• beyaz işkence, aşırı seviyede duyusal yoksunluk ve soyutlanma içeren psikolojik işkence türlerinden biridir. bu işkencenin uygulandığı tutuklular uzun soyutlanma periyotları boyunca ağır bir kimlik yitimi yaşarlar.

    kullanıldığı öne sürülen ülkeler:

    iran

    iran'da beyaz işkence siyasi tutuklular üzerinde uygulandı. bu işkenceye maruz kalan tutukluların birçoğu evin hapishanesi'nde tutulan gazetecilerdi. hadi ghaemi'ye göre evin'de bu tür işkencelerin uygulanması iran hükümeti tarafından doğrudan zorunlu olarak emredilmemiştir.

    işkence, genelde hapishane yetkililerinin kontrolü dışındaki gözaltı merkezlerinde, evin hapishanesinin 209. bölümü de dahil olmak üzere uzun periyotlarla hücre hapsini içeriyordu.

    ahmed shaheed, bm insan hakları iran özel raportörü, bir beyanında insan hakları aktivisti vahid asghari'nin uzun süre boyunca hücre hapsinde tutulmak ve aile bireylerine tecavüz, işkence ya da tutuklama ile tehdit edilmek suretiyle psikolojik olarak işkenceye uğradığından bahsetti. ayrıca asghari'nin itiraf ettirilmek amacıyla ağır dayaklar atılarak işkence gördüğü bildirildi.

    uluslararası af örgütünün 2004'teki bir raporu devrim muhafızları tarafından amir abbas fakhravar'a uygulanan "beyaz işkence"yi belgeledi. rapora göre davada, iran'daki beyaz işkence konusunda bilinen ilk örnek olarak şunlar iddia edildi: "hücrelerinde pencere yoktu. duvarlar ve kıyafetleri beyaz renkteydi. beyaz pirinçten yapılan yemekleri beyaz bir tabakta veriliyordu. tuvaleti kullanmak için kapının altına bir parça tuvalet kağıdı koyması gerekiyordu. konuşması yasaktı. gardiyanlar ses çıkarmayan ayakkabılar giyiyordu." fakhravar, amerika'ya geldiğinde, bu raporu christian broadcasting network'a verdiği röportajda doğruladı.

    iranlı gazeteci ibrahim nebevi, 2004'te insan hakları gözlemciliği ile bir telefon görüşmesinde beyaz işkenceyle ilgili şu iddiada bulundu:

    "evin'den ayrıldığımdan beri ilaçlar olmadan uyuyamıyorum. bu berbat bir şey. yalnızlık, sizi "özgür" olduktan çok sonra dahi bırakmıyor. üzerinize kapanan tüm kapılar... işte bundan dolayı beyaz işkence diyoruz. size vurmak zorunda kalmadan istediklerini alıyorlar. sizi bildiklerinizi kontrol edebilecek kadar tanıyorlar: sizi başkanın istifa ettiğine inandırabilirler, karınızın ellerinde olduğuna, güvendiğiniz birinin onlara hakkınızda yalanlar söylediğine... kırılıyor direnciniz, ve bir kez kırıldığınızda kontrol onlara geçiyor. ardından itiraf etmeye başlıyorsunuz."

    bu işkenceye maruz kalan iranlı blogger ve aktivist kianush sanjari'nin iddiası:

    insanın aklına ve ruhuna savaş açan hücre hapsinin, benim gibi sırf vatandaşlarının haklarını savunduğu için tutuklanan insanlar için beyaz işkencenin en insanlık dışı formu olabileceğini hissettim. kimsenin düşüncelerini barışçıl bir yolla ifade ettiği için hücreye kapatılmayacağı günlerin geleceğini umuyorum."

    birleşik krallık (kuzey irlanda):

    john mcguffin'in "the guinea pigs" (denekler) adlı kitabında kuzey irlanda'da, 1971'de ingiltere'nin lahey'deki avrupa mahkemesinde önce işkenceden, sonra suçun derecesinin düşürülerek "ağır kötü muameleden" mahkum edilişine dek süren, ingiliz ordusu tarafından duyusal yoksunluğun kullanımı detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. kalın tulumlar giydirip, yüzü duvara dönük bir şekilde ayak parmaklarının üzerinde ayakta tutmak ve "beyaz gürültü"ye maruz bırakmak... bu teknik bir sorgulama aracı olmakla birlikte başlıca işkence suçlamalarından kaçınmak için geliştirildi. (fiziksel acı yerine uyaran eksikliği yaşatmak)

    bunun öncülleri, kanada'da gönüllüler üzerinde gerçekleştirilen, görünüşte insanlı bir uzay programını destekleyen deneyler oldu. bu deneyler psikiyatrik belirtilerin şiddetinin artmasıyla birlikte durdurulmak zorunda kalındı.

    ingiltere hükümeti, kent'teki ashford ortak istasyon merkezindeki bir konferansta, çeşitli sömürge savaşlarında -yemen'de morbid, kenya'da hola kampı ve kıbrıs- önceki işkence deneyimlerini bir araya getirdi. ebu garib skandalı sırasında çekilen fotoğraflar, abd ordusu tarafından uygulanan benzer teknikleri gösteriyordu.

    amerika birleşik devletleri:

    amerika birleşik devletleri, uluslararası af örgütü ve diğer uluslararası insan hakları örgütleri tarafından george w. bush yönetiminin onayıyla diğer işkence tekniklerinin yanı sıra "aşırı izolasyon ve duyusal yoksunluğa maruz bırakmak... günışığı görmeden geçen günler... tutukluları penceresiz odalara hapsetmek" ile suçlandı.

    avrupalı demokratik avukatlar, (edl) abd'yi açıkça beyaz işkenceyle suçladı:

    "abd tarafından temel haklar ihlal edilmiştir. guantanamo'da mahkumlar duyusal yoksunluk altında, kulakları ve gözleri kapalı, kalın eldivenler içindeki elleri ve ayakları bağlı, hiçbir mahremiyet olmadan kafesler içerisinde daima gözlem altında tutuluyor, gece gündüz ışık veriliyor. buna beyaz işkence denir."

    venezuela

    insan hakları ve diğer sivil toplum örgütlerine göre, venezuela bolivar istihbarat servisi (sebin), karargahlarının - hükümet yetkilileri tarafından "mezar" olarak addedilen - alt katlarında siyasi mahkumlar tutuyor. çimentodan bir yatak bulunan hücreler iki ila üç metre genişliğinde; pencere yok; beyaz duvarlar, güvenlik kameraları ve parmaklıklı kapılar var, her hücre birbirine hizalanmış durumda, mahkumlar arasında hiçbir etkileşim gerçekleşmiyor. bu koşullar tutsakların çok hasta olmasına neden oluyor, ancak tıbbi tedavi reddediliyor. parlak ışıklar hiçbir zaman sönmüyor, böylece mahpuslar zaman hissini yitiyor. sıcaklık donma noktasının altında, duyulan tek ses yakınlardaki metro caracas otomobillerinin sesi. la tumba'da işkence iddiaları, özellikle de beyaz işkence, bazı tutsaklar intihar girişiminde bulunduğu için de yaygın. sivil toplum örgütlerine göre bu tür koşullar, mahkumları kendilerine yöneltilen suçları kabul etmeye zorluyor.

    el emeği göz nuru çeviri fırom:
    https://en.m.wikipedia.org/wiki/white_torture
  • tutsaklara fiziksel hiçbir şiddet uygulanmaz, ancak psikoloji ciddi biçimde tahribata uğrar. mahkumlar beyaz giysilerle mobilyalardan ibaret bembeyaz bir odaya kapatılırlar. kişilik bilinçleri, zaman ve mekan algıların silinene dek sorgulama sürer. nihayetinde sorgulardan istedikleri sonuçları alırlar.
    stefan zweig’ın satranç’ında doktor b’nin maruz kaldığı ve kişilik bölünmesi yaşadığı işkence türüdür.
  • (bkz: f tipi)
    f tipi hücrelerde kaldıktan sonra ilk isteği renkli çarşafta uyumak olan insanlar var. uzun uzun tüm dünyayı anlatırken türkiye'den de bahsetmemek haksızlık olmuş biraz. konuya dair f tipi filmini de öneririm.
  • "beyaz işkence", aynı zamanda duyu yoksunluğu ya da yalnız bırakma olarak da bilinen, bir kişinin duyu yoksunluğuna maruz bırakılmasıyla yapılan bir zihinsel işkence şeklidir. bu, bir kişinin düşük duyusal girdi ve uyarım olmayan beyaz bir odada ya da hücrede yalnız bırakılmasını içerebilir. bu, penceresiz, ışık ve ses olmayan küçük bir odada kapatılma veya gözbağı takılma veya tüm görsel ve işitsel uyarımları bloke etmek için kulak tıkaçları takılması gibi olabilir. beyaz işkence, bir kişinin gerçeklik algısını bozmayı ve kafasını karıştırmayı amaçlar ve ciddi psikolojik sonuçları olabilir, bunlar arasında anksiyete, depresyon ve psikoz gibi. beyaz işkence, insan haklarını ihlal eden ve uluslararası hukuka aykırı olan bir işkence şeklidir.
hesabın var mı? giriş yap