• bir tür cinsel korunma yöntemi. giydiğinizde sevişme şansınız sıfır.
  • külot diye de tabir edilen ve rahatlığından dolayı vazgeçilmezim olan dondur. kız arkadaşın görmesinin icap edeceği günler dışında başka bir don giymeyi aklımdan bile geçirmem.
  • dede işidir.

    gece ev halkı yattıktan sonra sıcağın etkisiyle fora edilen pijamanın altından gün yüzüne çıkar. dedenin kanepede yayılıp televizyon kumandasını eline almasını takiben sağ taşağa özgürlük sağlamak beyaz donun asli görevidir.
  • belli bir yaşa kadar kız-erkek fark etmeksizin her türk gencinin kullanmış olduğu dondur. erkekler için tek tip, standart modelken; kızların giydiklerinin ön kısmında kelebek, ayıcık,vs. bulunur.
  • (bkz: alismadik don)
  • (bkz: beyaz kulot)
  • aşırı fakir bir ortamdayım. nerdeyse koca bir mahalle aynı çamaşırhaneyi kullanıp, aynı makinada çamaşır yıkıyoruz. zaten bir süredir *iç çamaşırı hijyeni konusunda bazı soru işaretlerim var. ayağıma giydiğim çorabımla, donumu aynı anda yıkamak sanki pek hijyenik değil. hijyen kaygısının yanında çevresel kaygılarım da var. çamaşır yıkarken, çevre dostu deterjan ve düşük sıcaklıktaki *programları kullanıyorum. kendi evimde makinamın olduğu zaman hatta hep eko ya da kısa program kullanırdım.

    neyse şimdi bazı zorunluklar içerisindeyim. evimde makina yok. dünyanın en temel ihtiyacı değil miydi bu yahu? değilmiş. alıştım sayılır. ancak bazı sorularımı yüzeye çıkardı işte; hijyen. dün çamaşırhaneye indim. çamaşırları şöyle ayırdım; siyahlar, beyazlar, açık renkliler, koyu renkliler. öteki türlüsü olmuyor. yani siyahları koyu renklerle yıkayamıyorum. yıkarsam vicdani red yapıp sonra vicdan azabı çekecekmişim gibi hissediyorum. biliyorum böylesi de çok çevre dostu değil ama insanın vicdan rahatlığı her şeyden önce gelir. sonrası ise hijyen.

    bir dönem yine buna takılmıştım. kardeşim de bana çamaşırlarımı ayrı olarak 60 derece yıkamamı, üstüne bir de kuruduktan sonra ütülememi tavsiye etmişti. neyse ki takıntım operasyonel zorluğa yenildi ve kaldı. ancak şimdi 5161717 kişiyle aynı makinayı paylaşınca geri geldi korkularım. bu esnada siyahlardan başladım yıkamaya. çamaşırlar yıkanırken ben evi temizlemeye koyuldum. burada 2. kaygım çıktı yine; kurutma makinası. yıllar önce bir makale okumuştum kurutma makinaları hakkında. resmen insanlığın yüz karası, bedavaya yapabileceğin bir işi para vererek, dünyanın da bu esnada anasını ağlayarak yapıyorsun. amerikalılara bayağı saydırıyordu makaleyi yazan kişi. henüz güzel ülkemizde kurutma makinası diye bir şey ihtiyaç değildi ve ben rahattım. ilerleyen yıllarda ülkemizde de önlemez bir ihtiyaç haline gelince pek çok evlilik adayı çiftimizin düğün alışveriş listesine girdi. bu esnada ben küplere binip ikna odalarında kendilerine seanslar düzenledim ama nafile. bir şeyin ihtiyaç olduğuna bir kez inanırsanız bir daha geri dönüşü yok. ben yıllarımı kurutma makinasız içim rahat geçirirken kader ağlarını örüyormuş meğerse.çamaşırhane kullanırken karşıma çıkan 2. zorluk bu kurutma makinası zımbırtısı oldu. kullanmazsam çamaşırhaneyi 2-3 gün tutmam gerekiyor, kullanırsam vicdanım rahat etmiyor. hala 2-3 gün çamaşırhaneyi kapatmak daha makul gözüküyor.

    neyse konuya dönelim. siyahlar bitti, onları kurutmaya attım zira içinde kuruması bu mevsimde zor olan parçalar var. siyahlar kurutmadayken renkliler de yıkandı. siyahlarla çok değil de renklilerle bir miktar don da yıkadım. donları 30 derecede yıkamak canımı sıktı doğrusu. ama hayatımda hiç renkli bir çamaşırı 60 derecede yıkamamış olsam da, triko bir bluzu o dereceye sokmanın sonucunu da tahmin ediyorum aslında. renklileri de kurutmaya attım. 2. günün ortasında artık açık renkli ve beyazlara geldim. evde de temizlik bitmek üzere. açık renkliler şıp diye yıkandı ve askıya asıldı. beyazlar için heyecanlıyız. çarşaf eklemek ile eklememek arasında kalınca çarşafsız bir beyaz çamaşır turu yaptım. zira saten&pamuk çarşafları 60 derecede yıkamadan bir etiket kontrolü yapmak lazım. onları haftaya erteledim ve beyazları makinaya attım. bu esnada içinde 3-4 tane don gördüm. beyazları 60 derecede yıkamak istememin sebebi içindeki havlulardı aslında ama donları görünce bir taşla iki kuş vurduğumu anladım. gerçi bu şekilde bile makina dolmadı, o sebeple rahatsızım. sahi neden makina beyazlara gelince dolmuyor. 1-2 tshrt, havlu, don, atlet bu kadar. oysa eskiden annem evde 2 makina beyaz yolardı bazen. o kadar çok şeyimiz vardı ki beyaz. hele ki donlar. bütün evin beyaz don, beyaz atlet giydiği yıllar. sonra biri bizi fena yedi ve renkliye geçtik. sanırım bunun bir hata olduğunu fark ediyorum. modern kadının vakitsizliği beyazı hayatımızdan çıkardı. oysa beyazlar çok olsa, toplasak hepsini atsak makinada 60 dereceye. ne harika olur dimi? 2 gün çamaşır yıkadım ve devrim niteliğinde kararlar aldım. bütün donları beyaza geçirmenin, hem de pamuklu, vakti gelmiş. bir ara h&m’e uğrayalım bakalım.
  • (bkz: beyaz slip)
hesabın var mı? giriş yap