• dine sonradan sokulan, ve allah'a ibadette daha ileri gitmek gayesi güden gelenekle$mi$ tutum ve davrani$tir. allah'in tekelindeki bir yetkiyi kullanma gibi kotu bir yoldur. nahl suresi 9 . ayette buna değinilmi$tir.
    (bkz: islamda buyuk gunahlar)
    (bkz: nahl)
  • murat belge bidatı, "yeni icat çıkarmak olduğu için değil dinde temeli olmayan inanç ve ibadet $ekillerini islami bir kılıfla islama yamamak anlamına geldiği için kötü sayılıyor $eklinde açıklamı$tır..
  • rasulullah zamanında bulunmayan bir şeyi sonradan ortaya çıkarmak.
    ulemadan bazısı bidatı vacip, haram, mekruh, mendub ve mübah olarak beş kısma ayırmıştır. bir kısmı da çemberi geniş tutarak ikiye ayırmıştır.

    vacip kaidelere giren vacip, yasaklara giren haram, teşvik edilen amellere giren mendub, istenmeyen, çirkin görülen şeyler babına giren de mekruh, yapılıp yapılmamasında serbestlik olan ise mübah olur.

    vacip olan bidat, örneğin dini ilimler öğrenmek için sarf, nahiv öğrenmek.
    mendub olan bidat, minarelerden ezan okumak, teravih namazını camilerde cemaatle kılmak.
    mekruh olan bidat, mescidleri süslemek, kuran-ı kerim'i yaldızlamak.
    mübah olan bidat, yeme içme hususunda asr-ı saadette bulunmayan geniş imkanlardan faydalanmak.
    haram olan bidat, hiçbir dini fayda içermeyen şeyler.

    hz. ömer (r.a.) teravih namazı hakkında "ni'mel bidat" yani "bu ne güzel bidat" demiştir.

    anlaşılmalı ki her bidat haram değildir. şayet öyle olmuş olsaydı, bugün okunan mushaflar bidat kapsamında olacak, haram sayılacaktı. islam tarihine göz attığımızda kuran-ı kerim'in sayfalar halinden çıkarılıp, toplanıp mushaf haline getirilmesi peygamberimizin vefatından sonra olmuştur.
  • ilk defâ benzersiz bir şey ortaya koymak.
  • insanları dinden atmanın (veya tekfir etmenin) en kullanışlı araçlarından biridir.
  • islamda var olmayıp sonradan dine monte edilen, dinin içinden bir davranışmış gibi gösterilen. farkında olmadan birçok bid'ata imza atmışızdır hatta atıyoruzdur.
  • son yıllarda popülerleşen kutlu doğum haftası hadisesi en güzel bi'dat örneğidir.

    aynı şekilde bid'at kabul edilen mevlid kandili varken bir de bu etkinlik icad edilmiş islam christmas'ının temelleri atılmıştır.

    şaşırtıcı olan ise insanlar arasında allahtan başkasını eş tutanları şiddetle lanetleyen bir dinin mensupları bunu yapıyor. ha allaha olan sevgimizi sessizce içimizde yaşarız peygambere sevgimizi ise dağlara taşlara yazar, güllü şerbetlerle kutlarız diyorlarsa o başka tabii...

    ama bu mesajı bize taşıyan allahın elçisini bu işe alet etmeyeydiniz iyiydi.
  • kandil kutlamaları ve bu günlerde yapılan toplu ibadetler buna bir örnektir. ilk kandil hz. muhammed'ten 609 yıl sonra şii fatimi devleti tarafından kutlanmıştır. *
  • resûlullah efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “allâhü teâlâ bid’at sahibinin amellerini, bid’atini terk edinceye kadar kabul etmez.” (sünen-i ibn-i mâce)

    resûlullah efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “kur’ân-ı kerîm’de haram kılınan şeyleri helâl sayan, kur’ân’a îman etmemiştir.” (sünen-i tirmizi)

    emevî halîfesi ömer bin abdülazîz’e, bid‘at ehli ve kaderiye mezhebinden olan gaylân ed-dımaşkî’yi getirdiler. halîfe hazretleri ona: “yazıklar olsun sana ey gaylân! senin hakkında işittiklerim doğru mu?” diye sorunca gaylân sükût etti. tekrar: “haydi sana emân verdik. görüşlerin ne ise söyle, eğer hak ise insanları ona davet etmeye biz daha layığız” dedi. yine sükût etti. halîfe hazretleri, onu karşısına alıp gayet fasîh ve belîğ bir lisân ile dedi ki:

    “muhakkak allâhü teâlâ âdildir. her nefse ancak gücü yetecek kadarını yüklemiştir. müsâfire mukîmin namazını, hastaya sıhhatlinin amelini yüklememiş, zengine farz kıldığı zekâtla fakiri mükellef kılmamıştır. insanları ancak yapmalarına imkân verdiği hususlarla mükellef kılmış, onlara irâde vermiş ve (meâlen): ‘…artık dileyen îman etsin, dileyen inkâr etsin…’ (kehf sûresi, âyet 29), ‘…dilediğinizi yapınız…’ (fussilet sûresi, âyet 40) buyurmuştur.”

    halîfe bu âyet-i kerîmeleri okuyup daha pek çok söz söyledi, nasihat etti. en sonunda yâsin sûresi’nin ilk 10 âyet-i kerîmesini okuduktan sonra: “ey gaylân! cenâb-ı hakk’ın bu âyetleri hakkında ne dersin?” dedi ve onun bozuk görüşlerini reddeden daha nice deliller getirdi.

    halîfe hazretleri, ona: “ne oldu, niçin cevap vermiyorsun?” diye soruyor, gaylân ise bir yukarı bir aşağı bakıyor, cevap veremiyordu. en sonunda: “ne oldu, sana emân verdik, niçin cevap vermiyorsun?” deyince, gaylân: “ey müminlerin emîri! bâtıl görüşlerimden allâhü teâlâ’ya tevbe ve istiğfâr ediyorum. beni bağışlaması için mevlâ’ya duâ et” dedi. halîfe hazretleri: “allâhım, eğer bu kulun, tevbesinde sâdık ise ona yardım eyle, doğru yola eriştir. eğer yalancı ise, ben ona böyle insaflı davranmış ve emân vermiş iken bana, kalbinde olandan başkasını söylüyorsa ona, kendisini âleme ibret olacak bir hâle düşürecek birini musallat kıl” diye duâ etti.

    gaylân, ömer bin abdülazîz’in (rah.) vefâtından sonra ehl-i sünnet mezhebini terk edip eski bozuk itikâdına döndü. nihâyet emevî halîfesi hişâm zamanında asılarak idam edildi. (i‘tikâdü ehli’s-sünne, lâlikâî)
hesabın var mı? giriş yap