• aziz nesin'in yüz liraya bir deli adlı derlenmiş hikayelerinden hayata dair iç burkan detaylar başlığında anlatılası bir kara mizahtır.

    konu bir bahar sabahı vapurda geiçiyordur. kahramanımız ortayaşı biraz geçmiş ama kendini gayet genç ve diri hisseden bir beydir. hele o sabah yok mudur o sabah? o günün o bahar telaşı bambaşka duygulara sürüklemiştir kahramanı. hazırlanışı evden çıkışı ve vapurun sigara içilebilen üst arka bölümüne geçip oturuşu tam bir delikanlı coşkusuyla gerçekleşir.

    derken o da ne? genç kızlar gelip otururlar etrafına ve başlar hafif hafif sohbetler kahkahalar ve gülüşmeler... adam bedeninden on bin fit yukarılara doğru ayırdığı ruhunu tam da doruklara garketmişken kızlardan biri sigarasını yakmak için ondan ateş ister, o da nazikçe uzatır tabii...
    ve işte genç kızın finale doğru gelen o koparıcı cümlesi savrulur ve saçılır:

    - sağolasın beyamca

    o neşe dolu enerjik, coşkulu adam gitmiş, yerine omuzları çökmüş yıkık dökük bir enkaz gelmiştir...

    (bkz: travma)
  • bazen de kendini genç hissetmek, ilgi görmek için kullanılandır.

    yıllar önce anneannem 70 yaşındayken beraber pazara gittik. dolaşırken taş çatlasa ellili yaşlarındaki domates satıcısının önünde durduk. ve anneannem beni gülme krizine sokan, adamı dumura uğratan o cümleyi seslendirdi :

    - beyamca kesekağıdı verir misin?

    alış veriş bitip de tezgahtan uzaklaşınca "anneanne adam senden en az 20 yaş küçük, niye beyamca diyorsun?" diye sordum. bu defa beni dumura uğratan cümle geldi;

    - dikkat sadece güzellikle çekilmez çocuğum!

    :/
  • dokuzuncu nesil çaylak.
    (bkz: bey amca)
hesabın var mı? giriş yap