• bu kütüphaneden bahsederken gerçekten de rez de jardin'ın üzerinde ayrıca durmak gerekiyor. bu kısımdan, yani kütüphanenin araştırma salonlarından yararlanmak için, sizinle görüşme yapacak görevliye, araştırmacı olunduğuna ilişkin belgeleri, doktora kaydıdır vs.. ibraz etmek gerek. ayrıca yıllık kart ücreti normal tarifede 55 euro, indirimli 27 euro. okuyucu salonlarında bu, 18 euro.
    on iki araştırma salonunda bin altı yüz küsur yer kapasitesi olmasına rağmen, gitmeden önce kural olarak internet üzerinden rezervasyon yaptırmanız uygun olur. aksi takdirde rağbet yüzünden girişte bir süre, özellikle şu bahar aylarında beklemek zorunda kalıyorsunuz.
    kullanılacak kitapların da önceden rezerve edilmesi imkanı var. yine gün içerisinde bir çalışmayı istediğiniz zaman maksimum yirmi yirmi beş dakika içinde geliyor.
    önceden bilinmesi gereken bir kaç pratik husus var:
    birincisi fotokopinin, ortalama altı - yedi sente mal edebileceğiniz diğer paris kütüphanelerinin aksine, deli pahalı, sayfasının otuz sent olması, yani başka bir kütüphanede bulunmayan sadece bnf de bulunan bir kitap veya başka bir dokümandan fazlasıyla sayfa almanız gerekiyorsa, yanınızda bir fotoğraf makinesi götürmenizde fayda bulunmakta.
    diğer yandan geçici olarak (içeride bir kafeterya var, ancak bunun dışında yemek yemek veya sigara içmek gibi gerekçelerle) dışarı çıkmak için, geçici olarak çıktığınızı ilgili yerdeki görevlilere bildirmeniz, ayrıca kullandığınız kitapları da - yine geçici kaydıyla - bırakmanız gerekiyor. aksi takdirde yerinizi kaybediyorsunuz...
    kablosuz internet bağlantısı yok, her iki okuyucu için bir internet kablosu koymuşlar, o yüzden rezervasyon yaparken internet bağlantılı bir yer istemeniz gerekiyor.
    her şey bir yana on dört milyon kitap var burada. dile kolay..
  • tapınak gibidir. rez de jardin, alt kat araştırma yapanlar için ayrılmıştır, buraya giriş kartı alabilmek için mülakata girmeniz gerekir. bu kat rezervasyon sistemiyle çalışır. fransa'da şu ana kadar basılmış olan tüm kitapların burada olduğu söylenir. ben bugün ufak bir gezinti sonucu 1400 yılında basılmış kitaba rastladım mesela. çok değerli eserlerin bulunması sebebiyle araştırma bölümüne girene kadar 3 tane güvenlik noktasından geçersiniz, şeffaf çanta taşıma zorunluluğu vardır, içeride sıvı olarak sadece su tolere edilir onu da masaların üstüne koymak yasaktır. paralıdır ama öğrenciler senelik üyelik için paris şartlarında komik bir rakam öderler. masaları, ışıkları, sandalyeleri, tavanı, camları, koridorları bir bütün halinde post modern tasarımdır. paris 13. bölgenin mimarisi ile uyum içerisindedir. kompleks yapısı ve büyüklüğü karşısında bundan bir ay önce bir anlık "ulan bu kadar büyük kütüphane yapıyosun arkadaşım da o kadar insan var mı ilgilenen?" gafletinde bulunmuştum. bugün içeri girmek için 20 dakika kuyrukta bekledikten sonra son sosyalist başkana şükranlarımı sundum bize bu kadar klas bir bilgi anıtı bıraktığı için.
  • richelieu binası dışarıdan bakıldığında hiç de o kadar görkemli durmayan ama içine girdiğinizde bir kitap mabedine geldiğinizi anladığınız muhteşem kütüphane. içeriyi gezip dolaşmak için şöyle bir türkçe yazı var:

    bibliothèque nationale de france - site richelieu / fransa ulusal kütüphanesi - richelieu binası

    şöyle bir kısa video da mevcut:

    https://youtu.be/t1iixwmlc2y
  • simdilerde onu yaptiran francois mitterrand'in adini tasiyan, bu karizmatik ama karisik gecmisli politikacinin 1980'lerdeki sov amacli buyuk projelerinden biri olan kitapli bina.

    gereksiz masraflarla sisirildigi daha binalarin disindan gorulen bu yerde bir de kilometrelerce uzunlukta kablolu sistemlerle ozel kutularda kitap tasiyor bir yerden bir yere. open access tabii hak getire. 1970'lerin bu tasima teknolojisinin ana merkezleri ziyarete kapali, ama ozel bir vesileyle gorme olanagim oldu. uzay gemilerindw ana gemiden cikacak kucuk araclarin onlarcasini havada asili ve borusal kablolarda giderken dusunun. iste oyle bir goruntu.

    kutuphanede guzel seyler de var. uygun fiyata uye olup cok sayida kaynaga belli surelerde bekleyerek ve vaktinde talepte bulunarak ulasabiliyorsunuz.

    en komik kismi labo denen dogu girisindeki herkese acik yer. buradaki standlarda sanki son teknolojiymis gibi ekitap okuma cihazlarini tanitiyor, kac yildir mevcut olan dokunmatik buyuk ekranda coklu gorsel arac calistirma isini bakin bu da en son calismamiz diye gosteriyorlar.

    daha eski eserler, manuscripte/elyazmasi ve haritalar icin ise bnf'in diger binasi olan richelieu'ye gitmeniz gerekecek.

    simdilik bu kadar.
  • tolbiac'taki yerleşkenin rez-de-jardin katına nihayet biz fani araştırmacıların açlıktan ölmeden çalışabilmeleri için cafe açılmış. kuruluşundan kaç sene sonra akıllarına gelmesi hayret verici.

    ama ben rez-de-jardin'in mantığını anladım. mecbur kalmadıkça içmeyeceksin, yemeyeceksin (makineden alınabilen bisküvi çikolata içecek harici yemek imkanı yoktu, daha yeni kısıtlı yiyecek imkanı sunan küçük bir kafe (cafe des temps) açılmış); mecbur kalmadıkça tuvalete gitmeyeceksin (tüm tuvaletler uzak uç köşelerde, kalkıp o yolu yürümek öyle gözde büyüyor ki bir müddet sonra tuvalet ihtiyacını absorbe ediyorsunuz); telefonla konuşmak, açık havada bir nefes alayım demek vs. yok. tüm bunlar için elinizdeki kitapları geçici olarak teslim edip geçici çıkış (sortie temporaire) alıp uzuuun iki adet yürüyen merdivenle haut-de-jardin'e çıkıp yürüyüp yürüyüp yürüyüp dışarı çıkmanız gerekiyor. diyor ki, al kitapları otur sana verdiğim şu masaya, yeme içme konuşma ara verme çalış, işin bitince serbestsin.

    beyniyle çalışan insanların zemin katta bu kadar havasız bu kadar nefes almaya ulaşımının zor, beyni çalışıp enerji yaktıkça bir şeyler yiyip içmesinin bu kadar zor olduğu bir başka kütüphane var mı bilmiyorum.

    geçen bir fransız madam bnf'in mimari mantığını açıkladı sağolsun, aydınlandım. manastır* şeklinde ortada avlusu/bahçesi var. çalışma mekanları da yerin altında ki tam bir uzlet hali sağlanabilsin. fakat kütüphane ve manastır farklı fonksiyonları olan kurumlar, yanlış bir ilham alma olmuş. fransızlar da bu mimarinin işlevsizliğinden hoşnut değilmiş. dört koca kule var, buralarda okuma salonları olsa araştırmacılar hem güzel güneş alacak hem de seine nehri ve muhteşem paris manzarası izleyebilecekken bu kuleler tamamen rafla ve kitapla doldurulmuş, okuyucular yerin altına ışıksızlığa ve ufuksuzluğa mahkum edilmiş. üstelik bir müddet sonra kitaplar güneş ışıklarından zarar gördüğü için raflar da içeri doğru çevrilmiş. yani o dışarıdan harika görünen dört kule arkaları dönük rafların içinde kitapların deposu olmuş. dış görünüşü şöyle. ayrıca kütüphanede son yıllarda beş ayrı intihar vakası gerçekleşmiş, madam bu intiharları da içerinin boğuculuğuna bağladı, hak verdim.

    bir not: henüz keşfetmemiş olanlar için rez-de-jardin'de eğer kitap almadan çalışacaksanız okuyucu odalarının yanındaki kapılardan girerek ulaşılan üst katlarda carrel'ler var, bireysel çalışma mekanı olarak tercihe şayan bence.

    son not: bnf'i kullanıp çözmesi gereken herkese şimdiden kolaylıklar diliyorum.
  • ahmet midhat efendi'nin tâbiriyle, "paris kütübhane-i kebir-i millisi"... üstad, 1889 yılında buraya yaptığı ziyaret esnasında yaşadığı ve "ömrümde bu kadar mahcup olduğum başka bir zamanı tahattur edemem (hatırlamam)," diye bahsettiği bir olayı anlatır:

    "hafız-ı kütübe (kütüphane görevlisine), 'kütüphanenin kataloğu nerede satılır, bir tanesini edinmek isterim,' dediğimde herif fevkalhad istigrab (çok şaşırmış) tavırla yüzüme bakarak:

    'mösyö! otuz beş senedir bu kataloğun tanzimine bir komisyon memur olup lâyenkati (sürekli) çalışmakta bulunduğu halde kim bilir ihtimal ki rub'unu (dörtte birini) vücuda getirememiştir. kütüphanenin mevcud-i umumisi beş milyon parçayı mütecavizdir (geçkindir). yapılacak kataloğun hitamı müyesser olduğu zaman (tamamlanması gerçekleştiğinde) akademia kamusunun ciltleri gibi yirmiden mütecaviz (fazla) cilt teşkil edeceği tahmin olunur,' demesin mi? (...) önüme bakmaya mecbur oldum."
  • ilkokulda mıydık ortaokulda mı, ders kitaplarımızdan birinde (yani demek ki '70'lerin sonları ya da '80'lerin başlarındaki bir ders kitabında) bu kütüphaneyi anlatan, öve öve bitiremeyen bir okuma parçası vardı. eski yazarlardan birinin kütüphaneye yaptığı ziyaretten izlenimleri. yazar kimdi hatırlayamıyorum ama o gün bugündür o yazıda okunuşuyla verilen "bibliyotek nasyonal"i unutmadım.
  • paris'te, yeni hali camlarının arkasında yer alan tahtalar sayesinde sanki eski belgelerle kaplanmış gibi duran bir binaya sahip, post kolonyalist, post yapısalcı tarihçi mekkesi. neden? çünkü fransızlar'ın cezayirlilerle ilişkisi bu akımların can damarlarından birini oluşturmaktadır. misal: 1968 senesinde foucault neredeydi? el cevap: cezayirli yavrular için cezayirde. peki bu yavruların cinsiyeti ne idi? el cevap: tööbe tööbe.
  • henry labroustenin mimarı olduğu, 1868 de pariste inşaa edilen kütüphane. mimarlıktaki endüstri devrimi ile görünen gelişmenin en iyi örneklerinden biridir. metal kolon ve kirişler ile mekanda ferahlık sağlanmıştır. bir kütüphanenin en büyük gereksinimi olan ışık, tavana açılan çatı pencereleri * ile sağlanmıştır.
    arşivleme bölümü metal ızgaralardan oluşan köprülerden oluşmaktadır. bu sayede gün ışığı katlar arasında dolaşabilmekte ve gün ışığı ile aydınlanma sağlanmaktadır.
    bulunduğu sokağın mimarisine uyması için dış cephesi taş kaplama olarak tasarlanmıştır.
  • sadece el yazması arşivini kullanıcılara açması açısından bile takdire şayan kütüphane.
    eğer türkiye'de araştırma yapmak istiyorsanız, sıçtınız. süleymaniye ve topkapı arşivlerinde saife fiyatını geçtim, başka bir ülkeye göçmenlik başvurusu yapmakla eşdeğer bir form doldurmanız ve bu formun onaylanması gerekiyor. size geri dönüş yapılıyor, randevu veriliyor. öylelikle ulaşabiliyorsunuz dijital kayıtlara anca. kaldı ki tarama yerine fotoğraflama daha kolay olduğu için onu tercih etmiş emektar memurlarımız, lutfetmişler.
    bu ve bu gibi bazı gerçekten kültürel hizmeti amaçlayan kütüphaneler olmasa ne olurdu bilinmez. adamlar cidden yüksek çözünürlükte çok gzek taramakla, eserleri çok iyi muhafaza etmekle kalmayıp bildiğin dünyaya açmışlar arşivin önemli bir bölümünü.

    bir bunlara bakıyorum, bir de topkapı arşivlerinde çürüyen ciltlere, kitaplara, yazmalara.
    bu eserleri adamlara yollasak bizden yüz kat daha iyi bakarlar.

    hururî'nin makâmat'ını tam cilt, minyatürlü ve kaliteli çözünürlükte, açık erişimde görünce ağlamak geliyor insanın içinden. ama tutuyorsunuz kendiniz, evet.
hesabın var mı? giriş yap