• çok özlediğim dizi hem de çok .
    bomba gibi bir 2. sezonla dönecekler keyifle izleyeceğiz.

    kitaptaki hikaye sağlam oldugu için uyarlaması resmen kitledi bizi diziye.
    diziyle ilgili tek beklentim pamela rabe nin bu dizide oynamasıdır o kadın daha da uçurur diziyi.
  • soundtrackleri harika olan dizi.
  • izlediğim en kaliteli dizi. olaylar 7 bölüm içinde o kadar hızlı ilerliyor ki, türk dizilerine kalsa bir türlü çözülemez bile. kadına şiddet, kız çocuğunun istismara uğraması her şey var bu dizide. izleyin, izlettirin.
  • karakterlerin kendi içlerinde verdikleri savaşlar ve diyaloglarıyla bile sizi sizden alırken üstüne muhteşem oyunculuklar, müzikler ve manzaralarıyla değerini 3'e katlamış dizi. izlenebilecek en hayatın içinden en gerçekçi en etkileyici dizilerden birisi.
  • diziyi izledim, arkadaşlarıma tavsiye ettim ama birkaçı bana geçen yıl, mutlaka izlemem gerektiğini söylemiş zaten. hoş olmadı bu dinlemiyor durumuna düşme şeysi. neyse...

    --- spoiler ---

    daha ilk sahneden celeste ve hasta kocasında -adını bile yazmak istemiyorum- bir tuhaflık olduğunu anladım. ben de aile danışmanıyım sonuçta. o bakışlar, vücut dilleri ideal/mutlu aile gibi değildi. çifti terapide görmek beni çok mutlu etti ki bu sayede hayatta kaldı kadın. adam korkularını anlattı karısını kaybetmeye dair taşıdığı. çünkü karısı ona göre mükemmeldi, yaşça büyüktü ama mutsuz olduğu an gidebilecek ve kendine istediği gibi bir adam bulabilecekti. işte benim teorim burada devreye giriyor; insanlar terk edilme ihtimali gördükleri ilişkiden kaçar. kadın partner bulmakta zorlanmayacağı için bu korkuyu erkekler daha çok yaşar maalesef.

    koca, karısına duyduğu saplantılı duyguyu aşk olarak tanımlıyor ve kadın da aralarında kopmaz bir bağ olduğunu düşünüyor ama terapist uyarıyor kadını 'ilişkinizin şiddet içermesi normal mi sizin gözünüzde?' bu çok iddialı bir hamle terapist açısından, kadın çıplak hissederek gidip bir daha dönmeyebilirdi ama terapist deneyimli. nasıl baş edeceğini hesaplayarak sordu soruyu muhtemelen. bazen insanları uyandırmak gerekebilir, bir arkadaşım vardı her erkeğin kaçamakları olduğunu düşünüyor ve bu duruma göz yumuyordu mesela, bizimle paylaştığında ne diyeceğimizi bilememiştik. yakın olsaydık uyarırdım ama üzerime vazife değildi. ki kadınlar bazen ilginç olabiliyor, sevgilisinden ayırmaya çalıştığımı düşünüp saldırıya bile geçebilirdi.

    celeste kocasının huzuru kaçmasın diye çalışmaktan yani kendi olmaktan vazgeçmiş bir kadın. sırf onun içi rahat olsun diye. bu da fazla güzel kadınların dünyanın her yerindeki makus talihi sanırım. bir de celeste’te kendime benzettiğim bir yön oldu, insanın düştüğü yanlışı sürdürmesine neden olan bu şey; hata varsa iki taraflıdır anlayışı. kocasından gördüğü şiddeti ‘ben de ona vuruyorum’ diyerek yumuşatmaya çalıştı. halbuki kocası başlatıyordu her zaman ki kadın kim bilir ne kadar süre sonra karşılık vermeye başladı.

    madeline; son derece geveze bir karakter (evet benden bile geveze).karşıdakine düşünecek vakit bırakmadan konuşuyor ki kusurları fark edilmesin. ama ilk bölümlerde biraz gıcıklansanız da zamanla seviyorsunuz onu. iyi bir anne, düşünceli duyarlı bir kadın. eski kocasına, artık bir duygusu olmasa da, kendisi için kılını kıpırdatmazken yeni karısı için yoga bile yaptığı için kızıyor. ki anlaşılmayacak bir duygu değil. 'madem iyi bir eş/babaydın beni ve küçük kızımızı neden terk ettin?' haklı bir soru. yalnız kızın her şeye rağmen babasının evine gitmek istemesi de, müdahaleci olmanın sevdiğimiz insanları bizden nasıl uzaklaştırdığının kanıtı. özellikle özgürlüğüne düşkün, birey olabilmiş kişiler yönlendirilmeyi sevmez. madeline'in kızı gayet aklı başında bir ergen. bu da annesinin başarısı.

    bonnie; en sevmediğim insan tipolojisi. mükemmel, güya seksi, anlayışlı, her şeyin doğrusunu bilen, özgürlükçü, açık fikirli bla bla bla. ama samimi değil. anneyle kızı arasına girmek nedir? bir de anneye sarılıp 'o senin kızın biliyorum' dediği an ben olsaydım 'go and fuck yourself' derdim. sen kim olarak madeline'e acıyorsun yahu? neyse. tamam. sakinim. finalde son hamleyi ona yaptırarak vasıf yüklemişler, bence parlatılması gereken bir karakter değil ama dizi işte. ikinci sezona malzeme olacak muhtemelen bu çıkışı. bonnie’nin vücudunu beğenenler olmuş. kadın dizi boyunca büstiyerle dolaştığı için sanırım. ah erkekler. ne zaman standart sahibi olacaksınız. çok üzülüyorum...

    ed; aldatılmayı hak etmeyen bir adam. son derece uysal, her zaman sağduyu sahibi, sevilmediğini düşündüğünde bile kibarlığından taviz vermiyor. mükemmel görünen bir adam ama ben bu tarz insanların iyi kalpli değil bencil olduklarını düşünüyorum. karısının onunla sevişmemesi ya da isteyen/tutkuyla öpen taraf olmaması bozmuyor moralini. ‘her sabah hayallerimdeki kadınla uyanıyorum, bu hikayenin kazananı benim’ diyor. kadının duygularının ne önemi var... iyi insan sandıklarınız kendisini herkesten daha çok seven insanlar aslında.

    finalde abigail ile ed farklı baktılar birbirlerine. o bakışları sevmedim. abigail’in annesinin dikkatini çekmek için bekaretini satılığa çıkaracak kadar ileri gitmesinin, yani annesine bu kadar kızgın olmasının nedeni ed’e duyduğu gizli hayranlık olabilir. çünkü abby çok küçükken terk etmiş babası evi, abigail kahramanı olarak kodlamış olabilir üvey babasını. ed’e aşık ve annesini ondan kıskanıyor olabilir. bilemiyorum, umarım yanılırım.

    jane; tecavüz ilk söylendiğinde anladım perry’nin yaptığını. kadınlardan biri ölecek sanıyordum ama perry ölünce hiç üzülmedim. hetero olamayacak kadar mükemmel gördükleri adam tom’un jane’e aşık olması güzel bir ayrıntıydı. onca yıllık nadastan sonra iyi gelecek ona. ama ama ama kızdığım bir şey var; kadının altı yaşında çocuğu var, beraber uyuyorlar ama kadın yastığının altında tabanca tutuyor! yahu uykuya daldığında o çocuk onu bulsa, oynasa, kafanı uçursa ya da kendi kafasını! tamam korkuların var, istismara uğramışsın, travman ağır ama evinde bir bebek varken silahı öyle ulu orta yerlerde nasıl bulundurursun? bir de koşup durmaz mısın lütfen?

    --- spoiler ---

    oyunculuklara geleyim; nicole kidman biblo olarak güzel kadın evet ama bence emmy alacak bir oyunculuğu yok bu dizide. dogville ve soğuk dağ dışında bir filmini izledim mi hatırlamıyorum ama hakikaten mimik yok kadında. her zaman porselen bir yüz. güzel mi güzel ama porselen. botokstan kaynaklanmıyor üstelik bu durum, botokssuzken de böyleydi onun ifadesi. aa hatırladım lion'da anneyi oynuyordu. ve orada da aynı hüzünlü bakışlar. gözlerini kullanabiliyor sadece. jane ve madeline koşuyor mesela, celeste yanlarında pilli barbi bebek gibi, koşamıyor bile.

    reese witherspoon oyuncudur. bizim meşhur 'bu nasıl sarışın'ımıza infaz filminde de bayılmış idim ama bu dizide biraz daha sevdim. yapmacık değil, öyle bir kadının varlığına inandırıyor. çok konuşan kadın çenesine de sahip gayet gerçekçi olmuş. açıkçası nicole kidman dışında oyunculuğu gözüme batan bir karakter olmadı.

    dizide dikkatimi çeken bir diğer husus, amerika'da cinsiyet eşitliği sağlanmış arkadaşlar, ben gidiyorum. kadınlarına ne kadar değer verdiklerini pulp fiction'da hissetmiştim ama bu dizide daha bir göze çarpıyor. alışık olduğumuz kadın erkek rolleri şudur: erkek; çok çalışan, büyük işler başaran, güçlü, ailenin bütün sorumluluğunu yüklenen; kadın; kocasını rahatlatan, arkasında duran/durmayı bilen, genelde ev hanımı ya da çiçek böcek parfüm vs yapan (erkeklerin gözünde zeka gerektirmeyen işler).

    ama big little lies'ta kadınlar başarılı. kocalar sürekli onların psikolojisini toparlamaya çalışıyor. yeteneklerini hatırlatıyor. bizdekinin tam tersi. pohpoha ihtiyaç duyan, güçlü görünmek zorunda olan, çocuğun ve mutlu aile imajının sorumluluğunu üstlenen kadınlar. madeline'in kızı bir sahnede 'burada bütün kadınlar çok başarılı, ben bu kadar mükemmel değilim’ gibi bir şeyler söylüyordu. tam da ülkemizdeki erkeklerin sorunu. işte bu beni çok mutlu etti. cinsiyetlerin yalnızca özel ilişkilerde önemli olduğu bir dünya... çok da ütopik değilmiş. gerçek nasıldır bilemiyorum amerika'da çok kısa süre bulundum ama gördüğüm, iş hayatında hakikaten kadın erkek ayrımı olmadığıydı. dizilerdeki kadar eşitlenmiş değildir muhtemelen ama en azından empoze etmeye çalıştıkları fikrin bu olması mutlu etti beni.

    bizim yapımlarımızda iş kadını genelde; kötülüğün vücut bulmuş hali, çevresindeki herkesin arkasından iş çeviren karakterdedir. ev hanımı/eğitimsiz kadın ise; masum, kocasını çocuklarını çok seven. kadının kendine ait bir uğraşa sahip olmasının masumiyetini elinden alacağı alt metni hakim. başarılıysa acımasızdır, sadakatsizdir vs. bu anlayışın olumsuz sonuçlarını görüyoruz boşanma oranlarındaki artışlarda. erkek itaat etmeyen/akıllı kadın gördükçe, kandırılacağını düşünüp paranoyaya bağlıyor. kadın ise birey olabilmeyi bilmiyor, öğrenmemiş çünkü. birinin himayesinde yaşamakla kendi başına ayakta durmak arasında bir çizgide ve o da koruyamıyor mutlu aile ortamını. ne demiştik; hata varsa tek taraflı değildir.

    dizinin bir diğer güzel yanı; kadın dayanışması. tam tersi bir fikri anlatıyormuş gibi görünse de, konu çocuklar ve kadına şiddet olunca bir araya gelebilmeyi ve birbirlerinin arkasını kollamayı başardılar. jane’e kızmadı celeste, oğlunu suçluyor muamelesi yapmadı. madeline tanımadığı bir kadına ilk dakikadan sıcaklık gösterdi ve deyim yerindeyse bağrına bastı. dışlamadı ya da saçma sapan bir hesapla dost olmaya çalışmadı. gerçekten sevdi, benimsedi.

    teknik açıdan değerlendiremeyeceğim sinema okumadım ama müzikler çok güzeldi. bir de o evlerde yaşamak için ne yapmak gerekiyor ulan allahsızlar! neyse. ikinci sezonu bekleyelim bakalım.
  • atmosferinin içinden çıkmakta zorlandığım, müthiş kurgusuyla ve playlistiyle zaten güçlü olan anlatımına daha da güç katmış, bittiğinde sizi buz gibi bırakan hbo dizisi.

    kadının kadına bakışının dünyanın her yerinde aynı olması beni hayretler içinde bırakıyor her seferinde. bir şeye daha hayret ettim, bu diziye bakıp ufak tefek cinayetler'i mi yazabildiniz yani? inanılmaz.
  • gerçekten çok akıcı ve zevkli anlatımıyla genel manada gündelik ve normal olaylari bile çok güzel anlatıp izlettiren dizi. tabii bu gündelik olayları olağandışı bir olaya da bağlıyor. dizinin güzelliği karakterleri seyirciye önceden karar verilmiş olarak sunmuyor yani karakterlerin iyi ya da kötü oluşu izleyiciye bırakılmış her karakterin güçlü ve zayıf noktaları, dogru ve yanlışları var. benim en çok da bu hoşuma gitti bu dizide bunu iyi yaptı şunu yapmamalıydı diyebiliyorsunuz bir karaktere. kısaca izlemediyseniz hemen izleyin tadında biten ve zihinde tat bırakan bir dizidir kendileri.
  • 2.sezon senaryosu 1.yi aratacaktır büyük ihtimalle ama biz bu dizide oyunculuklara ve müziklere tutulduk zaten hiç sorun değil. onda da ilaveler bile yapıldı heyecanla bekliyoruz bakalım.
  • ikinci sezonu ile ilgili bir fotoğrafın paylaşıldığı, hbo dizisidir.

    hani fotoğraf diyenlere gelsin
  • diyaloglar, görüntüler , karakterler , oyunculuklar ve her şey o kadar mükemmel seçilmiş ve işlenmiş ki ,zorlanmadan içselleştirip hikayenin bir parçası haline geliyorsunuz . anlat deseler orijinal gelmeyecek bir konuyu müthiş hale getirenlere alkış. kadın hikayeleri zaten her zaman favorimdir ama bunun yeri çok ayrı olacak.
    ikinci sezonun yayınlanacağını duyduğumdan beri birbirine bird box,elite gibi film ve dizileri tavsiye edebilen bön izleyiciler üşüşecek diye ödüm kopuyor
hesabın var mı? giriş yap