acilma politikasi muadili bir amac ile minnesotadan californiaya gocmeleri ile baslamis bir dizidir. baba walsh serbest muhasebeci mali musavir olup ilk baslarda sabilerinin zengin zuppeleri ile asik atmasina el vermezdi butcesi. sonralari bir kac yagli mukellef bulmus olacak ki; oglana mustang falan aldiydi. brandon sikici bir mantiklilik, bir efendilige burunmus evde anasinin babasinin, okulda ogretmenlerinin gozbebegi bir kisi iken; brenda ise kapali tasra ortamindan, ozgur buyuksehir ortamina akan ekseri genc kiz gibi, ami gotu dagitmis, kelly ile kim daha cok dibini dovdurtecek yarisina girmisti.
  • "bu anuna kodumun kel kafalisi nerden buluyo bu parayi" dedirten bi evde otururdu aile.. babanin ne i$ yaptigi hic bi zaman bilinemedi.. muhasebeci ayari bi$iydi ama hicbizaman i$yerinde görüntülenmedi diye hatirliyorum..
    sen 2 tane basit usülde kazanc defteri tut, 4 tane vergi iadesi hazirla ondan sonra beverly hills'te 4 katli villada otur.. yeg yee..
    yillarca bekledim "aha bu bölümde babanın cevirdigi dolaplar üzerine bi senaryo var, kara para filan cikicak, bezevenk cikicak" diye ama olmadi.. miras yiyodu herhalde..
  • zamanında bir nesli peşindne sürükleyen, umutsuz aşklara yelken açtıran, kendilerine idoller edinmelerini sağlayan ve çok sonraları (yıllar) sonra tekrar karşılaşınca "ya ben bunu nasıl bu kadar fanatiklik dercesinde seyretmişim?" diye kendine sorduran dizi. sırf kaçırmamak için evin 2 alt sokağında servisten inip yürürdüm. birde brandon idolüm, kelly aşkımdı. hatta brandon'u çok sonra bir filmde falan görmüştüm; film icabı erken boşalma sorunu olan abaza amerikan gencini canlandırıyorduda "nereden nereye" demiştim.

    p.s. salak değilim, servis o sokaktan geçtikten sonra acaip dolanıp sonra beni bırakıyordu.
  • bir bölümünde steve sandersbir karpuza delik delmiş ve içine bir şişe absolut boca etmişti . durumdan habersiz elemanlar da iştahla karpuzu mideye indirmişler, sonra da kelly başta olmak üzere tümü kafayı bulup: ben brandon'layim, steve'le de düşüp kalktım ama aklım dylan'da gibisinden bülbül gibi ötmeye başlamışlardı.
  • kelly: donna is not at school today (donna bugun okulda degil)
    brenda: maybe she's having a bad hair day (belki sacini guzel yapamamistir bugun)

    hatirladigimizdan da daha muhtesem 90lar genclik dizisi.
    orcinalini yeniden izliyorum da ara ara, supper tuhafmis gercekten.
  • eskiden yazları komşu mahallenin çocuklarına kendimi ben brenda diye tanıtır, bununla da kalmaz "bir de ikizim var brandon. biz holivut'tan yaz tatili için geldik." diye kandırırdım. "oaaoaaa" tepkisini alana kadar bekler, gerekirse senaryodan yaşıma uygun bölümleri alır uydurma hayatıma monte ederdim. bir allahın kulu da demedi ki, "madem öyle nerde sizin porsche?" ben izleyebilmişsem onların da izleyebilmiş olmaları lazım, çizgi filmden azcık kafalarını kaldırsalardı yemezlerdi aslında.

    çocukluğumu yalnız geçirmeme sebep olan dizi.
hesabın var mı? giriş yap