• öncelikle saygılar..

    özellikle mutfakta kullanım için piyasada yeterince bıçak çeşidi var ama her bıçak mutfakta kullanım için uygun değildir. örneğin sırf içeriğinde vanadyum olduğu için bir dünya para vererek aldığınız bıçak tuzlu suda sizi rezil edebilir ve paranızı çöpe atabilirsiniz. bunun yerine itilip kakılan, yüzüne bakılmayan düşük karbon oranlarına sahip 440 a çeliğinden yapılan ve piyasada görece çok daha ucuz olan bıçaklar dalgıçlar için en ideal bıçaktır. sağlam bir keskinlik için düşünülen çelik 52100 olurken genel itibariyle karbon miktarı düşük olan bıçaklar eli yeni bıçak tutanlar için daha pragmatiktir.

    evet bıçak konusunda bu girişi yaptıktan sonra sıra kurallarımıza geldi. bir numaralı kural bıçak eşittir çeliktir ve çelik eşittir demir ve karbon bileşimidir.

    kural 2: çeliklerin tamamı karbon içerir ve karbon miktarı çeliğin sertlik ve dayanıklılık derecesini ayarlar. karbon çelik olan bıçaklar daha keskin olurlar ve bilemeye uygundurlar. fakat çabuk paslanırlar. asitli ürünlerde lekelenirler. bu sebeple daha dikkatli kullanılmalıdır.

    kural 3: herkes için uygun bir bıçak yoktur. evde meyve ve sebze doğrarken işinize yarayacak olan oluklu santoku bıçağı iken et doğrarken kullanacağınız bıçak klasik şef bıçağı ya da kasap bıçağı olabilir. burada dikkati çekilen nokta piyasada şef bıçağı diye satılan bıçakların içerisindeki elementler birbirinden farklılık gösterir. örneğin japon bicaklari daha yumusak celikten uretildiginden bilendiğinde istenen verim alamayabilirsiniz ya da karbon oranı yüksek şef bıçağını bir kere kullandığınızda “-ben şef bıçağı kullandım hiç beğenmedim” demek tecrübesizliktir. 52100 çeliğinden üretilen şef bıçağını kullandığınızda bu bıçak ile traş olmak, ağda yapmak, denize girmek ve uyumak isteyebilirsiniz.

    kural 4: titanyum ve seramik bıçaklar her ne kadar ürün çeşitliliği sağlasalar da çeliğimiz bizim herşeyimiz. çeliğimize sahip çıkıyoruz.

    kural 5: çeliğimizdeki karbon miktarını belirledik ama bunun yanında esneklik ve aşınma direnci, paslanmayı engelleme gibi ek özellikler istersek aşağıda sıralayacağım ek elementleri bilmek gerekiyor. bunlar:

    krom. aşınmayı önlüyor, bu bizim için önemli. unutmadan çeliğimizde en az %13 krom varsa bu çeliğe paslanmaz çelik diyoruz.
    manganez: çeliğimizin yapıtaşını düzenler. yani güç kazandırır.
    nikel: dayanıklılık sağlar.
    silikon: imalat aşamasında ekleniyormuş. ben pek tercih etmesemde çeliğin mikro yapısı için önemli olduğu söylenmekte.
    vanadyum:insanoğlu olarak valyria çeliğine en yaklaştığımız an..
    karbon: çelik, karbon miktarının artmasıyla sertlik ve dayanım önemli ölçüde artar demiştik. % 0.8 karbona kadar çekme gerilmesi ve akma sınırı değeri artar. yani bu değerden sonra kırılganlık artar, karbon miktarının artması aynı zamanda sünekliği, dövülebilirliği, derin çekilebilirliği ve kaynak kabiliyetini düşürür. yüksek karbonlu çeliklerin ısıl işleminde çatlama riski de fazladır. örneğin 420 numaralı çelik düşük karbon ihtiva eder çünkü karbon oranı 0.50% den azdır, oldukça yumuşaktır ve iyi keskinlik sağlamaz çoğunlukla dalgıç bıçaklarının yapımında kullanılır paslanmaya karşı çok dirençlidir. geniş maksat kullanım bıçakları için iyi bir seçimdir. 440-c numaralı çelik teknolojinin bizlere armağanıdır. çok iyidir, çok hoştur.

    yukarıda bıçağımızın çeliğini tanıdık ama şimdi dikkat edeceğimiz diğer noktalara gelelim.

    piyasada set halinde satılan bıçaklardan kesinlikle satın almıyorsunuz.

    görmediğiniz, daha önce dokunmadığınız bir bıçağı internetten almamanız şiddetle önerilir.

    alacağınız bıçağın özelliğini bilmeden önce ne için alacağınızı düşünün. bıçağın ağırlığı, keskinliği ve esnekliği sizin için ne kadar önemli? bunları belirledikten sonra bıçak setinizi oluşturmaya başlayın.

    elinizin yapısı nasıl? evet şimdi gözlerinizi ellerinizden çekip tekrar bu yazıyı okumaya başladınıza göre bahsettiğim şey hakkında hiçbir fikriniz yok. elinizin yapısı dediğimizde bıçağın ağırlığı sizin için ne ifade ediyor? ağır bıçak keskinlik ama kol yorgunluğu iken hafif bıçak ise fazla güç sarfiyatı demektir.

    bazen bıçaklarda denge noktasından bahsediliyor fakat ben pek ciddiye almıyorum. denge noktası hep aynı büyüklükteki bir ürünü kesmek için önemli olabilirken; kavrama oranı çok daha önemli benim için.

    kavramak için bıçağı nasıl tutacağımızı bilmemiz gerekir. uygun kavrama yöntemini bilmiyorsanız elinize şimdi mutfağa gidip bir bıçak alın. elinize aldığınız bıçak şef bıçağı ise bıçağın namlusunu kavrayarak başparmağınızı bıçağın ağzı ile sapının birleşme yerinin bir yüzüne yerleştiriyorsun. orta, serçe ve yüzük parmağın ile bıçağın diğer yüzünü kavrıyorsun. işaret parmağımız boşta mı kaldı? işte asıl gücümüzü bu parmağımızdan alacağımız için ağız kısmına (bilezik) baskılıyoruz. bu tutuş şekli bizim bıçağımızdaki maksimim kontrolümüzü sağlıyor.
  • eylül ayının ortası gibi bende bir bıçak merakıdır aldı gidiyor. evime gelen son 10 kargonun 8'i bıçaktır. öyle pek yemek yapan bir adam da değilimdir aslında, ama dedim ki ulan herkesin rafine bir zevki var şu hayatta, benim neden olmasın?
    işte bıçak tam bu aşamada çok spesifik geldi.

    bence şu kendini özel hissetme saftatası, modern zamanın insanlığa en büyük armağanı. çünkü sanal gerçeklik günlük hayatımızın her evresinde artık, yapabildiklerimizin tamamı, yapamadıklarımızın ve yapamayacak olduklarımızın neredeyse imkansızlığı.
    değişen rutinler karşısında insanın otomorfozu ve bunun sonunda insanın yaratma yetisine tabi olmayı arzulayarak kendini tanrısal bir kavrama dönüştürme çabası. yemek, içmek ve sevişmek gibi hissiyatlarımızın hanelere ve haneler dışına optik transferlerle gerçekleştiği günümüz dünyasının ve onun karşı konulamaz çekiciliğinin modern teknolojik gelişmeler sonucu dünyanın insana, insanın zamana olan yenilgisi.
    ve nihayetinde hayata somut kalıplar basmak isteyen insanoğlunun sikko ilgileri. en azından kendime böyle açıklıyorum durumu.

    bıçaktaki en incelikli detay çeliğinin bileşenlerini oluşturan alaşımların karbon seviyesi. 0.40 ve 1.4 arasındaki değerler ideal görünüyor. paslanmaz özellikte olması da önemli olduğu için, yüksek düzeyde krom konsantrasyonu içermeli falan. ben bi sikim anlamasam da ortak kanı bu.

    bu değerleri ele alarak yaptığım araştırmalar beni sivas kara kemik bıçaklarına ulaştırdı.
    biri tr, üçü yabacı kaynaklı makalelerden sonra sivas'a varmak da epey bir olay. sivas'a ilk denk gelişim bu değil tabii.

    üniversitede sivaslı bir kızla çıkmıştım. duygusal bir ilişkiden çok estetik faaliyetler içermesi bakımından eşsiz bir deneyimdi. onunla lunaparka gidip gondola bindim. ben "durdur lan amunagodduğuuuum" diye korkudan inlerken onun buna kahkahalarla eşlik etmesi ilişkimizde kırılma noktası oldu. kısa sürdü.
    ilginç kızdı aslında, cimriydi. ekonomik mantık ararken delirmesi kaçınılmaz biriydi. hayatla olan ilişkisi insanın deliliğine inanan bir lutheryanın hastalıklı neşesinden hallice idi. götü dışında güzel olan son şey de buydu.

    tabii sivas'a varırken bursa, denizli ve osmaniye'den de geçti yolum.
    örneğin salata yapımında osmaniye bıçakları ön plana çıktı. marka bir kişinin adını içerdiğinden reklama girmeyeceğim.
    ömer ve ali adında iki kardeşin bizzat el işleri. japon bir şefin salatada martensitik, ette ferritiği önermesi hiç yardımcı olmadı.
    martensitik mi ustam? diye sorsam bıçağı götüme sokardı.
    neyse farklı boyutlarda 3 adet sipariş ettim, 800 tl tuttu. et için de hem sivas, hem de bursa'dan getirttim. bir sonraki maaşta denizli'ye de uğrayacağım. ayrıca et için karbon değerinin düşük olması mı gerekiyor? bilemedim.

    şimdi binlerce lira domaldığımdan mıdır, delilik midir bilemiyorum ama bir şeyler kesmekten acayip keyif alır hale geldim ama yemin ederim iyi bir bıçak insanın hayat standardını hakkaten yükseltiyor.
    parmaktaki kesiğinin acısı bile daha tatlı geliyor. eskiden rica minnet doğradığım sarımsakları şimdi zar gibi dilimliyorum, lan patatesin bile tadını değiştiriyor. eskiden patatesi keserken çıkan hırç hırç sesi, yerini belediye tiyatrosuna gocukla gelen mahalle entelinin hışırtısına bıraktı. her gün salata yiyorum artık.

    bitirirken, bıçakta çeliğinden daha önemli şeyin de sapının olduğunu söylemeliyim. taze gelinin sik tutarcasına bir bayağılıkla kavradığınız ağaç saplardan ziyade, hareket akışınızı daha rahat sağlayabileceğiniz plastiklere yönelmenizi tavsiye ederim.

    küçüklerimin gözlerinden öperken, atm'de işlem yaptıktan sonra kartı tekrar sokup bakiyesini kontrol eden büyüklerimin götünü keserim.

    sağlıcakla.
  • pirge marka iki bıçağım var. mutfakta elime tam oturuyor. kendimi şef gibi hissediyorum.
  • bu ayrı bir sevda, aşağıdaki linkten sağlam,sert,desenli bir eşi daha olmayan bıçaklar yapan bir arkadaşımı bırakıyorum yaptığı bıçaklar el emeği göz nuru çelik bıçak damascus çeliği
  • *karaciğerinize, bağırsaklarınıza veya midenize almamaya çalışın.
    *baldırdan ya da kaba etinizden almaya gayret edin.
    *fazla sok- çıkar yapılmasına müsade etmeyin. gerekirse tavrınızı koyun.
  • eğer kurban kesilecekse bıçağın yüzünün bir karış uzunluğunu geçmiş olması . bir de yatağan bıçakları iyi olur tavsiye ederim.
  • nusret'e bahsedilmesi gereken hususlar. adam ben bildim bileli aynı mavi plastik saplı işportacı bıçağını kullanarak fenomen oldu lan, bir allahın kulu da bu nedir demedi.
    edit: mavi işportacı bıçağı friedr dick markaymış arkadaşlar. ben rahatladım açıkçası öğrenince.
  • (bkz: eli kesmemek)
  • tutamayacağın sapı tutmayacaksın bıçakta. eline uygun bıçak kendini yaralama şansını büyük oranda düşürür. aynı zamanda rahat kesim, saplama, yarma sağlar kullanıcıya. gösteriş her şey demek değildir eğer süs eşyası olarak kullanmayacaksan. iyi bıçağa verilen paraya da asla acımayacaksın.
hesabın var mı? giriş yap