• ikinci dünya savaşı biterken berlin bombalandığında alman halkı çok şaşırmıştı. savunmaları şuydu: "toplama kamplarını yaratan biz değildik ki! orada neler olup bittiğinden haberimiz yoktu. bunu yapan nazilerdi. bizi neden cezalandırıyorsunuz?"

    toplumlar da bazen insanlar gibi kulağının üstüne yatmayı, görmemeyi, duymamayı tercih ederler. arkadaş, kürtlerin yaşadığı coğrafyada bugün sokağa çıkma yasağı var. yıl, göbek atarak girilen 2016. orada bir terör örgütünün güçlü olması sivil insanların, çoluğun, çocuğun öldürülmesine, eğitimsiz bırakılmasına, sefil edilmesine mazeret değil. orada yaşayan kadın kendi evinin önünde öldürüldükten sonra cenazesi günlerce sokakta bekletiliyor. çünkü, sen gözünü kapatsan da, devletin güvenlik güçlerine mensup keskin nişancılar evinden kafasını uzatanı vuruyorlar.

    orada devlet tarafından katledilen sivile üzülüyor, devletin politikasını eleştiriyor olmak, pkk tarafından öldürülen askere üzülmemeyi gerektirmez. insan olmak, bir yerde haksızlık yapılıyorsa buna dur demeyi gerektirir.

    beyazıt öztürk'ü izlemem. altı boş mizahı bana hitap etmez. gözümde mizah daha protest ve saygın bir duruş gerektirir. açıkçası programa bağlanan öğretmen ya da değil kadının sözlerini kesmeden dinlemesiyle bunca yıllık hayatımda ilk defa kendisine saygı duymuştum. kadın pkk propagandası falan yapmadı, burada çocuklar öldürülüyor dedi. öldürülmüyor mu? burada olanlar size doğru yansıtılmıyor dedi. yansıtılıyor mu gerçekten? buradan güvenlik gerekçesiyle ayrılan öğretmenler sonra nasıl geri dönüp bu çocukların yüzüne bakacak diye sordu. bu sorunun cevabını ben de cidden merak ediyorum.

    beyazıt öztürk gibi apolitik, sığ bir adam bile sırf şu üç cümlelik serzenişe programında yer verdiği için linç edildi. kendisinden beklediğimiz geri vitesi gerçekleştirdi ve türkiye'den özür diledi bu akşam. neden? kimsenin duymak istemediği gerçeklere ana akım medyada yer verdiği için... doğru, kendisinden bir ali ihsan varol ya da beren saat duruşu beklemek saflık olurdu, şaşırmadık.

    bu karanlık günler bir gün bitecek. bir belgesel çekilecek bu dönem hakkında. o zaman biat edenlere ve etmeyenlere çevrilecek mikrofonlar. bir de senin benim gibi sıradan insanlara... "bana niye soruyorsunuz arkadaşım, ben nereden bilebilirdim devletin orada yaptıklarını," diye cevap veririz o zaman.
  • hayat ona güzeldi yıllarca.

    anneciğim edebiyatıyla, etliye sütlüye karışmadan; kampüslerde sarhoş taksici masalıyla sempati toplayıp, seyirci önünde ceket ilikleyerek yolunu bulup gidiyordu yıllardır.

    hayatta babasının mesleğini bildiğim adamlara hiç güvenmedim. "benim babam şu" diye ortamlarda bazen tafra, bazen gariban edebiyatı yapan adamlara hiç kanım kaynamadı. beyaz abimizin de babasının polis olduğunu dinleyip durduk ziyadesiyle. allah rahmet eylesin, ayrı mesele. fakat olay şu; oktay rifat'ın ağzımın tadı diye bir şiiri vardır, şöyle biter:

    ...
    denize bile iştahsız bakıyorsam
    hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
    bu darağaci suratlı toplum

    sıra sende iki gözüm. ağzının tadının kaçma sırası sana geldi. e bu işler böyle be abi. koca kış, telefona bağladığı fok balığı gibi konuşan "gülşen'e bi sorum var, sabahları reçel yiyor mu"cu kız kurusu tayfanın reytingleriyle milyonları cukkalayıp, yazın çeşme'de mankenlerle teknede geze geze ömür geçirmek güzeldir eminim ama işte n'aparsın, kısmet. ben acımıyorum abi. bugüne kadar bu milletin cehaletinin giderilmesi hususunda tek bir kelam etmemiş adamların, "linç ediliyorum, yetişin aydınlar" diye ağlamasını son derece riyakarca buluyorum. bugün belki, "ben insanlar ölmesin dileğini alkışlattım, kim olduğu, ne olduğu, nereden aradığı umurumda değil; bugün yine olsa yine yaparım, insanlar ölmesin, analar ağlamasın diyen herkesi alkışlarım da, alkışlatırım da" deseydi, iq seviyesi, reza zarrab'ın hayırsever işadamı olmadığını idrak edebilecek düzeydeki insanlar arkasında dururdu kendisinin. ama maalesef, tanrılar kurban istiyor ve yobaz kesim adını verdiğimiz, çekirdek ailesine benzemeyen herkesi linç etmeyi misyon edinmiş cenahın masasına meze olmuştur bir kere kendisi. bu saatten sonra kendisine başarılar diliyorum. okan bayülgen'le beraber güzel havalarda taksim'de kitap okumaya giderler artık.

    uzun lafın kısası, sıra susanlara geldikçe bu ülkede mazlumların çektiklerinin bir anlamı oluyor. susun canlarım, susun güzellerim, susun düzen dişlilerinin arasında ezilen etlerin suyuyla beslenen lümpenler, alkış tutun, ağzınızı açıp tek kelam etmeyin sakın; ne de olsa bu darağacı suratlı toplum bir tek bize var, size sıra hiç gelmeyecek(!)
  • bu satırları okuyacağını umduğum şovmen.

    sevgili beyaz, daha televizyonda yoktun o zamanlar, radyo programı yapardın. sanırım ben de lisede falandım. internet istilası da olmamıştı henüz, akşamları erken yatar, şanslıysak ve walkmanimiz varsa uyumadan önce radyoda seni dinlerdik.

    sen ne güzel şeyler anlatır, ne samimi sohbetler yapardın. şiir okurdun bazen mesela. hiç unutmam neruda ile sen tanıştırdın beni, ruhi su mırıldanırdın bazen. kafan çalışır, sorgular, eleştirirdin, bilgin de vardı, fikrin de...

    televizyona geçince bir de yakışıklılığın eklendi üstüne, daha da hayran olduk sana...

    ama o geçen yıllarda ne oldu da sen kendini bir adım öteye götüremedin, yeni bir şeyler yaratamadın, farklı bir şeye imza atamadın.

    hepsinden geçtim de, latince bir deyimi getiriyorsun aklıma; corruptio optimi pessima

    meali; herhangi biri senin yaptıklarını yapsa umurumuzda olmaz hani de , sevdiğimiz, iyi bildiğimiz, zamanında örnek aldığımız biri olarak senin şu tavırların üzüyor işte ;

    mesela programına çıkan herkese düzdüğün methiyeler ağzım açık izlememe sebep oluyor seni. saçmasapan şarkılarla kendini rezil eden şarkıcılara, albümü satsın diye çok başarılı bir iş yapmışsın demelerin, oyunculukla alakası olmayan tiplerin filmi iş yapsın diye mükemmel bir oyunculuk sergilemişsin demelerin falan... bu şov dünyasında gerçekten de bir şovmen olmayı başardın sen.

    doymadın mı beyaz?
    tuzun kuru değil mi hala?

    neden eğilip bükülüyorsun bu kadar? neden herkesi yağlayıp ballıyorsun? neden seneler önce yaptığın radyo programındaki kadar cesur olup eleştiremiyor, neden iyi ile kötüyü ayırıp ağzının içine bakan, seni örnek alan milyonlara düzgün mesajlar iletemiyorsun? oysa şimdi daha güçlüsün, hem maddi hem manevi olarak...daha olgunsun, daha birikimli... uyuyanların uyanmasına, gençlerin farkına varmasına neden yardım etmiyorsun?

    bunu şu an yaptığın formatta yapamıyorsan, neden format değiştirmiyorsun?

    gitgide kötüye giden bu ülke için bir şeyler yapmak konusunda hiç mi sorumluluk hissetmiyorsun?

    hiç mi?
  • bugün istediği kadar bozsun, eski kalitesini kaybetsin, isterse mehmet ali erbil olsun, 90'larda eskişehir genç radyo'da tito'yla program yaptığı günlerde sabahlara kadar 10 metrekarelik dumanaltı bir odada kod yazdığımız zamanlarda hayatımıza kattığı keyif ve eğlenceyi yok edemez. ben beyaz'ı orada save etmiştim gerekirse geri yükler oradan sevmeye devam ederim.
  • dışarıdan gördüğüm kadarıyla cok daha görkemli olabilecek bir kariyeri özgüvensizliği yüzünden kaçırmıştır.

    stand up denen şey yeni yeni çıktığında, dönemin espri anlayışına göre çok başarılı gösteriler yaptı, sonra birden bıraktı

    karagöz hacivat neden öldürüldü filminde harika oyunculuk yaptı, daha da sinemada görünmedi,

    programında çok güzel tiplemeler vardı, birden çekimlerini durdurdu,

    bütün bunların sebebi, başarıyı yakaladım ya devamını getiremezsem korkusuydu. zaten kendisi böyle açıklıyor.

    ali kirca'nin siyaset meydani programinda her anlamda en avantajlı adamken, cem yılmaz ve yilmaz erdoğan'ın yanında özgüven eksikliğini fazlaca hissettirmis, gergin bir havaya neden olmuştu.

    sistemin haricinde kalmaya çalışan gençlere seslenen bir adamken, meslek yüksek okulu öğrencilerine, ev hanımlarına seslenip ana akımda kendine yer bulmaya calisan, 3. sınıf albümlerin tanıtımını ve meddahligini üstlenen bir adama dönüştü.

    piril piril parlayan cevherini, garanticiligi ve korkakligiyla soldurdu.

    beyaz'ı her gördüğümde cem yılmaz'dan daha büyük bir isim olabilirdi derim. yine de hacivat rolü hatırına severiz kendisini.

    duzeltme: imla

    ekleme: catamenia arkadaşımız, beyaz'ın stand up gösterilerini kendisinin yazmadığını, o ekip beyaz ile çalışmayı bıraktığı için beyaz'ın daha sonra hiç stand up yapmadığını söyledi. bilgi icin kendisine teşekkür ediyorum.
  • ne yaptı ne etti izlemedim ama bu kadar çok eleştirilince ister istemez nefret ettim kendisinden. yönlendirilmeye ne müsait bi' adammışım ben. karakterimi sikeyim.
  • ulusal mobbing kurbanı.
    atomuna kadar tedirgin etmişler, ana habere çıkarmışlar adamcağızı, 20 yıldır apolitik show programı yapan biri. koskoca bir ülke çullanmış üstelik makul ve kendilerinden gördükleri birinin üstüne... ben polis çocuğuyum hiç yapar mıyım diyor adamcağız. tövbe et diyorlar. kabul edelim ki buralar artık korkunç bir korku cumhuriyetine, topyekun bir linç rejimine dönüşmüş durumda.
  • "beyazıt öztürk’e de ‘vatan haini’ demişler bugün. adamcağızın yaptığı tek şey, telefonla bağlanan ve öğretmen olduğunu söyleyen bir kadın izleyicinin, ‘diyarbakır’da olanlara sessiz kalmayın’ çağrısını saygıyla dinleyip duygulanması, alkışlaması. artık belli ki insan olmak için çaba harcayan her bir yurttaş, yalnızca ‘insanlık’ vasfı nedeniyle ihanetle suçlanıyor ve hedef gösteriliyor.

    memleketin haline bak. beyazıt öztürk gibi birinin dahi hedef gösterilebildiği, hüseyin hatemi’nin dahi ‘faşist çeteleşmeye’ dikkat çekip isyan ettiği bir türkiye’de, anayasa tartışması ve demokratik anayasa yapılacak, öyle mi? ah canlarım…" (murat sevinç / diken)
  • yaşıtları patır patır boşanırken evlenmemekle iyi yapmıştır. meslektaşları evlendi de ne oldu? diğerleri gibi, sevgilisi 2 aylık hamile olunca evlenip, 2 sene sonra boşansın mı? kafasına yatan biri olmamıştır ya.

    herkesin beyni evlenmeye kodlanmış.
  • cekingen davranmayip ne yapabilecegini merak ettigim adam.. en nihayetinde cikartip "yeter popomu elledigin bi de bunu elle" diyecek degil ya adam.. erkek milleti boyle durumlarda ne yapacagini bilmez arkadas.. zira tamamen kendisi "yazma" konusunda programlidir.. laf atsin, baksin, ellesin, yazilsin ona sartlidir. aynisi kendisine yapildiginda "sistem hatasi" verir.. afallar.
hesabın var mı? giriş yap